"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal |
|
||||||||||
|
Şimdi soruyorum kendime; uzun yıllar boyunca süren bu çaba sonucu ne öğrenmişim:Kendimi sevmeyi ve insanlardan beklentilerimi asgariye indirmeyi.Yani çektiğim tüm acılar,ruhsal dengesizlikler, huzursuzluklar sonucu öğrendiğim bu mu? Evet. Ama yeterli mi veya en can alıcı soru;işe yarıyor mu?Uygulayabilirsen yarıyor. Kendini sevme, uygulanması en kolayı en azından benim için.Ve bunu yapmayı her başardığımda rahatlıyorum.Tabi kendini sürekli sevme hali malesef her zaman olamıyor. Çünkü hayat insanın karşısına öyle durumlar çıkarıyor ki bazen ego tüm dizginleri ele alıp, özbenliğine hükmediyor. Bu noktada geçmiş yaşantılardan, acılardan, mutluluklardan çıkardığın dersler,tüm yaşanmışlıklarına karşı geliştirdiğin farkındalık,bir süre sonra ego'ya: ' Hey! Dur bakalım.Ben özel ve özgürüm , senin buyruklarını dinlesem bile, her zaman senin istediğin gibi davranmam, hissetmem, yaşamam.' diyor. Evet bu noktada, öz varlığıyla ilgili içsel bir huzur ve rahatlama insanın tüm bedenini kaplıyor.İlk öğreti uygulandı diyelim,insan kendini sevmeyi başardı sorun bitiyor mu.Tabi ki hayır.Sırada en zoru,en bilinmezi,en hırpalıyıcısı var.Yani ikinci öğreti; insanlardan beklentilerini asgariye indirmek.Ne demek bu.İşte karşındakinden fazla bir şey beklemeyeceksin.Tamam da bu fazlanın derecesi ne.Yakın arkadaşının bir geziye giderken sana haber vermesini mi beklemeyeceksin yoksa sevgilinin doğum gününü kutlamasını mı beklemeyeceksin.Ve ya dostun zannettiğin iş arkadaşının sana saygılı ya da duyarlı davranmasını mı beklemeyeceksin.Liste uzayıp gidiyor ama beklenti derecesi sabit değil malesef. Beklenti karşındaki insana verdiğin değerle,onun senin hayatına kattığı güzellikler ile doğru orantılı artıyor. İşte tüm filmin koptuğu nokta da bu oluyor malesef. Özel bir insan çıkıyor karşına veya sen özel olduğunu düşünüyorsun, ondaki bir tek farklı,sevilesi nitelik senin en değer verdiğin şeye denk geliyor ve başlıyorsun ona tüm güzellikleri yüklemeye. Aslında bu niteliği olmasa belki de senin için herhangi biri olacak insan, senin hayatına özel, keşfedilesi biri olarak giriyor. Girmek ne kelime, tüm hayatını istila ediyor. Başlarda hoş olsa da direndiğin insan, bu özel ve sendeki en derin,en gizli niteliği ile çıktı mı karşına boyun eğiyorsun, direnişi büyük bir kucaklamaya dönüştürüyorsun.Tabi bu noktada biraz deli cesaretine ihtiyacın oluyor ama şimdiye kadar arayıp da bulamadığın o özel olan şeyi bulma durumu öyle bir ruh haline sokuyor ki bir kelebek kanadının çırpımından fırtınalar kopuyor.En şiddetli depremler oluyor.Ruhunun tüm kıyıları tsunamilere boğuluyor. Çaresiz başlıyorsun karşındaki özel kişiye tüm gizlerini açmaya. O da sana gizlerini açacak ve bu paylaşımla ilişkiniz öyle gelişecek, öyle olgunlaşacak ki herkesin sıradan ilişkilerinden farklı, özel bir dili olan bir iletişiminiz, apayrı bir dünyanız olacak sanıyorsun.Ama olmuyor ya da olamıyor. Arada bir sorun var, iletişimde bir kopukluk var hissediyorsun ama kalbin devreye giriyor, sürekli şunu fısıldıyor:' O yıllardır arayıp da bulamadığın o özel şeye kesinkes sahip mi bilmiyorsun ama sahip olma ihtimali halen mevcut ve bu olasılık var olduğu sürece yola korkusuzca devam.' Biraz durup düşünüyorsun, ne yapmalıyım, her türlü olumsuzluğu göze alıp, o gizli hazineyi aramaya devam mı etmeliyim yoksa vaz mı geçmeliyim. Bu noktada aklınla ruhunun veya egonla özbenliğinin tartışması başlıyor. Egon:Hep aynı hikaye,aynı gizemli içi boş tavırlar, hala uslanmadın. Aptal mısın? Acı çekmekten hoşlanıyor musun ne? Özbenliğin:Evet, hayat hep onun gibileri çıkardı karşıma bazısı gerçekten onun gibi gizemli,özel, keşfedilesiydi, bazısı bunun figurasyonu modundaydı,ama hepsini sevdim,olduğu gibi kabul ettim ve çok şey öğrendim. Egon:Onun gizemli, özel, keşfedilesi olduğunu nerden biliyorsun, kaldı ki öyle, onun seni özel bulacağını nereden çıkarıyorsun.Şimdiye kadar sana dair özel,güzel her neyse beklediğin , ne söyledi.Yine kendi kendine gelin güvey oluyorsun.Çok canımı sıkıyorsun, hala bu kadar saf olmana inanamıyorum.Şaka gibisin. Aa bir de neymiş 'hayatta karşılaştığı özel, sıradan, her ne varsa hepsini sevmiş,olduğu gibi kabul etmiş yetmemiş çok şey öğrenmiş. Hafızanda da sorun başladı herhalde. Ne çabuk unuttun çektiğin acıları, düştüğün ikilemleri, belirsizliğin yarattığı huzursuzluğu. Özbenliğin:Unutmadım hiçbirini, aksine hepsini nasıl yaşadığımı çok iyi hatırlıyorum. Ama ben hayatta hiçbir zaman senin şu anki tavrın kadar serin kanlı olamadım egocum, bu da benim kusurum.Evet hayat hep onun gibileri çıkardı karşıma.Hepsi aynı belki de herbiri farklıydı ama özel olan bir şeyi bulunca kaybetmeme çabası değişmeyecek olan tek şey benim için.Dünyada 7 milyar insan var ama benim için tanıdığım özel bir tanesi bile öyle değerli ki atamıyorum öyle serin kanlılıkla.Bu da benim zaafım. Egocum seni korumak için küçük bir ihtimal de olsa özel bir insanın dostluğunu kazanmayı elimin tersiyle itemem. Ego:Hayatta hiç benim kadar serin kanlı olamamış.Buna serinkanlılık değil, aklını kullanmamak denir güzel Özbenliğim.Hem 7milyar insan var de, hem de ne olduğunu bile bilmediğin birinin takıl peşine. Olacak iş mi bu. Beni korumak için minicik, ufacık bence yok olan o ihtimali elinin tersiyle itemezmiş.Ya hayal aleminde yaşıyorsun canım, ya da sadece görmek istediklerini görüyorsun ama gördüklerin de aslında yok. Kötü haber. Böyle devam edersen yine çok üzüleceksin hatta incineceksin demedi deme. Uyarıyorum, o özel dediğin kişi eğer benim gururumu incitirse seni hiç dinlemem hak ettiği cevabı veririm, ona göre. Bıktım senin bu gizem avcısı hallerinden. Özbenliğin:Ama bu durumumu herkese uluorta belli etmiyorum ki, kendisinde ışık gördüklerime, ruhumun sevdiklerine bu tavrım.Hayatta ne sevmekten(kadın,erkek,müzik,kitap,film,resim,heykel) korktum ne de duygularımı açıklamaktan, belki çok cesur bir insan değilim ama en cesur tarafım bu,sevmekten ve sevdiğim, değer verdiğim şeylerin peşinden koşmaktan hiç çekinmedim ve korkmadım. Egon:Tamam korkmadın da sonunda ne oldu illa söyleteceksin di mi. Üzüldün yeri geldi öyle incindin ki hatta benim, güzelim gururumun bile incinmesine öyle fırsat verdin ki, karşındaki öyle duyarsız çıktı ki tüm insanlardan bir süre soğuma noktasına geldin.Son defa uyarıyorum bu sefer dikkat et. Özbenliğin:Evet hayat bana çeşitli oyunlar oynadı.Zaman zaman acı çeksem de kendime yalan söylemediğim için en sonunda yalnızken kendimi sevmeyi, kucaklamayı başardım.Bunun içindir ki ısrarcı ve bazen laf anlamazım, çoğu zaman da umurumda değildir başkalarının dedikleri sıradan kalıplarla yaşamam hayatımı ama bir noktada dururum. Egon:Ha işte ben de bu noktayı soruyorum sana, nedir o,anlat bana. Özbenliğin:O, karşımdakini gerçekten rahatsız ettiğimi hissettiğim noktadır. Egon:Çok güzel,daha gelmedi mi o nokta, canım Özbenliğim,söyle bana. Üzülmeni istemiyorum, belki fazla geldin ona, vazgeç kendine gel diyorum. Özbenliğin:Doğru söylüyorsun bazen ya fazla gelirim ya az, bunu tam anlayamam ama durmam gerektiğini hissederim. Egon:İşte duymak istediğim sözler bunlar, devam et. Özbenliğin:Onda da bunu hissettim.Onun derinliğine az geldiğimi düşünerek, bu arayışı sonlandırıyorum.Önümde uzun bir yol var belki hayat yolu karşılaştırır bir gün bizi o zaman konuşmaya değer bulduğu, bir beyin,ruh olurum. Egon:Aferin gizem avcılığını en azından bu sefer beni incitmeden sonlandırdığına sevindim.Ama hala beni aşağılıyorsun, ne demek onun konuşmaya değer bulduğu bir beyin olacakmışım.Ruhunla istediğini yap, benim laf anlamaz Özbenliğim ama aklımı karıştırma. Özbenliğin:Tamam hemen kızma benim biricik sağ duyum, güzel aklım,egom.Beynin yeterince akıllı, öğrenmesi gereken çok şey olan benim yani ruhum. Egon:Kendini beğenmiş değilim ama aptal yerine de konmak istemem güzel ruhum.Şöyle diyelim; ikimizin de önünde uzun bir yol var, benim yolum hayatta zevk aldığım şeyleri öğrenmeye yönelik bir yol seninkisi ise: Özbenliğim:Benim yolum da hayata değer kattığım şeyleri öğrenmeye yönelik bir yol, ikimizin yolu bazen kesişecek, bazen ayrılacak ama benim yolum hep sevgiye çıkacak. Egon:Tamam anlaştık, benim yolum da seni sevmeye çıkacak benim tatlı,uslanmaz Özbenliğim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © DESPİNA YILDIZ ÇAĞRI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |