Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Filmlerde ana mesaj kadar onun etrafındaki açılımlarında iyi temellendirilmesi gerekir. Bu temel iyi bir konu kadar, konun işleyiş tarzı ile alakalıdır. Karakterlere göre oyuncuların seçimi, yan karakterlerle uyumlu oluşu senaryoya güç katacaktır. Yan karakterlerin merkezdeki olgu ile iletişimin tutarlı olması gözden kaçmaması, dikkat edilmesi gereken bir konudur… Bütün bunları “Bir Ege Geyiği” sloganıyla Oscar adayı seçilen, Adana Film Festivalinde jüri özel ödülü ile Halk jürisi özel ödülüne aynı anda alan ve ne iyi erkek oyuncu ödülünü alan, bütün oyuncuların Muğlalılardan oluşan Yüksel Aksu’nun yönetmenliğini yaptığı ve senaryosunu hazırladığı “Dondurmam Gaymak” filmi için söyledim. Seyredenler ve seyretmeyenler için filmi kısaca hatırlatalım: Küreselleşen dünya ekonomisi karşısında çaresizce çırpınan küçük esnafın, eski tarz teknikle üretim yapıp, satan bir dondurmacının traji-komik hikayesini anlatan bir film. Yıl 1995. Ege’nin küçük bir kıyı kasabasında babadan kalma mesleği doldurmacılıkla geçinen Ali Usta, büyük dondurma firmalarının karşısında durabilmek için banka kredisiyle küçük bir motosiklet alır. Bu motoru dondurma satmaya uygun bir şekilde römork ve benzeri aksesuarlarla donatır. Yakın çevresi bu durumu alaycı ve sitemkar bir tavır ile karşılar. Satış yapmak için yola koyulduğu bir gün, Ali Usta’nın motoru ve dondurma yüklü römorku çalınır. Deliye dönen Ali Usta, olayı büyük dondurma şirketlerinin kendisine karşı bir planı olarak algılar. Oysa hırsızlar, dondurmaları afiyetle yiyen bir çocuk çetesinden ibarettir. Amatör oyuncularla idealı bir yapım olan Dondurmam Gaymak, yapaylıktan uzak, şivesiyle, yaşam tarzıyla, ilişkileriyle karşımıza çıkıyor. Film, bizim insanımız, bizim imamımız, bizim taşramız, bizim komünistimiz, bizim çocuklarımız ve bizim camimizle film renklilik içermekte. Yüksel Aksu bir röportajında, sloganlarından birinin “ herkes sinema yapabilir, ikincisi herkes oyuncu olabilir. Herkes kültür ve sanatla uğraşabilir”… “Türkiye ve dünyada şiiri sadece yazar, şarkıyı sadece şarkıcılar söyler, oyunu sadece oyuncular oynar. Fıkrayı sadece fıkra uzmanları anlatır. Siyaseti sadece stratejistler ya da bir takım enstitülere bağlı bacak kadar çocuklar konuşuyor. Yani hayatta insanlar işi ve uzmanlığı dışında hiçbir şey yapamaz ve konuşamaz gibi bir genel algı var. Hedeflerimizden biri bunu kırmaktı.” Diyor. Bu anlayışla olsa gerek filminde tanıdık, ünlü oyuncu ve manken kullanmamış. Belediye ve cami hoparlörlerinden, yerel televizyonlardan anonslarla filmin çekileceği duyurulmuş. Filmde ünlüler, starlar, mankenler olmadığı için büyük sermayeden sponsor bulunamamış… kısaca film imece usulüyle birçok zorluklarla çekilmiş. Filmin senaryosu basit olduğu kadar, dağınık. Merkeze birçok konu alınmış. Ve bu yan temaların konuyla bağlantısını bulmakta güçleşiyor. Örneğin: camide imamın çocuklara Kur’an ve dini bilgileri öğretmesi. Gusül abdestin neden alınması gerektiği konusu. İki çocuğun platonik aşkı, İki kardeşin kavgası, sahilde iki satıcının varlığı, karakolda Ali Usta’nın Yılmaz Güney’den bahsetmesi gibi olayların filmin büyük sermayelere karşı yerel bir kanala reklam vererek mücadele veren Ali Usta’nın mücadelesi ile bağlantı kurmak zor. Hele açıktan veya dolaylı olarak bir komünist partinin afişini ve ismini vererek reklam yapılması filmin yanlı ve seyirciye ideolojik adresler sunan kareler sunulması nasıl yorumlanır bilemiyorum. Her ne kadar komünist söylem çilingir sofrasında olması, ezan sesine komünist gencin verdiği tepki, halk tarafından hoşnutsuzlukla karşılansa da belli bir parti adı verilmeseydi daha iyi olurdu. Gelişme sadece ideolojik bir slogan olarak kalırdı. Filmin vermek istediği mesajı ilk dakikalarda anlamak zor. Ancak filmin ne demek istediğini anlamak için hayli beklemek gerekiyor. Bu yönüyle senaryosunun sağlam olmadığı izlenimi veriyor. Film ilerledikçe senaryonun kopukluğu ve eksikleri gün yüzüne çıkıyor. Hele Ali Usta’nın köylere dondurma satmak için köy köy dolaşması, onu takip eden bisiklet çetesinin takibi çok uzatılmış. Olayın uzun sürmesi seyirciyi bunaltıyor. Ne zaman bu sahne bitecek izlenimi veriyor. Ayrıca Ali Usta’nın motosikleti çalındıktan sonraki agresif davranışları gereksiz sahnelerle uzatılmış, aynı tepkilerin sürekli tekrarı arka arkaya gelmesi filmin usandıran sahneleri. Film dine karşı ironi yaklaşımı periyodik olarak karşımıza çıkıyor. Ali Ustanın motosikletinin çalınmasından sonra başına gelen belanın temiz olmayışına bağlayarak akarsuda yıkanması, cami imamın gusül abdestin neden alınması gerektiği ve çocukların muzipçe sorular ve gülüşleri dine ironi yaklaşımların örneklerinden birkaçı. Tabii bütün bunlar bize Aziz Nesini hatırlattırıyor. Film birçok şeyi eleştirme çabası içinde girmiş adeta. Bunlardan biri de televizyon ve onun gücünü merçek altına almasıdır. Ali Usta, diğer büyük markalar karşısında bu kadar az satış yapmasının tek nedeni olarak medyayı ve reklamları sorumlu tutuyor. O’na göre, eğer o da biraz reklam yaparsa ve medyayı kullanmayı başarırsa, daha çok satış yapacaktır. Onun için Ali Usta’da reklamın gücünü kullanmak için yerel kanalla reklam veriyor. Tabii eleştiri mantığı gereği Ali Usta büyük markaları yaptığı işte dürüst olmamakla suçluyor. Reklamın tüketiciyi yönlendirme konusundaki gücünü kimse inkar edemez. Reklam kapitalist kültürün ürünü olsa da günümüz dünyası reklamsız da olamaz. Önemli olan tüketicinin doğru kanalize edilmesidir. Kısaca Dondurmam Gaymak, sinemasal açıdan çok kaliteli ve başarılı olduğunu söylemek zor. Diyaloglar ve işitsel yapısı görselliğe göre ağır bassa da içten bir anlatımı var. Sonuçta küçük paralarla büyük işler yapmak zor. Yine de dondurmanın tadı adından değil, malzemesinden anlaşılır. Künye: Yönetmen: Yüksel Aksu Senaryo: Yüksel Aksu Oyuncular: Turan Özdemir, Gülnihal Demir, İsmetcan Suda, Ulaş Sarıbaş, Altuğ Sarıbaş Filmin Türü: Komedi, Drama Yapım yılı: 2006 Filmin Süresi: 113 dakika Osman Tatlı osmantatli@gmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman tatlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |