BİR GARİP İŞSİZ ÖYKÜSÜ
Bu gün atıldım fabrikadaki işimden
Aldı birileri küçücük hayallerimi
Son verdiler azıcık kalan ümitlerime
Şehre yağan yağmurlarda
Yitirdim umutlarımı
Üzerime düşen yağmur tanelerine aldırmadan
Yürüdüm kendi sessizliğimde
Bakmadım ardımda kalan hüzünlere.
Seher yeli misali esip esip durdu
Üzerime acılarım.
Kederlerim benimle dalga geçer oldular.
Ağlayışlarımı duyuramadım
Çok sevdiğim eşime ve çocuğa.
Sustum kaldım bir şey yapamadan
İşe gidiyormuşcasına çıktım her sabah
Umutlarımı, hayallerimi benden çalan
Şehrin sokaklarına...
Ezip hakkımı alsa da birileri
Tek bir kötü söz çıkmadı ağzımdan
Mühürlenip kilit vurulmuştu sanki kaderim
Kendi gözyaşlarımda boğulacakken
Bir zenginin arabasının savurduğu sularda ıslandım
Bağırıp haykırsam da ona
Kazanan hep oydu
Kaybedense hep bendim...
Bıraktım zenginleri şaşalı evlerindeki
Şaşalı partilere,
Şaşalı havuz başı eğlencelerine...
Onlar gülüp eğlense de
Benim gibileri ne halde diye düşünmese de
Ben perişan olmuş mutluluklarımda
Sessizce dünya sahnesinde acılarımı oynuyordum
Kimseye sesimi duyuramadan...
Napalım dünyanın adaleti bu kadarmış
Bazıları gülerken,
Bazıları da ağlamak zorundaymış
Yüreğime esen sert rüzgarlarda
Buhar oluyor ağlayışlarım
Karışıyor havaya...
Birkaç şiire sığdırdığım hayatımla birlikte
Bir garip fakirliğimle yürüyorum
Kendi bildiğim yollarda...
Cebimde kalan son parayla
Geceleri içki masalarına meze olurken
Gündüzleri de yürüdüğüm sokaklarda
Mutluluklara susuyorum...
Ve yüzümün kırışıklıklarında
Gördüğüm kötü talihimle
Bir daha göremeyeceğim mutlu
Baharları, yazları özleyerek
Karışıyorum evime giden
Karanlık sokaklara.
Gökyüzünde zenginlerin şaşalı hayatlarını görüyorum
Tanrının biz gibi kullarını da görmesini dileyerek
Bedenime usulca düşen yağmur taneleriyle
Gidiyorum gecekondu mahallesindeki evime
Kötü kaderimi yaşamaya devam etmeye...