Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
4.ÖYKÜ (Geçmişin hesabını sormaya gelen bir adamla bu adamın nefretini saldığı düşmanıyla birlikte girdiği mücadelenin ilginç sonu.Ve günahları silen bir papaz misali geçmişin izlerini bir çırpıda silen bir katil.) Akşam çökmüştü karanlıkların olduğu şehre.İnsanların hepsi köşe bucak kaçarken olacak kötülüklerden içlerinden birisi namını her bir canlıya duyurmaya çalışıyordu.Öte tarafta ise akşamın bu saatine kadar çalışan bir adam da vardı.Bu kişi Bora Kartallı’dan bir başkası değildi.Bora kurduğu şirketle beraber az olan parasını ve servetini yılların geçip gitmesiyle birlikte büyük bir zenginliğe ve servete dönüştürmüştü. Geç saate kadar çalışmanın verdiği yorgunlukla beraber gözleri önündeki iş dosyalarını bile göremeden uykuya teslim olacak gibiydi Bora Bey.Bu esnada birdenbire Bora Beyin odasına sekreteri giriverir.Sekreterin girmesiyle birlikte sekreter Bora Beyi uyuklarken görünce -- Efendim çok geç oldu. -- Ne var kızım geç olduysa. Diyerek biraz olsun uykusunu dağıtmaya çalışır Bora. -- Efendim saatin farkında değilsiniz herhalde. -- Ne oldu ki? -- Bora Bey saat akşamın 22:00’u oldu.Ve siz hala burada çalışıyorsunuz. -- Şimdi saati duyunca fark edebildim.Baksana halime çok çalışmaktan hiçbir şeyi görmez olmuşum. -- Efendim siz gidin evinize hem şirkette de bir siz, bir ben bir de Yardımcınız Şevket bey kaldı.Bir de güvenlikçiler. -- Ne bileyim kızım hiç eve gidesim yok ki. -- Neden ki efendim hem yarın önemli bir iş toplantısı öncesi dinlenseniz iyi olur. -- Doğru dinlenmeliyim ama.. -- Umarım probleminiz yoktur herhalde. -- Var ya hem de nasıl bir problem. Sekreter kız birden patronunun karısıyla tartıştığını düşünerek patronunun kendisini işlere verdiği anlar.Sonra da patronu Bora Beyin anlattıklarını dinler.Bora ise başına geleni söylüyordu. -- Kızım Şevket’e de haber verde arabamı hazırlatsın. -- Evde sorun mu var efendim? -- Yok be kızım. Der sonra da birden neden her şeyi sekreter kıza anlattığını düşünerek -- Hem ben sana niye her şeyi anlatıyorum ki hadi git Şevket’ede arabayı hazırlasın. -- Peki efendim hemen giderim. -- Bak kızım ortalığı falan karıştırma sonra çok kötü olur senin için.Ve Şevket’e haber verdikten sonra sen de evine git dinlen yarın için olur mu? -- Peki efendim. Demesiyle birlikte sekreter kız çıkar odadan.Ve Şevket’in yanına doğru gider.O sırada Bora Bey ise odasında aklı ve fikri karışmış bir halde odasının penceresinin önüne gelip kendi kendine. -- Ah! İstanbul neden beni bu kadar uğraştırıyorsun ki beni.Ben senin için çalışıp seninle bir büyüdüm ama şimdi karşıma bilmediğim bir bela çıkardın.Bu pislik herifte ne zaman gelecekse gelsin artık.1 Haftadır beklemekten yoruldum.Gel de göreyim hünerlerini pislik herif. Dediği an birden 1 hafta önceki konuşması gelir tanımadığı adamla yaptığı.Ve aldığı ilk tehdit telefonuydu şu 1 hafta içindeki. Bora Bey o gün gayet sakin ve mutlu bir halde sabahın çokça erken saatinde evinden çıkmış Şevket’le beraber şirketine doğru yoldaydı.Birden ani olarak cebindeki telefon çalar Bora’nın.Telefonun çalışıyla birlikte eline alır telefonunu.Bakar kim arıyor diye ama arayan gizli bir numaradan arıyordu kendisini.Bora ise kendisini arayanı merak ettiğinden dolayı telefonu açar.Belki de bu açış sonuna giden yolun bir başlangıcı olacaktı kim bilir. -- Alo ben Bora Kartallı. -- Evet Bora Bey şu an halin nasıl acaba? -- Ben iyimde de sen kimsin be birader.Hem sen kimsinde beni arıyorsun bana önce kim olduğunu belirt. -- Beni boşverde Bora efendi asıl senden bahsedeyim. -- Benden mi niye ki? -- Evet senden bahsedelim ikimiz birlikte belki de geçmişte yaptıklarından söz edelim birlikte yaptıklarını dökelim ortalıklara. -- Ne yapmışım ki ortalıklara dökeceksin?Benim hiçbir zaman herhangibir unutkanlığım da olmamışken. -- Var var senin bile bilmediğin unutup kaldığın çokça önemli bir şey var. -- Kardeşim kimsin sen sabahın bu saatinde neden ve nereden arıyorsun ve beni böyle bilmediğim şeylerle itham ediyorsun kimsin sen ya? Bu arada arabanın önünde şöforün yanındaki Şevket ise arkaya dönüp patronun konuşmasını merak ederek patronuna -- Efendim bir sorun yoktur inşalah. Bora elini kullanarak kötü bir şeyin olmadığı ifade edip konuşmaya devam eder.Şevket ise hala merakla olanı biteni bekliyordu. -- Meraklanmaya devam edeceksin Bora efendi her geçen günle beraber daha da delireceksin beni arayarak. -- Neden beni seçtin ki sen.Ve bunları yaparak ithamlarda bulunuyorsun bana? -- Çünkü ben artık senin büyükçe bir kabusun olarak ömründe görmeyeceğin bir şekilde bir anda önüne hatta karşına çıkıp senden geçmişin hesaplarını bir bir soracağım.Ölümü soğukça tattıracağım sana. -- Neden bahsediyorsun anlayamadım? -- Aslında anladın ama numara yapıyorsun Bora.Yakında kim olduğumu göreceksin sadece ama sadece bekle yeter. -- Söylede çabuk bileyim bana yapacaklarını. -- Korkmana gerek yok.1 hafta sonunda alacağım ifadeni bizzat kendim alacağım bunu da unutma. -- Kardeşim sinirlendirme beni de hakkımdaki bildiklerini gizleyeceğine, kimliğini gizleyeceğine hem de beni tehdit edeceğine söyle de hatam neyse dönebileyim. -- Artık Bora efendi hatalarından ve geçmişinden ve de kötü karanlıklarından sıyrılıpta tertemiz bir hale bürünemezsin. -- Ne kötülüğü mü biliyorsun ki benimle böyle aşağılıkça konuşuyorsun. -- Sertçe konuşmana gerek yok.Hem böyle sert ifadelerle cezanı daha da büyükçe kesebilirim.Yakından tanıdığın biri olarak. -- Ben seni tanıyamadım ki bahsetmediğinden dolayı. -- Az daha bekle sana güzel bir hediye vereceğim. -- Ne hediyesi bu? -- Ölümü ve ölerek bu berbat yaşamdan ve de günahlarından kurtuluşunu sağlayacak olan hediyeyi vereceğim. Demesiyle birlikte telefonun karşı tarafındaki bilinmeyen ve ani olarak tehditler savurarak Bora Beyi tehdit eden adam kapatır telefonu birdenbire.Sonrasında ise Bora şaşkınlıkla beraber kendişine gelen bu ani telefon ve hiç beklemediği tehditlerle birlikte öndeki adamı ve yardımcısı Şevket’e der ki; -- Bana bak bi Şevket. -- Efendim sorun yok değil mi? -- Var Şevket.Hem de çokça büyük bir sorun. -- Nedir efendim bu sorun.Hemen anında çözeyim sizin için. -- Telefonumu al ve en kısa zamanda beni en son arayan numarayı bul ve kimin nesiymiş bana haber ver. -- Neden araştırayım bu numarayı efendim? -- Çünkü o numaradan arayan bilmediğim ve tanımadığım birisi beni az önce tehdit etti de ondan. -- Tehdit mi kim yapabilir bunu size bu nasıl bir cesaret acaba? -- Şevket bende zaten sana beni tehdit eden numarayı bul demeye çalışıyordum az öncesinde. -- Peki efendim de size neden böyle tehditlerde bulunsun ki ve öldürmek istesin. -- Bilemiyorum ama adam bana geçmişte yaptıklarımdan dolayı günahlarımı çıkartacağını söyledi beni öldürerek. -- Anlıyorum efendim. -- Hem bana 1 hafta içinde ne yapacaksa yapacakmış hem de ilginç bir ölüm hazırlayarak yapacakmış ne yapacaksa. -- Endişe etmenize gerek yok efendim.Ben size bu tehditlerde bulunan adamı bulup önünüze öldürün diye atacağım hiç merakınız olmasın. Bora ise adamın bu kadar da ısrarla olan inancına sevinip yollarına devam ederler. Her şey aynen böyleydi Bora beyin hafızasında.Sonrasında birdenbire arkadan Şevket’in sesi duyulur. -- Efendim çıkabiliriz arabanız hazır. -- Tabii. Der Bora ve ikili odadan çıkarak asansörün önüne doğru gelirler.Sonra da asansöre binip Şevket’te zemin kata iniş olan tuşa basar ve aşağıya doğru inmeye başlarlar.Ama bu arada birdenbire Bora adamı Şevket’e dönüp ona. -- 1 hafta oldu ve hala sen adamı bulamadın Şevket.Hani inançlıydın ve bulacaktın? -- Efendim numarayı buldum ve hatta arayanın adresini alarak eve gittim ama... -- Aması ne Şevket.Sen oraya adamlarınla gittin ve bulamadın bir adamı.Veya da birkaç adamı. -- Evet ama efendim adreste yaşlı bir kadın çıktı anlayacağınız işler biraz kontolümüz dışında yaşanıyor. -- Peki Şevket artık yapacak bir şey yok.Adam ve adamlar ya gelecek ya da gelecek bize.Bizde nasıl kendimizi koruyacağımızı bilemeden mücadele edeceğiz. -- Geldiğinde ne yapacağız ki efendim? -- Gelsin bir hele de o zaman anlaşıp ne istiyorsa en azından birkaçını yapıp sıkarız kafasına. -- Anlıyorum efendim. O an asansör zemin kata gelmişti.Ve ikili asansörden çıkarak kapıdaki 5 korumanın arasından geçerek kapının dışında Bora’nın arabasının etrafında bekleyen 3 adamın yanına doğru ilerler.Ama aniden otomatik kapının açılıp öne doğru giderken tam da Bora öne doğru bir adım atarken Bora Bey başını havaya kaldırıp havadan gelen bir ışık huzmesini görerek kendisini geriye doğru atar birdenbire ama Şevket ise ne olduğunu anlamadan Bora’nın 3 adım ötesinde durup kaldığı yerden öylece bakınır efendisinin yaptıklarına. Ve hiç beklenmeyen bir anda gelen ışık huzmesi bir anda havadan ışık huzmesi olarak gelip yerde bomba olarak sertçe patlar.Bomba Bora’nın bineceği arabayıda geçerek Şevket’in ve 3 adamının yanına düşerek patlar.Patlamayla birlikte ortalık tamamen bir puslu havaya ve sise boğulu bir havaya bürünür ve göz gözü görmeyecek kadar kararı her yer.Patlamanın merkezi olduğundan öndeki 3 adam da vücutları paramparça olarak birkaç parçaya bölünerek ölürler.Cesetleri yerde boylu boyunca yatıp kalır 3 adamında. Şevket ise sol ayağının parçalandığını görerek şok olmuş derecede şaşıp sinir krizi geçirmeye başlar birdenbire kendi kendine. Ve Şevket merdiven basamaklarında durup kalır hiçbir yere gidemeden ne yapacağınıda bilemeden patronunu arar gözleri bir yanda da.Ayrıca şirketin giriş kapısındaki tüm camlarda artık yerlerde değilde hepsi birden yerde kırılmış bir halde duruyordu.Arkadan ise bu anda Bora’nın şirketin iç kısmında kalarak kurtulan 5 koruması da öne doğru hamle yaparak Bora beye arkadaşlarına kimin saldırdığı öğrenmek adına etrafa bakınarak düşmanı veya da düşmanları ararlar. Bora ise yerden kalkıp önde olan manzarayı gözlerine inanamasa da görerek parçalanmış adamlarına ve Şevket’in haline üzülür kalır yüreği burkulsa da ne yapacağını bilemeden saldıran kişinin artık ne yapacaksa yapmasını beklemeye koyulur öylece. Bu arada Bora gözyaşlarına da tutamadan yere diz çöküp ağlar boylu boyunca bir başına ve ölen adamlarına üzülür.Ama vakit geçemeden şirketin büyük giriş kapısında birisi beliriverir ve sağa sola koşuşturarak girişte bulunan 5 adamı şaşırtmaya çalışarak kendisini bir kişi değil de birkaç kişi olarak lanse etmeye çalışır.Korumalar ise kendilerine ve patronlarına saldıranları birkaç kişi olduğunu fark ederek ellerindeki silahlarla adamlara ateş ederler ama nafile ki hiç vuramazlar.Ama yine de patronlarını ve kendi canlarını korumak adına ateşe devam ederler. Güvenkilten sorumlu bu adamlar ağaçlara doğru karşılarında ne ve kaç kişi olduğunu bilmeden ateş ederken Karşıdaki saldırgan süprizini başlatır ve tek tek ellerinde bulunan bir şeylerden fırlatır karşısındaki korumalar doğru.Korumalar ise kendilerine doğru bir şeyin geldiğini görseler bile ne olduğunu bilmediklerinden dolayı kalırlar öylece karşı saldırın bitmesini ondan sonra tekrar saldırıya geçmeyi planlarlar ama iş işten geçmişti artık.Çünkü Bora ve adamlarına saldıran adamın fırlattıkları tek tek Bora’nın adamlarına saplanmaya başlar.Korumaların vücutlarına saplanan şeyler anında zehrini salmaya başlar ve korumaların vücutlarında girdiği yerdeki hücreleri öldürmeye başlar.Bora ise her iki yanında ölen iki korumasını gördükten sonra bu seferde ise karşı saldırganda bir şeyler fırlatmaya devam eder.Bora ise adamlarının neden dolayı öldüklerini görmek için baktığında görür ve şaşırır ki.Kendi kendine bu durum için der ki; -- Japon yıldızı ile mi öldürüyor adamlarımı bu aşağılık herif. Der ve ölen iki adamının vücutlarının aşırı bir şekilde şiştiğini görüp bu japon yıldızlarının kesin farklı bir maddeden oluşarak atıldığını ve bu saldırı da kullanıldığını anlar Bora Bey.Daha sonrasında ise diğer 3 adamıda bu japon yıldızlarının vücutlarına girmesi ve yıldıza sürülmüiş veya enjekte edilmiş zehir yüzünden onlarda ölürler hem de çok çabuk bir şekilde canlarını teslim ederler azrail’e.Bora tek başına kalır artık kendisini öldürmek isteyen adamla.Ve etrafına bakınarak kendisini bekleyen sonu merak ederek çabucak bu sonun yaşanıp bitmseini diler kendince.Ve o esnada ise Bora’nın sonunu getirecek olan adam yavaş yavaş kendisini Bora’ya göstererek ve emin adımlarla Bora’ya doğru gelir. Siyahlara bürünmüş aynen bir ninjaya benzeyen bu katil ve cani saldırıyı yapan adam alevler içerisindeki arabanın yanından geçerek Bora’nın yanına varır.Bora ise kendisini tehdit edeni görerek yüzünde ilginç ve kendisinin bile anlayamadığı bir gülümseme beliriverir.Bu esnada ise adam kafasındaki maskeyide çıkartıp yüzünü hiçbir şeyden çekinmeden göstererek Bora’ya sert bir ifadeyle bakar.Bora ise o anda karşısına gelen adama bir şeyler söylemeye başlar. -- Sözün tuttun ve gelip şu anda karşımda duruyorsun.Beni öldüreceksin herhalde. -- Demiştim sana geleceğim diye.Ama sen beni ciddiye almamış olacaksın ki bu kadar az adamla kendini korumaya kalkmışsın. -- Kimsin sen 1 haftadır arayıp duruyorsun ve beni niye öldüreceğini ifade ediyorsun. -- Ben senin günahlarını çıkaracak olan papazım. Dizlerinin üstüne çökmüş oturan Bora’nın iyice önüne gelir bu bilinmeyen tipli adam.Ve der ki Bora’ya -- Çok günahkarsın be Bora.Artık şu günahlarını çıkartmanın vakti geldi de arttı. Derken tam o sırada Bora konuşacakken arkadan Şevket’in kopuk bacakla olsa da durmasına rağmen belindeki silahını çıkartarak kendilerine saldıran adama doğru doğrultur.Şevket silahın güvenliğini açayım derken çıkan ses yüzünden düşmanınca fark edilmekten korkarken ne yazık ki adam bir anda arkasına dönerek kendisine silah doğrultanı görüp belinden anında silahını çıkartıp eline alır ve hiç çekinmeden ve beklemeden karşısındaki Şevket’ede fırsat vermeden silahını ateşler.Silahtan çıkan kurşun Şevket’in kalbine çokça yakın bir yerine saplanır ve Şevket’te saniyeler içerisinde can verir olduğu yerde.Bora ise geride kalan tek şansını kaybetmenin verdiği üzüntüyle karşısındaki bilmediği adama der ki -- Günahlarım ne ki beni öldüreceksin be aşağılık herif? -- Ağzını bozma da dinle.Hem adamında sağlam durmadı ve öldü. -- Peki anlıyorum hak etti diyorsun yani -- Olabilir.Günahların çok Bora.Hem de en acısı olan tam 20 yıl öncesine dayanan bir günahtır seni en çok yakacak olan. -- 20 yıl öncesinden kalan bir günah mı? -- Evet hem de bir kadının kocası tarafından haksız yere kocasının arkadaşlarınca kandırılıp karısı ile oğlunu öldürdüğü büyük bir günah. -- Sen bunu nereden biliyorsun ki? -- Bilirim.Çünkü ben o ölen annenin öldüğünü sandığın oğluyumda ondan. Bora duyduklarına inanamadan der ki -- Ya diğer ikisine ne oldu.Babana ne oldu. -- Babam yok artık. -- Öldü mü yoksa sen mi hallettin onu? -- İkincisi Bora efendi. -- Ne yani sıra bende mi şimdi de böyle davranıyorsun. -- Evet senden sonra diğerleride ölecek. -- Peki sen nasıl kurtuldun ki babanın gazabından hem de o yaşından. -- Bir şans diyebilirim ama sende ve o iki adi arkadaşınında böyle bir şansı asla olmayacak. -- Sadece bu günahımı mı silmek için geldin buraya. -- Yok belki başka günahın varsa onlarıda aradan çıkartırım. -- Demek ki bu bir hafta bu yüzdendi ha! -- Şaşırdın mı? -- Şaşırdım ama o yaşlı teyze nereden çıktı ve neyin nesiydi? -- O sadece bir tesadüftü.Senin şirketine gelip numaranı aldıktan sonra... Diye devam edecekken Bora durdurur ve der ki; -- Sen şirketime mi geldin? -- Hatta seninle bile konuştum. -- Ben niye hatırlamıyorum ki. -- Hatırlayamazsın.Çünkü bu halim yoktu o esnada yerinde sakalım ve bıyığım bulunuyordu. -- Demek bu kadar profesyonelsin işlerinde de adın ne ki senin veya lakabın falan? -- Bana kısaca ölü katil de yeter. -- Ölü katil ha! Diye kendisini öldürecek olan adamın ismini öğrenir. -- O teyzeyi sormuştum diyeyim sana. -- Evet onuda merak ettim. -- Ben o teyzeye bir yardımda bulundum ondan sonra beni evine davet etti bende oradayken numarasını çalıp kullandım. -- İyi de her şeyi açıkladın bana geriye ne kaldı ki? -- Seni öldürmek kaldı Bora. -- Yapacak mısın? Diye söyler ama ölü katil geriye doğru birkaç adım attıktan sonra cebinde kalan japon yıldızlarını devreye sokarak tek tek Bora’ya doğru fırlatmaya başlar.Japoan yıldızları önce Bora’nın sağ diz kapağı ve sonra da sol siz kapağına saplanır ve anında vücuda giren japon yıldızları işlevini yerine getirmeye başlayarak zehiri salar Bora’nın vücudunun her yerine.Ölü katil ise devam ediyordu fırlatmaya ve fırlattıkları Bora’nın önce karnına daha sonrada kalbine doğru girer ve onlarda zehiri anında salmaya başlar japon yıldızları.Bora sessiz sedasız bir halde olduğu yerde kalarak kendisini öldüren ölü katile bakarak der ki birkaç kelime -- Umarım sende tadarsın ölümü. Diyerek ölümünü bekler öylece.Ölü katil ise Bora’ya -- O iki arkadaşında ölümün sıcaklığını tadarak gidecek ama ben sizlerden ve her günahkardan önce ölmeyeceğim bunu da asla ama asla unutma Bora efendi.Kanınla adımı yazacağım polisler görsün diye. Diyerek Bora’dan dökülen kanlarla birlikte cebinden çıkardığı bıçakla Bora’nın kanıyla yere adını kazır adeta başkaları kendisinden korksun diye.Bunu da hallettikten sonra olduğu yerden ayrılıp şirketin giriş kapısına doğru ilerler.Ama ilerlerken birden durup arkasına aniden döndükten sonra Kendi kanında boğularak ve zehirin verdiği kesin ve acı ölümle yaşamı son olan Bora’ya bakarak -- Elveda Bora Kartallı.Sen ölüp kurtuldun ama diğer ikili de can verecek ve babam, sen ve o ikisiyle birlikte cehennemde buluşacaksınız ama bir gün bende yanınıza gelip hepinizi orada da yakacağım. Dedikten sonra elinde son kalan japon yıldızına bakıp japon yıldızını zehirin olmadığı alt tarafından tutar.Ama önden tutsada giydiği özel giysinin kumaşından dolayı zehir zaten kendisine de bulamazdı ama ölü katil yine de tedbirini alıyordu.Ve son japon yıldızınıda fırlatır ve o yıldız döner dolaşır ve de tam da Bora’nın alnına giriverir uzak mesafeden de olsa.Bora ise vücuduna giren şeyle birlikte geriye doğru düşer vücudu ve yaşamı artık kesin olarak son bulur. Olay olup bitse bile olay sonrası gelen polisler ve ambulanslarda ortalığın nasıl da büyük bir vahşetle son bulduğunu görerek şaşırırlar.O esnada olay yerinde olan başkomiser Celal ise yardımcısı Kamil’le birlikte Bora’nın cesedinin yanında inceleme yaparken aralarında geçen konuşmada -- Başkomiserim nasıl bir vahşettir bu ya. -- Ne bileyim Kamil.Adamın biri kendisine bir lakap buluyor ve önüne gelenin canını alıyor.Sanki amerikan filmlerindeki gibi bir cani var ortalıkta. -- Ne yapabiliriz ki böyle bir caniye karşı komiserim. -- Ancak hata yapmasını bekleyebiliriz ama biz onu bekleyesiye kadar adam bu şehirde insan bırakmayacak gibi baksana tam 10 kişi ölmüş. -- Komiserim bu işi yapan birden fazla kişi olabilir efendim. -- Zannetmem.Çünkü tek kişi olmasa da bir gurp ismi olurdu bu kanlı yazı. -- Ne gibi komiserim? -- Ne bileyim ölü katilleri gibi veya başka bir şeyde olabilirdi ama şimdi bu önemli değil. -- Neden komiserim? -- Neden olacak baksana adam meyhanedeki cinayette de bomba kullanmıştı ve burada da kullandı.Ayrıca baksana adam yine farklı bir tür zehir kullanmış. -- Evet komiserim ölenlerin hepsinin vücudu aşırı şekilde şişmiş.Bu açıkça bir zehir olsa gerek. İki polis böyle aralarında konuşsa da az ötelerde bir yerde ölü katil gizli bir halde olay yerine gelenleri gözleyerek polislere -- Benim cinayetlerimle fazla uğraşmayın yoksa sizde günahkarlar listeme girersiniz hem de en baştan olarak. Diyerek şehrin karanlıklarında karanlıklara doğru gizli bir halde kaçar gider bilinmezliklere ölü katil ve artık onu kim durduracaktı bu hiç belli değildi artık.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Barış Ünlü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |