"Sevgi bilmekten doğar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloğlu Yıl 2019. Türkiye beş vakit namazda. Maaaşallah, maaaaşallah! Devlet kamyona, millet dincilere çarptı. Ferhan Şensoy’a da siyah çarşaf pek yaraştı. Size de yaraşır. Emin olun yaraşır! Rezervasyonunuzu yaptırmayı unutmayın. Beş yıl sonra lazım olacak. Akıl çürüten dizilere ve yarışma programlarına kilitlenen Türkiye, birden kendini 2019 yılında bulursa ne olur? Ferhan Şensoy ve Ortaoyuncular’ın sahneye koyduğu “2019”, 28. İzmir Tiyatro Günleri’nin unutulmaz oyunlarından biri oldu. Atatürk Kültür Merkezi’nde İzmir seyircisini kırıp geçiren oyun, kahkahalar eşliğinde “güleriz ağlanacak halimize” tadında izlendi. Ferhan Şensoy’un yazıp yönettiği “2019”, dokuz yıl sonrasının Türkiye’sini konu ediyor. Yaşama biçimi, televizyon kültürü, dizileri, (dizi manyağı haline gelenleri yakından ilgilendiren bir bölüm), reklamları, modası, iletişim çağını yakalama biçimi, hatta çizgi filmleri ile kesin bir “akıl tutulması” yaşatıyor. Yıl 2019. Ekmek olmuş 750 Müslüm Lira. Ama olsun ekonomi tıkırında. Huriler promosyon, yengelere erkek huri yok. Artık sokakta, pazarda müslüm lira, müslüm kuruş. Nur-i Ziya tespihleri pek moda. Nizami harici kıyafet mecburiyeti der ki, kadınlar kara çarşaf (zengini tercihan renkli ipekli giyer), erkeklerde ise tek tip krem rengi bol şalvar ve geniş cübbe. Harici giyinen yallah yüksek şeriat mahkemesine. Üstelik, sokaklarda din polisi canavar gibi insanın ensesinde. Namaz vakti camiye gitme mecburiyeti aşikar. İstersen gitme. Yaa bu yüksek şeriat mahkemesi insanı böyle şair bile yapıyor. Gelelim en sevdiğimiz kısma, reklamlara. Televizyonda artık müslüm lira cinsinden pazarlanan çarşaflar, tespihler gırla gidiyor. İlk önce yengeler. İçten klimalı, renkli, ipekli çarşaflar. Yazın sıcağında yanmayın, püfür püfür giyin. Beş yıl sonra pek gerekecek, şimdiden ayırtın. Sonra imamesinden kumandalı, istendiğinde şıklatmalı, istendiğinde şıklamayan teknolojinin son ürünü Nur-i Ziya tespihleri, almayanlar bin pişman. Şimdi haberler. Sonra pek tabii çarşaflı spikerler. Ergenekon Davasında 5 Milyon 340 bin tutukluya ulaşıldı. İddianamenin okunmasının önümüzdeki 20 yılı bulacağı tahmin ediliyor. Mecliste konuşan ana muhalefet partisi başkanı CHP milletvekili Deniz Baykal durumdan “kaygı duyduklarını” ifade etti. CHP artık mecliste iki kişi olarak temsil ediliyor. İktidar partisi milletvekillerinin şakalarına kırılan başkan yardımcısı Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamayla olayı kınadı. Anıtkabiri gece ziyaret eden üç kişi tutuklandı. Nişantaşı’nda mini çarşafla gezerken yakalanan iki genç kız tutuklandı. Hacca gitmek mecburi. Hala haç görevini yerine getirmemiş olanlar için son fırsat. Bütün İstanbul’un her mahallesine kuran kursları açılıyor. Kuran kursuna gitmeyen ilkokula kayıt yaptıramayacak. Bu akşam Ayasofya Caminden yapılacak mevlüt yayını nedeniyle, maç iptal edilmiştir. Mevlüt yayından sonra, Hz. Ebubekir dizisinin 2098’inci bölümü izlenebilir. Televizyonun yayın akışı başka alem. Çocuklara çizgi film Hacı Pokemon. Sonra reklamlar. Sonra haberler. Sonra gene dini yayınlar ya da namaz saatlerinin vurgulandığı dini diziler…. Çocuklara gösterilen hassasiyet Hacı Pokemonla sınırlı değil. Çarşaflı, sıkma başlı mini bebelerin ilk okula kayıt yaptırabilmesi için ilk önce, İslami Vatandaşlık Belgesi almaları gerekiyor. Bunun yolu da mahallenin kuran kursunu bitirip, diploma almaktan geçiyor. Adres şeriat kurallarını kılı kırk yararak uygulama heveslisi çarşaflı bir kadın muhtar. Tabii arada çatlak sesler çıkıyor. Mesela perçemi baş örtüsünden kaymış kadınlar muhtarın kapısını çalabiliyor. Ve ortaya şöyle bir manzara çıkıyor. Kıl,saç, tüy düşmanı kadın muhtar “Hanım, hanım başörtün kaymış”. Genç kadın “Hayır kaymadı. O gördüğünüz şeyin adı perçem.” Kıl düşmanı muhtar “Ört onu”. Genç kadın “Saçın görünmesi günah olsaydı, Allah kadını kel yaratırdı”. Tartışmada gelinen son nokta. Kadın kızını alıp gider. Gerekli belgeler için şeriat suratlı kadın muhtara yalvarmak yerine, Cumhuriyet Türkiye’sini yaşamış genç kadın kızını ilk okula göndermekten vazgeçer. Evlerin içi başka bir alem. Gelin biz iki kahramanımız Mustafa ve Kemal’in evini ziyaret edelim ama iki ismi bir arada zinhar telaffuz etmeyelim çünkü fena halde yasak. Hele evinde Atatürk resmi bulundurmak büyük suç. Bu nedenle, evler basılıyor. Atatürk fotoğrafı ya da resmi çıkan evlerde, insanlar din polisi tarafından götürülüyor. Ama Mustafa ve Kemal evlerindeki baş köşeye astıkları Atatürk fotoğrafının üstüne kara bir tül geçirmişler (her nedense?). Evde yalnız olduklarında kara tül kalkıyor. Mustafa internetin başında. Evden dışarı çıkmayı sevmiyor. Birincisi o düdük gibi nizami kıyafeti içi almıyor. İkincisi mahallenin köşesinde yardım bahanesiyle vatandaşı yolmaya çalışan “Okyanus Feneri Derneği”’ne para kaptırmaya hiç niyeti yok. Yardımdan kasıt, Mozambik’te cami yapılacak. İnternetten Karadeniz Atatürk Ordusu’ndan gelen iletileri okumaya çalışıyor ama çok dikkatli olmak zorunda. Çünkü internet de din polisi tarafından sıkı kontrol ediliyor. Mesela, dünya haberlerini izlemek için çanak anten kullanmak yasak. Geçenlerde yeşilliklerin arasına çanak anten saklayan komşuları tutuklandı. Amerikan yardımı özel tarayıcı cihazlarla din polisi çanak antenleri şıp diye buluveriyor. Gözünü sevdiğimin Amerika’sı. Gelelim Mustafa Kemal yer altı örgütünden gelen iletilere. “İlk hedefimiz Akdeniz, Hepimiz Mustafa Kemaliz”. Karadeniz Atatürk Ordusu, İmanlı Çevik Kuvvetle çatışmış, Karadeniz Atatürk Ordusu 18 şehit verip dağa çekilmiştir. Mustafa cevap yazar. “Şimdilik çıkmayı düşünmüyoruz.. Dışarıda demokratik bir şey olursa haber verin.” O sırada alışverişten gelen ev arkadaşı Kemal’e döner. Mustafa “Dışarı çıkmışken bir Cumhuriyet Gazetesi alsaydın.” Kemal “Unuttun galiba. Laiklik ve Atatürk İlkelerinin odak noktası olduğu için Cumhuriyet Gazetesi kapatıldı.” Mustafa “Bizimkiler 18 şehit verip dağa çekilmiş. Heriflerin gözü dönmüş seni beni öldürüp cennette gideceklerine inanmışlar.” Mustafa “ Bu arada, içki ve sigara stokumuz nasıl?” Kemal “Her geçen gün eriyor. Din polisi sokaklarda içki içenleri topluyor.” Mustafa “ Düşünüyorum da AKP zamanı çok güzeldi. Tayyip hiç olmazsa milletin içkisine karışmadı, fantasını içti. AKP başa geçince de Özal’ı özlememiş miydik? Öyle bir duygu işte.” Kemal “Adamlar çıldırmış.” Mustafa “Onlar suçlu aramıyorlar. Sadece kendileri gibi olmayanları “ayıklamaya” çalışıyorlar.” Ben Mustafa’nın Özal’ı özleme meselesine takılı kaldım. Sahi Özal’dan önce kimi özlerdik biz? Kimi? Mesela ben kendi hesabıma, bankalarda o sarışın mavi gözlü adamın büyük portesini görmeyi çok özlüyorum. Özelleştirme tufanından geriye kalan son devlet bankası Ziraat Bankası dışında o mavi gözlü devi görebilmek artık mümkün değil. Bu gidişle onu da göremeyeceğiz… Gündelik hayat bu şekilde akıp giderken, yenilen içilenden solunan havaya kadar her şey Ankara’daki Yüksek Şeriat Mahkemesi’nin denetimi altındadır. Mesela kola mı içeceksin, müslü kola iç. Kör kursaklara başka bir şey girmeyecek. Reklamlara devam. Müslü de olsa tüketim toplumunun yeni yüzü müslü esaslı bir kapitalizm. Din, iman söz konusu olunca arada küçük şıklıklar da yapılır. Hizmette sınır yok. Yeni telefon şebekeniz Müscell. Otobüste, uçakta, trende, vapurda milimi milimine kıbleyi buldurur. Müs 3333 yaz. Gönder. Milimi milimine kıbleyi bul. “Ücretsiz hizmet sevaptır.” Kurban olduğumun yüksek teknolojisi. Bir gün bıçak kemiğe dayanır. İki kafadar müslü kola ve müslü konservelerden oluşan bir müslü erzak çantası hazırlayarak sığındıkları evi terk edip, direnişçilere katılmak üzere şehirden kaçmaya karar verirler. Kaçış yolunda ekonomi tıkırında olsa da hiç değişmeyen bir “serbest girişimciyle” karşılaşırlar. Dilenci bir kadın. “Allah tuttuğunu altın etsin” diyerek Mustafa’nın bacaklarına sarılır. Bardağı taşıran son damla. Mustafa patlar. “Allah öyle şeyler yapmaz. Birinin bir şeyi tutup altın olduğu görülmüş müdür?” Al sana ciddi bir polemik konusu. Devreye din polisi girer. İşler karışır. Sonra mı? Mustafa ve Kemal’e ne olur? Direnişçilere katılabilecekler mi? Geri planda oyun kişisi olarak yer alan bir ülke. O ülkeye sahip çıkanlar ya da çıkamayanlar? Yanıtları bu yazıda bulamayacaksınız. Yanıtlar “2019”oyununda. “2019”, Ferhan Şensoy ve Ortaoyuncular tarafından hala sahnelenmeye devam ediyor. Keyifle gülmek, gülerken de artık ne yapmak isterseniz?...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |