..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Ruhbilim > Hulki Can




13 Haziran 2009
Modern Çağın Cinleri: Uzaylılar (1. Bölüm)  
Evrende yalnız mıyız?

Hulki Can


Çünkü, insanlar uzaylıların gerçek olduğuna ve peygamber olarak bildikleri o çok kutsal kimselerin aslında uzaylı veya şarlatan olduğuna inandırıldığı vakit büyük bir toplumsal şok yaşanacak, bu da dinlerin ani çöküşüne yol açabilecektir. Sıradan insanın yaşayacağı bu şok büyük isyanlara, kitle hareketlerine ve özellikle dünya çapında egemen olma hayallerini taşıyan bağnaz çevrelerin cihat başlatmalarına yol açabilecektir.


:CGBD:

Dünyada sürdürülmekte olan sömürü düzenini kamufle edebilmek, halkların uyanışını engellemek, kamuoyunun dikkatini göksel (!) konularla meşgul ederek, son çözümlemede küreselleşmeye engel ne varsa, dinsel düşünceyi, dinleri, Tanrı inancını, ulusçuluğu, milliyetçiliği ortadan kaldırmak için küresel düzenin "think tank"lerinin son "psişik" çıkartılardan biri. En son Haziran 2009da Kumburgaz UFO görüntülerinden sonra bu eski masal/maval ısıtılıp tekrar gündeme geldiğinden ve bazı TV kanallarında coşkulu tartışmalar başladığından bildiklerimi paylaşmak istedim. ( Aşağıdaki bilgiler "Tartaros Paradigması" adlı çalışmamdan derlenmiştir)

7 Ağustos 2001 günü Türk Hava Kuvvetleri'nin iki pilotu, eşine az rastlanan bir olayın tanığı oldu. 122'nci filoya bağlı bir eğitim uçağı, İzmir Çandarlı körfezi açıklarında yaklaşık yarım saat boyunca bir UFO ile it dalaşı denilen taktik savaş oyunları yaptı. Pilot üsteğmen İlker Dinçer, harekat merkeziyle yaptığı konuşmada uçan cismi şöyle tanımladı: ‘Sıradışı bir durumla karşı karşıyayız. Huni ile disk arası aşırı parlak, ayaklı ve yüksek süratte uçan bir cisim var.’

Türk havacılık tarihinde ilk kez karşılaşılan ve resmi kayıtlara bu şekilde geçen olay, Çandarlı semalarında meydana geldi. İzmir 2'nci Ana Jet Üssü Komutanlığı'na bağlı bir T-37 uçağı, pilot Dinçer ve öğrencisinin yönetiminde saat 12.30 sıralarında Çandarlı açıklarına geldiğinde, havada motor durdurma hareketleri yapmaya başladı. Bu sırada esrarengiz bir cisimle karşılaşan Dinçer harekát merkezinden, bu cismin radarda belirlenmesini istedi. Birkaç saniye sonra yanıt geldi: ‘‘Sizin uçağınızda yüksek hareketlilik belirledik. Ancak etrafta ikinci bir cisim saptanamıyor.’’

Bunun üzerine üsteğmen Dinçer, uçağı esrarengiz cismin üzerine yöneltti. Dinçer'in ifadesine göre, tanımlanamayan hava aracı da uçağa doğru yöneldi. Esrarengiz araç, T-37'nin kanadına yaklaşıp, birlikte uçmaya başladı. Dinçer'in, ‘‘Cisim kanatlara yaklaşıyor. Arkamıza doğru geçti. Şimdi önümüzde, bu resmen bizimle hava muharebesi yapıyor’ sözleri telsizden duyuldu. UFO, yaklaşık yarım saat uçağın çevresinde manevralar yaptı. Havada yarım saat boyunca süren ve zaman zaman da tehlikeli manevraları içeren it dalaşı, UFO'nun birdenbire müthiş bir hızla gözden kaybolmasıyla son buldu. Çiğli'deki üslerine dönen pilotlar, olayı raporla da amirlerine bildirdiler.



HALÜSİNASYON MU?
Bu bağlamda, havacılık uzmanları, uçuş sırasında pilotların halüsinasyon görebildiğini ya da ışık yansımalarını UFO sandıklarını söylüyorlar. Psikiyatristler ise, halüsinasyonun psikolojik bir rahatsızlık olduğu, hem pilotun hem öğrencisinin aynı anda aynı halüsinasyonu görmesinin mümkün olmadığı görüşündeler.

Bu olayla ilgili olarak, Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan’ın açıklaması şu şekilde medyada yer aldı: “Harekat Daire Başkanlığından açıklama yapmıyorlar. 11 Ağustos 2001 günü raporları ve radar çıktılarını inceleyeceklerini söylediler. Geçmişte de bazı askeri pilotlar bize bu tür olayları bildirdiler. Ama bunlar basına yansımadı. Bu son durumda olayın nasıl ortaya çıktığı, pilotların isimleri belli. Artık bu konuda bir açıklama yapılması gerekiyor. Saatlerce eğitim uçuşu olan bir pilot, yarım saat boyunca havada manevralar yaparak bir cisimle muharebeye giriyor ve bu cisim hızla kayboluyor. Bunu görenler de 2 kişi. 1 kişi olsa 'halüsinasyon' deyip kapatılabilir. Ama 2 kişinin birden aynı halüsinasyonu görme ihtimali yok. Bu çok ciddi bir olay.”

Binlerce metre yükseklikte bazen güneş ışıkları, bazen de ölçüm amaçlı atılan meteoroloji balonları pilotların çeşitli halüsinasyonlar görmelerine neden olabiliyor. Bu olaylardan bazılarına teknik açıklama getirilirken bazıları ise açıklanamıyor. Psikiyatristler, iki kişinin aynı anda ve aynı halüsinasyonu görmesinin imkansız olduğunu belirtiyor ve konuyla ilgili şöyle diyorlar:

Prof. Dr. Sedat Özkan (İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı): Halüsinasyon, bireysel psikolojide daha derin bir bozukluğu düşündürür. İki kişinin aynı anda ve aynı halüsinasyonu görmesi imkansız. Ancak ‘illüzyon’ görebilirler. Halüsinasyon, olmayan bir objeyi görmek. İllüzyon ise varolan bir objeyi, farklı algılama ve yorumlama durumu. Aynı koşulları yaşayan, aynı koşulları algılayan iki kişinin aynı illüzyonu görmeleri mümkün.

Doç Dr. Hüsnü Erkmen (Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi): Halüsinasyon genellikle ağır ruhsal hastalıklarda görülür. Halüsinasyon gördüklerini sanmıyorum. Pilotlar, birbirlerinden etkilenmiş olabilirler. Biri gördüm demiş, diğeri de ‘evet’ diye tasdik etmiş olabilir. Örneğin bir ışık görmüş ve değerlendirme hatası yapmış olabilirler. Bazı toksik maddeleri (halüsinojen ilaçlar gibi) kullanmaya bağlı halüsinasyon ortaya çıkabilir. Ama pilotlar uçuş öncesi ciddi kontrollerden geçiyorlar. Onların böyle maddeleri aldığını sanmıyorum. (1)

UFO’lar, uzaylılar ve uçandaireler insanların azımsanmayacak bir kesimi tarafından, özellikle genç kuşaklar tarafından, gerçek olarak kabul edilmektedir. UFO ve Ufoloji (UFO’ları araştıran bilim dalı, Ufobilim) sözcükleri çoktan Türkçeye girmiştir.

GİZLİ PLAN
Fenomen dergisinin, 15 Haziran 1996 tarihli sayısında yazılanlara göre, NASA ve ABD yetkilileri dünya dışı yaşam konusunda gizli bir planı uyguluyorlar. Ağustos 1995 de bir uzaylıya yapılan otopsiyi gösteren “Roswell” filmi, Temmuz 1996 da çevrilen dünyalı-uzaylı savaşını anlatan “Independence Day” (Bağımsızlık Günü) filmi, yine Ağustosta Mars gezegeninden gelen meteordaki fosil izleri ve ardından Jüpiter'in uydusu Europa'da yaşam olasılığının NASA tarafından açıklanması insanlığı yeni bir devrimle karşı karşıya bırakacak gibidir. Çünkü, artık dünya egemenleri, uzaylılar ve dış dünyada yaşayan “akıllı yaşam biçimleri” ile tanışmamıza karar vermişlerdir.

“Mars Anıtları” adlı kitabın yazarı ve “Girişim Misyonu” (Enterprise Mission ) adındaki bağımsız bir uzay araştırma grubunun kurucusu Richard C. Hogland' ın yukarıda belirtilen bu varsayımına göre NASA ve ABD uzun zamandan beri dünyadışı canlılarla ilişki içinde ve artık bunu açıklamanın zamanı gelmektedir. Hogland'a göre

1. Gerçeği söylemek istiyorlar ama çok dikkatliler
2. Dünyadışı yaşamı açıklamayı planlıyorlar
3. Bilgiyi kitleleri kontrol etmek için kullanıyorlar

Yine, Hogland' ın varsayımına göre, en son aşamada, NASA ve ABD, Mars'ta zeki canlıların yaşadığını açıklayacak, iki ırk arasındaki ilişki resmen duyurulacak, insanlık dinsel inançların getirdiği kısıtlamalardan kurtularak dünyanın gerçek tarihini ve kökenini öğrenecektir. Tabi bu arada kitlesel isyanlar olacak, açıklamalara inanmayan milyonlarca bağnaz ve şeriatçı buna karşı çıkacaklar, ama gereken önlemler alınmış olacaktır.

Bu varsayım hiç de mantıksız değil. Çünkü, insanlar uzaylıların gerçek olduğuna ve peygamber olarak bildikleri o çok kutsal kimselerin aslında uzaylı veya şarlatan olduğuna inandırıldığı vakit büyük bir toplumsal şok yaşanacak, bu da dinlerin ani çöküşüne yol açabilecektir. Sıradan insanın yaşayacağı bu şok büyük isyanlara, kitle hareketlerine ve özellikle dünya çapında egemen olma hayallerini taşıyan bağnaz çevrelerin cihat başlatmalarına yol açabilecektir.

Sonunda, galaktik düşünce kendisini tek gerçek kurtuluş yolu olarak tüm insanlığa benimseterek dinsel düşüncenin yerini alacaktır. Bu aşamada artık, dinler de olmayacağı için Tanrı inancı da ortadan kalkmış olacaktır... Peki ya sonra?...

“Ya sonra?” ya geçmeden önce bu UFO olayının ne zaman nasıl başladığına, bu konudaki bazı araştırmacıların saptamalarının ne olduğuna bakmak ve satır aralarındaki düşünceleri irdelemek bize bambaşka bir perspektif verecektir. Bu perspektif ve yöntem bizi çok ilginç sonuçlara götürecektir…

UFOLARLA İLGİLİ İLK HABERLER
UFO’larla ilgili ilk haberler II. Dünya Savaşının bitiminden sonra 1947 yıllarında gazete başlıklarında görülmeye başlanır. İlk resmi araştırmalar ise 1933 yılında İskandinavya, ABD ve İngiltere de görülen uçan cisimler üzerine zaten başlamıştır. Bu olayların temelde 4 çeşit açıklanması yapılır:
1. Bunlar süper güçler tarafından inşa edilmiş uzay gemileridir
2. Bunlar göktaşı, meteor, araştırma balonu, uydu veya olağan atmosferik olaylardır ve insanlar tarafından UFO zannedilmişlerdir.
3. Bunlar dış dünyadan gelen başka bir uygarlığa ait uzay gemileridir
4. Bunlar paranormal olaylardır.

1950 yıllarından başlayarak, ABD Hava Kuvvetleri tarafından UFO olaylarını araştırmak üzere “Belirti Projesi”, “Garaz Projesi”, “Özel Rapor No.14” ve “Mavi Kitap Projesi” gibi araştırma grupları oluşturulmuştur. Bunlardan en sonuncusu “Mavi Kitap Projesi” ABD Hava Kuvvetleri Halkla İlişkiler Bölümü tarafından hazırlanmış ve rapor 1969 da tamamlanmıştır.

Araştırmacı Brad Steiger tarafından hazırlanmış olan ve ilk basımı 1976 da yapılan “Mavi Kitap Projesi” isimli kitapta ise başlangıçtan bu yana tüm bu çalışmalar değerlendirilmektedir. Karmakarışık, düzensiz, plansız, alelacele derlenen bilgilerden oluşmasına rağmen Steiger’ ın eserinde önemli bir çok ilginç nokta ve ipucu bulunmaktadır.

ABD Hava Kuvvetlerinin Mavi Kitap Projesi Ekibi UFO görümlerinin genelde parlak yıldız, araştırma balonu, uydu, kuyruklu yıldız, göktaşı, normal uçak, hareket eden bulut, füze, serap, kuş sürüsü olarak raporda belirtmiş ve şu sonuçlara varmıştır:

1. Hava Kuvvetleri tarafından raporlanan, araştırılan ve değerlendirilen UFO görümlerinin ulusal güvenliği tehdit edici herhangi bir unsur içerdiği saptanmamıştır.
2. Hava Kuvvetlerince gözlemlenen bu “tanımlanamayan” nesnelerin günümüz bilimsel ve teknolojik bilgisinin ötesinde olduğuna dair bir bulgu yoktur.
3. Bu “tanımlanamayan” görümlerin dış dünyaya ait uzay araçları olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yoktur... (2)

Peki o halde bu tanımlamayan uçan nesneler gerçekte nedir? Bu konudaki gizem, sır ve muamma nedir? ABD Hava Kuvvetleri bu görümlerinin yaklaşık % 90ının parlak yıldız, araştırma balonu, uydu, kuyruklu yıldız, göktaşı, normal uçak, hareket eden bulut, füze, serap, kuş sürüsü ve benzeri nesneler olduğunu söylemiştir. Peki geriye kalan bu % 10luk gruptaki tanımlanamayan nesneler nedir o zaman?

KARARTMA POLİTİKASI
Bu konuyu irdeleyen bir başka araştırmacı, Timothy Good, “Above Top Secret” (Çok Gizli Üzerine) adlı kitabında UFO’lar konusunda resmi makamların uyguladığı gizleme ve karartma politikasından bahsetmekte ve resmi makamları bu anlamsız tutumları nedeniyle kınamaktadır. Söz konusu kitabın önsözünü yazan eski Donanma Komutanı ve 1971-73 yıllarında İngiltere Genel Kurmay Başkanlığı yapmış olan Amiral Lord Hill Norton, bütün ülkelerde resmi makamlarca UFO konusunda uygulanan gizlilik politikasının nedenleri hakkında beş olasılık öne sürmüştür:

1. Bunlardan ilk olasılık, UFO’ların bir veya her iki süper güç tarafından inşa edilmiş, yani insan yapımı, araçlar olduğu. Askeri bir silah olduğundan bunların gizli tutulması gerekiyor.
2. İkinci olasılık, tüm büyük siyasal güçler bir UFO yakalayıp onun sırlarını çözme çabası içindeler. Bu yüzden ellerinde bulunan mevcut bilgiyi kamuoyuna açıklamak istemiyorlar.
3. Üçüncü olasılık, süper güçlerden biri bir UFO ele geçirdi ve resmi makamlar olayı henüz adamakıllı çözmeden halkın ilgisi ve kamuoyu baskısının ellerindeki belgeleri açıklamaya zorlayacağından korkuyorlar.
4. Dördüncü olasılık, elde çok bilgi var ve eğer UFO’lar düşman ise bunlara karşı şu an için herhangi bir savunma sistemi geliştirilmiş değil. Hükümet kamuoyu tepkisinden korkuyor.
5.Beşinci olasılık, yapılan araştırmalar, UFO’ların fiziksel fenomenler değil ancak paranormal fenomenler olduğu ve bunun meydan okuyan bir açıklama yapmayı gerektirdiği yolundadır. Bulguların gizlenmesinin nedeni, hükümetlerin de ne olduğunu bilemediği çok tuhaf bir şeylerin ortalıkta döndüğünü kamuoyuna açıklama isteksizliği. Burada da söz konusu olan kamuoyu korkusu. (3)

PARANORMAL, PARAPSİKOLOJİ
İşte, burada benim üzerinde duracağım husus çok tuhaf bir şeylerin ortalıkta döndüğü hakkındaki olasılık olacak. Yani, UFO olaylarının aslında paranormal, normal dışı, maddi olmayan, ruhsal, psikolojik ve parapsikolojik olaylar olduğu hakkındaki olasılık.

Bu psikolojik, ruhsal yön ile ilgili olarak, İsviçreli psikolog Dr. Carl Gustav Jung 1946 dan itibaren ilgi duyduğu UFO konusunda Hava Fenomenlerini Araştırma Örgütü’nün danışmanı olarak yaptığı araştırmaları, 1959 da, “Uçan Daireler: Gökyüzünde Görülen Şeylerin Modern Bir Efsanesi” adlı kitabından toplamıştır. Jung bu olayların insanlar tarafından tamamen psikolojik algılamalar veya bilinçaltının hayali yansıtmaları oldukları yorumunu yapar. Buna karşın Jung 1954te ki bir yazısında uçan dairelerin ağırlıklarının olmadığını, fiziksel yasalara göre hareket etmediklerini, ancak bunların "bilinçli bir zeka" tarafından, "insanımsı pilotlar" tarafından yönlendirildiklerine dair belirtiler saptandığı yorumunda da bulunmuştur. (4)

UFO gören tanıklarının anlattıklarına göre, genelde izlenen, gökyüzünde parlak bir ışık, ateş veya alev püskürtmeyen, seyir lambaları olmayan ve hiç ses çıkarmadan hareket eden ışıklı nesnelerdir. UFO fotoğraf ve filmleri de incelendiğinde bu görümlerin ışık kümesi veya ışıktan oluşmuş bir görüntü, bir imge, bir hayal olduğu fark edilebilir. (5)

30 Ocak 1965 de uzaylılarla iletişim kurduğunu iddia eden ABD Kaliforniya’dan başka bir tanık Sid Patrick de benzer olgular anlatmıştır. Kendisi önce parlak bir ışık görür. UFO’dan çıkan uzaylı yaratıklar ona korkmamasını ve düşman olmadıklarını söylerler. Boyları 1.5 m kadar olan bu yaratıklar kendi aralarında telepatik olarak iletişim kurmaktadırlar. Daha sonra Patrick konsültasyon odasına alınır ve kendisine şu sorulur:

“En Yüce İlaha saygılarını sunmak ister misin?” Bu hiç beklemediği soru karşısında şaşıran Patrick şöyle der: “Bizde bir tane var; ona Tanrı deriz. Aynı şeyden mi söz ediyoruz?” Uzaylıdan gelen yanıt şöyledir: “Sadece bir tane vardır”. Bunun üzerine Patrick diz çöker ve her zamanki duasını eder. O geceye kadar asla bu En Yüce İlah’ ın varlığını hissetmemiştir. Ama o gece hisseder. İki saat sonra evine bırakılır. (6)

Uzay gemisinin içinde bulunan konsültasyon odasının En Yüce İlah’ a tapınma yapılacak veya saygı sunulacak ruhsal bir mekan olması çok tuhaf. Sonra niye En Yüce Varlık deniyor da Tanrı denmiyor? Demek ki, bir çok yüce varlık veya ilahlar var. Ama bunların başı En Yüce Varlık olarak tanımlanıyor.

UZAYLILAR PİS KOKUYOR
Uzaylı gördüklerini iddia eden diğer bir çok tanığın birleştiği bir diğer husus da bu varlıkların genelde çok çirkin görünüşleri olduğu ve çok kötü koktukları. Tanıklara göre uzaylı olarak tanımlanan bu yaratıklar Frankeştayn’ dan daha korkunç görünüyorlardı. İnsana benzer, kan kırmızı suratlı, yeşil gözlü, kolları olmayan, boyları 2-3 m arasına değişiyordu. Ve sülfür kokusuna benzer iğrenç bir koku çıkarıyor, yürümüyor, ancak yüzer gibi ilerliyorlardı. (7)

Yürümeyen ancak bir hayalet gibi yüzerek ilerleyen, süzülen ve havada uçan maddi olmayan varlıklar ve nesneler bir şeyler çağrıştırmaya başladı mı? Ortaçağlarda da insanlar bol bol cin, şeytan, hortlak olarak adlandırdıkları korkunç varlıklar gördüklerini iddia etmezler miydi? Yukarıda yapılan bu tanımlar bize onları hatırlatmıyor mu?

Yani eski devirlerin "cin görme" fenomeni günümüzün postmodern çağında "UFO görme" olarak değişime uğramış gibidir. Jung'un ortaya koymak istediği olgu budur.

İşte burada Amiral Norton’un söz ettiği gibi, ilginç, meydan okuyan, tuhaf bir sonuca doğru yaklaşıyor gibiyiz. Çünkü, daha önce de gördüğümüz gibi UFO’ların fiziksel madde olduğuna dair elde hiçbir somut kanıt yoktur. Üstelik, UFO’ların dünyadışı veya bizden daha ileri bir teknolojiye sahip olduklarına dair de somut herhangi bir kanıt yoktur.

DİPNOTLAR VE KAYNAKÇA
      1) Söz konusu bilgiler 8.8.2001 tarihinde basın ve medyada çıkan haberlerden derlenmiştir.
      2) Project Blue Book, Brad Steiger, Ballantine Books, 1990
      3) Above Top Secret, Timothy Good, Harper Collins, s: 9-10 (Kısaltılarak alınmıştır)
      4) Ibid. s: 435
      5) Ibid.t s: 27
      6) Ibid. s: 290
      7) Project Blue Book, Brad Steiger, Ballantine Books, 1990, s: 101-104
     
     



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın ruhbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Omega Melancholia (Omo) Sendromu
Modern Çağın Cinleri: Uzaylılar (2. Bölüm)
Lacrymania (Sak) Sendromu

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çağdaş Gagavuz Şiiri
Mevlana'nın Tesettür ve Kadınların Örtünmesine Bakışı
Yahudi, Hristiyan ve İslam Teolojisinde Şeytan ve Şeytanlar (1. Ci Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (2. Bölüm)
Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlıkta Kutsal Savaş ve Ganimetler
Yahudi - Hristiyan ve İslam Teolojisinde Cincilik ve Cinlere İnanış
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (1. Bölüm)
Yeni (!) Anayasayı Kimler İstiyor?
Yahudi Soykırımı Gerçek mi, Abartı mı? (3. Bölüm)
İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi (3. Bölüm)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.