Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers |
|
||||||||||
|
Başucundaki şişeyi bir dikişte bitirdi.Duvardaki saate baktı,henüz 5.00dı, yatalı sadece 3saat olmuştu, ama sanki 10 saattir uyuyor gibi hissediyordu. Yataktan kalktı, canı çok sigara çekmişti, ne de olsa her sabahki rutiniydi, yüzünü yıkamadan mutlaka bir sigara içerdi. Masanın üstüne baktı, ceplerini yokladı, bulamadı. Malesef yatmadan önce içmişti son sigarasını. Saat çok erkendi ama alışkın olduğu sabah rutini ve 15 yıllık tiryakiliği acilen sigara içmesini emrediyordu. Dışarıya baktı, hava daha aydınlanmamıştı. Pencerenin dışından gelen hafif bir rüzgar sesinden başka çıt yoktu.Kuşlar bile henüz ötmeye başlamamışlardı. Ceketini giydi, cüzdanını ve anahtarını aldı, çaresiz açık bir büfe bulacaktı. İlk defa bu saatte sigara almaya çıkıyordu, ama gündüzleri alışveriş yaptığı büfedeki yaşlı amcayı hatırladı, 'geceleri de açığız,bekleriz' demişti. Adımlarını hızlandırarak büfenin yolunu tuttu. Evet yanılmamıştı, açıktı, ama içeride yaşlı amca değil genç bir delikanlı duruyordu.' İyi akşamlar, sigara alacaktım, geceleri işler nasıl?' dedi, bu saatte sigara almaya çıktığından biraz sohbet etme gereği duydu, ne de olsa bu ilk defa başına geliyordu, acayip görünmek istemiyordu. Delikanlı da sıkıntıdan patlamak üzereydi ki, hemen sohbete ortak oldu. 'İyi ki sigara almaya geldiniz,abi. Dedem kalp krizi geçirdiğinden beri geceleri ben bakıyorum büfeye, saat 03.00-06.00 arası buralar çok ıssız oluyor, hele bir de acayip sesler duymaya başladım mı sabahı zor ediyorum. Siz de eve dönerken dikkat edin.' dedikten sonra istediği 2 paket sigarayı para üstüyle birlikte uzattı. ' Eyvallah' deyip eve dönerken hemen bir sigara yaktı, sanki uzun zamandır içmiyormuş gibi 2 derin nefes alarak içine çekti. Bu sırada arkasından bazı sesler duydu, birisi onu takip ediyordu. Delikanlının söylediklerini düşününce, ürperdi, adımlarını daha da hızlandırdı.Tam evin önüne geldiğinde, onu takip edenin minicik bir kedi yavrusu olduğunu fark etti. Annesini kaybetmiş minicik bir yavruydu. Belli ki çok acıkmıştı. Kapıyı açıp kediyle birlikte içeri girdi. Karanlıkta tam seçememişti ama ışığı açınca yavrunun tüylerinin simsiyah, gözlerininse parlak bir yeşil olduğunu gördü. Çocukluğundan beri hep istediği kediye benziyordu, buna çok sevindi. Dolaptan çıkardığı sütü küçük bir kaseye koydu ve kedinin içmesini izledi. Minik arkadaşına 'Pixies' adını koydu.Kediden sonra kendisi de kahvaltısını etti, tıraş olurken aynada gözlerinin kan çanağına dönüştüğünü fark etti. Evet kediye alerjisi vardı, zaten onun için hiç cesaret edememişti almaya, ama bu yavrucuğu da dışarı atamazdı. İşe gitmeden veterinere uğrar, aşılarını yaptırırım diye düşündü. Gittiği veteriner kedinin sağlıklı ve yaklaşık 10 günlük olduğunu, cinsinin siyama benzediğini ancak gözlerinin renginin çok farklı olduğunu söyledi. Tüm aşıları yapıldıktan sonra kediyi eve bırakıp, işe gitti. Artık her gün eve geldiğinde onu bekleyen birisi vardı. Günler geçiyor, Pixies büyüyor, paylaştıkları da artıyordu. Bir kediyle ne paylaşılır demeyin, Pixies sadece bir kedi değildi artık, tüm günün sorunlarını dinleyen, televizyon izlerken kucağına yatan, her sabah işe uğurlayan bir dost olmuştu. Her şey çok güzelken hafızasında bazı sorunlar belirdi...Sanal alemde sosyal paylaşım ağlarında kullandığı tüm şifrelerini teker teker unutmaya başladı. Bir zaman yenilerini alarak devam etti ama onları da birkaç gün sonra unutuyor,not ettiği kağıtlar da kayboluyordu. Bir süre bilgisayarından uzaklaşmaya karar verdi. Zaten Pixies geldiğinden beri yalnızlık da çekmiyordu, arkadaşlarıyla telefonla da konuşurdu. Ama telefonunda da hafıza sorunu başladı, en çok konuştuğu arkadaşlarının numaraları siliniyor, ezbere bilmediğinden arayamıyordu. Aksine telefonun makinesini götürdüğü tamirci telefonda hiçbir sorun olmadığını, birinin şaka olsun diye silmiş olabileceğini söylemişti. Ama telefonuna ondan başka kimse dokunmuyordu ki. Herhalde uyku sersemi son konuştuğum numarayı yanlışlıkla siliyorum diye düşündü. Aylar önce sözleştiği okul arkadaşıyla buluşmaya gittiği gün, karşıdan karşıya geçen arkadaşına onun gözlerinin önünde hızla bir araba çarptı. Kaza sahnesi tam önünde gerçekleştiğinden dehşeti, korkuyu, çaresizliği bir anda hissetti, Allahtan arkadaşı ağır yaralanmadı bir kaç ezikle beraber bacağı da alçıya alındı. Ancak o günden sonra hiçbir arkadaşıyla buluşmaya gidemedi. Çünkü her seferinde sanki yine gözlerinin önünde öyle bir kaza olacakmış gibi hissediyor son anda da olsa buluşmayı saçma bir mazaretle iptal ediyordu. Evine de kimse gelemez olmuştu, çünkü Pixies her gelenin üstüne atlayıp tırmalıyordu. Ama yine de çok sevdiği için ondan vazgeçemiyordu. Pixies'e gitarıyla şarkılar bile çalmaya başlamıştı. İşten geç çıktığı bir cuma akşamı arkadaşlarıyla gittiği bar sonrası eve dönmeyip arkadaşında kaldı, akşamüstü eve döndüğünde, içerden kedi sesleri duydu ama anlam veremedi. İçeriye giremezlerdi, Pixies'i küçük olduğu için daha kısırlaştırmamıştı ama hafta sonları bahçeye çıkmanın dışında hep evdeydi. Belki de o sırada hamile kalmış, o evde yokken doğurmuştu. Evet son birkaç haftadır şişmanlamıştı ama yemeği fazla kaçırdığı için olduğunu sanıyordu. Hatta dün az mama bıraktığı için, bu akşam gelirken kasaptan ciğer almıştı. Anne Pixies'e iyi gelecek, diye düşündü. Kapıyı açmasıyla yere devrilmesi bir oldu, üstüne onlarca kedi atlamış, O daha ışığı açamadan karanlıkta yere devirmişler, her tarafını tırmalamaya başlamışlardı. Karanlıkta gördüğü tek şey neon gibi ışıldayan yeşil kedi gözleriydi. Acılar içinde çığlık atarken bayıldı. Gözlerini açtığında başındaki doktor ateşine bakıyordu. 'Sakin olun, kafa travması geçirdiniz, 2 gündür şuurunuz yerinde değildi' derken, olanları anlattı. Komşular kapının önünde bir taşa takılıp düştükten epey sonra çığlıklarının sesine gelip bulmuşlar. Cebindeki ciğerin kokusunu alan tüm sokak kedileri üstüne üşüşmüş haldeyken hastaneye kaldırılmış. Doktorun anlattıklarıyla kendi hatırladıkları farklıydı ancak kafa travması geçirdiği için halüsünasyon gördüğünü düşündüğünden fazla üstelemedi. Doktor odasından çıkarken aklındaki tek şey, eve bir an önce gidip Pixies'e mama vermekti, 2 gün olduysa aç kalmıştı. Tam bu sırada yatağına atlayan bir şeyin sesini duydu. Evet bu Pixies'di, duyduğu son şey 'Beni yalnız bırakma demiştim!' oldu... Geçirdiği sinir krizinden sonra Temhem 5 yıldır akıl hastanesinde yatıyor, durumu stabil ancak refakatçisiyle hastane bahçesinde çıktığı yürüyüşlerde karşısına çıkan siyah bir kedi kriz ataklarını tetikliyor fakat kediyi gören sadece O, çünkü hastane bahçesinde hiçbir hayvan yaşamıyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © DESPİNA YILDIZ ÇAĞRI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |