"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
EUPHORIA VE PHOBIA Lacrymania, lakrimani (lacria: gözyaşı, mania: ruhsal bozukluk) ya da "Sinirsel Ağlama Krizi" (SAK) sendromu emekle elde edilmeyen kazanç, hak edilmeyen büyük servet, para, görev, mevki, pozisyon, ün, şan, şöhret sonucu kişilik yapısında aşırı doyum ve mutluluğun yarattığı "euphoria" ile bunların yitirilmesi korkusu, yani, "phobia"nın çatışmasının neden olduğu dolu dolu ağlama, gözyaşı dökme veya cinnete varan coşku hali olarak tanımlanabilir. Psikanalizde "phobia" terimiyle çok derin ve önlemeyen büyük korku, "euphoria" terimiyle de aşırı doyum, heyecan ve mutluluk hali anlaşılır. Bilinçaltına atılan o korkunç korkunun nedeni, haksızlıkla kazanılan maddi gücü veya pozisyonu yitirme ve halka hesap verme endişesinden kaynaklanır. Kişi tıpkı Pavlof'un elips komutu alan deney köpeği gibi doyum ile korku arasında "sevinse mi, kaçsa mı?" ikilemindedir. O halde lakrimanik kendisine acıdığı için ağlamaktadır, çevresindekiler umurunda değildir. Özellikle halkın karşısındayken "euphoria" ile "phobia"nın çatışmasından doğan psikolojik çelişki ve anksiyete kendine acıma, ani sinir boşalması ve dolayısıyla ağlama krizi olarak kendini gösterecektir. Lakrimanik, aslında en çok korktuğu şeyin karşısındadır: Halk ! Kendisinin de içinden çıktığı o saf, masum fakat aynı zamanda aç gözlü ve asla doymak bilmeyen fakir halk! Piyango, Loto, At Yarışları gibi talih oyunlarıyla halka bir gün zengin olma umudu verilse de o hala halkın gözünün ve dikkatinin kendi servetinde olduğuna inanır ve bundan korkar. Ancak, kişi sıkı dostlar arasındayken kriz bu kez -halkın bu inanılmaz saflığından- gözlerden yaş gelinceye kadar katıla katıla gülmeye dönüşebilir. Bu naif bünyenin kalabalıklar önünde bir çocuk gibi kendini gizlemeden gözyaşlarına boğulmasından içi parçalanan topluluk da bir "Ağlama Krizi Paranoyası"na (AKP) kapılarak katıla katıla ağlama, üstünü başını paralama, kendini yerden yere atma, çığlık çığlığa haykırma, o kutlu kişinin elini ayağını delice bir tutkuyla öpme, onun kulu kölesi, hatta köpeği olmak için iştiyakla yanıp tutuşur. Cemaat derin bir huşu içinde vecd haline geçerek halvet de olabilir, ilahi alemin katmanlarında sayıklama ve titremelerle sado-mazo bir uhrevi orgazma ulaşabilir. TEŞHİS Lakrimani bir türlü "muasır medeniyet" seviyesine ulaşamamış, gelişememiş, bağnaz toplumların doyumsuz siyasetçilerinde, açgözlü din ve tarikat liderlerinde, siyasal veya dinsel kılıf giydirilmiş nitelikli yolsuzluk, hırsızlık ve dolandırıcılıkla muazzam servet sahibi olanlarda görülür. Siyasal dokunulmazlık kalkanlarıyla korunan kişi yapmış olduklarından dolayı asla bir pişmanlık ve suçluluk duymaz; çünkü "ben zengini severim" söylemiyle dünya mülkünün Allah'tan geldiğine ve rüyasında tebliğ aldığına içtenlikle inanır: "Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin." (Kuranı Kerim, Yusuf Suresi: 101, Elmalılı) Birçok dürüst ve onurlu kişi açlık, sıkıntı ve sefalet içinde yüzerken o kendisine ihsan edilen bu "hesapsız rızk" ve serveti inancı gereği takdiri ilahi olarak kabullenir: "De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin. (...) Dilediğine de hesapsız rızk verirsin." (Kuranı Kerim, Ali İmran Suresi: 26 -27, Elmalılı) Özellikle TV kameraları önünde bu yürek burkan ağlama nöbetleriyle kendini ferahlamış, suçlarından, günahlarından tamamen arınmış, temizlenmiş, pirüpak bir ermiş, bir Mesih, hatta Mehdi gibi hisseder; bu nedenle yüzü -çok hırslı ve yoğun baskı altında olanları hariç- sanki namazdan yeni kalkmış, aptesi hiç bozulmamış, ilahi alemlere çıkıp da inmiş bir ermişin yüzü gibi parlar, yanakları maddi zevk ve parasal doygunluktan pembe pembe, elleri tombul tombul olur. Kolay paranın kendisine verdiği ekonomik güç, rahat, huzur ve güvenceden herkes ona büyük saygı göstermekte, kalabalıklar hayranlıkla kendisini alkışlamakta, medya övgüyle söz etmekte, müdürler, yetkililer önünde kırılıp dökülmekte, neredeyse yerlere kapanmakta, böyle bir lider ve yöneticiye sahip oldukları için iftihar etmektedirler. Mısır Firavununu soyup soğana çeviren Musa'nın yüzü de Sina dağında Allahla görüştükten sonra nur gibi parlamış, cemaatin gözleri kamaştığından bir peçeyle örtünmek zorunda kalmıştır. (Kitabı Mukaddes, Tevrat, Çıkış 34: 29-33) Lakrimanikler Musa gibi peçe takamadıklarından, yüzlerine, gözlerine ve davranışlarına ister istemez yansıyan coşkulu doyumu kamufle etmek için toplantılarda, törenlerde, cenazelerde kara gözlük takar, çevrelerine karşı ciddi, üzüntülü, ağlamaklı bir ifade takınırlar. NARSİZM VE AKUSTİK TRAVMA Lakrimani zaman içinde narsizme neden olursa, bu durumda kişi kendi önemi, gücü ve yeteneği hakkında abartılı duygulara kapılır, çalakalem ondan bundan aşırma kitaplar yazdığı olur, "herkes benim yaptığım gibi yapsın, benim olduğum gibi olsun" diye hayal eder, ahlakçılığa soyunur; hayır kurumlarına ve vakıflara medyatik bağışlarda bulunur, kendi adına okul, çeşme, mescit, pisuvarsız tuvalet yaptıranlar bile olmuştur Ezan, davul, top sesi duyduğunda hemen gözleri dolu dolu olsa da "gıy gıy" dediği klasik müzikten tiksinme derecesinde nefret etmesi ve hatta korkmasını açıklamak zordur. Klinik tetkiklerde deneklerin dış kulak kanalındaki yeşil-sarı kir birikintisinin armonik seslere karşı akustik bir travma oluşturduğu sanılmaktadır. Akustik travmada kulak sadece en tiz, en cırlak ve çirkin sesleri duyabilmekte, senfonik orkestra sesi bir homurtu, uğultu veya fokurtu olarak algılanmaktadır. Bu uğultu cehennemin kaynarken çıkardığı sese benzetildiğinden senfonik müzik sinir bozukluğuna yol açabilmektedir: "cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerine görününce, onun bir hışımlanmasını (kaynamasını) ve uğultusunu işitirler.(...) Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler." (Kuranı Kerim, Furkan Suresi: 12; Mülk Suresi: 7, Elmalılı) SAĞALTIM Diğer sinir hastalıklarına oranla lakrimani için henüz bilinen metodik bir sağaltım yolu yoktur. Ağlama ve gülme krizleri tekrarlansa bile insan bu durumdan hoşnut şekilde hayatını pekala sürdürebilir. Akut durumlarda Afyon Kocatepe, Anıtkabir, şehitlik ziyaretleri faydalı olabilir. Ancak bu tür uygulamaların havale, sürçü lisan, takdim tehir, küfürlü konuşma, idrar kaçırma, ishal gibi yan etkileri olduğu unutulmamalıdır. Bu durumda çekiçle elektro-şok, tasmalı ağızlık, sonda takmak, ped bağlamak gerekebilecektir. Son olarak, alternatif tıp uzmanlarınca, bir takım yerel gazetelerde iddia edildiği gibi, "Potamya Macunu" ile hamamda yapılacak hijyenik masajla krizlerin düzelebileceği yolundaki görüşlerin de ciddiye alınmaması gerektiğini belirtelim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |