..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dinler, İnançlar ve Ateizm > Hulki Can




14 Şubat 2010
Sevgililer Günü ve Dinlerin Sevgi Algılayışı  
Hulki Can
Çünkü her şeyden önce dinlerin kurucuları insan sevgisinin ne olduğunu, insanı sevmenin ne demek olduğunu bilmiyorlardı. Böyle bir konsept, kavram da yoktu. Bu nedenle onlar insan sevgisinden çok, tanrı sevgisi üzerinde durmuşlar, tanrı sevgisinin ise, onun uğrunda ölüme gitmek, onun buyruklarına itaat etmek ve emirlerini gözü kapalı yerine getirmek olduğunu savunmuşlardır.


:BHID:


14 Şubat Sevgililer Günü tüm sevenlere ve sevilenlere kutlu olsun. Özellikle bugün, yaşantımızda çok önemli bir yeri olan sevginin gücünden çok, semavi dinler tarafından bu gücün neden salt tanrı sevgisi olarak algılandığı üzerinde duracağım.

Çünkü her şeyden önce bu dinlerin kurucuları insan sevgisinin ne olduğunu, insanı sevmenin ne demek olduğunu bilmiyorlardı. Böyle bir konsept, kavram da yoktu. Zira insan günahkardı, suçluydu, mekruhtu ve lanetlenmişti. Hele kadın, erkeğin kaburga kemiğinden (!) yaratılmış olan kadın adeta Şeytan'ın en yakın dostu, erkeği baştan çıkartan en büyük ayartıcıydı. Erkeğin temiz kalması için kadına dokunmaması gerekiyordu. Kilisenin gözünde muteber erkek kadınlarla "kirlenmemiş" veya "lekelenmemiş" olmalıydı (İncil, Esinleme 14:4). Bu nedenle din kurucular insan sevgisinden çok, tanrı sevgisi üzerinde durmuşlar, tanrı sevgisinin ise, onun uğrunda ölüme gitmek, onun buyruklarına itaat etmek ve emirlerini gözü kapalı yerine getirmek olduğunu savunmuşlardır. Gerçek anlamda hiç biri sevmemiş, aşık olmamış, sevgi uğruna acı çekmemiştir. Acı çekmişlerse de sadece kendi egoları ve davaları uğruna acı çekmişlerdir.

Tek tanrı inancına sahip olmakla övünen ve böyle bir inançları olduğu için kendi kendilerini "semavi din" olarak niteleyen dinlerin, insanlar arası "insancıl" sevgiyi yaymak yerine, genellikle, savaş çıkarmak, kan dökmek ve ölüleri görkemli törenlerle gömmekten başka hiç bir işe yaramadıkları, insanlığa büyük mutsuzluklar ve felaketler getirdikleri yadsınması mümkün olmayan tarihsel bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

İslam orduları Poitiers'ye (Puvatye) kadar gitti de ne oldu? Bozguna uğrayıp geri dönmediler mi? Sömürge fetihleri, Haçlı Seferleri, zencilerin köleleştirilmesi, Dünya Savaşları, Atom bombaları, ayırımcılık, ırkçılık, terör ve Filistin'deki soykırımlar öncelikle tek tanrılı dinlere üye milletler tarafından, hatta tanrı ve din uğruna yapılmadı mı? Yeryüzünde savaşlara ve en çok kan dökülmesine neden olanlar tek tanrılı dinler değil midir? Tüm bunlar sevgi uğruna mı yapıldı? Peki bu dinler sevgiyi pekiştirmek için ne yaptılar?

MUSA, İSA VE MUHAMMET
“Mısır Prensi” filmiyle Yahudi halkının kurtarıcısı ve bir erdem timsali olarak tanıtılan Musa

“Parlayan kılıcımı bileyip yargılamak için elime alınca, düşmanlarımdan öç alacağım, benden nefret edenlere karşılığını vereceğim. Oklarımı kanla sarhoş edeceğim. Kılıcım öldürülenlerin ve tutsakların kanıyla, düşman önderlerinin kafalarıyla ve etle beslenecek.” (Tevrat, Tesniye 32: 41,42)
diyebiliyorsa

“Ve Allahın Rabbin sana teslim edeceği bütün halkları bitireceksin ve gözlerin onlara acımayacak. (...) O şehrin ahalisini mutlaka kılıçtan geçireceksin, onu ve onda olan her şeyi, ve hayvanlarını tamamen yok edeceksin.” (Tevrat, Tesniye 7/16; 13/15)

şeklinde benzer bir sürü soykırım emri Tevrat'ta yazıyorsa; Barış Prensi ve merhamet simgesi olarak tanıtılan İsa

«Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Ben barış değil, kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben oğulla babasının, kızla annesinin, gelinle kaynanasının arasına ayrılık sokmaya geldim." (İncil, Matta 10:34-36)

diyebiliyorsa; Kuran'ın bir çok yerinde

“Onları nerede yakalarsanız öldürün” (Kuran, Bakara: 191); “(Ey Muhammet) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et” (Kuran, Nisa Suresi: 84)

gibi daha bir çok savaş ve katliam emirleri varsa; ve tüm bunlar dualarda, bayramlarda, ayinlerde, tapınmalarda durmadan okunuyorsa; tek tanrılı dinlerin gerçek anlamda insanlara sevgi getirebileceğini, dostluk, barış, umut ve teselli kaynağı olabileceğini savunabilir miyiz? Bu sözlerin insan sevgisi ve kardeşlik ruhuyla dolu olduklarını söyleyebilir miyiz?

Okları kanla sarhoş olan, kılıcı kesik başlarla, kanla ve etle beslenen bir peygamber düşünebiliyor musunuz? Veya yeryüzüne barış değil, ancak savaş getirdiğini ilan eden bir kurtarıcı? Aileleri bölen, oğlu babaya, kızı anasına düşman eden bir tanrı oğlu? Savaşı ve adam öldürmeyi teşvik eden bir tanrı elçisi?

UTANMASI GEREKENLER
İnsanda az da olsa biraz utanma, arlanma gibi duyguların olması gerekmez mi? Bu içler acısı, yüz kızartıcı söylemleri içeren kitaplar, bunları söyleyenler ve bu sözler nasıl olur da kutsal kabul edilir? İşin daha da yüz kızartıcı olan yanı, din adamlarının bunları tevil etme yoluna giderek "orada aslında anlatılmak istenen o değildir..." şeklindeki yorumlarla bu tür öfke ve sevgisizlik dolu sözleri yumuşatma çabalarıdır.

Bu kitaplarda sevgi sözleri de olabilir. Ama savaşı, düşmanlığı, şiddeti, nefreti körükleyen sözler daha çoktur. Bu tür sözler savunulabilecek sözler değildir. O devrin koşullarında ve mantığıyla söylenmiş sözlerdir bunlar. Günümüzde geçerliğini yitirmiş ve etik dışı kalmış bu sözlerin altına aklı başında olan hiç kimse imzasını koyamaz. Oysa gerçek tanrısal sözün belli devirlerde veya zaman dilimlerinde değil, tüm devirler ve çağlar boyunca sonsuza dek geçerli olması gerekmez mi?

Benzer söylemler bugün insan hakları açısından ve çağdaş yasalara göre çok ağır bir suçtur. Etik ve ahlak dışıdır. Bu tür sözleri, ancak savaş kışkırtıcıları, megaloman liderler, insanlardan nefret eden hasta ruhlar, insanlık düşmanları ve psikopat seri katiller söyleyebilir. Hitler'in "Kavgam" adlı eserinde bile bu kadar dümdüz ve nefret dolu söylemler yoktur.

İngiliz düşünür Bertrand Russell “Din çocuklarımızın akılcı bir eğitim görmesine olanak tanımamaktadır. Din savaşın temel nedenlerini ortadan kaldırmamızı önlemektedir, din günah ve ceza konusundaki eski vahşi öğretinin yerine bilimsel işbirliği ahlakını öğretmemize engel olmaktadır. Din olmazsa insanlığın altın çağını yakalaması mümkün olacaktır.”  derken haksız mıydı? Russell kutsal kitaplarda ne yazdığını anlayamayacak kadar ahmak mıydı? İşte sonuç ortadadır: Nefret ve sevgisizlikle dolu bir dünya !

Bilgiye ulaşma kaynakları, araştırma ve inceleme yöntemleri geliştikçe dinlerin zayıflığı, egoizmi, çözüm üretemezliği, bunların temelde eski pagan dinlerden derlendiği, Hammurabi kanunlarından, Mısır ve benzeri putperest kültürlerden kaynaklandığı ortaya çıkacaktır. Bu nedenle özellikle tek tanrılı dinlerin insanlığın ortak belleğinden silinmeleri, insanlık bilinciyle dünya sahnesinden tasfiye edilmeleri, insanlık ailesinin mutluluğu için elzem ve gereklidir. İnsanlığın yabanıl ve ilkel öğretileri aşarak, çok daha üstün bir etik ve sevgi anlayışına ulaşmaya gereksinimi vardır. İnsanlık bu üst bilince er geç ulaşacaktır. Sevgiyi bir tek güne değil, yaşantımızdaki tüm günlere yaymaya çalışalım.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dinler, İnançlar ve ateizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Paganlıktan Gelme Bir Tapınma Şekli: Namaz (2)
Mevlana ve İslam
Paganlıktan Gelme Bir Tapınma Şekli: Namaz
Dinin Ahlaksızlığı, Yahut, Ahlaksızlığın Dini
Din ve Metafizik Üzerine Çeşitlemeler (1ci Bölüm)
İsa ve Pavlus'un Şeriata Bakışı
Din ve Metafizik Üzerine Çeşitlemeler (2ci Bölüm)
Dünya Yaşamı Bir Oyun, Bir Eğlence Midir?
Kader ve Elindelik

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevlana'nın Kimyası
Cinsel Saldırı Suçu ile Tecavüzden Yargılananların Hadım Edilmesi Yasa Tasarısı
Köpekliğin Aşkı ve Varoş Kültürü
Çağdaş Gericilik: Postmodernizm
Ka, Kar ve Kars
Haksızlığa Kesinlikle Karşıyım
Tevfik Fikret'ten Teröre Övgü
Yeni Hayat (2ci Bölüm)
Özel Mezarlıklar: Kârlı Bir Yatırım Kapısı!
Yaşam, Aşk ve Rastlantı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.