Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Kürtlerin bir millet (ulus) olup olmadığı, ya da, Kürtçenin ayrı bir dil veya Farsçanın bir şivesi olup olduğu yolundaki görüşler tartışmaya açıktır. Bu dilin Hint Avrupa grubu içinde yer aldığı bile tartışmalıdır. Özellikle Kürtler ve Ermeniler üzerinden Türkiye'ye yapılan siyasal baskılar ve oyunlar nedeniyle bu konulardaki kuram ve görüşleri çekinceyle karşılamak gerekir. “Ermeni soykırımı” iddiası gibi bu konudaki kuramlar da bilimsel ve tarihsel olmaktan çok siyasal tercihlere dayanır ve ne tarihçiler ne de dilbilimciler arasında ortak bir görüş yoktur. Özellikle dillerin sınıflandırılmasında neredeyse dilbilimci sayısı kadar kuram vardır. Kürtler tarih boyunca bir ulus olamamış, günümüze kadar aşiretler halinde yaşamışlardır. Türkiye'deki 30 kadar etnik grup içinde Yahudi, Ermeni, Kürt ve Rumları çok yakından tanıma olanağım oldu. İlkokuldayken komşularımız Ermeni ve Rumdu. Lise ve üniversite döneminde bir çok Yahudi, Ermeni, Kürt arkadaşım oldu. Ama en yakınlarım Kürtler oldu ve hala çok sıkı fıkı görüşürüz. Biz tarih boyunca kimseyi dışlamamışız ama hep içlemişizdir. Bugün bu topraklarda dışlanan Türklerdir. Biz Kürtleri istiyoruz ama, Kürtçüler Türkleri istemiyor, Türkiye'yi en büyük tehdit ve düşmanları olarak görüyorlar. “ARTE” başta olmak üzere yabancı TV kanallarındaki Kürt köylüleriyle yapılan röportajları bir izleyin bakalım. Kürtçüler ABD, İsrail ve AB'nin verdiği gazla Türkiye'den ayrı bağımsız bir devlet kurmak istiyorlar. İşte bakın Barzani 27 Şubat 2009da İtalya'ya gitti ve bir devlet başkanı gibi Kürt bayraklarıyla karşılandı. Bugün Kürtler üzerine oynanan oyunlar 1919-1925 yılları arasında İngiliz ve Fransızların Anadolu'da oynadığı oyunların devamıdır. O tarihlerde ülkede işgalcilerin kışkırtmasıyla 20den fazla isyan ve ayaklanma olmuş, Pomaklar, Çerkezler, Abazalar, Kürtler, Pontus Rumları bağımsız devletler kurmak için başkaldırmışlardır. Midyat, Nusaybin, Konya, Gönen, Bayburt, Biga, Erzincan ve daha 30dan fazla yerleşim biriminde çeşitli etnik gruplarca isyanlar çıkarılmıştır. Şeyh Sait liderliğinde Kürt isyanını örgütleyen ve arka çıkan İngiltere'dir. Biz bu isyanı bir Kürt isyanı olarak görmezden gelmek inceliğinde bulunmuş, onun yerine Şeyh Sait isyanı deyip sineye çekmişizdir. Tüm bunlara rağmen gerek meşrutiyet, gerek cumhuriyet yönetimlerinde bu topraklarda hiçbir etnik grup dışlanmamış, bazı Avrupa ülkelerinin yakın geçmişte yaptığı gibi bir ayırımcılık politikası izlenmemiştir. Devletin böyle bir politikası zaten yoktur. Başta Kamuran İnan olmak üzere bir çok siyasetçi, sanatçı, yazar, bilim adamı, iş adamı Kürt yurttaşlar arasından çıkmıştır. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin ihmal edilmesinin nedeni, ya da, oradaki halkların gelişmesine asıl engel aşiretler, ağalar, şeyhler, pirler, tarikatlar, dinsel ve töresel etmenlerdir. Doğuda bambaşka bir düzen ve yapı vardır. Halk ve köylü toprak sahibi olamaz. Toprak ve arazi aşiretindir ve genelde bir veya bir çok köyü, bucağı, beldeyi denetiminde tutan soydan aşiret reisinindir. Ağaların çocukları yurt dışında okur, fakat köylü çocuğunu ilkokula bile göndermekten kaçınır ! Cumhuriyet yönetimi bile oradaki kemikleşmiş aşiret-feodal-dinsel yapıyı kırmayı başaramamıştır. Bazılarımız toprağın neye bu kadar önemli olduğunu anlamayabilir Ne var ki özellikle doğuda uğrunda çalışmaya değen, uğrunda savaşılmaya değen, uğrunda ölmeye değen tek şey topraktır, çünkü kalıcı olan tek şey odur. Kurtuluş Savaşında küresel egemenlere karşı savaşmış Kürtlerin nasıl olup da bugün onların maşası haline geldikleri ve Türkiye'yi bölmek için küresel güçlerin dümen suyuna girmeleri ibret vericidir. AB kapısında bekletilmemizin nedeni budur. Yani Avrupa Türkiye'nin bölünmesini, çözülmesini bekliyor. Ondan sonra AB'ye girebiliriz. Şimdi girersek toprak bütünlüğü AB kapsamında güvence altına alınmış olacağından bölünme söz konusu olamaz. Bu nedenle mevcut sınırlarını koruyarak Türkiye'nin ABye girmesi olanaksızdır. Yüzyıllardır bölge halklarını sömüren, toprak reformuna karşı çıkan aşiret reisleri, tarikat şeyhleri ve toprak ağaları kendilerini kurtarmak için bir siyasal parti oluşturup halkın öfkesini Türkiye Cumhuriyeti'ne yönlendirmekte ve onu hedef göstermektedirler. Bu açıkça bir meydan okuma ve karşı devrimdir. Oysa tepetaklak edilmesi gereken doğudaki gerici feodal düzen, töreler, tarikatlar, aşiret reisleri, şeyhler ve ağalardır. Kürtler bağımsız da olsa bu feodal-dinsel yapıdan kurtulamayacaklar ve bugünün feodal reisleri yarının egemen politikacıları olacaktır. Yani Kürt halkı için bir şey değişmeyecektir. Öyleyse ülkemizde Kürt sorunu değil, ancak Kürtçülük sorunu olduğu sonucuna varabiliriz. Bu koşullar altında ABD için de bir şey değişmeyecektir. ABD'nin Ortadoğuya bakış açısı Türk-Amerikan ilişkileri başladığından beri hep aynı kalmıştır. ABD açısından Türkiye, İsrail gibi desteklenecek, korunacak, kollanacak, güçlendirilecek bir ülke değil, zayıf bırakılarak, askeri darbeler, şeriat tehdidi ve iç çalkantılarla yavaş yavaş eritilerek yokedilecek bir ülke konumundadır. İsrail varken, Mısır varken Türkiye'ye bölgesel görevler vermek ABD için kesinlikle göze alınacak bir risk değildir! İşte bundan dolayı ona Balkanlar, Somali, Afganistan gibi Ortadoğudan uzak bölgelerde görev vermek daha akıllıca olacaktır. Bugün İran ile Orta Asya'daki eski komşularımız Çinliler, Japonlar, Koreliler bizi fersah fersah geçmiş ise, dünyada bizden çok daha güçlü ve saygın bir duruma ulaşmışlarsa bunun nedenlerini 1938den bizi yönetmiş olan güdümlü siyasal parti ve liderlerde, hastalıklı demokratik yapıda ve masonik kuruluşların etkinliğinde aramak gerekir. Kürtçülüğe ve bu alabildiğine başı bozuk gidişe hem yasal, hem zor, hem de askeri önlemler ve yaptırımlar ile karşı konulmadıkça; ülke Kürtçü virüsten arındırılmadıkça; terörle savaşım Kürtçülük ve gericilik ile savaşım olarak algılanmadıkça Türkiye bölünmekten kurtulamayacaktır. Günümüzde terör ve saldırganlığın güçlenmesinin en önemli nedenlerinden biri Kürtçülüğün her geçen gün demokratik haklar, yerel yönetimler gibi gerekçelerle başıboş bırakılmasıdır. Bir ulus devlet, özgürlük ile başıboşluğun ayırdına varmak durumundadır. Hiç bir ülke kendi ulusal tümlüğünü tehdit eden etnik, gerici ve dinsel öğeleri yüreklendirmez, desteklemez. Çünkü bu o ulusun intiharı olur. Oysa, Kürt şoven milliyetçiliği ve gericiliğin güçlenmesi için tüm kapılar ardına kadar açılırken Türk milliyetçiliği, Atatürk ilkeleri ve devrimlerinin ayaklar altına alınması Kabul edilemez, ve bunu yapanlar bir gün bunun hesabını vermek zorunda kalacaklardır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |