..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir zaman karakterlerimin hüzünlü olduklarını düşünmedim. Tersine yaşam dolular. Trajediyi seçmediler, trajedi onları seçti. -Juliette Binoche
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dinler, İnançlar ve Ateizm > Hulki Can Duru




22 Aralık 2010
Mevlana ve İslam  
"Ben ne Hristiyan, ne Yahudi, ne de Müslümanım" Mevlana

Hulki Can Duru


Mevlana'nın dünyaya bakışı ve düşünceleri sürekli evrim geçirmiş, yaşamının ikinci evresinde -İslam ve şeriatı kat be kat aşmış- dinler üstü bir inanca ve bireşime ulaşmış, yepyeni bir din, inanç ve yol ortaya koymuştur.


:DCJG:
Mevlana'nın tam adı Mevlana Celalettin Rumi'dir. Ancak, bu ismin başına bir de "hazret" ünvanı ekleyerek "Hz. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî" şeklinde yazmaya, yayınlamaya, Mevlana'yı ve Mevleviliği dejenere etmeye kimsenin ne hakkı, ne de yetkisi vardır. Üstelik Türk Dil Kurumu’na bu konuda teklif verilmesi gibi girişim ve çabalar da Türk Dil Devrimi'ne aykırı eylemlerdir, suç teşkil eder.

Gericileri, şeriatçıları, mürtecileri, dincileri ve Müslümanları uyarıyorum: Nasıl ki Antik Çağ Yunan filozoflarını (Platon, Aristo, Sofokles, Pitagor vs) "Mitoloji dünyasının yetiştirdiği düşünürler" olarak niteleyemez ve tanımlayamazsak, aynı şekilde, Mevlana'yı da "İslam dünyasının yetiştirdiği mutasavvıf" diye niteleyemeyiz ve tanıtamayız. Yunan filozofları Mitoloji'den ne kadar etkilenmişlerse, Mevlana da İslam'dan o kadar etkilenmiştir!

Tam tersi, Mevlana İslamı etkilemiştir !

Mevlana'yı kullanarak bu şekilde dine paye vermek, Müslümanlığın Mevlana'yı ve Mevleviliği bir propaganda aracı olarak kullanmasına izin vermek çok yanlış ve çirkindir. Mevlevilik ve İslam birbirinden çok farklı yollardır. Biri aydınlığa götürür, öteki şeriatın kör ve karanlık kuyusuna.

Gerçi Mevlana yaşamının ilk evresinde İslam'a ve Muhammet'e övgüler düzmüş olabilir. Ancak, büyük bir mutasavvıf, düşünür, şair ve gönüller sultanı olan Mevlana'nın dünyaya bakışı ve düşünceleri sürekli evrim geçirmiş, yaşamının ikinci evresinde -İslam ve şeriatı kat be kat aşmış- dinler üstü bir inanca ve bireşime ulaşmış, yepyeni bir din, inanç ve yol ortaya koymuştur. Bu tarihsel teolojik gerçeği hiç bir güç silemez ve değiştiremez.

Eğer aksi olsaydı UNESCO 2007yi      "Mevlana Yılı" değil ama "Muhammet Yılı" ilan etmez miydi? Ama bunu yapmamıştır değil mi? Çünkü biri inancını yaymak için kan dökmüş, herkese gözdağı vermiş, insanları mümin-kafir diye ayırmış, diğeri "ne olursan ol gel" demiştir. Bunların ikisi bir olabilir mi?

Bu tür düşünsel evrim ve evreler her büyük düşünürün yaşamında görülür. Bu nedenle, bir düşünür değerlendirilirken öncelikle onun son yazmış oldukları, varmış olduğu son nirengi noktası dikkate alınmalıdır.

Mevlevilikte, şeriat ve dinin yerini tasavvuf, caminin yerini dergah, namazın yerini Sema, ezanın yerini ilahiler ve müzik, Allah'ın yerini "Mutlak Varlık" alır.

Keza, İsa da yaşamının birinci evresinde dindar bir Yahudi gibi dine bağlı bir yaşam sürmüş, rabbi (haham) sıfatını kazanmış, ancak, yaşamının ikinci evresinde Yahudi din adamlarıyla çatışmış, Yahudiliği, Yahudi şeriatını, Tevrat ve Zebur'u yadsıyarak yepyeni bir inanç ve yol oluşturmuş, kendinden önceki peygamberleri de "hırsız ve haydut" olarak tanımlamıştır. “Benden önce gelenlerin hepsi hırsız ve hayduttu, ama koyunlar onları duymadı. (...) Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. ” (Yuhanna 10: 8, 11). İşte bakın Mevlana, Divanı Kebir'de kendini nasıl tanımlıyor ve Müslümanlara nasıl sesleniyor:

"İmdi ne yapmalı ey Müslümanlar? Çünkü ben kendimi tanımıyorum!
Ben ne Hristiyan, ne Yahudi, ne Zerdüşt, ne de Müslümanım,
Ne doğudan, ne batıdan, ne karadan, ne denizden,
Ne doğanın darphanesinden, ne de göklerin çemberinden,
Ne topraktan, ne sudan; ne havadan, ne de ateştenim,
Ne arşıaladan, ne tozdan, ne varoluştan, ne de varlıktan,
Ne Hintliyim, ne Çinli, ne Bulgar, ne de Saksonum,
Ne Irak krallığı, ne de Horasan ülkesinden,
Ne bu dünyadan, ne de öte dünyadan, ne cennet, ne de cehennemdenim (...)
Benim yerim yersizlik, benim izim izsizliktir."

MEVLANA, DİVANI KEBİR

Mevlana'nın adını ve Mevleviliğin barış kültürünü, sevgi dilini, evrensel hoşgörü anlayışını kötüye kullanarak bir takım dini okullar, çocuk yetiştirme yurtları, huzurevleri, cezaevleri, hastaneler veya benzeri yerler açmak gibi girişimler son derecede tehlikeli, yakışıksız ve yanlıştır. Böyle girişimler Mevlana'nın yüce adının kirletilmesine yol açacak ve bu ülkenin bir din devletine dönüşmesini hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Toplumun her kesimini, ilgili, ilgisiz tüm yetkilileri uyarıyorum: Basta ! Aklınızı başınıza devşirin !

Öte yandan, yeri gelmişken, peygamberler ve dinsel önderlerin isimlerinden önce, ya da, sonra konan (Hz, Hazreti, as, sa, sav) gibi dinsel önekler ile sonekler, dua kısaltmaları ve benzeri uygulamalar insanları putlaştırmaktan başka bir işe yaramadığı, gereksiz bir tabu ve dokunulmazlık zırhı yaratarak özgür ve eleştirel düşünceyi kısıtladığı açıktır. Bu uygulama Yahudilik'ten, Kabalcı ve masonik ritüellerden kaynaklanmaktadır.

Bundan cesaret alan din istismarcılarının kendilerini de benzer ünvanlarla -kutsallık zırhıyla- koruma altına aldıkları gözlemlenmekte, üstelik bu insanlardan bazılarının bu tür ünvanları gerçekten hak edip etmedikleri bile tartışılması gereken bir konudur. Dr. Abdülbaki Gölpınarlı ile mutasavvıf Cemil Sena'nın bu tür putlaştırma karşı olduklarını hatırlatmak isterim.

Hiç bir düşünce, hiç bir kişi, hiç bir kurum tanrısal, tinsel, kutsal dokunulmazlık kalkanlarının, unvanların, rütbelerin, apoletlerin, inançların, fildişi kulelerin, görkemli yapıların, tarihi tapınakların, kalın duvarların, kitapların arkasına sığınarak kendini eleştiriden koruyamaz.

Kuşkusuz peygamberler, nebiler ve benzerleri "bizim babamızın oğulları değildir". Eee laf mı şimdi bu? (Bu söylem mürteciler tarafından karşı sav olarak kullanılmaktadır.) Vice versa, biz de onların babalarının oğulları değiliz ! O halde, onlar da bize "hazret" diye hitap etsinler ! Hadi oradan ! Onların hepsi iyi ve kötü yönleriyle, doğruluk ve eğrilikleriyle bizim gibi birer insandı. Ve unutmayalım hepimizin malzemesi aynıdır: toprak ! Ama hepimiz Tanrı'nın çocukları, oğulları ve kızlarıyız ! Dikkat edin: Allah değil, Tanrı'dan söz ediyorum ! Çünkü siz bir terane tutturmuş gidiyorsunuz "Allah'ın dini" diye...

(NOT: Mevlana, Divanı Kebir/Divanı Şems, Farsçadan İngilizceye çeviri Fatemeh Keshavarz,
'Reading Mystical Lyric: The Case of Jalal al-Din Rumi',
University of South Carolina Press, 1998, İngilizceden Türkçeye çeviri: HCD)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dinler, İnançlar ve ateizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Paganlıktan Gelme Bir Tapınma Şekli: Namaz (2)
Paganlıktan Gelme Bir Tapınma Şekli: Namaz
Dinin Ahlaksızlığı, Yahut, Ahlaksızlığın Dini
Sevgililer Günü ve Dinlerin Sevgi Algılayışı
Din ve Metafizik Üzerine Çeşitlemeler (1ci Bölüm)
İsa ve Pavlus'un Şeriata Bakışı
Din ve Metafizik Üzerine Çeşitlemeler (2ci Bölüm)
Dünya Yaşamı Bir Oyun, Bir Eğlence Midir?
Kader ve Elindelik

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevlana'nın Kimyası
Cinsel Saldırı Suçu ile Tecavüzden Yargılananların Hadım Edilmesi Yasa Tasarısı
Köpekliğin Aşkı ve Varoş Kültürü
Çağdaş Gericilik: Postmodernizm
Ka, Kar ve Kars
Haksızlığa Kesinlikle Karşıyım
Tevfik Fikret'ten Teröre Övgü
Yeni Hayat (2ci Bölüm)
Özel Mezarlıklar: Kârlı Bir Yatırım Kapısı!
Yaşam, Aşk ve Rastlantı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can Duru kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.