..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Anılar > Şevket Başıbüyük




7 Ağustos 2010
Orduzu'da Eski Ramazanlar  
Şevket Başıbüyük
“Orduzu’da eski Ramazan” derken başka neler mi gelir akla. “Kendi kendine yetmek” Kendi kendine yetmek, demek; teknolojinin henüz çıkmadığı ya da yaygın olmadığı zamanlarda bu gibi yerleşim mekânlarda insanlar, evlerinin avlusundaki çeşmelerde buz gibi su içer ve “katık” dediğimiz besinlerini de bu yerlerde muhafaza ederek soğuk tutmasını sağlarlardı…


:BAFI:
Orduzu’da eski Ramazanlar

Siz bu yazıyı okuyor olduğunuzda -muhtemelen- oruçlu olacaksınız ama şu an ben buz gibi su içerek yazımı yazıyorum.
Evet on bir ayın sultanı Ramazan’a yalnızca 3 gün var, 3 gün sonra Allah nasip ederse oruçlu olacağız.
Ben oruca başladığım zaman mevsim yine yazdı ama bu kadar sıcak değildi Malatya’da havalar. (Bu demek oluyor ki bir devir görmüşüm. “Bir devir” dedikleri 32 yılmış. Yani otuz yıllık ömrüm –elhamdülillah- oruçlu geçmiş. Sahi yaşlanıyor muyuz?)
Küresel ısınma mıdır, nedir; bilinmez Malatya bu güne kadar görmediği sıcaklar/ kavurucu çöl sıcakları yaşıyor.
Sıcak havalarda büyüklerimizin oruçlu olduğunu hatırlıyorum…
Babam ocakta (Orduzu’nun o meşhur tuğla ocakları…) çalışıyordu.
İkindi vakitlerinde ancak işi biter eve gelebilirdi babam. Kan-ter içinde eve zor atardı kendini. Annem, babamın işten dönüş saatinden en az bir saat önce, yıkanması için teştini (saçtan büyük leğen; o zamanlar şimdiki gibi banyo falan yoktu…) sabununu ve temiz elbiselerini hazırlar beklerdi. Babam banyosunu yapardı ama içindeki o harareti dindiremezdi. Öyle ki; susuzluktan kupkuru olmuş ağzından -adeta- lavlar püskürürdü yarı baygın konuşurken. Zira sahur vaktinden kalkmış, durmamacasına tuğla ocaklarında, sırtında semerle tuğla çekmiştir. Terleye terle vücut öylesine su kaybına uğramıştır ki; nerdeyse yüksek ateşten havale geçirecek duruma gelmiştir. İşte tam böylesi bir durumda yardımına yine annem yetişirdi. Başına ıslak bir havlu, ayaklarını su dolusu bir naylon leğende babamın ateşinin düşmesi için çırpınır dururdu iftar vaktine kadar.
Orduzu’da eski Ramazanlar hep böyle geçmezdi elbette ki. Ama Orduzu’nun çevre mahallelerinde, fakir fukaraların yerleştiği yerler aşağı yukarı aynı durumda ve aynı kaderi paylaşıyordu.
Örneğin Köşebaşı Mahallesinde Orduzu’nun yerlilerinden Hacı Bayram Şahaplıoğlu gibi zenginlerin yaşam şartları Kaldırım’da oturan insanların yaşam şartları gibi değildi elbet…
Onların o zaman da buzdolapları vardı, suları soğuktu. Biz o zamanlar çocuk halimizle taa Kaldırım’dan yola düşer Orduzu merkezde buzdolabı olan evlerde buz alırdık ki, iftar soframızda içtiğimiz ayran ve suyu soğuk içebilelim…
Lakin bir hususu ifade etmeden geçmeyeceğim: Orduzu Malatya’nın en güzel beldelerinden bir belde. Bizim gibi sonradan yerleşen yoksul insanları saymazsak; Orduzu’da her evin bir avlusunda bir çeşme vardı. Toprak/kerpiç evlerinin geniş avluları bulunurdu. (Şimdi hâlâ Taşpınar Mahallesinde; avlularındaki çeşmeler kurumuşsa da bu tür evler mevcut…)
Kladı ki o zamlar, şimdi ki gibi “şebeke suyu” falan yoktu. Şebeke suyu yerine bolca çeşmeler vardı. Orduzu; Battalgazı(Eskimalatya ve Banazı/Konak, Yeşilyurt, Gündüzbey… Gibi Malatya merkeze yakın yerleşim yerlerde hayat çok rahat ve lüks geçerdi/geçermiş…
İsmini andığım ve anmadığım benzeri yerler; kendi kendine yeterdi.
“Kendi kendine yetmek” demek; teknolojinin henüz çıkmadığı ya da yaygın olmadığı zamanlarda bu gibi yerleşim mekânlarda insanlar, evlerinin avlusundaki çeşmelerde buz gibi su içer ve “katık” dediğimiz besinlerini de bu yerlerde muhafaza ederek soğuk tutmasını sağlarlardı…
“Orduzu’da eski Ramazan” derken başka neler mi gelir akla.
Bizim Mahallenin/Kaldırım’ın camiinin ilk yapılışı…
Hasan Usta yapmıştı bu camii.
Mahallemizin en meşhur ustalarında olan Hasan Usta’ya mahalleliler “Hasanixüşe” derlerdi (Allah, rahmet etsin.)
Bizim mahallede her kesin bir lakabı vardır.
Örneğin benim babamın ismi Ramazan, (Allah ona da rahmet etsin…) lakabı “Ram Kollut” Ve sırayla; Rami Gove, Üsıvi Sine, Ayzer-i Haci, Hossi Haci, Suro, Momxüzo, Madikerşit, Bakiosmen Hasxillo, …gibi.
Şimdi bakıyorum da bunlardan kimler hayatta…
Madikerşit, Bakiosmen ve tüm bu lakapların isim babası Hasxillo kaldı…
Diğerleri tek tek dar-ı bekaya göçtüler, Allah hepsine rahmet eylesin. (Bu vesileyle anmış olduk; okuyucularımdan da rahmet dualarını istirham ediyorum…)
Rami Gove: Ramazan Altın; küçük Ramazan Altın’ın babası Ramazan. Kendisi bir zakirdi, beş vakit namazın beşini de camide kılardı.
Tek tek anlatamayacağım; ben çocukken mahallemizin camiinde en çok Rami Gove, Üsıvi Sine, Ayzer-i Haci, Hossi Haci ve Suro’nun teravih namazı kılarken görürdüm.
Ve bir de iftar saatine yakın kız, kızanların pınara akın ettiklerini…
Küçük olduğum için henüz oruç tutamadığım o günlerde teravih namazına ben de gitmek istiyordum ağabeymle ama Modixüzo (bitişik evde komşumdu o zamnalar) bana kızar azarlardı. Efendim sen oruç tutmadığın için teravih namazını da kılamazsın, derdi. Ayyy bir bilseniz ben o adama ne kadar kızmış, beddua etmiştim. (Zaten o gün, bu gündür hayır görmemdi ya…) İyisi mi siz siz olum kimsenin bedduasını almayınız. Hele namaz kılmak isteyen küçük çocukların nefretini hiç almayınız. Cami de (Hussoku’nun hâlâ yaptığı gibi…) çocuklara kızmayınız. Zira inancımız çocuklara şefkati ve iyiliğe teşvik etmeyi emreder. Hele camiye gelen çocuklarsa…
Peki, Orduzu’da eski Ramazanlar hakkında söyleyeceklerimin hepsi bunlar mı?
Elbette ki değil…
Orduzu’da eski Ramazanları anlatırsam ciltler dolusu kitaplar yazılır ancak benimkisi sırf, kendi mahallemde gördüklerimden bir-iki öykünmede bulunmaktı. En azında isimlerini lakaplarıyla zikrettiklerimi anmak ve onlara bu mübarek ayda bir rahmet duası göndermekti.
Yoksa yoksulun yaşadığı yenisi bir şey değil ki eskisi bir şey olsun…
Bakmayınız siz bizim hâlâ ayakta dimdik durduğumuza; bizler bu hayatta sürünerek bu güne geldik.
Ama şimdi öyle mi?
Şimdi her şey; güllük gülistanlık… İnsanlar bolluk içinde boğuluyor.
İnanmıyorsanız akşam iftar sofralarınıza bir bakınız hele kaç çeşit var.
Eminim, en “fakir” dediğimiz insanımızın sofrası bile Hz. Meryem’in sofrasından daha lükstür…
Bir şey dediğim yok…
“Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz.”
Hepinize hayırlı Ramazanlar diliyorum.













Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dicle Kıyısında Bir Mağara Kent
Akabe
Beydağı"na Kar Düştü
Günlüğümden
Bilge İnsan Hüseyin Çolak"ın Ardından…
Mamo Can Öldü…
Kara Patoz
Siz mi Orucu, Oruç Mu Sizi Tutuyor?
Bir "İşletme Numarası" Hikâyesi
Bahçebaşı Lisesi İlk Mezunları

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir "Şişirme Duası" Hikâyesi
Kınıfır Bed Renk Olursa…
"Şişirme Duası"
Kitap Okumak Eğlenceli Bir Eylem…
Tarihe Yoculuk
Sağır Kaplumbağa
Tasalanma Ey Reis!..
Piyerloti
Başbakanın Malatya Mitingi
Hayat Bir Tiyatro…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Cennet Gülleri [Şiir]
Tüm Türkiye Üşüdü Koca Reis [Şiir]
Tüm Türkiye Üşüdü Koca Reis [Şiir]
Çocukluğum [Şiir]
Duvardaki Saat [Şiir]
Olma Geveze [Şiir]
Özgürlük [Şiir]
[Şiir]
Bizim Kadir de Ehliyeli Olunca… [Öykü]
Vay Sözüm Vay… [Öykü]


Şevket Başıbüyük kimdir?

Edebiyatın karın doyurmadığını bile bile aç kalma pahasına yazmaktan imtina etmeyen, hayal gücünden çok izlenim ve gözlemlerini yazmaktan büyük keyif alan, yazarken adeta orgazım olan sıradışı bir yazar

Etkilendiği Yazarlar:
Roman, Hikaye, Şiir, Biyografi, Gezi


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.