Aðlamak da bir zevktir. -Ovidius |
|
||||||||||
|
Bir yaz akþamýydý, balkona yayýlmýþ hem kahvemi içiyor, hem de hayâl dünyamda seyahat ediyordum ki çalan telefon sesiyle gerçek dünyaya hýzla transfer oldum. -Alo, efendim. -Diyne menim þair oðlum Þehriyar / Bir ömürdür gam üstüne gam galar. Uzun yýllardýr duymadýðým bu sesi, hemen tanýmýþtým. Karþýlýk vermeme fýrsat býrakmadan devam etti: “Kaybolup gidiyor sürgünler birer ikiþer Sürgünler þehrinin karanlýk sokaklarýnda… Kimileri daha çok genç Umutlarý var aldýðýna uzaklarda Kimilerinin beyaz güller açmýþ þakaklarýnda Kimilerine taze umutlar yeþerirken Kimileri için bir salâ okunuyor Sürgünler þehrinin þafaklarýnda…” -Aðabey merhaba, sürpriz oldu. -Dinle... Dinliyorum. O davudî ve her zaman etrafa neþ’e saçan ses; þiirdeki kelimelere göre ayarlanmýþ melodik ritim misâli; bir hüzünlü, bir hiddetli, bir küskün... “Þu eski binanýn sütunlarý Sütun bacaklý dilberler misali ayakta Dimdik… Ökçeleri saðlam basýyor zemine Meydan okuyor arsýz zamanýn Devranýna demine… Dibine çöken þu yaþlý adam Avurtlarý çökmüþ Topraðý çöken kör kuyulardan mülhem Saç sakal rüzgârýn eþliðinde raks ediyor Karýþmýþ birbirine Alabildiðine… Sanki hayatýn kördüðümü Üst baþ desen pejmürde Duygularý namütenahi Düþünceleri bin bir yerde Ne kimseler onu dinler Ne de kimselere ulaþýr onun sesi Arsýz yerkürenin masum abidesi!…” -Uzun zamandýr görüþmüyoruz ama hayretlere muciptir.Nereden bildin benim yaþlý ve periþan hâlimi de bu kadar ustaca tasvir ettin be oðlum? Hem, þair yönün var mýydý senin? Þehriyar’lýða mý soyundun? -Estaðfurullah aðabey, sen o kadar yaþlý deðilsin bi kere, bu bir. Þehriyar’lýða soyunmak benim ne haddime, bu da iki. Estikçe karalýyoruz birkaç mýsra... Hem, anlýyorum ki internet dünyasýyla da haþýr neþir olmuþsun. Nerden buldun þiiri, nasýl ulaþtýn bana? -Bilirsin, ben inatçý adamýmdýr. Bir þeyi istersem onu mutlaka baþarýrým. Özlemiþtim seni, bulmak istedim ve buldum. Nasýl bulduðumu boþ ver... Gerisi bildiðiniz hâl hatýr sormalar, geçmiþi yâd etmeler... Uygun bir zamanda buluþmak üzere anlaþarak telefonda vedalaþtýk... *** Þair deðildi ama þiir gibi adamdý... Bencileyin Kars’ýn bir köyünde doðmuþ, küçük yaþta ailesiyle birlikte Ýstanbul’a göç etmiþlerden biriydi. Ailece, sonralarý göç edenler gibi varoþlara yerleþmek yerine, þehrin en merkezi semtlerinden birinde küçük bir apartman dairesi almýþlar ve çocuklarýný da en iyi okullarda okutmak için gayret etmiþlerdi... Kabataþ Lisesini bitirmiþti þiir gibi adam. Sonra da ÝTÜ inþaat... Yerine ve adamýna göre bir Ýstanbul beyefendisiydi. Türkçesi su gibi akýcý ve duruydu. Kelimelerini hep özenle seçerek konuþtuðunu sanýrdýnýz, oysa o hep nazik, hep saygýlý, hep mütevazý ama tevazuun altýna sakladýðý bir bilge kiþiliðe sâhipti... Yerine ve adamýna göre bir Ýstanbul bitirimiydi. Aksanýný eðip büker, þoför aðzýyla muhatabýný makaraya sarar, kelimelerle döverdi... Hoþ sohbetti. Ummanlar enginliðinde þiir bilgisi vardý. Terkib-i Bend’i, Terci-i Bend’i eksiksiz ezbere okurdu. Neyzen Tevfik’ten, Þair Eþref’ten, Tevfik Fikret’ten, Mehmet Akif’ten, Namýk Kemal’den hicivlerle süslediði sohbetleri, ehl-i kemâl ve ehl-i kelâma lezzet verirdi... Zaman ve zemin mefhumu tanýmazdý. Her meclise, her kiþiye uyar, her damaða farklý þerbetler verirdi. Her kesimden insana söyleyeceði sözü, anlatacaðý bir hikâyesi ya da bir kýssadan hissesi olurdu mutlaka... Câhile nâdana pek yüz vermez, çok bilmiþleri kýrýp incitmeden sözleriyle döver, inceden ayar verirdi... Âþk ve meþk meclisinde Þems ve Mevlâna, bilgeler deminde Sâdî Þirazî, mey meclisinde Hayyam gibiydi... Sözün dürr-ü yektasý, bilginin umman-ý deryasýydý... Ýyi derecede Fransýzca ve Ýngilizce bilirdi. Baþkalarý gibi cümlelerinin arasýna bu dillerden birkaç kelime sokuþturup hava basmaz, tam tersine öyle yapanlardan nefret ederdi. Buna mukabil, Osmanlýcayý bihakkýn bilir, sözlerinin arasýna hep bir iki kelime serpiþtirir, anlamayan olursa ona da sabýrla açýklardý... Hazýr cevap bir adamdý... Dýþ kapýya yaslanmýþ, ayak üstü düþünüyor bir seferinde. Pek hoþlanmadýðý bir iþ arkadaþýmýz: “Abi, ne bekliyon ya burada?” “Godot’yu bekliyorum” “Godoþ da kim abi ya?” “Baban olsa gerek” Hiçbir lâfýn altýnda kalmazdý... Çok kouþana: “Dehan-ý kebirin dürr yerine tükürük saçýyor” derdi... Orta boyu, mavi gözleri, hep gülen dolgun yüzü, sevecenliði, babancanlýðý ile etrafýna neþe saçardý... Hiç kimseye haksýzlýk etmez, hak ve adalet duygusundan asla ayrýlmaz, kul hakký yemez, gönül kýrmamak için azami gayret sarfederdi... En kýzgýn zamanlarýnda dahi, yüreðinin sevgi dolu olduðunu bir küçük tebessümle göstermeyi ihmal etmezdi... Bir bilge, bir söz ustasý, bir gönül adamýydý þiir gibi adam... *** Dün gene bir salâ okundu sürgünler þehrinin þafaklarýnda... Altmýþ sekiz yaþýndaki þiir gibi adam, sustu dün sabaha karþý... Ýnna lillâhi ve inna ileyhi raciûn... Cahit Kýlýç Ýstanbul, 03 Nisan 2011
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |