..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar > Hulki Can




9 Ocak 2009
Ka, Kar ve Kars  
Hulki Can
Etik bir ilke olarak, eðer bir roman hayal ürünü bir takým olaylarý sanki gerçekmiþ gibi anlatýyorsa bu tür romanlarýn baþýna “burada anlatýlan olaylar ve kiþiler tamamen hayal ürünü olup gerçekle hiçbir ilgisi yoktur” gibisinden uyarýlar konur. Böyle bir uyarý konulduðu halde yine de okur bu hayallerin arkasýndaki gerçeði görmeye çalýþýr veya buna raðmen yazýlanlarý gerçekmiþ gibi de kabul edebilir. “Kar”da böyle bir uyarý yapýlmadýðý gibi, tam tersi, romanýn ilk sayfasýna konmuþ alýntýlar sanki bu olaylarýn gerçekten Kars’ta yaþanmýþ olduðuna dair bir kanýnýn doðmasýna yol açýyor:


:DJJI:
(Kar, Orhan Pamuk, Ýletiþim Yayýnlarý, 1. Baský, Ýstanbul, Ocak 2002. )


“Kar” Türkiye’de Ýslamcýlara ve Kürt ayrýlýkçýlara karþý yapýlan Kemalist bir yerel darbenin hayali öyküsünü anlatýyor. Orhan Pamuk bu eserini kýzý Rüya’ya adamýþ.

Daha henüz cep telefonlarýnýn piyasaya çýkmadýðý 1990lu yýllarda Kars’ta, güya dandik bir askeri darbeyle ikinci bir devrim baþlatýlýr. Yoðun kýþ koþullarý nedeniyle Kars’ýn çevre iller ve Ankara ile baðlantýsýnýn kesilmesi, Eðitim Enstitüsü Müdürünün türbanlý kýzlarý derslere sokmadýðý için Ýslamcýlar tarafýndan öldürülmesini fýrsat bilen garnizon komutaný, askerler ve Kemalistler, gericilere ve ayrýlýkçýlara karþý bir darbe giriþiminde bulunurlar. Fanatikler, ayrýlýkçý Kürtler ve dinciler cezalandýrýlýr.

Roman baþ kiþisi þair Kerim Alakuþoðlu – romanda kýsaca “Ka” diye anýlacaktýr- bir gazetenin muhabiri olarak Kars’ta bulunmaktadýr. Ka’nýn amacý, bu kentte süregelen genç kýz intiharlarýný araþtýrmaktýr. Kars’ta geçireceði 3 gün boyunca þair Ka kendisini siyasal Ýslamcýlar, Kürt teröristler ve Kemalistlerin çatýþmasý arasýnda, derin devletin tezgahladýðý oyunlar ve ardýndan bir askeri darbenin içinde bulacaktýr. Þair Ka bu kargaþa içinde eski sevgilisi Ýpek ile de karþýlaþacaktýr.

Tabi ki dillendirilen tüm bu olaylarýn tarih ve gerçek yaþamla hiçbir ilgisi olmayýp tamamen kurgusal olduðunu belirtelim. Kars tarihinde ve Türk tarihinde böyle yerel bir darbe olmamýþtýr. Kars’ta seri genç kýz intiharlarý da yoktur. Bu baðlamda, Orhan Pamuk þunlarý söylemiþ:

“Kars'ta böyle (Ýslamcý) bir hareket yok. Ama ben romanýmda sanki böyle kuvvetli bir siyasal Ýslamcý hareket varmýþ, yüksek eðitim enstitüsüne türban taktýklarý için, saç örtülerini çýkarmadýklarý için alýnmayan kýzlar varmýþ, bunlar direniþ yapýyormuþ gibi olaylar anlattým. Karslýlar haklý olarak buna itiraz edeceklerdir. Ama ben en sonunda onlarýn hoþgörüsüne sýðýnýyorum ve bunun benim hayal gücüm olduðunu baþtan söylüyorum.” (www.ntvmsnbc Kültür Sanat sitesi, Ruþen Çakýr’ýn Orhan Pamuk’la söyleþisi.)

A priori, bu gerçekdýþý öyküye Karslýlar haklý olarak itiraz etseler de, etmeseler de, bu yukarýdaki sözler Orhan Pamuk’un geri dönülemez bir yanlýþlýk yaptýðýný zaten kendisinin de fark ettiðini göstermektedir. Söyleþide tüm bu romanda anlatýlanlarýn hayal gücünden kaynaklandýðýný söylese de, yazmýþ olduðu romanýn ne baþýnda, ne sonunda böyle bir uyarý ne yazýk ki yok. Ýþte yanlýþlýk budur.

Etik bir ilke olarak, eðer bir roman hayal ürünü bir takým olaylarý sanki gerçekmiþ gibi anlatýyorsa bu tür romanlarýn baþýna “burada anlatýlan olaylar ve kiþiler tamamen hayal ürünü olup gerçekle hiçbir ilgisi yoktur” gibisinden uyarýlar konur. Böyle bir uyarý konulduðu halde yine de okur bu hayallerin arkasýndaki gerçeði görmeye çalýþýr veya buna raðmen yazýlanlarý gerçekmiþ gibi de kabul edebilir. “Kar”da böyle bir uyarý yapýlmadýðý gibi, tam tersi, romanýn ilk sayfasýna konmuþ alýntýlar sanki bu olaylarýn gerçekten Kars’ta yaþanmýþ olduðuna dair bir kanýnýn doðmasýna yol açýyor:

Romanýn ilk sayfasýna yerleþtirilmiþ, Stendhal’in, “Edebi bir eserde siyaset, bir konserin ortasýnda patlayan tabanca gibi kaba ama göz ardý edemeyeceðimiz bir þeydir. Þimdi çok çirkin þeylerden söz edeceðiz...” sözleri ile Browning, Dostoyevski ve Conrad’dan yapýlan alýntýlar ve romanýn kurgusu, romanda anlatýlanlarýn gerçekten yaþanmýþ olaylarmýþ gibi algýlanmasýna yol açýyor. Ýþte etik dýþý olan budur.

Diðer taraftan, özellikle yabancý okuyucu romanda geçen olaylarýn gerçekten yaþandýðýna inanacak ve Türkiye’yi çok çirkin olaylarýn sahnelendiði bir üçüncü dünya ülkesi olarak algýlayacaktýr. Bu okuyucu yanlýþ yönlendirmek veya kandýrmak deðilse nedir peki?

Roman anlatýcýsýnýn, kendisine “Orhan bey” diye hitap edilen, kendisinden “romancý Orhan” diye söz eden, “Rüya” adýndan bir kýzý olan, yani, romanlarýnda hep kendini anlatan Ferit Orhan Pamuk’un ta kendisi olduðu açýkça anlaþýlýyor. Yazarýn arkadaþý ve adeta ikinci bir kopyasý olan baþkahraman þair “Ka” da Kars’a giderken, “Yeni Hayat” romanýndaki baþkahraman gibi, tüm yaþamýný deðiþtirecek bir yolculuða çýkmaktadýr. Kars kentinin gizemli havasý, durmadan yaðan kar, þair Ka’yý derinden etkileyecek ve þairimiz kar taneleriyle insanlar arasýnda bir bað olduðuna inanmaya baþlayacaktýr.

Andersen’in "Karlar Kraliçesi" öyküsündeki Kay ile Gerda gibi kar tanelerinden bazýlarýnýn yukarýya doðru yükseldiðini izleyen Ka, Saidi Nursi gibi her kar tanesini gökten bir melaikenin indirdiðine, böylece milyonlarca melaikenin yeryüzüne inip çýktýðýna, bu yüzden kar tanelerinin asla çarpýþmadýðýna inanmasa da, kendisini “Ka” yapan her þeyi hayali bir kar kristalinin altýgen geometrik þemasý üzerinde iþaretler. Bu þema üzerindeki 19 noktaya Kars’ta yazacaðý 19 þiirin isimlerini verir.

Bu altýgen yýldýzýn þemasý romanda 29.cu bölümün sonunda resmedilmiþtir. Altý köþeli Ýsrail yýldýzý Þaday’ý (Magen, Davut Yýldýzý) anýmsatan bu yýldýzda “Kar, Gizli Simetri, Çikolata Kutusu, Ýntihar ve Ýktidar, Vurularak Ölmek, Aþk, Köpek” vs gibi isimler taþýyan 19 þiirin ismi var. Ancak, þiirlerin metinleri romanda belirtilmiyor.

Ka’nýn inancýna göre her insanýn içsel yaþam haritasýný gösteren böyle bir kar kristali var ve uzaktan birbirine benzer gibi görünen insanlarýn, aslýnda ne kadar deðiþik, tuhaf ve anlaþýlmaz olduklarý ancak herkesin kar yýldýzýnýn çözümlemesi yapýlarak bulunabilir. Bu kar tanesi üzerindeki hayal, hafýza ve mantýk dallarýný Ýngiliz filozofu Bacon’un insan bilgisini sýnýflandýrdýðý aðaçtan aldýðýný Pamuk 41.ci bölümde belirtiyor.

Bazý Yahudi fanatiklerde sýkça görüldüðü gibi Mercedes yerine Peugeot (Yahudi Mercedes'i) kullanmak; Alman kültür ve sanatýndan, özellikle Nietzsche ve besteci Wagner’den nefret etmek; eðer “Ludwig van” yerine “Ludwig von” olsaydý Beethoven’i de yok saymak gibi saplantýlarý olmasa da Ka , Almanya'da 12 yýl kalmasýna raðmen, Alman kültüne direnmeyi, Almanca öðrenmemeyi büyük bir meziyet gibi savunur: “Beni koruyan þey Almanca öðrenmemem oldu, dedi Ka. Vücudum Almancaya direndi ve sonunda saflýðýmý ve ruhumu korudum.”

Almanca öðrenmenin bir insanýn saflýðýný ve ruhunu bozduðuna inanan, vücudu Almancaya direnen bir insan düþünebiliyor musunuz? Yoksa Almanlarýn ve Avusturyalýlarýn hepsi saflýðýný ve ruhunu kaybetmiþ kiþiler mi? Bu arada Alman Lisesinde okuyanlar, Almanca öðrenenler yandý. Peki benim durumum ne olacak ? Neyse ki Ýngilizce ve Fransýzca biliyorum da... Ancak, Almancam orta düzeyde de ! Saflýðým ve ruhum ne kadar bozulmuþtur acaba?!

Ýçindeki duygularý þiir zanneden, yazacaðý þiirleri unutuveren, þiirin sadece duygusal bir gerilim sonucunda doðduðuna inanan, “Yeni Hayat” romanýndaki “mastürbasyoncu” gibi sürekli “otuzbir çeken”, bunu uluorta sevgilisine söylemekten utanmayan, sinirli, zayýf, huysuz bir þairdir Ka.

“Türk þiiri” deyiminden bile rahatsýz olan, bu kavramý “milliyetçi, gülünç ve zavallý bir kavram” olarak gören otuzbirci þairimiz, þiirin sanki vahiy yoluyla “ineceðine” inanmaktadýr. Oysa, þiir “gelmez”. Ýlhan Berk’in “Þiirin Gizli Tarihi”nde berkittiði gibi “getirilir” ! Bunun nasýl berkitildiðini de ancak gerçek ozanlar bilir ! Þiir yazýnýn belini getirmektir, der Berk.

Ka, kadýnlarý çarþaf içine sokmayan, yüzlerini örttürmeyen, huzuruna çýkmak için ayakkabý çýkarttýrmayan, birilerinin elini öpüp diz çökme gerektirmeyen bir Tanrý aramaktadýr. Ýyi güzel de bu kuþkusuz Ýslamýn tanrýsý deðildir. “Dünyanýn gizli simetrisi”ne dikkat kesilmiþ, insaný daha uygar, daha ince kýlacak bir Allah olduðuna inanýr, ama bu Allah tarikatçýlarýn arasýnda da deðildir.

Ama buna raðmen Kars'taki þeyh efendiyi ziyarete gittiðinde þeyhin elini öper Ka. Þeyh de onun elini öper vesselam. Ka’nýn Ýslamcý lider “Lacivert” ile görüþmesi sýrasýnda “Yahudiler bu yüzyýlýn en büyük mazlumlarýdýr” sözünün Ýslamcý bir militanýn aðzýndan söylettirilmesi çok anlamlý ve yerinde bir bildirim olmuþ !

“Yeni Hayat” romanýndaki baþkahraman gibi Ka da “çevresine hoþ ve tuhaf bir ýþýk” yaymakta, bu ýþýðýn bir kýsmý da dul sevgilisi Ýpek’e yansýmaktadýr. Ama bu bir romantizm göstergesi deðildir: Zira Ka ve Ýpek pornografik fantaziler içinde “hard sex", yani, sert seksten (sado-mazo cinsel iliþki) hoþlanmaktadýrlar. Otel odasýnda þiddete dayalý cinsel birleþmeleri sýrasýnda birbirlerine verdikleri acýdan zevk alýrlar.

Romanýn en ilginç, bir o kadar gülünç ve gerçeðe yakýn kiþisi Kars’taki bu yerel darbeyi yönlendiren, örgütleyen aydýn tiplemesi tiyatrocu Sunay Zaim'dir. Yaþamý boyunca “komünist, batý ajaný, sapýk, Yehova Þahidi, pezevenk” gibi muhtelif yaftalarla damgalanmýþ olan Zaim, batýlýlaþmýþ herkesi gözü dönmüþ dincilerden koruyacak laik bir ordunun gerektiðine inanmaktadýr. Yoksa Ýslamcýlar bu züppeleri ve onlarýn “boyalý karýlarýný kör býçakla kýtýr kýtýr” keseceklerdir.

Zaim’e göre Tanrý’ya tek baþýna inanmak yeterli deðildir. Önemli olan yoksullarýn inandýðý gibi inanmak, onlar gibi olmaktýr. Onlarýn yediðini yer, onlarla birlikte yaþar, onlarýn güldüðüne gülüp onlarýn kýzdýðýna kýzarsan, ancak onlarýn Allah’ýna inanmanýn mümkün olabileceðini savunur. Onlardan farklý bir hayat yaþayýp ayný Tanrý’ya inanmak asla mümkün deðildir. O halde, sorunsal, bir akýl ve iman sorunsalý deðil, tüm yaþamý kapsayan bir hayat-memat, ölüm-kalým sorunsalýdýr. Zaim, zaten Allah’ýn da bu durumu bilecek kadar adil olduðunu bilgece iddia eder: “Allah meselenin bir iman ve akýl sorunu olduðunu deðil, bütün bir hayat sorunu olduðunu bilecek kadar adildir.” der.

29.cu bölümde yazar “Kar”dan sonra yazacaðý ve “herkesten dikkatle sakladýðý” yeni romaný hakkýnda ipucu veriyor: Romanýn adý “Masumiyet Müzesi” ve konusu Almanya’da bulunan “hüzün verici çinko masalarý” olan bir “Yahudi müzesi” ile ilgiliymiþ.

KARS TÜRK KENTÝ MÝ?
Romanda öyle tuhaf ve anlamsýz bir bildirim verilmek isteniyor ki, sanki yýkýk dökük terkedilmiþ kiliseler ve harabeye dönmüþ görkemli binalarla dolu bu kent –ki bunun gerçekle pek ilgisi olduðunu sanmýyorum- salt Ermeniler ve Ruslarýn emeði ile inþa edilmiþ, daha sonra Türkler kenti ele geçirerek tarihsel dokuyu tahrip etmiþler ! Bildirim bu !

Oysa, tarihsel gerçekler Kars’ýn maalesef (!) Türkler tarafýndan kurulmuþ bir kent olduðunu gösteriyor ! Kentin adý Bulgar Türklerinin “Karsak” oymaðýndan geliyor (MÖ 130). Demek ki, bölgede Türk egemenliðinin kurulduðu tarih çok eskilere, yüzyýllar öncesine dayanýyor. 10.cu yüzyýla gelindiðinde Doðu Roma (Bizans) denetimine giren kent 1064te Selçuk sultaný Alpaslan tarafýndan fethedilir. Bu tarihten sonra Türkler, Gürcüler, Moðollar, Karakoyunlar arasýnda el deðiþtiren Kars savaþlar sonunda harabeye dönecektir. 1534te Osmanlý-Türk egemenliðine giren kent 14 yýl boyunca onarýlarak yeni baþtan kurulur.

XIX.cu yüzyýl baþlarýndan itibaren Kars, Ruslarýn bir numaralý hedefi haline gelir. Gürcistan’ý iþgal ettikten sonra Kars’a saldýran Ruslar tüm uðraþlarýna raðmen kenti ele geçiremez (1807). Kýrým savaþý boyunca Kars’a yeniden saldýran Rus ordusu kent halkýnýn kahramanca direniþi karþýsýnda geri çekilir (1855).

Bu beklenmedik zaferden sonra Kars’a Abdülmecit tarafýndan gazi ünvaný verilir. Ancak, iki ay sonra açlýk ve koleraya yenik düþen “Gazi Kars” sonunda teslim olur. Buna raðmen Kars, Paris Antlaþmasýyla Türkiye’ye geri verilir, 23 yýl sonra Ayastefanos Antlaþmasýyla Ardahan ve Batum ile birlikte Rusya’ya býrakýlýr (1878). 39 sene Rus iþgalinde kalan Kars ve Ardahan 1917 Sovyet devriminden sonra, Lenin yönetimindeki SSCB ile varýlan uzlaþma ve Brest-Litovsk Antlaþmasýyla tekrar Türkiye’ye geri verilir (1918) .

I. Dünya Savaþý sonunda Doðu Anadolu Ýngilizlerin eline geçer. Mondros ateþkes koþullarýna göre bölgeyi iþgal eden Ýngilizler kenti Ermeni ve Gürcülere býrakarak geri çekilir. 2 yýl daha Ermeni ve Gürcü iþgalinde kalan Kars 1920de kurtarýlýr.

1945te II. Dünya Savaþý bittikten sonra SSCB’nin Türkiye’den Kars ile Ardahan’ý istemesi ülkemizde büyük bir tepki ve þaþkýnlýkla karþýlanacak ve akabinde Türkiye NATO þemsiyesi altýna girecektir.

Tüm bu gerçeklerin ýþýðý altýnda, Kars’ý sanki salt Ermeni ve Ruslarýn katkýsýyla kurulmuþ bir kent olarak göstermek çabasýnýn altýnda neler yatýyor anlamak mümkün deðil diyeceðim ama diyemiyorum ! Çünkü bunun altýnda neler yattýðýný artýk çok açýk bir þekilde anlýyorum sanýrým.

ÝSLAM ÝNTÝHARI YASAKLAR MI?
Romanda anlatýldýðý gibi Ýslam dininin intiharý yasakladýðýna dair bir öðreti Kuran’da yoktur. Tam tersi intihar tavsiye edilir ! Allah’ýn, Muhammet’e yardým etmeyeceðine inanan kimse için Kuran iple intiharý önerir: Hac Suresi: 15- “Allah'ýn ona (peygambere) dünyada ve ahrette yardým etmeyeceðini sanan kimse hemen yukarýya bir ip uzatsýn, sonra (kendini intihar edip) boðsun da baksýn bu hilesi kendisini öfkelendiren þeyi giderecek mi?” (Kuran’ý Kerim Meali, Elmalýlý M. Hamdi Yazýr çevirisi).

Yine iddia edildiði gibi Nisa Suresi 29. ayette intiharý yasaklayan bir þey yazmaz:

Nisa Suresi 29- “Ey iman edenler! Mallarýnýzý aranýzda haksýzlýkla yemeyin. Ancak kendi rýzanýzla yaptýðýnýz ticaretle yemeniz helaldir. Birbirinizin canýna kýymayýn. Þüphesiz Allah, size karþý çok merhametlidir.” (Kuran’ý Kerim Meali, Elmalýlý M. Hamdi Yazýr çevirisi).

“Birbirinizin canýna kýymayýn” ayetini Yaþar Nuri Öztürk’ün yaptýðý gibi “kendi canlarýnýza kýymayýn/intihar etmeyin” diye çevirmek hatalý ve gerçekdýþý olur. Burada iman edenlerin mallarýný haksýzlýkla yememesi ve mal uðruna birbirlerini öldürmemesi söyleniyor.

Ka'nýn, romanýn 34.cü bölümünde, Ýslamcýlar hakkýnda düþünüp de söyleyemediði “ama inandýklarý þeyler doðru deðil” sözleri satýrlar arasýnda kaynamýþ gitmiþ. Oysa bu belki de romanýn en çarpýcý, en önemli gerçeklerinden biri.

Çünkü, eðer gerçekten inanýlan þey doðru ise inancý savunmak doðru olur. Ýnanýlan þey yanlýþ ise, yanlýþý savunmak insaný çýkmaz sokaklara, bunalýmlara, intiharlara sürükler. Bu nedenle, romandaki bir Ýslamcýnýn dile getirdiði gibi “Bizler sabah namazýný kaçýrýrýz da günaha gireriz diye geceleri heyecandan uyuyamýyoruz. Her seferinde daha erkenden camiye koþuyoruz. Böylesine heyecanla inanan biri günah iþlememek için her þeyi yapar, gerekirse diri diri derisinin yüzülmesine bile razý olur.” diye kendi kendine gelin güvey olmanýn kimseye bir faydasý yoktur, kimseyi de kurtarmaz.

Dinsel sorun bir Ýslamcýnýn aðzýndan þu þekilde özetlenir: “”Fakir ve önemsiziz, bütün mesele bu, dedi Fazýl tuhaf bir hýrsla. Bizim zavallý hayatlarýmýzýn insanlýk tarihinde hiçbir yeri yok. En sonunda þu zavallý Kars þehrinde yaþayan hepimiz bir gün geberip gideceðiz. Kimse hatýrlamayacak bizi, kimse ilgilenmeyecek bizimle. Kadýnlar baþlarýna ne örtsün diye birbirlerini boðazlayan, kendi küçük ve saçma kavgalarý içinde boðulan önemsiz kiþiler olarak kalacaðýz.”

ROMANDAKÝ DÝLBÝLGÝSÝ HATALARI
“Yeni Hayat” da olduðu gibi bu romanda da dilbilgisi hatalarý, anlamýný çözebilmek için iki üç kez okumak zorunda kaldýðým yapýsý bozuk, düþük cümleler, paragraflar arasý kopukluk, özensiz bir Türkçe göze çarpýyor. Prof Tahsin Yücel’in “Orhan Pamuk Türkçe bilmiyor” saptamasý biraz abartýlý da olsa doðru.

Pamuk’a yapýlan sert eleþtirilerin temel nedeni de yazarýn medya, basýn ve dergilerce gereðinden fazla yüceltilmesi ve þiþirilmesi olsa gerek. O kadar þiþirilmeseydi eleþtirilerin dozu düþebilirdi.

“Kar” tipik bir “pamuksal” roman. Romandaki dilbilgisi hatalarýnýn ayrýntýlarýna girmek, dökümünü vermek, beni ve sizi gerçekten yoracaðýndan bu iþi bu konularýn uzmaný Sn Hilmi Yavuz’a býrakýyorum. Ama yine de bir iki örnek vereyim:

24.cü bölümde sanki canlýymýþ gibi “bir geminin organ”larýndan bahsedilmesi büyük romancýya yakýþmayan küçük bir hata. 13. bölümde halkýn moralinin bozmamak için hava sýcaklýðýnýn yöneticiler tarafýndan 5-6 derece “düþük” deðil “yüksek” gösterilmesi gerekirdi. Düþük gösterilse hava daha soðuk, halkýn morali de daha bozuk olur çünkü.

Yine bu bölümde “Ýstanbul’da Ýpek ile kar hep daha çok yaðsýn isterlerdi” diye yatýk bir cümle, 29.cu bölümde “caminin üzerindeki birahane”, 36.cý bölümde “bu aptal Kars kentinde” gibi sapkýn deyiþler görüyoruz.

44.cü bölümde Ýpek’in “manto” yerine “palto”sunu giymesi gibi bir hatanýn da yüksek kentsoylu sosyetede asla kabul görmeyeceðini belirtelim ! ! Hanýmlar manto, erkekler palto giyer. Bu bence çok trajik, hatta skandalvari bir durum. Üstelik yazarýn -cemiyet hayatýnýn olaðan bir görgü kuralý olarak- Ýpek’in mantosunu tutmamasý da çok yakýþýksýz olmuþ hani. Orhan Pamuk’un tek bir kitabýný okumamýþ ama onu laf ola beri gele öve öve göklere çýkaran Boðaziçi ve Robert mezunlarýnýn dikkatine sunarým.

15.ci bölümün sonunda Türk kavramýnýn aþaðýlanmaya çalýþýldýðý, ancak, bu yapýlýrken bile yine beceriksiz ve yetersiz bir anlatýmýn sergilendiði þu kör topal cümleye ne demeli bilemiyorum:

“Arkasýndan sahneye 1960larýn ünlü kalecisi Vural çýkýp Ýstanbul’da bir milli maçta Ýngilizlerden nasýl onbir gol yediðini ayný günlerde ünlü artistlerle yaþadýðý aþklarla ve yaptýðý þikelerle karýþtýrarak anlattýklarý ve acý çekme ve Türk’ün eðlenceli zavallýlýðý havasýyla gülüþerek izlendi.”

Pamuk’un Türkçe’ye ve Türkçe’nin inceliklerine yeteri kadar hakim olamamasý, yeni sözcükler ve dilbilgisine önem vermemesinin nedeni yurt dýþýnda uzun süre kalmasýndan kaynaklanýyor olabileceði gibi, nasýl olsa romanýn yabancý dillere bu konuda uzman editörlerce gerekli metinsel düzeltmeler yapýlarak çevrileceði inancý olsa gerek.

PAMUK VE TERÖR
PKKlý teröristlerden onlarýn söylemini aynen benimseyerek “Kürt milliyetçisi” veya “Kürt gerillasý” olarak söz ediyor Pamuk. “Terörist” sözcüðü romanda hiç bir yerde geçmiyor, yok. Herhalde bu çapulcu güruhunun baþýndan da yakýnda “Mr. Öcalan, Sn Apo, Bay Öcalan, Apo Bey” diye bahsederse hiç þaþýrmayalým. Bu baðlamda, romanda “Kürt” sözcüðü ile birlikte “Ermeni” sözcüðü de gerekli gereksiz bölümler ve paragraflar arasýna serpiþtirilmiþ.

Örneðin, 19.cu bölümün ortalarýnda arka arkaya “Ermenilerden kalma (...) Ermeni evinin (...) eski Ermeni binasý (...) bir baþka eski Ermeni binasý (...) eski ve boþ bir Ermeni evinin” diyerek “Ermeni” sözcüðüne ýsrarla vurgu yapýlmasýnýn; 20.ci ve 23.cü bölümde 8er kere, 31.ci bölümde de 24 kere “Kürt hademe (...) Kürt milliyetçiliði (...) Kürt milliyetçileri (...) Kürt milliyetçisi (...) Kürt bile olmadýðý (...) bütün Kürtlerin (...) Kürt aðýtlarý (...) Kürt köyleri ” denilerek “Kürt” sözcüðünü abartýlý bir þekilde tekrar tekrar vurgulamanýn anlamý nedir?

Zannedersem artýk herkes bu sorunun yanýtýný biliyor. Kürtler sanki ABD’deki zenciler gibi horlanan, aþaðýlanan hizmetçilik, kapýcýlýk gibi basit iþlerde çalýþan, ikinci sýnýf insanlarmýþ gibi tanýmlanýyor. Tam bir Amerikalýnýn veya bir Avrupalýnýn duymak istediði þeyler.

“Yeni Hayat” romanýnda olduðu gibi “Kar”da da “Atatürk resmi, Atatürk büstleri, heykelleri, Atatürk caddesi” vs gibi Atatürk’ü çaðrýþtýran göstergeler ile ilgili alaycý bir takýntýnýn sürdüðü, Atatürk’ün “baþarýsýz” (22.ci bölüm) olduðunun vurgulanmak istendiði hemen göze çarpýyor.

Roman baþkahramaný ve onun bir kopyasý olan yazarýn da doðduðu ülkenin topraklarýna, ruhuna, insanlarýna yabancý olduðu, gizli bir nefret ve tiksinti duyduðu seziliyor. Bunu sýradan bir okur çok rahat sezgisi ile algýlayabilir. Bir insanýn doðup büyüdüðü topraklara karþý duyduðu patolojik nefretin bilinçaltý nedenleri ve nasýllarý üzerinde burada durmayacaðým. Yoksa bu uzun ve acýklý bir öykü olacak ve asla sona ermeyecek ! Bunu izninizle geçiyorum....

Aziz Nesin bu ülkede yaþayanlarýn % 60’ýnýn aptal olduðunu söylemiþti. Ama bu sözlerinden dolayý kimse ona gücenmemiþ, kýzmamýþ, kýrýlmamýþtýr. Çünkü Nesin yurtdýþýndan gazel okumamýþ, bazý büyüklerimizin yaptýðý gibi yurt içinde suratý asýk pozlar takýnýp, yurt dýþýnda aðzý kulaklarýnda güleç yüzle kameralara pozlar vermemiþ, jurnalcilik yapmamýþ, bu sözleri biz bize söylemiþtir.

Türk halký kadar kendiyle alay eden, kendi özeleþtirisini yapan, yüksek bir mizah anlayýþýna sahip bir halk ender bulunur. Ýþte gidin bakýn ülkede çýkan güldürü dergilerine, gidin bakýn Ferhan Þensoy’un oyunlarýna... En aðýr, en gülünç toplumsal yergiler, eleþtiriler her gün Türk güldürü dergilerinde, tiyatrolarýnda, televizyonlarýnda ve “yurdumun insaný” rumuzuyla internette sergileniyor. Halkýmýz Nesin, Kemal Sunal, Þener Þen, Þensoy, Cem Yýlmaz gibi kendisini yerden yere vuran güldürü ustalarýna bayýlýyor, onlarý seviyor. Ama Orhan Pamuk’u sanýrým sevemiyor. Neden? Yanýt çok basit:

Çünkü Orhan Pamuk yurt dýþýndan gazel okumuþ, bir Ýsviçre gazetesine “bu topraklarda 1 milyon Ermeni ve 40bin Kürt öldürülmüþtür, kimse bunu söylemeye cesaret edemiyor” diye övünerek Türkiye’yi Avrupa’ya þikayet etmiþ, aþaðýlamýþ, jurnallemiþ, üstelik kahraman havalarýna girmiþ, ülke topraklarýndan “bu topraklar” diye sanki lanetliymiþ gibi söz etmiþtir.

Ama yurt içindeyken böyle þeyler söylememiþtir. Türk halkýný en çok kýzdýran onun bu “batý ajaný” espiyoncu tutumu olmuþtur. Bu tutum ve sözlerinden ötürü Pamuk sanýrým halkýmýzca hiçbir zaman affedilmeyecek ve sevilemeyecektir. Dünyaca ünlü ama ülkesinde sevilmeyen, dýþ güçlerce manipüle edilen, Jöntürk taklidi güdümlü bir yazar konumunda olmak çok acý bir þey olsa gerek.

Bu topraklarda 1 milyondan fazla veya az Kürt ve Ermeni öldürülmüþ olabilir veya olmayabilir. Bu hala tartýþýlan bir konu. Tarihçiler bunun soykýrým olup olmadýðýný araþtýrsýn. Ama, diðer taraftan, niye bu topraklarda kaç Türk’ün, Türk vatandaþýnýn öldüðünü, öldürüldüðünü sorgulamýyoruz? Veya Kýbrýs’ta Rumlarýn, Bosna’da Sýrplarýn, Çeçenya’da Ruslarýn veya Ýsrail’in Filistin’de sivil halka yaptýðý kýrýmlarý sorgulamýyoruz? Bülent Ecevit Ýsrail’in soykýrým yaptýðýný açýkça söyleyen ilk Türk devlet adamý olmuþtu. Ama sonra ne oldu? Akabinde iki kez Yahudi lobisinden özür dilemek zorunda kalmýþtý deðil mi?

Orhan Pamuk acaba Ýsrail’de doðup büyüse ne olacaktý? Ýsrail’in soykýrýmlarý hakkýnda veya Birleþmiþ Milletler kararýyla ýrkçýlýkla ayný kategoride mahkum edilen “Siyonizm” aleyhinde yazýlar yazabilecek miydi? “Bu topraklarda (Eretz Siyon) yüzbinlerce Filistinli öldürülmüþtür ve hala öldürülmektedir” diyebilecek miydi? Hangi aydýnýmýz, hangi yazarýmýz bu konularý irdeliyor?

Küreselleþme yanlýlarý ve postmoderncilerin göremedikleri ya da görmek istemedikleri gerçek þu: Türkiye hilafet ve þeriatý tasfiye ederek ilerlemiþ ve geliþmiþtir. Ortadoðu’da güçlenen bir Türkiye ve yeni kurulan Türk Cumhuriyetleriyle olan iliþkimiz bir çok ülkeyi korkutuyor. Onun için Türkiye’yi bulunduðu ulusçu rotadan çýkarýp dinsel ve etnik uçurumlara çekmeye çalýþýyorlar.

“Kar” romanýndaki þair baþkahramanýn “Türk þiiri” deyiminden rahatsýz olmasý, bu kavramý “milliyetçi, gülünç ve zavallý bir kavram” olarak görmesi; ama öte yandan PKKlý teröristlerden “Kürt milliyetçisi” veya “Kürt gerillasý” olarak söz etmesi, romanda “terörist” sözcüðünün hiç bir yerde geçmesi; “Yeni Yaþam”ýn baþkahramanýn da “bu ülke topraklarýndan tiksinmesi”nin arkasýnda yatan nedir ?

Bunlar rasgele, öylesine söylenmiþ, yazýlmýþ sözler deðildir. Küresel misyon ve vizyon, hedef ve amaçlar gözetilerek yazýlmýþ, bir planýn ve programýn parçasýný oluþturan sözlerdir. Küresel misyon ve vizyona hizmet ödülünü getirmiþtir. Oysa bakýn, eski bir Ýspanyol sömürgesi olan, yakýn tarihi bir düzine askeri darbelerle dolu, 12 milyon nüfuslu, öz dilini unutup Ýspanyolca konuþan, depremler ve uyuþturucu kaçakçýlýðýyla nam yapmýþ, fakir ve minicik bir orta Amerika ülkesinin yazarý, yaþadýðý kent, vatan topraðý ve insanlarýna olan sevgisini nasýl dile getirmiþ:

“Benim þehrim, benim yurdum ! Tam yerine vardýðýma inanabilmek için tekrarlýyorum ! Onun kutsal topraðý ! Ormanlarýnýn sýk yeleleri. Onun sonsuz daðlarý, gölleri. Kýrk volkanýn sýrtlarý ve aðýzlarý. Evim-ocaðým, ve baþka evler. Meydanlar ve kiliseler. Köprüler, kumlu caddelerin kavþaklarýna gizlenmiþ kulübeler. Arsýz sütleðen kümeleri ve arapsaçý gibi birbirine geçmiþ yollar. Çayýrlarýn kahýrlarýný sürükleyen ýrmak. Yuka aðacýnýn çiçekleri. Benim þehrim ! Benim yurdum !” (Guatemale Efsaneleri, M.A. Asturias, Cem Yayýnevi, Ýstanbul, 1967, Çev. Tahir Alangu, s: 5)

Bir muz cumhuriyetinin yazarýna bakýn, bir de bizim Nobel ödüllü yazarýmýza bakýn. Birisi ülkesini nasýl kutsuyor, nasýl yüceltiyor, ötekisi ülkesini nasýl aþaðýlýyor. Neden ? Neden ? Neden ? Guatemalalý Asturias 1967de Nobel ödülü aldý.












.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Allah senden razý olsun...
Gönderen: YETER ÖZHAL / , Türkiye
27 Ocak 2009
Uzun zamandan beri bu adam hakkýnda,böylesine mantýklý ve tutarlý bir yazýnýn yazýlmasýný bekledim durdum.En sonunda sizin yorumunuzu görünce hiç sýkýlmadan bir çýrpýda okuyu verdim.Orhan Pamuk'un HÝÇ BÝR kitabýný okumadým,okumamda.Çünkü ben Ardahanlýyým.Ona ihanetlerinden dolayý madalya takmak gibi,kitaplarýný alarak maddi ve manevi kazanç saðlamamalýyým dedim kendi kendime.Onun KARS kitabýnda neler anlattýðýný,hangi konulardan bahsettiðini az çok okudum gazetelerden.Biz Türkler,birilerine tepki veriyorsak mutlaka bir sebebi vardýr.Hiç bir þey boþ yere yapýlmýyor ki...Bu tarz insanlar,kendi topraklarýnda saygý ve sevgi görmedikten sonra ne yapsalar boþ.Onun saçmalýklarýna ancak,ona o tarz kitaplarý yazdýranlar inanýr.Yazarlýkla uzaktan yakýndan alakasý olmayan bir kiþinin,nasýl oluyorda bu kadar prim yapmasýna hiç anlam veremiyorum.Bir programda,bu adam el yazýsýyla tuttuðu günlük ve roman notlarýný gösterdi.Ýnanýr mýsýnýz,yazý demeye bin þahit lazýmdý.Zaten programýn sunucusu bu notlarý görünce;bu notlarý bir araya getirmek zor olmuyor mu diye sordu.Onun verdiði cevap netti ; ''Ben sadece taslaðý hazýrlýyorum,yardýmcýlarým kalan kýsýmlarý tamamlýyor,onlar benim herþeyim''! Bu kadar beceriksiz,bu kadar basiretsiz ve bu kadar yeteneksiz bir adam...Orhan Pamuk'u da,deðersiz yazýlarýný da okumuyorum.Çünkü bu adamý kaale almýyorum!!!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yazarlar ve yapýtlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mevlana'nýn Kimyasý
Köpekliðin Aþký ve Varoþ Kültürü
Yeni Hayat (2ci Bölüm)
Yaþam, Aþk ve Rastlantý
Râna ve Rânalarýn Açmazý (2. Bölüm)
Kürtçülük Sorunu ve Güneydoðudan Öyküler
Yeni Hayat (1ci Bölüm)
Þebeke ve Sabetayizm
Aþka Allah'a ve Akla - Tarihi Simalardan Mevlevi
Uykularýn Gizemi ve Agoraphobia (1ci Bölüm)

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Paganlýktan Gelme Bir Tapýnma Þekli: Namaz (2)
Cinsel Saldýrý Suçu ile Tecavüzden Yargýlananlarýn Hadým Edilmesi Yasa Tasarýsý
Paganlýktan Gelme Bir Tapýnma Þekli: Namaz
Çaðdaþ Gericilik: Postmodernizm
Mevlana ve Ýslam
Dinin Ahlaksýzlýðý, Yahut, Ahlaksýzlýðýn Dini
Haksýzlýða Kesinlikle Karþýyým
Tevfik Fikret'ten Teröre Övgü
Özel Mezarlýklar: Kârlý Bir Yatýrým Kapýsý!
Postmodern Haçlýlar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Elsa'nýn Gözleri [Þiir]
Albatros [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan - II [Þiir]
Yeryüzü Rüzgarlarý [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan [Þiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Þiir]
Malta Þahinlerine [Þiir]
Uçan Ayakkabý [Þiir]
Havanýn Ölümü [Þiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Þiir]


Hulki Can kimdir?

Baþlýca yapýtlarý: Eski Kule Müziði (þiir) Geometrik Aydýnlýk (þiir) Havanýn Fen Noktasý (þiir) Tartaros Paradigmasý (eleþtiri) Teslis Sendromu (eleþtiri) Nano Kutsallýk (eleþtiri) Sevgili Kutlu Yaþam (öykü) Kuþku Bilinci ve Eleþtiri (eleþtiri)

Etkilendiði Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hulki Can, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.