Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis |
|
||||||||||
|
ŞUURU Kişilik, bizim değişken, çelişkili yönümüzü yansıtır. Dış özentinin pençesinden sıyrılamamanın çaresizliğini yaşar. Bir amaç doğrultusunda hareket etmeyen, daha çok amaç-gayeye giden yolu kesen, yolu tıkayan arzular yığınının merkezidir. Kendimizle, toplumla, doğayla barışık yaşamamanın nedenidir. Temeli, tüketici ve geçici beklentilerden oluşmuştur. Fırtınaya tutulmuş gemi misali oradan oraya savrulur, her mekan ve zamanda dimdik ayakta durması zordur. Nesnelerin etkisindedir. Nesnelerin kendisine şekil vermesine izin verir. Arzu ve isteklerinin esiridir. Birey, kişiliği aşmanın adıdır. Arzu ve isteklerin esiri olmaktan kendini kurtarmıştır. Arayış rotasını belirlemiş, hedefe yürüyen, plan ve program yapandır. Hayata yönelik ne istediğini bilen, kendisiyle, toplumla karşılıklı diyalogları olandır. Hayatında bugün-yarın çelişkisi yoktur. Zihni ve yüreği durudur. Olgundur. Nesnenin değişken dünyasının etkisine ve onu yönlendirmesine izin vermez. Nasıl ki bütün sular denize akar ama deniz hiç taşmazsa ruhu olgunlaşmış olan yahut birey; istek duyar, arzular ama etkilenmez, geçici olduğunu bilir. Kendisine yararlı ve zararlı olanı fark eder. Kişilik de bilir ama kendisini sıyıramaz. Sürekli gel-git yaşar. Bir türlü karar alamaz. Doğru olanı bilse de arzular daha kuvvetlidir. Arzuların egemenliği altındadır. Kişiliği oluşturan zincirleri kırmak; insanın özüne yakınlaşıp birey olma yolunu bulması, doğru perspektifi yakalaması ile başlayacak yolu iyi bilmesiyle alakalıdır. Bunun oluşabilmesi için öncelikle takip edilmesi gereken bilincin oluşması gerekir. Bu da; bilgi, eylem, sevgi üçleminin iyi kavranmasıyla olur. Bilgi: Bilgi, bilinç düzeyinin oluşmasında önemli bir yere sahiptir. Bireyin kendinde olanı fark etmesini sağlar. Haber verir. Dolayısıyla, bilgi kitaplardan ya da başka bilgi kaynaklarından elde edilen bilgi değil. Kavramadan kaynaklanan araçsız bilgidir. Konunun iyi anlaşılması için bilgiyi, yapay bilgi ve doğal bilgi diye ikiye ayırabiliriz. Yapay bilgi: Başkalarının kendi tecrübelerinin, gözlemlerinin, birikimlerinin sonucu oluşan bilgiyi, bizim olduğumuz gibi almamız, yani ithal etmemizdir. Bizim kendi çabamız, gayretimiz sonucu oluşmamış, bize ait olmayan bilgi türüdür. Ve bu sadece zihne hitap eder. Doyumsuzdur. Kaynaklardan okudukça bilgiye karşı acıkır kişi. Doymak bilmez, sürekli ister. Bu kitabi bilgi, bireye ait olamayışı ve tatminsizliğiyle beraber eylemsizdir de. Çünkü inanç yoktur. Yürekle bağlantı kurulamamıştır. Yapay bilginin daha iyi anlaşılması için tanımımıza bir örnekle son verelim: İnsanın, şekerin tatlı olmasına ilişkin bilgisi doğrudan olmayan, dolaylı bir bilgidir. Lakin şekeri dilimizle tattığımızda elde ettiğimiz bilgi farklıdır. Bunun neticesinde tatlılık ile alakalı bilginiz vasıtasız, doğrudan, anında hissettiğiniz bir bilgi olur. Bu olgudan haberdar olmanın ötesinde onu hissetmektir aslında. Doğal bilgi: İthal, suni bilginin zıttıdır. Bu, bireyin kendi istek ve gayretiyle gözlem ve tecrübelerinin üretkenliği sonucu oluşmuştur. Zihin ve yürek aktif konumdadır. Sorgulayıcı ve analizcidir. Ve yüreğin hissetmesi sonucu inancın olmasıdır. Bu bilgi, bireyin kendisine aittir. İnsanı doyuma ulaştırır. Eyleme geçirir. Çünkü kendisinin düşünerek üretmesi ve inanması sonucu oluşmuştur. Doğal bilgi, paylaşmak ve eyleme geçiş için vardır. Heyecan ve coşkusu yaşanır. Çünkü insanı doyuma götürür. Bu bilgi insanı rahatsız etmez, insanı çelişkilere sürüklemez. Daha çok anlamaya, kavramaya götürür. Arayışları bitirmese de neyin peşinden koştuklarını bilmeyi sağlar. Hayata, evrene yönelik bilinçli bir bakışları oluşmuştur. Bu noktada insan için öncelikli bilgi; okunarak, kulaktan edilen bilgi değil, doğal bilgi olmalıdır. İnsanda ilk önce doğal bilginin temeli atılmalı, bu temelin üzerine de kitabi bilgi oluşturulmalıdır. Tersi olduğu zaman insan arayışlardan, bunalımlardan, anlamsızlıklardan, kendi ile olan sorunlardan kurtulamaz. Ve hep şunu duyacağız: Hayatı ve insanları anlamıyorum. Eylem: Özverili eylem. Eğer eylem bencilce amaçlar uğruna yapılırsa tüm dünya ona tutsak olmuş demektir. Onun için eylemde hiçbir çıkar düşünmemek gerekir. Ve eylem başkalarına armağan edilmelidir. Eylemden kaçmak, bireyin düzeninin bozulması demektir. Çünkü bu dünyada herkesin üzerine düşen bir görev ve sorumluluğu vardır. Eylemin varlığı kendimizle bütünleştiğimizin, bilginin içimize sindiğinin göstergesidir. Bilginin hamallığı ve yükünün altında ezilmediğimizi de gösterir. Sevgi: Üçüncüsü ve aynı zamanda en önemlisidir de. Bilgi ve eylem sevgi olmadan bir anlam taşımaz aslında. Hem bilgiye hem de saf eyleme ancak derin ve beklentisiz bir sevgi yoluyla ulaşılabilir. Bu koşulsuz sevginin yolu her türlü benlik imgesinin terk edilmesinden geçer. Bunun için kişinin kendisini bencil bağlardan, korku, tutku ve öfkeden arındırması gerekir. Bunların geçici olduğu, insanın ölümlü olduğu düşüncesi bireyde oturmalıdır. Bilgi, bilinçsiz yaşamaktan daha iyidir. Bunlardan da çok daha değerli olan şey ise, kişinin duyduğu sevginin büyüklüğüyle kendi benliğinden ve bencil isteklerinden tümüyle arınmasıdır. Her şeyden önce sevgiye dosdoğru bir tanım vermek gerekiyor. Ve sevginin değişim ve dönüşüm üzerindeki etkisi iyi bilinmelidir. Ayrıca sevginin kapsadığı şemayı da çıkartmalıdır. Çünkü, insan sevgiyle nesneye değer verir, onu korur ve onun etrafında pervane olur. Sevgiyi muhafaza etmek için gereklilikleri yapmaya çalışır. Örneğin: Bir çiçeği seviyorsa, bu çiçeğin solmaması, kurumaması için emek verir; sular, zararlı böceklerden korur, güneşe indirir vb. yapılması gereken hassasiyetleri gösterir. Aklı, fikri ve gönlü sürekli ondadır. Bu hassasiyetlerin temel kaynağı sevgidir. Sevgi, sahip çıkmak ve bu bağlamda mücadele etmek, gayret göstermektir. Sevgi olmasa insan eyleme geçmez. Çünkü kendisini harekete geçirecek mekanizmadan yoksundur. Sevmeyen ilgi duymaz, tembelleşir, umarsızlaşır karşısındakine karşı, sorumluluk duygusu yoktur. İnsanın sevdiğini muhafaza etmek ya da yaşatmak için bilgiye ihtiyacı vardır. Sevgi bu bilgiyi toplamaya iter onu. Bilgi oluşumunun arkasından, doğal olarak, eylem gelir. Bireyi kuşatan faktörleri tek tek saymaya gerek yoktur. Önemli olan bireyin yapısının toprağın derinliklerine kök salmış, toprakla bütünleşmiş ağaç gibi olması gerektiğidir. O zaman maruz kaldığı şiddetli yağmurların, fırtınaların, erozyonların, budamaların tesirinde kalmaz. Sadece hafiften aşınma olur. Ve ağaç büyük gövdesiyle ben de varım der. Ya da yatağı derin olan akarsuyun tüm iklim şartlarına rağmen istikametini değiştirmemesi gibi. Ama yatağı yüzeysel olan akarsu, herhangi hafif bir engelde yönünü değiştirip zikzak çizmeye başlar. İnsanın yapısı da içsel derinliği ölçüsünde var olur. Birey olma yolunda ilerlerken, yolun sağ ve sol tarafları kişiliğin arzu ve isteklerine hitap eden ve onları tahrik eden süslerle doludur. Kişinin bu süslere el uzatması ya da uzatmaması iradesinin, şuurunun gücüne bağlıdır. Bireyin zehirli oklara karşı oluşturacağı kalkan içsel iktidarını güçlendirmesine ve onu hakim kılmasına bağlıdır. O zaman dimdik ayakta durabilir ve dalında kurumuş yaprak gibi yere düşme korkuları yaşamaz, ağaç gövdesi olur.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman tatlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |