Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire |
|
||||||||||
|
“Ya hamiyetsiz olaydım, ya param olsa idi.” dizesi gelir. Bu dize sadece şiire güzellik katmak için yazılmış bir dize midir, yoksa Akif’in hayatındaki bir gerçekliğin ifadesi mi? Ya da bize de bu dizeden bir mesaj var mı? Vikipedi sözlüğe göre hamiyetsiz; “Din, devlet, vatan, soy gibi değerlere önem vermeyen, hamiyet hissi olmayan” anlamlarına gelmektedir. Burada konuya balıklama dalmadan yoksulluk kavramını da açıklığa kavuşturmakta yarar vardır. Bu bağlamda yoksulluk nedir, yoksul kime denir? Sorusuna kanaatimce şu yanıtı vermek genel bir ölçüt olabilir. Yoksul: Çeşitli sebeplerden günlük geliri giderini karşılamayan, ya da geliri olmayan başkalarına muhtaç ve bağımlı bir hayat sürdürmek zorunda kalanları ifade etmektedir. (A.K.) Devlet ve sivil toplum kuruluşları her zaman imkânlar ölçüsünde, haberdar olduğu sürece yoksulların dertlerine derman olmaya çalışmaktadır. Ama bu yardımlar yoksulluğu bertaraf etmeye yetmemektedir. Bu durumda oluşan boşluğu doldurmak için kişilerin ferdi gayretlerinin ön plana çıkması gerekmektedir. Üstad Mehmet Akif’in “Ya hamiyetsiz olaydım, ya param olsa idi.” dizesi bu noktada devreye girmektedir. Çünkü bir şehirde üst tabakadan zenginler ile yoksulların malikâneleri aynı semtte yer almıyor. Yer alsa bile villaların yüksek duvarları dışarıdaki yoksulluğu suni bir şekilde kapatıyor. Bu noktada devreye gönlü zenginlerin paylaşım kültürü girerse, toplumsal çözülmenin önüne geçilmektedir. Yok eğer herkesin herkesi kaderine terk etmesi durumunda ise, sosyal yaralar derinleşmektedir. Hamdolsun bizim toplumumuzda bu durum yaşanmamakta. Çünkü komşusu açken tok yatmayan bir anlayış hâlâ mevcut toplumumuzda. Dili ve gönlü şükürlü toplumumuzda yoksulluk sınırı en alt sıralarda yer almaktadır. Şükrün, sabrın ve hicabın kuvveti gerçek yoksullara ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Çünkü onlar Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle: “Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir.” (Bakara 273) Ayeti kerimede bahsedilenlere ulaşmak artık biz âdemoğluna bir görev olmaktadır. Neme lazımcılık, bizden önceki toplumların başına gelenlerin, toplu ya da ferdi bizim de başımıza gelmesine neden olur maazallah. Bunun için paralı olmak kadar hamiyetperver olmak da icab etmektedir. Hem parası olmayıp hem de hamiyetli olanlar, yani çağdaş bir ekonomik tabirle denk bütçenin dengesini sağlamaya çalışanlara da yoksullar için hayır ve dua dilemek gibi bir erdem düşmektedir. Bu erdeme sahip olacak ne çok insanımız var toplumumuzda. Üstad Akif başarılı bir eğitim, iş, sanat ve siyaset hayatı yaşamasına rağmen, hamiyetli ama beş parasız bir ömür sürmüş ve bundan da asla şikâyet etmemiştir. Onun parasızlığı plansızlığından değil vefasından ve cömertliğindendir. Çünkü o, özü sözü bir, adamakıllı bir Müslüman idi. Bunun delili üstadın kendi hayatının tamamıdır. Ama yine de bir örnek vermek icab etmektedir. Dostu, yakın arkadaşı Mithat Cemal Kuntay anlatıyor: “Baytar mektebindeyken, sınıf arkadaşı Hasan Efendiyle Akif o kadar dosttu ki birbirlerine söz veriyorlardı, ileride çoluk çocuk sahibi olurlarsa ölenin çocuklarına kalan bakacaktı… Aradan yıllar geçti. Hasan Efendi vefat etti. Bu sırada başkasına yapılan bir haksızlığa isyan ederek memuriyetten ayrılmasına ve beş çocuğuyla geçim darlığı çekmesine rağmen Akif, Hasan Efendi’nin üç yetimini de evine alarak bakımlarını üstlendi.” İşte, İstiklal Marşı için teklif edilen parayı bile almayan üstad hem hamiyetli, hem de parasız, ama samimi, hissiyatlı, cömert, gönlü derya, ufku zengin, gerçek bir kahramandır. *** Ey gönlü İslam kadar geniş, kalbi Hz. Osman kadar merhametli, gayreti hissiyatından büyük, dili kahramanlık destanının bülbülü ulu şair, mekânın cennet, cennetin Firdevs, Firdevs’in âlî olsun. Bizim de bereketli fatihalarımız ve dualarımız makamına yücelik ve ihtişam katsın. Taşıdığın ruhun ve fikriyatın ruhumuz olsun. Selam ve muhabbetle.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adem KALINSAZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |