..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Başkaldırı > Cahit KILIÇ




2 Ocak 2010
Sürgünler Şehri  
Cahit KILIÇ

:DCAH:

-I-

Arsız kahkahaların yükseldiği semalarda
Sarhoş pespayelikler yer kaplarken
Hacimli alanlarda biteviye
Hüznün dar aralığından sızan ışık huzmeleri
Yol gösterici mi olacak
Gücü tükenmiş bitkinlere…

Yollar labirent gibidir her bir sürgüne
Çıkmaz sokaklar gece karanlığında
Kâbus oluyorlar her bir adımda…
Bir adam oturmuş karşı kaldırımda
Toplumbilimci midir ne
Gelip geçenleri inceliyor birer ikişer
Denek midir onun için
Önünden geçen sürgünler
Acaba var mıdır onun da gemlenemez ihtirası
Yoksa insanlar mıdır onun aynası
Süzüyor insanları içe çökmüş gözleriyle
Belki çok derinden
Belki de bigâne avareliğinden…

Yaşlı bir hanımın elinde pazar çantası
Biraz ıspanak biraz da pırasa
Diğer elinde kendisi gibi yaşlanmış bir eğri asa
Koşturarak yürüyor yetişmek için tramvaya
Küskün mü küskün
Belini büken aşağılık dünyaya…

Az ötede bir sürgün daha
Bir taze…
Hani… Güzel mi de güzel yani
Hırsla cıgarasından nefesler çekiyor tramvay durağında
Bir de bitirim kesiyor onu uzaktan uzaktan
Ayazın keskin tesiriyle
Daha da bir kızıl görüntü mü veriyor ne
Rüzgârın deli esintisiyle kavisler çiziyor adeta
Sürdüğü allıklar her iki yanağında
Mutlu bir yaşantısı var mı diye düşündü adam
Aslında ele veriyor hal ve hareketleri
Kim bilir…
Belki de ziyan oluyordur
Bir puştun kucağında…

Kaybolup gidiyor sürgünler birer ikişer
Sürgünler şehrinin karanlık sokaklarında…
Kimileri daha çok genç
Umutları var aldığına uzaklarda
Kimilerinin beyaz güller açmış şakaklarında
Kimilerine taze umutlar yeşerirken
Kimileri için bir salâ okunuyor
Sürgünler şehrinin şafaklarında…


-II-

Şu eski binanın sütunları
Sütun bacaklı dilberler misali ayakta
Dimdik…
Ökçeleri sağlam basıyor zemine
Meydan okuyor arsız zamanın
Devranına demine…

Dibine çöken şu yaşlı adam
Avurtları çökmüş
Toprağı çöken kör kuyulardan mülhem
Saç sakal rüzgârın eşliğinde raks ediyor
Karışmış birbirine
Alabildiğine…
Sanki hayatın kördüğümü
Üst baş desen pejmürde
Duyguları namütenahi
Düşünceleri bin bir yerde
Ne kimseler onu dinler
Ne de kimselere ulaşır onun sesi
Arsız yerkürenin masum abidesi!…


-III-

Baharda toprağa can verirken rahmet yağmurları
Sel olur sürgünler şehrinde acımasızca
Açan tomurcuklara ninni söyler ılık rüzgârlar
Çamur deryası varoşların tomurcuklarını es geçerlerken
Doğanın intikamını alırcasına
Cezalandırırlar varoşları
Arsızlara mükâfat verircesine…

Şafağın kızıllığında seri atılan adımlar
Bir somun ekmeğe koşuyorlar doludizgin
Hani biraz da üst baş
Varoş tomurcuklarına…
Şuh kahkahalardan uzak
Sarhoş ve şımarık yılışıklıklardan azade…

Sürgünler şehrinin varoşları
İş derdinde
Bir kaşık aş derdinde
Nasırlı eller demir bağlıyor inşaat temellerinde
Üç on paraya
Belki merhem olur bir yaraya
Umut karın doyurmuyor
“Somun getir eve, Mehmet”
Üç on kuruş da harçlık
Zira okula gidecek yarın tomurcuk
Üst baş tertemiz
Hamarat ki hamarat tomurcuğun anası
Dün-ü gün işinde
Mutfağında aşında
Kimseciklere çıkmaz soluğu sesi
Üstünde bir basma entarisi
İtiraz nedir bilmez
Bilmez ki nedir marka
Nedir afi
Nedir caka
Giydirir tomurcuğunu her sabah pür-ü pak
Gönderirken el sallar arkasından
“Aman yavrum, dikkatli ol… Kendine iyi bak…”

Şoför amca da varoştan
Şehrin sürgünlerinden
Ne fark eder bir artı bir eksi
Gece gündüz direksiyon sallıyor dolmuşlarda
Eve somun lazım…
Somun aslanın ağzında
İki sefer fazla dolmuş yapmak
Fazladan iki somun demektir
Daha acele
Daha çok sollama
Daha fazla hız…

Tam da sokağın başında
Bir fren sesi
Canhıraş…
Bir toz… Bir duman…
Tomurcuğun gözünde bir sis perdesi
Varoşlardan yükselen ananın feryadı
Kaplarken sürgünler şehrinin semalarını
Duymadı kimsecikler…

Arsız kahkahalar
Sarhoş ve şımarık naralar arasında
Kim duyacaktı ki!




Cahit KLIÇ

İstanbul, 01.01.2010



.Eleştiriler & Yorumlar

:: En az bu şiir kadar değerli bir yorum-analiz.
Gönderen: Cahit KILIÇ / , Türkiye
3 Ocak 2010
Başka bir sitede yayınlanan bu şiirim için bir yorum-analiz yapan, değrli hemşehrim öğretmen, şair ve yazar Vahdettin Yılmaz'ın yorumunu aşağıya alıyorum.(kendisinden gereken izin alınmıştır.) Tomurcuğun Gözündeki Sis Benim de içinde yer aldığım ruh hali, şiirin teorik sorunlarıyla boğuşurken yazdığımız şiirlerden de çekip gitti insan. Mekansız, zamansız, insansız ve göksüz bir şiir yazdığımın farkına varırım çoğun.Ama taşa sürülen bir kılıcın, taşın kendinden götürdüğünün inkarı gibi hala sivriltir dururum ağzımı.İnsandan ve onun geleceğinden yana olmak nasıl olur? İnsanın geleceğinden yana dizilmiş teorik doğruları insanı ürkütmek adına yenilemekle mi, yoksa Cahit Kılıç'ın yaptığı gibi bir kentin bütün mevsimlerinde, semtlerinde, yağmurlarında, rüzgarlarında insanla beraber olmakla mı? "biz bir talanla başladık kendimize bundan böyle acının ekmek ve tuz konaklarından geçer yolumuz" (Hilmi Yavuz,Doğu Şiirleri,sf.38.) Evet tam da Hilmi Yavuz'un dediği bu konaklardan geçmiştir Cahit Kılıç şiirinin yolu.Soruyla başlayan, insanı yaşamın anlamına uyartan şiirleri severim. "Arsız kahkahaların yükseldiği semalarda Sarhoş pespayelikler yer kaplarken Hacimli alanlarda biteviye Hüznün dar aralığından sızan ışık huzmeleri Yol gösterici mi olacak Gücü tükenmiş bitkinlere… " Kent dediğimiz de bu değil mi zaten.Arsız kahkahanın semasında/ sarhoş pespayelik. Elinizin, ayağınızın durmadan birilerine deyip durduğu insan mahşerinde soluğunuzla yalnız kalışınız değil midir kent. "Bir adam oturmuş karşı kaldırımda Toplumbilimci midir ne Gelip geçenleri inceliyor birer ikişer Denek midir onun için Önünden geçen sürgünler " Baktığı şey insan değilmişcesine dilbazlık yapanlaradır bu dizeler.Hani çocuk ölümlerini veya bazı hastalıklarla ilgili tutulan istatistiki bilgileri yukarı çeken bir ölüm, bir insan ölümü daha olur ya.Kuru bir sayının insandan arınmışlığının arsızlığıyla veriler iner çıkar.İşte burada birileri bu iniş çıkışlara sebep olanın insan olduğunu unuturcasına konuşur durur.Her insanı bir ömre, her ömrü öznesi insan olan bir öyküye çekmenin çırpınışıdır Cahit Kılıç'ın dizeler. "Yaşlı bir hanımın elinde pazar çantası Biraz ıspanak biraz da pırasa Diğer elinde kendisi gibi yaşlanmış bir eğri asa Koşturarak yürüyor yetişmek için tramvaya Küskün mü küskün Belini büken aşağılık dünyaya… " Bu hanım ömründe hiç şiir okumamıştır belki.Cahit Kılıç'ı da asla göremeyecek ve bu dizelerin onun için yazıldığı umrunda bile olmayacaktır.Ama bu dünyayı şairler görmelidir.Güzel kalabilmek, insanlara en değerli sırlarını sunmak için çırpınan bir dünya değildir suçlu olan.Biraz ıspanak biraz da pırasa / tramvaya yürüyor/küskün.Bu küskünlüğün yanından bakınca dünya başka nasıl gözükür ki? O pazar çantasında birazcık etin olmaması, asayla yürüyebilen yaşlı bir insanın alışverişe hala kendisinin gitmek zorunda oluşu, neden onu da taşıyacak özel bir aracın olmadığı gibi sorular yönelterek aslında dünyayı aşağılıktan doğrultabiliriz.Aşağılıkta payı olanlar düşer aklımıza: " Şu eski binanın sütunları Sütun bacaklı dilberler misali ayakta Dimdik… Ökçeleri sağlam basıyor zemine Meydan okuyor arsız zamanın Devranına demine…" Bu dizelerden sonra şairin dünyaya 'rezil' dediğine inanırmısınız?zamanın arsızlığına meydan okuyan güzelliklerdir bunlar.Bu dünyanın tek düşünen canlısı değilmidir insan? Var mı ondan başka geleceğini tasarlayan ve geçmişini aktarabilen bir başka canlı? O zaman dünya güzel ama insan birşeyleri yanlış kuruyor bu dünyada. "Baharda toprağa can verirken rahmet yağmurları Sel olur sürgünler şehrinde acımasızca Açan tomurcuklara ninni söyler ılık rüzgârlar Çamur deryası varoşların tomurcuklarını es geçerlerken Doğanın intikamını alırcasına Cezalandırırlar varoşları Arsızlara mükâfat verircesine…" Varoşlar ve arsızlar.Doğanın kurduğu bir düzenek değildir bu. Doğanın insana en güzel mükafatı olan yağmur bile varoşlara bir gardiyan gibi düşer.Şimdi siz Kars'ın bir köyünde gün dönümünde tarlasına yağmur yağan köylünün yerine koyun hele bir kendinizi.Orada yağmur nedir, bal ve şeker olmaktan başka.Evet, o varoşlar biziz.Halk o varoşlar.Yağmur yağmadan öncede cezalıydık biz.Bütün varlığı mülkü olan haksızlığa kurulmuş bir terazinin mahkumuyduk zaten varoşlarda. "Tomurcuğun gözünde bir sis perdesi Varoşlardan yükselen ananın feryadı Kaplarken sürgünler şehrinin semalarını Duymadı kimsecikler… " Duyarlar. Varoşlardaki o ananın feryadı tomurcuğun kendisi olduğu gün o feryat duyulacaktır. Cahit Kılıç, hayatı karşılayan, duraganlığı yoran bir şiir yazıyor. İnsanın şaşırttığı kadar, dostluğu ve ihaneti kadar iniş çıkışlarla insansal öyküleri kuşanmış bir şiir.Uzun ama yormuyor.Karşınızda sabitlenmiş bir tablo yok çünkü.Akıp giden hayat, bir köşede pusu bekleyen ölüm çağrısı bir sel beklentisi gibi sizi hep uyanık tutar.Cahit Kılıç Şiiri karşısında uyanık durmak zorundasınız.Yoksa asasıyla dünyaya direnen bir kadının, belinin büküldüğü yerde dünyanın güzel oluşunu kaçırmış olursunuz. Vahdettin Yılmaz




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın başkaldırı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bezirgânlar
- Su -
Müsvedde Şairim

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Haccac-ı Fırat
Aklıma Şaşıyorum!
Son Arzu…
Kimdir Gelen!
Uzaklar
Derkenar
Adamım!
Kars Eli
Derdimend!
Yol Yakındır Be Adamım!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Âşıklık Edebiyatı [Deneme]
Edebî Sohbetler!.. [Deneme]
Bizim Eller [Deneme]
İzedebiyat Çökmesin! [Deneme]
Ey Sevgili! [Deneme]
Ey Sevgili - II - [Deneme]
Şair-i Şuara [Deneme]
"Ay Mehemmed" [Deneme]
Kültür Bilinci [Deneme]
Yolda Geçmişe Kısa Bir Yolculuk! [Deneme]


Cahit KILIÇ kimdir?

‎"Kalem erbâbı olmak sadece ona buna çatmak değil, zaman zaman da hayatın küncüne kelimelerden çenet taşı koyabilmektir!. . " (Cahit Kılıç)

Etkilendiği Yazarlar:
Divan şairleri, divan şiiri. Ve elbette ki XX. yüz yıl şairlerimiz.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.