Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus |
|
||||||||||
|
Bir laf söyleycäm sana Yapacam bän bir evcäz Sän taşı bana kumcaz Sän taşı bana sucaz Sän taşı bana otçaz Evcezi ben yapacam Sän da orda yaşaycan” Dionis Tanasoglu (1) Bu başa koyduğum Gagavuzca özgün şiir bana Orhan Veli’nin “Ağaca bir taş attım” dizesiyle başlayan “Ağaç” şiirini çağrıştırdı. Sonra aklıma yine onun “Kuşçu amca/Bizim kuşumuz da var/Ağacımız da/Sen bize bulut ver sade/Yüz paralık” dizeleri geldi... İnsanın doğası gereği “homo nascitur poeta” şair olduğunu İtalyan yazar Benedetto Croce (1866-1952) sanki Gagavuz Türkleri için söylemiş. (2) Şiir yazmaya o kadar yatkın, o kadar hevesli ve heyecanlılar ki. Çağdaş Gagavuz şiirini Türk okuruna sunma amacını taşıyan bu yazım kapsamında tüm Gagavuz şiirini irdeleme olanağım yok. Türk okuru tarafından pek bilinmeyen, yeni yeni tanınmaya başladığımız Gagavuz Türkleri hakkında genel bir ön bilgi vermeyi de gerekli görüyorum. GAGAVUZ TÜRKLERİ Gagavuzlar karmaşık ve çok sorunlu Balkan coğrafyasında yüzyıllardır varlık ve kimliklerini korumuş tek Hristiyan Ortodoks Türk toplumu. Gagavuz Türklerinin ne zaman Hristiyan olduklarına dair çok çeşitli kuramlar, görüşler var : Kimi kaynaklar 3 ila 5.ci yüzyıl derken, kimileri 9.cu yüzyıl demektedir. Günümüzde toplam nüfuslarının 400bin civarında olduğu sanılmaktadır. (3) Gagavuzlar sözel bir halk edebiyatları olmasına rağmen 19.cu yüzyılın bitimine kadar yazal bir edebiyat ortaya koyamamış, fakat, Anadolu'daki Ortodoks Karaman Türklerinin "İncil”, “Havarilerin Yaşamı ve Kıssaları”, “Kilise Şarkıları”, “Aşık Garip”, “Kerem ile Aslı”, “Köroğlu" gibi yazılı eserlerinden faydalanmışlardır. Karamanoğulları Yunan harfleriyle Türkçe yazıyorlardı. 20ci yüzyılın başlarında Gagavuzların Türk ulusunun bir parçası olduğu savını ortaya atan başpapaz Mihail Çakır, Romen harfleriyle bir alfabe oluşturarak 1907 yılında ilk Gagavuzca gazeteyi çıkarmış ve Gagavuz Türkçesinin yazı dili haline dönüşmesinin önünü açmıştır. Mihail Çakır "Besarabyalı Gagavuzların Tarihi, Romence-Türkçe Sözlük”, “İncil'in Türkçe Çevirisi”, “Gagavuzlar İçin Dua Kitabı”, “Kilise Tarihi” gibi eserleriyle Romence olan dinsel dillerini de Türkçeleştirerek ilk kez bir yazı dili ve bizim burada bir türlü beceremediğimiz Türkçe ibadeti uygulamayı başarmıştır. Özgün adıyla “Dua Chitabâ Gagazlar İçin” 1935de yayımlanmıştır. Büyük bir öncü olan Çakır, bir Slav denizinin ortasında varolma savaşımı veren Gagavuz Türklerini dil ve kültür ergimesinden kurtarmış, anadilin insan yaşamında ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. II.ci Dünya Savaşı sonuna yaklaşırken, 1944'te Besarabya'nın SSCB’ye bağlanmasından sonra, Gagavuzlar Rus etkisiyle 1957'de Kiril alfabesine geçmişlerdir. Gagavuz Türkleri SSCB’nin dağılmaya başlamasıyla 19 Ağustos 1990da Romanya ve Moldavya’ya karşı ayaklanma başlatarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ancak, büyük devletlerin de araya girmesiyle kan dökülmeden bağımsızlık engellenir. Moldavya toprakları içinde "Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi" adıyla kendilerine özerklik verilir. (4) GAGAVUZ TÜRKÇESİ Gagavuzca Rumeli ve Trakya’da konuşulan Türkçe’ye çok yakındır. Gagavuz, “Gagoğuz”, “Gagauz” sözcüğünün “Gök Oğuz”’dan geldiği sanılmaktadır. Hristiyan olmaları nedeniyle Osmanlı döneminde görmezden gelinmiş, yok sayılmışlardır. Ancak, Atatürk döneminde, Hamdullah Suphi Tanrıöver'in Bükreş Büyükelçisi olduğu sırada (1931-1944), Hristiyan Gagavuz Türkleri ilk kez Türkiye'nin gündemine girmiş, Atatürk büyük ilgi göstermiş, Romanya’nın onayı alınarak Türkçe kurslar açılmış, öğretmen ve Türkçe kitaplar gönderilmiş bazılarının Türkiye'de yüksek öğrenim görmeleri sağlanmıştır. Uzun süren çabalardan sonra 1992de Türk Dünyası aydınlarının katılımıyla düzenlenen “Uluslararası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu”nda 33 harfli ortak Türk alfabesine uyumlu Gagavuz alfabesi ve yazımı hazırlanmış, 1993te Moldavya Parlamentosunun onayı ile Latin harfli yeni alfabeye geçilmiştir. Türk alfabesinin aynı olan bu alfabede salt “ğ” harfi yoktur, fazladan “açık e” (ea) sesi veren “ä” harfi vardır. Ancak, buna rağmen bazı şairler “ğ” harfini de kullanmaktadır. Bu harfin kullanılması veya ä harfinin kullanılmaması bizde “q, x, w” harflerinde olduğu gibi onlarda dramatik bir sorun oluşturmamıştır ! ! GAGAVUZ EDEBİYATI Çağdaş Gagavuz edebiyatı şiir ağırlıklı ve salt 70-80 yıllık bir geçmişe sahip, çok genç ve yeni bir edebiyattır. Bu süre içinde Gagavuz yazar ve şairleri 50den fazla kitap, çeşitli gazete ve dergi çıkarmışlardır. Gagavuz şiiri, şairlerin içinde yaşadıkları topluma, tarihe, doğup büyüdükleri yerlere, güzel geleneklere, toplumsal değerlere, insanlığa, halkların kardeşliğine duydukları ilgi ve sevgiyi dile getirir. Bu yalın, arı, duru şiirlerde yoğun bir şiirsellik, sanatsal arayış ve çaba pek görülmez. Gagavuz şiiri yeni doğmuş bebek gibi saf, şirin, saydam ve içtendir. Kuşkusuz tüm şairler gibi Gagavuz şairleri de sevgiyi bayrak yapmış, sevgiliye duydukları aşkı bütün yalınlığıyla dile getirmişlerdir. Şimdi Gagavuz halkının öncü şairlerinden Mina Köse’nin (1933-1999) tatlı, özgün ve temiz sesine kulak verelim (5) : ŞİİRLERİMDÄ Şiirlerimdä gün sevda Hep işledi canımda, Zerä ömür sevdasız, Nicä insan saalıksız Şiirlerimde bulacan Dolu şarapla filcan Saalın olsun dünnedä Hem can lafın dilindä Şiirlerimdä ekili Derin saygı ihtärä Hem ii duygu –bu belli- Halkların kardaşlıına. Şiirlerimdä çalıştım Dooruluk için çok kondum, Kötüledim yalanı, Kucakladım insannıı. Gagavuz şairlerinin, sözel halk edebiyatının şekil özelliklerinin yanı sıra, imge ve konularından da büyük ölçüde faydalandıkları görülmektedir. En çok kullanılan birim dörtlüktür. Şiirlerde her hangi bir vezin, kafiye, uyak kaygısı yoktur; dize uzunluklarının genelde aynı olduğu söylenebilir. Herhangi bir dış gücün desteği ve yardımı olmaksızın bugüne kadar ulusal yazınlarını, dillerini ve kültürlerini yüzyıllardır korumuş Gagavuzların onurlu varolma savaşımını gıpta ve hayranlıkla karşılamamak elde değil. Gagavuz şiirinin mayasını oluşturan bu tutkulu direnişten, vatan sevgisinden bizim ve Türk insanın çıkaracağı çok önemli dersler olmalı ! TARİH BİLİNCİ Gagavuz şairlerinin kendi tarihlerini, bizim kendi tarihimizi bildiğimizden çok daha iyi bildiklerini sanıyorum. Bu şiirlerine yansımış. Aristo (MÖ 384-322) “Poetika”sında tarihçi ile ozana dikkat çekerek, bu ikisi arasındaki temel farkın birinin düz yazılım, diğerinin şiirsel yazılım kullanmasına bağlı olmadığını belirtir. Çünkü Heredot’un düz yazıyla yazdığı tarih, dizeler halinde de yazılabilir, ama bu şiir olmaz; “tarihçi olmuş olanı, oysa ozan, olması umulanı dile getirir” der Aristo. Bu nedenle, şiir tarihe göre çok daha felsefi bir boyuttadır, içinde özlem taşır ve dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Şiir “evrensel gerçekler” ile, tarih ise “gerçekleşmiş özel olaylar” ile ilgilenir. Gagavuz şairlerinin hepsinde tarih bilinci var. Büyük bir bölümü yüksek okul veya üniversite mezunu. İçlerinde iki-üç üniversite bitirenler var. Kadın şairlerin sayısı da bir hayli fazla. Bu kadın şairlerden Lüdmila Kasap’ın (6) “Genç Dostlarıma” şiiri tarih bilinci ve vatan sevgisini dile getiriyor: GENÇ DOSTLARIMA Gagauzluunu sevmäzsän Vatanın istemäzsän Gagauz musun ? Topraında işlemäzsän Memlekete acımazsan Gagauz musun? Gelecei düşünmäzsän Derslerini çalışmazsan Gagauz musun? Tarihimizi bilmäzsän Adetleri tanımazsan Gagauz musun? Eşillii korumazsan Suyu boşuna harcarsan Gagauz musun? Yaşlıları azarlarsan Küçüklere arka çıkmazsan Gagauz musun? Babana saygı duymazsan Ana elini öpmäzsän Gagauz musun? Gagauz Yeri için Canını kurban etmäzsän Gagauz musun? Gagauz mu-s-u-u-u-n? UMUT VE BİLİNÇ Gagavuz şairleri devrimci bir anlayışla hem Türk, hem de dünya halklarına örnek olacak bir yazı dili ve edebiyat anlayışının yöntemini ortaya koymayı başarmışlardır. Değişen koşul ve gelişen olanaklarla Gagavuz şiirinin gelecekte çok daha iyi bir yerde olacağından kuşkum yok. Gagavuzların, salt anadillerine yaslanarak ayakta kalabilmeyi başarabilmiş, Türkçe konuşma ve yazmanın değerinin bilincinde, örnek alınması gereken bir topluluk olduğu kanısındayım. Gagavuz şiirinin ortak özelliği umut ve bilinçle yazılmış olması. Düşünce ve özlemler çok açık ve yalın bir şekilde ifade edilmiş. Latin şairi Horatius (7) (MÖ 65-8) “Ars Poetica”sında şiiri resme benzetir: Yakın durdukça insanı daha çok etkiyecektir, yeter ki aradaki mesafe iyi kotarılsın. Kimi tablo loş bir köşede ışıklar saçabilir, kimisi de güneş altında insanı daha çok etkiler. Bu bakımdan Gagavuz şiiri her konumda ışık saçıyor. İşte Sona Adiyeva’nın (8) ışıklar saçan lirik-pastoral “Güz çiçeği” şiiri sanki Türkiye’de doğmuş büyümüş bir ozanın elinden çıkmış gibi: Güz yağmuru/havam benim Kuru toprağa toz dolaya İnce sicimler yağdı Kahrımı sellere attım. Güz çiçeği/acım benim En sevgili çiçeklerim Erken düşen kar üstünde Sarıların pembelerin... Bulutla da yağsın, yağsın Hiç bitmesin çivgin yağmur Duman içmiş bir tomurcuk Sonsuz tutsun beni mahmur. SEVGİ VE ÖZLEM Gagavuz şiirindeki güzellik sevginin çeşitliliği üzerine olup söz konusu olan salt sevgiliye duyulan aşk değildir: ana sevgisi, anadil sevgisi, aile ocağına duyulan özlem, yurt topraklarına duyulan sevgi de şiirlerde baskın ve şaşırtıcıdır. Vatan sevgisi kuşkusuz büyük özverilerle ellerinde tuttukları, üzerinde yaşadıkları bereketli topraklardan kaynaklanıyor. Bu aynı zamanda bir ulus olarak, bir toprak parçası üzerinde özgür yaşamanın ne kadar zor olduğunun bilincinde olduklarını gösteriyor. Gagavuzlar esir olmanın ve esaretin ne demek olduğunu, başları derde girdiğinde kendilerine ailelerinden başka yardım edecek hiç bir güç ve kurumun olmadığını görmüş, bunun acısını derinden yaşamışlardır. Vatan sevgisinin yanı sıra dinsel inançlarına bağlılıkları da şiirlere yansır. Ama bu Lüdmila Kasap’ın şiirindeki gibi herhangi bir art niyet, bağnazlık, takiye, karanlık emeller içermeyen saf, çocuksu bir inançtır : KREÇUN DEDE (9) Kreçun Dede ak sakal Seni biz çok bekledik Yılbaşı yortusuna Çam aacını süsledik Kreçun dede aksakal Çok yalvartma kendini Tavşan takımı giydim Bana nelar getirdin? (...) Yılbaşınızı kutleerim Saalik mutluluk dilerim Benim gözal halkıma Sevgili Gagauzlarıma. Gagavuzlarda din toplumsal yaşamın bir parçasıdır, toplumsal yaşam dinin bir parçası değildir. Aynı yalın ve çocuksu yaklaşım Todor Marinoglu’nun şiirinde de görülür: Bu gecä duudu Hristos Üreemiz bundan çok hoş Ekinnär büüsün üüsek Unnansın sizdä elek Tok gezsin ne var diri, Kalmasın günnär geri Hatırlı Kreçun geçsin Hristosu insan sevsin ! (10) Konstantin Vasilioglu’nun (11) çok beğendiğim bir aşk şiirini elimden geldiğince özgün biçeme bağlı kalarak Türkçemize uygun hale getirerek aktarıyorum: BEN İSTERİM KALMAK ORADA Pek çoktan kaybettim ben seni Kim severdi yürekten beni Her akşam gelirsin düşüme Su kızı durursun önümde Ben sıkça görürüm düşümde Uzun senin saçlarını Onlar gerçek tümlüğü örter Denizin yeşil sularını Tutabilseydim saçlarını Balen balığı gibi çırpınacaktım Ama kurtulmak bana korkunç Niçin ki seni kaybedeyim. Taa aşağı giderim gün günden Son kere soluk alırım. Ben bilirim yok geri yolum Ama gene dibe dalarım. Pek güzel o deniz dibinde! Sen durursun benim önümde Ben isterim kalmak orada Bir gece o büyülü düşümde. Tüm bu şiirler ve diğerlerinin Gagavuz ulusal varlığındaki derin etkileri yazınsal değerleri ile ölçülemeyecek kadar büyüktür. Anadillerinde yayımladıkları şiirler ve diğer eserler onlara inanılmaz tinsel bir güç ve yaşama sevinci vermiştir, vermektedir. Gagavuz edebiyatında düz yazı, öykü, şiire göre fazla gelişmemiştir. Ancak, bu konuda da önemli atılımlar olabileceğini varsayabiliriz. En önemli ilk düz yazı örneklerinden biri yazar ve şair Prof. Dr. Dionis Tanasoglu'nun (12) (1922) “Uzun Kervan” isimli didaktik tarihsel romanıdır. Eleştirmenlere göre, yazar, roman biçeminde Gagavuzların tarihsel serüvenini anlatırken öğreticiliği fazla ön plana almakta ve roman yer yer bir ders kitabı havasına girmektedir. Öyle bile olsa bu yapıt Gagavuzca bir romanın yazılabileceğini ortaya koyması bakımından çok önemli bir adımdır. Öte yandan, Jules Vernes’in (1828-1905) “Kaptan Grant’ın Çocukları”, “Arzın Merkezine Seyahat”, “Seksen Günde Devrialem ” romanlarında düş gücünün yanı sıra didaktik öğelerin de ağır bastığını anımsatmak isterim. Bu nedenle Tanasoglu’nun izlediği yolun bir kusur değil, bilinçli bir yöntem ve tarihe katkı olarak görülmesi gerekir. Günümüzde “Ana Sözü”, “Gagauz Sesi” gibi Türkçe gazetelerle “Sabah Yıldızı”, “Güneşçik” gibi dergiler de yayımlanmaktadır. Tüm Gagavuz şairlerinden söz edemediğim ve şiirlerini buraya aktaramadığım için üzgünüm. Yaptığım şiir seçkisi tamamen duygusal ve özneldir. En çok hoşuma giden şiirleri seçtim. İnsanlığın şiir coşkusu, şiir yazma özlemi ve serüveni sonsuzluğa uzanan bir yol. Aslında bu, Tanasoglu’nun da dillendirdiği gibi tek bir yol da değil: “Seyrettim göğü de denedim yıldızları saymayı: Saydım, saydım – sayamadım ama hepsini gör ki, Pek çoktular, hem de sayısız yollar...” (13) DİPNOTLAR 1) Gagauz Çağdaş Şiiri Antolojisi, Osman Baymak, Bay Yayınları, Ekim 2000, Prizren, Kosova; Böcek, Prof. Dr. Dionis Tanasoglu. (Gagavuz şairlerinin eserleri bu antolojiden alınmıştır.) 2) Croce, aslında “poeta nascitur, non fit” yani “şair olunmaz, doğulur” aforizmasını değişik bir şekilde yorumlamıştır. 3) Gagavuzların varlığı fark edildikten sonra dinci çevrelerce İslam’a davet girişimlerinde bulunulmuş ve bu girişimler bugün de hala sürmektedir. Ancak, Gagavuzların bu tür girişimlere soğuk baktıkları, hatta hiç hoşlanmadıkları bilinmektedir. Umarım onları kendimize benzetmeyiz. 4) 17 Aralık 2006 yılında yapılan seçimlerde Mihail Formuzal Cumhurbaşkanı seçildi. Resmi dil Türkçe, Rusça ve Romencedir. Moldavya bayrağı yanında, mavi, kırmızı, beyaz zemin üzerine üç sarı yıldızdan oluşan bayrakları vardır. Mavi Türklüğü, beyaz barışı, kırmızı özgürlüğü, yıldızlar ise geçmiş, şimdi ve geleceği temsil eder. Gagavuzlar kültür, eğitim, konut, yerel bütçe, maliye konularında Moldavya Anayasasına uygun yasalar çıkarma, tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarının işletme ve kullanma yetkisine sahiptir. Şarapçılıkta dünya çapında üne sahip olan Gagavuzya’nın yılda 400.000 ton üzüm işleyen 12 şarap fabrikası, et kombinası, yağ tütün ve halı fabrikaları vardır. 5 Mart 1995'te yapılan referandumla Gagavuz Yeri sınırları Çadır, Komrat (başkent), Vulkaneşti kentleri ile çevre köyler Aleksevaha, Avdarma, Baurçi, Be-şalma, Beşgöz, Bucak, Çeşmeköy, Çokmeydan, Dezginci, Dudeşti, Etulya, Ferapontevka, Gaydar, Joltay, Karbali, Kazayak, Kıpçak, Kirsova, Kongaz, Kongazcikul de Jos, Kotovkoe, Köselia Ruse, Kriet Lunga, Torna ve Yeni Etulya olarak belirlenmiştir. 5) Mina Köse, Kişinev Üniversitesinden mezun oldu, Müze Müdürlüğü ve Gagavuz Kültür Bakanlığı yaptı. 6) 1958 doğumlu Lüdmila Kasap Yabancı Diller Fakültesi ve Hukuk Fakültesi mezunudur. 7) Quintus Horatius Flaccus, “Horace” adıyla da anılır. 8) Sona Adiyeva, 1961 doğumlu, Kişinev Üniversitesi Rus Filolojisi mezunu 9) Kreçun: Noel; Kreçun Dede: Noel Baba 10) Todor Marinoglu (1955), Tarafımdan çevirisi: “Bu gece doğdu İsa, yüreğimiz bundan çok hoş, ekinler büyüsün yüksek, unlansın sizde elek, tok gezsin ne var diri, kalmasın günler geri, hatırlı Noel geçsin, İsa’yı insan sevsin !” 11) Konstantin Vasilioglu (1938), Yüksek Pedagoji okulundan mezun oldu, Pedagojik ve Psikolojik Bilimler enstitüsünde çalışıyor. 12) Prof. Dr. Dionis Tanasoglu, Kişinev Pedagoji Enstitüsü, Leningrad Tiyatro Enstitüsü, Bakü Üniversitesi Türkoloji mezunu. 13) Şiirin özgün yazılımı: Siyrettim gökü/Da denedim yıldızları saymaa:/Saydım, saydım – sayamadım ama/Hepsini görgü-/Pek çoktular hem sayısız yollar. (Diyl Salt Bana, Prof. Dr. Dionis Tanasoglu)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |