KUŞLAR İÇİN ŞEHİR TEMELLİ GÜZELLEME
Kuşlar korku için de ağıtlanabilir
Küçük gemilere konmak diyorum yani
Kesilebilmek yani birden, hiç haber vermeden…
Kendi göçüne inanmayan kuşlar tanımadık mı söyle…
Şehirler kem kravatlardır ülkeler coğrafyasında
Sokaklara bölünmek acıdır
Sudan sebepler yaratabilir insan ünlü harflere şehir sınırlarında
A ile incelen bir yolculuğun
İ ile sonlanacağına iyice inanabilmektir çünkü yaşam…
Hangi şehri bir kravat gibi taşımaz söyle boynunda insan…
Kuşlar bu yüzden erkenden gökyüzüne susarlar
Bu derviş selamıdır kuşların, iki incinin biri diğerinin sonudur
Sonra caddelerde de en az yollardaki kadar adam örselenebilir
Kaç kuş ölüm korkusuna dayanabilir söyle…
Kimileyin, serçeler için kafes bekleyen bir çocuğu
Kuluçkada bir sloganı unutabilirsin
Kendini iyi bir yerinden tutarsan
Ne kadar şehir varsa içinde ve kaçında iz bırakmamışsa ayakların
Sürüyüp çıkarabilirsin, sürgün edebilirsin yani
Sürgün edebilirsin belki, yüreğinin de izi yoksa…
Korkuların iyi birer aynadır, senin dışından sokaklar geçer
Alnından mesela, yanaklarından, sonra saçların saklayabilir
Aklayabilir hatta sendeki şehrin yeraltını
Kuşlar omuzlarında durmaz bu yüzden, eline ancak kurşun tutmadığında gülümser
Şiir yazanlar katil olmaz diye belki
Yazdığın bir şiirin köşesinde kuşlar kanat çırpar kelime tozumasına
Aynalar diyorum, kuşlar ve şiir diyorum, aynı kapıda durabilir…
Koca yalanlar tüneklerinde de işe yararlar, açığa çıkana kadar insan arasında da
Uzun boylu bir aşk hikayesi diye de yutturabilirsin bir şehri annene
Sokak isimlerini sen koyabilirsin ki herkesin kendine benzeyen sokaklara
Kendine benzemeyenlere koydukları kadar isim koyma hakkı vardır
Mesela istasyon sokağında, şakağına dayalı bir paratönerle bekleyebilirsin
İçin içini yesin bırak, dudağın kanasın, kılı kırk yar,
Her bir adımın bırak bir öncekine benzesin
Umudun kuralı budur, her şehir her şiir
Her ayna yeniden başka bir insan olmaya inandırabilir insanı
Birinde yalancısın diye yani, bütün şehirlerde yalancı değilsin…
Şimdi bak bir gemi kalkar, su süzülür, martılar vardır kenarda köşede
Bir fırça kapmaktan geçer gökkuşağını çizmek
Suyu özlemek görmek değildir, içmek hiç değil,
Gemininki de bir kaderdir, toprağın kara kökünde hiçbir tane gemi değildir
Martılar çapraza alır elini.
Haydi elini sık bir sokağın, bir başına koyma, sokul ve alnından öp
Duvarlarda isimleri unutulmuş çocuklar vardır, bul,
Kurutulmuş biberler düşünebilirsin, anneni düşünebilirsin
Aynadan geçebilirsin aklında kuşlar
Kuşlar aklındayken hangi sokağa zincirlenebilirsin…
Ayaktakımıyız belki, senin de iki kolun sadece kalem tutmaya yarar
Ayaklarında çok düşünmekten uyuşmuş kıtalar
Tavan arası havasız gözlerinin,
İşin yok ve cebini dışarıda taşırsın
Paran yok diye değil, içi boş diye değil
Takılırsa bir gün içi dolmaya görsün diye yanından geçenler
İçin kadar aydın bir cep taşımak, bir gökkuşağı boyamaktır şehrin üstüne
Fabrikalardan kadınlar sessiz sedasız gözlerinde kalırlar…
Sonra şair hazretliği alabiliriz başka hazretlerden
Elimizi hokkaya daldırıp, işimize gelmeyen şairleri karalayabiliriz gündemden
Ahkamımız sokak kokabilir, bakışımıza her kitapta rastlanabilir ne hikmetse
Efendiden adamlar bile olabiliriz ne dersin
Ayağımızı sustalı bir kubbe gibi aşırabiliriz altımızda kalanların umutlarından
Çocuklarımız olur, kuşlarımız, kafeste şiirler alırız birilerinden
Şehrin her köşesinde insana tiksinti veren heykellerimizi koyarız
Yine de Allah korusun, ayna da kendimi aklayacak kadar bakabilmeliyim aynaya
Sabaha gülebilmek yeter de artar…
Akın Ezberci