..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Hulki Can




3 Şubat 2010
İki Eski Kayakçının Son Mektupları  
Kanat Çırpamayan Yaşlı Kartallar

Hulki Can


Bir zamanlar uzak dağların buzulsu kokularını taşıyan, karları savuran, hülyalı fırtınaların durmadan kaynaştığı çok yüksek tepelikler, geniş yaylalar vardı. Bu bomboş tepelerin en yüksek noktası Erciyes Tanrı katına basamak, Tekir yaylası tapınak, kayak da yaşamın ta kendisiydi. Ne alınlarda çizgi, ne gönüllerde kaygı vardı. Rüzgarlar kanatları, karlı dağlar yuvalarıydı.


:BEFI:
Bir zamanlar uzak dağların buzulsu kokularını taşıyan, karları savuran, hülyalı fırtınaların durmadan kaynaştığı çok yüksek tepelikler, geniş yaylalar vardı. Bu bomboş tepelerin en yüksek noktası Erciyes Tanrı katına basamak, Tekir yaylası tapınak, kayak da yaşamın ta kendisiydi. Ne alınlarda çizgi, ne gönüllerde kaygı vardı. Rüzgarlar kanatları, karlı dağlar yuvalarıydı.

Orada soyluluk, dostluk ve erdem son kez yaşadı. Şövalye ruhlu krallar, gözü pek kraliçeler orada ilk kez şarkılarını söylediler, aşık oldular, mektuplar, şiirler yazdılar...

Onların hiçbiri artık hayatta değiller. Onlar sadece kitaplarda, albümlerde, siyah beyaz resimlerde ve unutulmakta olan anılarda kaldılar. Belki de onlar bir hatıra, bir rüya bile değiller artık. Tüm yaşamları o yalçın dorukların asla dinmeyen boraları, tipileri gibi geldi geçti...

Onlardan kalan bir iki mektubu ve bir şiiri, tozlu bir kütüphanenin rafları arasında kaybolmuş kayakçılıkla ilgili eski bir kitabın sayfaları arasında buldum.... İsimleri açıklamadan bu mektupları yayınlamayı bir görev bildim. Umarım onların karlar ülkesindeki kutlu ve sonsuz huzurlarını bozmuş olmam.

BİRİNCİ MEKTUP (TARİHSİZ)
Aziz kardeşim C****
Arkada bir hayli yıllar bırakmış bulunuyoruz. Bilmem bu fakiri hatırlamakta güçlük çekecek misiniz? Kayseri’de beraberce kayak ve dağ sporlarının fidelerin dikmeye çalışır, etraftan pek de akıllı gözle görülmezdik. Ama temeli sağlam atmışız., virüsü iyi aşılamışız. Artık tuttu bu iş. Sık sık Kayseri’ye gidiyor, yapılanları, gelişmeleri, yakından izliyorum, Acaba siz ayrıldıktan sonra hiç gördünüz mü Kayseri ve Tekir’i?

Adresinizi buluncaya kadar aradan bir hayli zaman geçti. Yoksa bu kitabımı da öncelikle size imzalatmak isterdim. Ben, daha bu yıl bıraktım mesleği, emekli oldum. Ama yazı çizi işleriyle oyalanıyor, boş durmuyorum. Siz emekli olduktan sonra hala aynı işi sürdürüyor musunuz? Çoluk çocuk ne alemde? Kaç kişi oldunuz? Benim bir oğlum, bir kızım var. Oğlum Bursa’da eczacı. Kızım kimya mühendisi. Oğlanı baş göz edemedik daha. İstanbul’a yolum düştüğü vakit görüşmek, eski güzel günleri anmak başlıca zevkim olacaktır.

Eskişehirlilerce çok sevilen ve sayılan ağabeyiniz Cemal Bey inşallah sıhhattedirler. Meslektaş olarak saygılarımı iletin lütfen.1950de “Bir Dağcı ve Kayakçının Notları”nı yayınlamıştım. Bilmem göndermiş miydim? Elinizde yoksa yollayabilirim. Selam ve sevgilerimi sunar, esenlik ve mutluluklar dilerim.
M*** B***


İKİNCİ MEKTUP
Kardeşim M****
İstanbul, 7 Temmuz 1978
“Oldum olası ayla, yılla ilgilenmem hiç” ile konuya giren usta, elbette ki mektubuna da tarih koymaz! Ve ben de beylik giriş olan “... tarihli mektubunu aldım” sözü ile başlayamam! Beraber bulunduğumuz kısa sürede fideleri sen diktin, ve dikmeyi de uzun yıllar sürdürmüşsün. İkimiz de akıllı görünmezdik herhalde. Gene de sen benden bir iki boy ilerdeydin, belki de daha fazla.

Kayseri’ye sık gidebilmek ne iyi. Ben oradan birkaç kez geçtim, dağa bir türlü uzanamadım geri dönemem diye. Yok öyle kötü anlamda değil, hani doğaya bağlanıp kalır mıyım bir süre diye. Böylece Kayseri’yi birkaç yol gördüm ama Tekir’i göremedim, evde birkaç tane besledik!

1953te Hava Kuvvetlerinden ayrıldım – o işi niye yaptım diye hep zaman zaman içim yanar. Bu sözü de kimseye etmedimdi, gururdan mı, yoksa inatçılıktan bilmem. Oh be.. rahatladım bir yol, hem söyleyerek, hem de yazarak.

Çoluk çocuk durumunda gelince, çoluğu 1974te kaybettik. Reşit Ağam ne demiş “öküzü eşsizlik öldürür”. Emme ben ölemedim işte. Reşit bunu söylediğinde çocuklarını çoktan başgöz etmişti. Benimkiler hala evde, o yüzden mi ölemedim ne? Denklerini bulup kursalar yuvalarını, her hal daha fazla oyalanmam buralarda. Tanrıya şükür “eşek" ile boyunduruğa da koşulmadım.

Bizim ocağın başları yarı Türkmen, yarı Yörük sayılır, Mevlana’ya çalar büyük büyük dedeler. Bir gün Kurşunlu camisine dek uzanıver, görürsün onları, belki hala sema eder dururlar.

Çocuklara gelince oğlumun ismi (Erciyes - Koçdağ) doruklarının ilk ve son hecelerinden oluşur. Orada doğdu diye bu adı verdik. Bilirsin başım o dorukta bağlanmıştı. Kızımın ismi “Ferda senin bu tecettüt, bu inkılap”tan esinlendi. 1951'lerde bunu hep istedik, hala da “yarın”ı gençliğe veremedik. Yanar dururum buna.

“Selam Kayseriliye” kitabın bana o kadar bildik geldi ki, okudukça kendimi oralarda sandım. Oralıymışım gibi “alekümselam” demek geldi içimden, bir solukta okudum. Arif Molu, Kavuncu, Behçet ve daha pek çoğunu yüzleriyle anımsadım. Döne Nine ile Reşit Ağamı da göremedim, tanıyamadım diye tasalandım. Demek onları kendine sakladın hep!! O nedenle yumurtasına yufka banamadım demek!!

Erciyes kayağı aşıladı bana, ve iyi de tuttu, hala sürdürüyorum. Uludağ’da, Bolu'da, Almanya'da, Avusturya'da. Oralarda kayak başka bir şey. Erciyes'e önümüzdeki kış gidersen ben de varım. Oraya yalnız çıkmaktan çekinirim nedense hala. Bir özlemi böylece gideririz, bir sevgiliye kavuşuruz. Bir tasam var yalnız. O hep genç, bizse kocadık gayri. İlk kitabın elime geçmedi, onu da severim herhalde.

Cemal hem akrabam, hem eniştem oluyor. Ablam sizlere ömür. Cemal acılar içinde birkaç nedenle ama, hayatını sürdürüyor. Notunu ona okudum, sevindi. İstanbul’a yolun düşerse kesinlikle beklerim. Tüm ev halkına selam ve sevgiler.
C****


ÜÇÜNCÜ MEKTUP
Aziz kardeşim C****
Eskişehir, 21 Temmuz 1978
Şimdi Kuşadası’ndan döndüm. İlk işim onbeş gündür birikmiş mektup ve öteberiyi karıştırmak oldu. Büyük bir heyecanla açtım mektubunu. Ah o acı haber olmasaydı, sevincim, bulantısız, karartısız, duru olacaktı. Ölüm dünyanın en gerçek, en büyük olayı... Ölüm için ne yapsak, ne söylesek nafile... Çünkü yaptığımız şeyler ölüme denk şeyler değildir ne yazık... O nedenle, ölenle ölünmez demiş atalar. Benim de o kalıplaşmış sözden öte elimden bir şey gelmiyor: Başın sağ olsun kardeşim. Çocuklarına üvey anne yüzü göstermeyişin de soylu bir feragat ve fedakarlık. Kutlarım. Eşekle boyunduruğa koşulmaktansa... “Bir Dağcı ve Kayakçının Notları”nı eşinin de okumasını çok isterdim. Sen oku, onun aziz ruhuna bir fatiha olarak ithaf et.

Şimdi gidip arabanın arızasını gidereceğim. Sabahleyin de Kayseri'ye –sevgilim Tekir’e kavuşmak üzere - hareket edeceğim. Pazar günü dönmek niyetim. İlk fırsatta da İstanbul’daki dostlara verilmiş ziyaret sözümü yerine getirmek için geleceğim. Listeye seni de ekledim. Yalnız kulaklarım bir hayli ağırlaştı yüksek sesle konuşmaya hazırlan şimdiden.

Şimdilik bu yolladığım kitapla oyalana dur. Geldiğim vakit konuşuruz uzun uzun. Hanım arabanın tamiri için sabırsızlanıyor. Yavruların, senin gözlerinden öper, selam ve sevgilerimi sunarım.
M****

MEKTUBUN SONUNA EKLENEN NOT:
Beyefendi,
Eşimin 26 Temmuz 1978 günü feci bir trafik kazasından kaybı ile ailece perişanız. Acısı büyük ve tesellisi imkansız bir yıkıntı içindeyiz. Size yazıp da yollayamadığı mektubu yazıhanesinde buldum. Mektubu size yollamayı görev bildim. Bahsettiği kitabı acaba size göndermiş miydi? Gıyabi saygı ve selamlar. Eşi **** 19 Ağustos 1978


"SELAM KAYSERİLİYE" İSİMLİ KİTAPTAKİ ŞİİR

Sayın C*** D***’ya
Aziz kardeşim C*** anımsamaz mısın hiç?
Katar katar gençleri Erciyes’e taşırdık.
Tekir mabedimizdi, kayak ibadetimiz,
Dağevinde eğlenir, kardeşçe kaynaşırdık.

Ne alnımızda çizgi, ne gönlümüzde kaygı
Otuz yılın ötesi ateşli çağımızdı.
Tipiler umursamaz, boralar göğüslerdik
Koçdağı’nın sırtları sohbet durağımızdı.

Kader rüzgarı bizi aldı, saçtı savurdu
Artık birbirimizle haberleşemez olduk.
Arka çantalarımız, kayaklarımız hani?
Yaşlı kartallar gibi kanat çırpamaz olduk.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kağıttan Kaplan ile Sivrisinek
Sürüngenlerin Şöleni
Türk Savaş Uçakları Diyarbakır'ı Bombalıyor!
Filizkıran
Balkondaki Adam
Soytarı Zaman
Patigül
Dağları Delen Budala İhtiyar
Ampulistanya Gözlemleri (Bir Uzaylının Gözüyle)
Dragos Hülyaları

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.