..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yý ayýlttýlar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam > Mehmet Ali Özler




3 Temmuz 2009
Atasözlerin Esareti  
Mehmet Ali Özler
Canlýlarýn neden karþý cinsin içine girmeden veya karþý cinsi içine almadan yapamadýklarýný anlamýþ deðilim. Burada yaþam taþlarý oturtulurken bazý hatalarýn oluþtuðu kesindir. Zira itiraf etmek gerekirse her an düþündüðümüz, arzuladýðýmýz ve üzerine milyonlarca sayfa yazýlar, þiirler, romanlar, türküler, aðýtlar yazýp uðrunda cinayetler dahi iþlediðimiz cinsel iliþki (aþk), iki varlýk arasýnda hiç te hijyen ve saðlýklý bir temas deðildir.


:BEGG:
Kimin ne zaman ve hangi durumlarda söyleyeceði belli olmayan, kültürel birikimin en kýsa yoldan aktarma iþlevi gören atasözleri her zaman ilgimi çekmiþtir. Meselâ “erken öten horozun baþýný keserler” sözünün hangi dönemden ve nasýl doðduðunu öðrendiðimde bunu bayaðý ilginç bulmuþ ve garipsemiþtim. Bugün bir durumu tasvir ve sonucunu baðlama babýnda kullanýlan atasözlerimiz aslýnda bazý olaylarýn sonucu gereði türeyip yayýlmýþtýr. Örneðin erken öten horozun baþýný kesme olayý VI. Murat’ýn Baðdat Seferi ile ilgiliymiþ. Osmanlý Ordusu Baðdat önlerine geldiðinde padiþah – Horozlar öttüðünde tiz saldurasýz (saldýrasýnýz), kaleyi düþüresiz emrini vermiþ, Bu emir dönüp dolaþýp kaledekilerin de kulaðýna çalýnýnca, bunlar nasýl olsa sabahtan önce saldýrmayacaklar diyerek kalenin nöbetçileri rehavete düþmüþler. Ama münasebetsiz horozun biri gece yarýsý beklenmedik bir an da ötünce, sultanýn emridir diyerek Türk askerleri ani bir saldýrýya geçip kaleyi beklenmedik bir an da ve vaktinden çok önce düþürmüþler. Bundan dolayýdýr ki o dönemlerde erken öten horozlarýn uðursuzluk getireceðine inanýldýðýndan kafalarý vurulurmuþ.

Günümüzde atasözlerinin bizler ile ne kadar baðlantýlý olduðunu düþündüm. Daha geçenlerde birkaç dost ile kahvede otururken aðzýmýza severek aldýðýmýz bu sözlerden ilki düþtü.. “Boþ ver sen onu!” dedi arkadaþlardan biri konu üzerine. “Tilkinin dolaþýp geleceði yer tavuk kümesidir.”
Mevzunun kendisini ilgilendiren arkadaþ ise peþinden iki söz daha salladý. “Sen öyle diyorsun ama bu arada ben eþek tepmiþe döndüm. O hýyarýn yüzünden baþýmýza gelmedik kalmadý. Bu iþin içinden sýyrýlana dek piþmiþ tavuða döndük.”

Arkadaþlar için bu sözleri kullanmak belki yeriydi ama çoðumuz ne kümese girmiþ tilkiler görmüþüzdür, ne piþmiþ tavuða dönmüþüzdür, ne de bir eþek tarafýndan tepilmiþizdir. Ancak, çocukluk yýllarýný benim gibi küçük köylerde geçirmiþ olan insanlarýn hayatlarýnda buna benzer anýlar olabilir ve vardýr. Aþaðýda kaleme alacaklarým bu atasözlerinden esinlenerek anýmsadýðým gerçek hayattan kesitlerdir. Lakin, kimseleri üzmemek için hikayede geçecek olan kimi insanlarýn isimlerini deðiþtirmekte fayda gördüm.

Bir tilkiyi ilk kez kümese girerken deðil de, kümesten kaçarken gördüðüm çocukluðumun yedinci yaþlarýna rastlar. Ne var ki o zamanlar görmüþ olduðum tilkinin kendisinden ziyade sadece ardýndaki tüylü ve kabarýk kuyruðuydu. Güneþ birkaç saat öncesine batmýþ, ay ýþýðýnýn etrafta koyu gölgeler ile oynaþtýðýný hatýrladýðým bir geceydi. Hani zifiri gölgelerin iyiden iyiye belirginleþip garip ve korkunç þekiller yarattýðý ilk bahar gecelerinden. Ve biri birden kümeste bir tilkinin olduðu ihbarýný vermiþti baðýrarak. Bunun ardýndan bu ses birkaç kez daha tekrarlandý.
   “Tilki mi?”
   “Ne tilkisi?”
   “Hani nerde?”
   Ev hali tarafýndan fark edildiðini anlayan tilkinin kümes etrafýndan öylesine bir kaçýþý vardý ki hiç sormayýn. O güne kadar bir tilkinin böylesine kývrak ve hýzlý adýmlý olduðunu düþünemez ve bilmiyordum. Ömrümde ilk kez gördüðüm bu tilki var ile yok arasýnda birden toz oluvermiþti ve ben doðru düzgün bir þey göremediðime sonradan piþman olacaktým. Diðer taraftan bir elinde fener, diðer elinde bir taþ ile kümesi teftiþe giden rahmetli dedem ise, “Aðzý pohli,” diye mýrýldanýrken sinirli ve gürültülü duyulmaya çalýþmýþtý. “Dur hele sen, dur hele. Senin dolaþýp geleceðin yer elbet tavuk kümesidir. Sen bir daha gelirsin hele.”
   Siz böyle yazdýðýma bakmayýn sakýn. O zamanlar hayatta olan Ali Koç dedem býrakýn bir tilkiye kýymaya, kendisini sokmuþ olan bir arýyý dahi öldürmezdi o. Hiç ifade ettiðini duymamýþ olsam da, yaþayan tüm yaratýklarý kutsal sayan bu adamýn bütün afra tafrasý biraz ters huylu olan anneanneme karþý bu durumlarda üstünlüðünü göstererek erkekliðini kanýtlamaktý. Sanki tilkiyi bir daha gördüðünde onu çýplak elleriyle diri, diri parçalayacakmýþ gibi ha bire köpürüyor, karþýsýnda bir hayvana deðil de adeta bir insana çekiþircesine söyleniyordu: “Dur hele sen aðzý pohli dürzü. Bir gün seni ha burda kýstýrmazsam bana da Ali Koç demesinler. Senin dolaþýp geleceðin yer elbet kümestir.”

O zamanlar anlamadýðým bir konu varsa bir tilkinin neden dolaþýp geleceði yerin bir kümes oluþuydu. Tamam, þansý varsa onu kümeste muhakkak leziz tavuklar bekliyordu ama bir tilkinin kümesten baþka gideceði kesin baþka yerler de olmalýydý. Hani bir tilki dönüp dolaþýp illa bir kümese mi girecekti? Diðer taraftan kümes diye bir þey mi kaldý zamanýmýzda? Bugünkü kümeslerin adý, Tavuk Eti Mamulleri San. Tic. Ltd. Þti. deðil midir? Yoksa insanlarýn yaþamadýðý ama tilkilerin cirit attýðý nadir ova ve kýrlarýn her yanýnda tavuk kümesleri mi vardý?

Yiðitlik taslamak veya üstün görünmek veya cesaret sergilemek erkek milletinin üzerinde asýrlardýr bitmeyen ve sonu gelmeyen bir lânet ve bedduadýr. Bunu o anda kümese doðru tedirgin adýmlarla ilerleyen ama kendinden eminmiþ gibi görünmeye çalýþan sadece dedem deðil, o yaþlarda ben ve arkadaþlarým bile her fýrsatta kanýtlamak mecburiyetinde hissederdik kendimizi. Emsallerimden bir adým daha ileri giderim oyunlarýný sergilediðimiz çok olurdu. Örneðin çayda yüzerken suyun daha derin ve tehlikeli yerlerine dalmak, kýzýl arýlarýn yuvalarýna daha fazla yaklaþmak, bir aðacýn en tepe ve en ince dalýna kadar týrmanmak, daha yüksekten aþaðý veya daha uzun atlamak bu cesaret oyunlarýndan bazýlarýydý. Ne var ki bu cesaret oyunu bazen istemeden ve plansýz bir þekilde çýkýverirdi önümüze. Sanki, iþte buradayým ben derdi o cesaret kanýtlama oyunu. Haydin bakalým kim daha ileriye gidip günün kahramaný olacak.

Yolumuzun üzerinde bir kazýða baðlý baþý boþ duran eþeði sanýrým ilk Dursun gördü ve görür görmezde, “Heh-hee…” diye beyaz diþlerini göstererek sýrýtmýþtý. Ve bilirdim ki Dursun bu þekilde sýrýttýðýnda muhakkak bir þeyler ters giderdi. Yönümüzü deðiþtirmeye veya oynayabileceðimiz baþka oyunlara dikkat çekmek istemenin nafile olacaðýný sanki o an içimden anlamýþtým. Ýki arkadaþýmdan biri olan Dursun, yolumuza çýkan bu eþek ile kendine bir eðlence veya keþfedilmesi gerek yeni bir oyun bulmuþtu. Üçümüzde sekiz yaþlarýnda idik ama Dursun’ un asýl merakýnýn bu eþeðin diþi olmasýnda yattýðýný hemen anlamýþ hatta biliyordum. Ama ne olursa olsun önümüzde gördüðümüz sadece sakar bir eþekti ve ben þahsen bununla oynamakta herhangi bir heyecan duyamýyordum. Oradan ayrýlmak ve yön deðiþtirmek için, “Hadin Dövüþ Köprüsü veya Þifo’ya yüzmeye gidelim!” diye bir fikir salladým ortaya. Dövüþ Köprüsü’nün altýndan akan büyük çayda veya Þifo Kanalýnýn çaðlayan sularýnda yüzmek – o yaþlarda bizler için çok tehlikeli de olsa – severek yaptýðýmýz ve keyif alarak oynadýðýmýz yerlerdi. Tazyikli ve coþkun sularýn akýntýsýnda adeta yer çekiminden koparcasýna sürüklenmek çok heyecan verici olur, adrenalimiz en üst seviyeye çýkardý. Buralarda kayalara tutunmuþ avuç büyüklüðünde yengeçler, ayaklarýnýza dokunan su kaplumbaðalarý, hamsi boyunu geçmez çay balýklarý görürdünüz. Hatta kýyýda köþede, yosunlar ve diðer otlar arasýnda süzülen yýlanlar keþfettiðimiz dahi olurdu. Diðer taraftan bu yerlere gittiðimizi ailelerimiz duyduðunda ceza olarak dayak yemek de vardý. Ama asýl heyecanlý olan taraf zaten oralara gitmenin bu yönüydü. Dayak yeme pahasýna da olsa yasak olan bir þeyler yapýp bunun heyecanýný yaþamak.
   Boyca en küçüðümüz olan Hasan, “He, gidelim,” diye bana arka çýktý. “Hadin!”
   “Durun hele, len!” diyen Dursun etrafta bir þeyler aramaya baþladý. Bu eþekten kolay kolay ayrýlmaya niyeti olmadýðý her halinden belliydi. Sonra iki metreye yakýn bir aðaç dalý bularak otlanmakta olan eþeði rahatsýz etmeye baþladý. Hem heh-hee diyerek sýrýtýp gülüyor, hem de ha bire elinde ki çubuk ile eþeðin kafa ve omuz kýsýmlarýný dürtükleyerek kendince bir oyun sergiliyordu.
   “Yapma oðlum, ya! Býrak þu eþeði de yüzmeye gidelim!” diye diretmeye çalýþýyorum..
   “Heh-hee… Çüþþ, deh, dehh…” diye devam ediyor Dursun.
   “Hiç eþek mi görmedim, olum?” diye Hasan bana arka çýkmaya çalýþýyor ama nafile.
   “Korkuyonuz mu, lan?” diyor Dursun bu kez. Bu sözleri ile beni ve Hasan’ý en hassas yerimizden vurarak galeyana getirmeye çalýþýyor. Ne var ki onun bu oyununa gelmiyoruz çünkü bu eþeðe takýlýp kalmanýn hiçbir coþkulu yaný yoktu.. Diðer taraftan köy yerinde hiç eþek görmemiþ ve bunun üzerine binmemiþ de deðildik. Ama Dursun’un niyeti tamamen farklýydý.
   Onun ne yapmak istediðini bir kürek sapý bulununca iyice anlamýþtým. Nereden bulduysa ve oraya kim koydu ise bu uzun ve kalýnca sap sanki gökten önümüze düþer gibi birden bulunuvermiþti ve Dursun elinde bu sap ile eþeðin arkasýna geçti.
   “Heh-hee, heh-hii…”
   “Sapýk bu mýna goduðum çocuðu,” diyen Hasan gerçi þakasýna küfür ediyor ama Dursun’un ne yapmak istediðine de meraklanmýyor deðildi. “Anadan doðma sapýk bu valla – hahhaa ha haayt –.“

Mevzu cinsellik olunca büyükler büyüdüðünde çocukluk yýllarý konusunda kendilerini hep salaklýða ve masumluða vururlar. Bununla birlikte yeni nesillerin de aynen öyle – kendileri gibi - olmalarý gerektiðini beklerler. Böylelikle on, hatta on iki yaþýna varmýþ çocuklarýn bile bu konular hakkýnda hiçbir þey bilmediklerini düþünür ve savunurlar. Halbuki biz, o yaþlarda deðil cinselliði, bir bebeðin nasýl yapýldýðý ve nasýl dünyaya geldiðini Haydar Dümen gibi kiþilerin derin bilgilerine ihtiyaç duymadan da bilirdik. Genelde iki, en fazla üç odalý olan ve yerine göre yarým düzüne ve fazlasý insanlarýn bir arada yaþadýðý köy evlerinde uzun süreli gizlilik ve sýrlar olmazdý. Annem ile babamý ilk kez yatakta intim görüþüm dört, beþ yaþlarýma rastlar. O anda konuyu tam çözememiþ olsam da, ikincisinde dayým ile yengemi üst üste gördüðümde çoban kavalýnýn nasýl üfürüldüðünü anlamýþtým. Ve inanýn yaþým henüz altý deðildi.

Elinde kürek sapý ile Dursun’ un ne yapmak istediðini gayet anlamýþtým. Bu sapý eþeðin kuyruðu altýnda ki yarýk yere dürtmek veya bunun ucunu oraya sokmak gibi bir niyeti vardý. Ama onu bu fikrinden caydýrabileceðim umudunu henüz yitirmemiþtim çünkü bizlere hiç bir zararý olmayan bu eþeðe acýyordum. Kendinizi bu eþeðin yerine bir koyarsanýz bu durumun onun açýsýndan ne kadar sakýncalý ve vahim olduðunu anlarsýnýz. Kendi halinde otlanan bir eþeði belki vücudunun en hassas yerinden rahatsýz etmek ve acýtmak mantýk dýþýydý. “Hadin gidelim yau!” dedim sert bir ton ile.“Dursun, býrak artýk þu saçmalýðý!”
   Hasan ise bana destek vermeyi kesmiþ, ha bire Dursun’ un yaptýklarýna kah kah gülüyordu. Bu iþin nereye varacaðý anlaþýlan onu da ilgilendirip meraklandýrmýþtý. Ýyice sýkýldýðýmdan bir daha baðýrdým. “Hadin artýk yahu! Sanki hiç eþek görmemiþ gibisiniz.”
   “Heh-hee hii… önce þunu bunun mýna bir gaktýrayým da öle,” diyor Dursun. Sanki eþeðe uyguladýðý eziyet her gün yapmasý gereken bir mesaiymiþ gibi bizi ciddiye bile almýyor.

Canlýlarýn neden karþý cinsin içine girmeden veya karþý cinsi içine almadan yapamadýklarýný anlamýþ deðilim. Burada yaþam taþlarý oturtulurken bazý hatalarýn oluþtuðu kesindir. Zira itiraf etmek gerekirse her an düþündüðümüz, arzuladýðýmýz ve üzerine milyonlarca sayfa yazýlar, þiirler, romanlar, türküler, aðýtlar yazýp uðrunda cinayetler dahi iþlediðimiz cinsel iliþki (aþk), iki varlýk arasýnda hiç te hijyen ve saðlýklý bir temas deðildir. Karþý cinsi oral tatmin etme ve ötesine varan bedensel temas isteði insanlar için neden bu kadar baðýmlý ve baðlayýcýdýr bilemiyorum. Vücut sývýlarýnýn akýþýný ve birbirine karýþmasýný saðlamayý arzulamak bazen insanlarý körleþtirip canavarlaþtýrýyor. Seks, insan hayatýnda rol oynayan birçok sorunun çýbanbaþýdýr. Daha iyi bir seks için daha fazla para. Daha fazla para için daha fazla hýrs. Daha iyi ve daha güzel görünmek için yapýlmasý gereken harcamalar, estetikler, gösteri, çalým vs. Kavga gürültü sadece seks için. Aile münakaþalarý, kýskançlýk kavgalarý, boþanmalar, kürtajlar. Seks güdüleri yükselen nice insanlar bu uðurda kendi çocuklarýna dahi kýymýþ hatta bunun için savaþarak bir toplumu kaos ve ölümlere sürüklemiþlerdir. Her þey sadece aþk adý altýnda süslemeye ve saklamaya çalýþtýðýmýz beden ve et arzusunun tamahý için.

Cinsel arzudan doðan bu þehveti köreltmeye çalýþmanýn hep iki tarafýn isteði ve rýzasý üzerine geliþmediðini de biliriz. Medya sayfalarýnda nice tecavüz olaylarýný okur veya yakýn çevremizde böyle bir olayýn vukuu bulduðunu duyarýz. Mamafih duyduðumuz bu tür tecavüz olaylarý duymadýklarýmýzýn yanýnda solda sýfýr kalýr. Hemen her insan ömründe bir kez olsun baþka birine - varlýða - rýzasý olmadan kesin tecavüz etmiþtir (eþler arasýnda dahi sadece karþý tarafý üzmemek için kabul edilip rýza gösterilen bedensel iliþkiler sayýsýzdýr). Ýþte Dursun da o an elinde kürek sapý ile eþeðe tecavüz etme gayretindeydi. Sanki elinde ki bu sap onun penisinin bir uzantýsý idi.

Aslýnda sinirlenmiyordum. Ancak Dursun’ un yaptýðýnýn veya yapmak istediklerinin saçma ve gereksiz olduðunu düþünüyordum. O eþek varlýk olarak bizim çok altýmýzda yaþayan bir hayvandý. Bizleri bizler gibi algýlamayan dört ayaklý ve uzun kulaklarýný bir radar gibi her yöne çevirip oynatan bir yaratýk. Kýzmýþ gibi, burnumdan solur gibi yapmak istedim. Bakýn oðlum, þayet gelmiyorsanýz ben gidiyorum. Ne haliniz varsa görün, diyecektim ki birden onun gözleriyle karþýlaþtým. Evet, sanki iki insan bakýþmasý gibi bu eþek ile birden göz göze gelivermiþtim. Gerçi ondan en uzak duran bendim ama o gri eþek bana doðru hatta tam bana bakýyordu. Onun kara gözlerini, uzun kirpiklerini fark ettim. Kömür gibi siyah göz bebekleri adeta cam gibi parlýyordu. Bu bakýþlar bana zavallý ve yardýma muhtaç bir eþeðin bakýþlarý gibi geldi. Bu bakýþlar sanki bana yardým etsene der gibiydi. Ama nasýl da yanýlmýþtým. Meðersem meretin eþeði arkaya doðru niþan alýyormuþ.

Önce ne olup bittiðini tam anlayamadým. Ýkinci bakýþta eþeðin arka bacaklarýnýn havalandýðýný, bir çifte atýldýðýný, Dursun’ un uçar gibi yerden iki, üç metre geri doðru tepilip fýrladýðýný anca anlayýp kavradým. Her þey bir anda ve hýzlý bir þekilde geliþmiþti. Eþek resmen Dursun’u tekmelemiþ, o sert dipçiðini tam isabet yüzüne geçirmiþti.
Beni baðýþlayýn ama ilk anda arkadaþýmýn bunu hak ettiðini düþünerek içimden sevinmemiþ deðildim. Hatta seslice oh olsun sana diyesim bile geldi. Anca onun yerde kah kývranýp, kah debelendiðini fark edince bunu söylemekten vazgeçtim. Dursun, iki enlinin avucunu sol yanaðýnýn üzerine basmýþ, aðlama ile baðýrma arasý bir histeri geçiriyordu. Sonra nasýl olduysa: “Gözüm, gözüm, gözüm,” demeye baþladý. “Ahhhh, ýhhh… ölüyom anam ölüyom. Ahhh, ýhhhnn… baþým kýrýldý baþýýým. Ölüyom anaamm…”
   Bu þoku ilk Hasan atlatýp davrandý. Aðlama ile inleme arasýnda gidip gelen Dursun’ un yanýna varýp onun ellerini yüzünden çekmek, yaranýn ne kadar büyük olduðunu görmek istiyordu.
   “Ölüyooomm anam ölüyoomm… ahhh, ýhhh… gözüm çýktý, gözüüm…”
   “Çek þu elini de bir bakayým, lan! Çek elini hele, çek…!”
   Acýsýndan hala yerde kývranan Dursun ellerini yanaðýndan çekmiyordu. Sanki sol gözü yuvasýndan çýkmýþta elini oradan çekerse bu göz yere düþüp küçük bir kuþ yumurtasý gibi topraðýn üzerinde yuvarlanacaktý. Az sonra Dursun elini yanaðýndan alacak ve bizler ilk defa oyuðundan fýrlamýþ bir göz görecektik. Acaba bu gözün arkasýndan onun beynini görmek de mümkün olur muydu?

Bunun gibi korku senaryolarý geçiyordu aklýmdan. O sakar eþek tekmeyi tam Dursun’ un gözü üzerine oturtmuþtu. Hani Muhammed Ali’nin rakiplerini mindere serdiði o sert sað kroþesi gibi.
Sonra Dursun, Hasan’ýn yardýmý ile ayaða kalkmayý baþardý ve artýk salya sümük içinde hüngür, hüngür aðlýyordu. Onu ilk kez böyle – her þeyden soyutlanmýþçasýna - aðladýðýný görüyordum. Ona acýyýp acýmama konusunda kararsýzdým. Þayet gözü çýktý ise ve ömrünün geri kalan kýsmýný bir gözü kör olarak geçirecekse acýyabilirdim. Ama bu tepmenin sonucunu henüz bilmiyordum.
   “Elini çekte bir bakayým, lan!” diyordu Hasan durmadan. “Çek þu elini!”
   Dursun nihayet tüm cesaretini toplayarak ellerini yüzünden aldý. Her yaný adeta titrerken avuçlarýnda tuttuðu veya yanaðýndan aþaðý sarkan göze benzer bir þey aradým. Allahtan böyle bir sahne ile karþýlaþmadýk. Anca Dursun’ un göz kýsmý ve yanaðý üzerinde Muhammed Ali’nin kroþesini kesinlikle aratmayacak okkalý bir darbe vardý.

Eþek tarafýndan nasýl tepildiðini o gün ilk ve son kez görüyordum. Dursun’ un gözünü tekrar kullanmasý ve yüzündeki nal benzeri morartýnýn iyileþip geçmesi neredeyse üç-dört hafta sürdü. Ve o günden sonra arkadaþým Dursun’ un bir daha bir eþek ile uðraþtýðýný ne gördüm, ne de duydum. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler.

Bu aný üzerinden neredeyse kýrk yýl geçmiþ olsa da insanýn çevresinde geliþen bazý olaylar ve bunlarýn izlenimleri tazeliðini hiç yitirmiyor. Þimdilerde ne Dövüþ Köprüsünün altýndan harul, hurul akan o güzelim doða harikasý ve canlýlardan bir eser kaldý, ne de Aksu Çayýný oluþturup Büyük Menderese kadar uzanan Þifo Kanalýnýn gümbür gümbür çaðlayan berrak suyundan. Birinin etrafýný sanayi kuruluþlarý ve hýzlý oto yollarý sararak mahvetti, diðersinin o güzelim suyu laðým suyunun rengine dönüþtü. Zamanýn durmadýðýný, her an biraz daha büyüyüp yaþlandýðýmýzý, çevrenin ve insanlarýn deðiþtiðini, hayatýmýzýn ellerimiz arasýndan kayýp gitmekte olduðunu biliyor ve bunu çaresizce kabulleniyoruz. Sonunda bütün didinmelerin boþ olduðunu anlýyoruz günün birinde. O gün gelip insana kavuþtuðu an insanýn benliðinde anýlardan baþka hiçbir þeyin kalmayacaðýný düþünüyorum. Anýlar, insanlarýn kendisinden alýnýp deðiþtirilemeyen ve son nefesine dek yanýnda ve onunla kalan tek yaþam gerçeði olmasý gerek. Ýnsan, hatýrlayabildiði anýlarý kadar büyük ve zengindir.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Karanlýk ve Aydýnlýk
Gönderen: Hulki Can Duru / , Türkiye
11 Mart 2011
Sn Özler,Zoofili islam coðrafyasýnda çok yaygýn bir alýþkanlýktýr. Neredeyse töreseldir !Olaðan hatta gerekli görülür. Karanlýk ile aydýnlýðýn savaþý sonsuza kadar sürecektir. Ortalýk zifiri karanlýk olsa da, er veya geç güneþ doðacaktýr. Karanlýk ne kadar koyu ise, doðacak olan güneþ de o kadar parlak olacaktýr. Yýlmadan, durmadan “yazmaya” ve mücadeleye devam etmek gerekir. Beynimizin son damlasýna kadar ! Esenlik.

:: Güzeldi
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
1 Mayýs 2010
Ellerinize saðlýk,ama son zamanlarda yazýlmýþ yazýnýzýn olmadýðýný görünce þaþýrdým.Yoksa ben mi yanlýþ gördüm?Bence yazmaya devam etmelisiniz...Ellerinize saðlýk.Teþekkürler.Saygýlarýmla. Yazardan yanýt: Haklýsýnýz, son zamanlarda kriz ile debelenmekten yazmaya zaman ayýramadým. Ben de teþekkür ederim.

:: Zoofili
Gönderen: Murat Demir / , Türkiye
8 Aðustos 2009
Yýllar önceydi Nokta Dergisinde Eþþo Gelin adýyla kapak yapýlmýþtý. Konuþulmayan bir realiteyi anlattýðýnýz için teþekkürler. Yazardan yanýt: Ben de teþekkür ederim, hocam.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yaþam kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýçimde ki Çeliþki
Arkadaþým Seri Katil

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Zifaf [Þiir]
Pancar [Þiir]
Kitap Akrepçiði [Þiir]
Tat [Þiir]
Yüreðe Sormak [Þiir]
Benzetiþ [Þiir]
Her Soluk [Þiir]
Ne Yaptýn? [Þiir]
Oyun [Þiir]
Günün Hasreti [Þiir]


Mehmet Ali Özler kimdir?

47 yaþýndayým. 20 senedir edebiyat yazmaya gayret gösteriyorum. Hiç te kolay deðilmiþ. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Bir zamanlar etkilendiðim yazarlar vardý. Yýllar içersinde çoðunu unuttum. Okuduðum her yeni bir kitapta etkilendiðim yazarlarýn ve sanatkarlarýn sayýsý azalýyor.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Ali Özler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.