..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Yerler > Canip Doðutürk




6 Nisan 2012
Duvarlar Üzerine  
Canip Doðutürk
Ýnsanoðlunun geliþmesiyle orantýlý biçimde; özel alaný kamusal alandan ayýrmak, kamusal alaný kendi içinde düzenli ve kullanýþlý hale getirmek ve elbette ‘biz’ ve ‘öteki’ arasýnda büyük ve güçlü ‘sýnýr’ larý oluþturabilmek için kilometrelerce duvarlar örüldü; malzemeler ve biçim deðiþse de ‘duvar’ larýn yarattýðý olumsuz algý bizi düþünmeye çaðýrýyor!


:AIHJ:


Duvar, doðal ya da yapay materyallerinin üst üste ya da yan yana konularak oluþturduðu yapý olarak tanýmlanabilir. Duvar yapýsý; en temelde belirli bir mekâný çevrelemek; koruma ve savunma amaçlý olarak tehlikelerden arýndýrmak ya da bir alaný diðer alanlardan ayýrmak ve sýnýrlandýrmak için tasarlanan iþlevsel bir mimari öðedir.

Ýnsanoðlunun geliþmesiyle orantýlý biçimde; özel alaný kamusal alandan ayýrmak, kamusal alaný kendi içinde düzenli ve kullanýþlý hale getirmek ve elbette ‘biz’ ve ‘öteki’ arasýnda büyük ve güçlü ‘sýnýr’ larý oluþturabilmek için kilometrelerce duvarlar örüldü; malzemeler ve biçim deðiþse de ‘duvar’ larýn yarattýðý olumsuz algý bizi düþünmeye çaðýrýyor!

Ýlk zamanlarda barýnma ve savunma amaçlý olarak kullanýlan duvar yýðýnlarý daha sonralarý ustalarýn sanatsal bilinçleri geliþtikçe; daha uzun ömürlü anýtsal yapýlara dönüþtü. Ancak duvar metaforu daima ‘sýnýrlandýrmak’ olgusunu akla getirir. Sýnýrlandýrmak; bir þeyi diðer bir þeyden, bir yeri diðer bir yerden ‘ayýrmak’; ‘özel kýlmak’ ya da ‘gizlemek’.. Ýlginç olan þu ki: ‘sýnýrlamak’ elbette gerekli bir eylem olabilir kimi zaman, ama yine de olumsuz bir duygu yaratýyor. Ýnsanýn en temel gereksinimi ve hatta tutkusu olan ‘özgürlük’ kavramýna ters düþen bir fiil, eylem ve duygu. Düþünün belki de bu yüzden þairler uçsuz bucaksýz denizleri özlerler ve bizler geniþ ve sýnýrsýz vadileri ya da bahçelerde koþabilmeyi isteriz kentin karmaþasýndan –duvarlarýndan!- yorulduðumuzda…Ve bu nedenle çocuklar zil çaldýðýnda bahçeye mutlulukla koþarlar, sýnýflarýn dört duvarýndan kaçarcasýna…

Ýþte bu yazý da sýnýrlarýn ve duvarlarýn karanlýk gölgesine eleþtiri getirmek ve sorgulamak için yazýldý.

Doðanýn olumsuz koþullarýndan korunmak için yapýlan yapýlar giderek bir kentin içinde birçok kent yaratmak için biçim deðiþtirdi. Modernizm’in geliþen sanayi, yenilenen ekonomi ve elbette kentte oluþan yeni kaos ortamý için geliþtirdiði yüksek duvarlarla korunan site kentler, þehrin dýþýna kurulan sanayi bölgeleri, insani duygu ve düþünceler yerine daha çok kar ve rantýn amaçlandýðý bir iþlevselliði yücelten zihniyet giderek daha çok beton, daha çok duvar ve daha çok kar ve daha az özgürlük yarattý. Bu nedenle günümüz dünyasýnda artýk siteler, köþkler, villalar, hatta mahalleler, okullar vb. kamu ya da özel kiþi mülkleri duvarlarla çevrilidir. Duvarlarla korunmaktadýr. Kendi içinde uyumlu ve bir bütün olan doðayý parçalara ayýrýp duvarlarla çevirip, çoðuna da güvenlik sistemleri konarak ayrý birer devlet gibi önlemler almak artýk yeni bir özgürlük biçimini dayatýr insanoðluna… Ve yollar bir kanal gibi. Saðlý sollu duvarlarla çevrelenmiþ… Yeni bir özgürlük biçimi: yalan bir özgürlük biçimi! Ýnsanoðullarý ördükleri duvarlarý, zaman içinde, sistemin bunaltýcý karanlýðýndan sýkýlýp vahþice yýkýyorlar ve yeniden ayný duvarlarý ayný taþlarla örüyorlar. Taþ ayný taþ... Duvar eskisinden daha kötü! Ýlginç bir gerçek!

Önceleri erki elinde tutan güçler tarafýndan saraylar, köþkler, hanlar hamamlar, camiler ve okullar yaptýrýlýrken; yapýnýn niteliðine (heybetine) göre; arazi içinde yapýlýrdý. Bu yapýlar kanýmca, yapýlarýn ve içindekilerin hava almasý; bakarken aðaçlarýn, derelerin, tepelerin, bulutlarýn ve güneþin görülmesi için tasarlanýrdý. Örneðin, Uzak Doðu’ da inþa edilen evlerde bilinçli olarak insanýn doðayla baðlantýsýnýn kesilmemesi amaçlanýr; bunun için evler, evin içinde bir odadan diðer odaya geçmek için bahçeye çýkýlmasýnýn þart olduðu bir mimari biçim düþüncesiyle tasarlanýrdý. Ev sakini diyelim ki mutfaðýnda, yani içeride geçirdiði belli bir süreden sonra, yatak odasýna gidebilmek için mutlaka açýk havayla temas edeceði bir avludan geçmek durumundaydý. Bu fikir insanýn günlük yaþamýnda hatta belki uykusuna ara verdiði bir anda bile doðayla iç içe olmasýný saðlayan mimari tasarýmlar yaratmýþtýr.

Oysa binalarýn düzensiz bir þekilde üst üste yýðýldýðý, herkesin neredeyse kendi çevrelerine ördükleri duvarlarýn ardýna saklandýðý büyük kentlerde insan sürekli çalýþan, sürekli tüketen bir yapýya sahip görünüyor. Ýyi yaþadýklarý yanýlsamasýyla kendi ördükleri duvarlarýn ardýna gizleniyorlar. Ýnsanlarýn kendileri için tasarladýklarý kentler ve yaþam alanlarý onlarýn lüks yaþamlarýna ya da ihtiyaçlarýna uygun görünüyor ancak acaba gerçekten böyle mi? Sosyal yaþamýn duvarlarla sýnýrlandýðý büyük kentler… Hiç var olmayan komþuluk iliþkileri… Birbirini tanýmayan birbirini sevmeyen insanlara mý dönüþüyoruz gitgide? Ben olumsuz yönde deðiþen insan yapýsýnýn, insanlarýn gittikçe mutsuzlaþmasýnýn birçok sebebi olduðunu düþünüyorum. Ancak kendi yaþadýðým yere de baktýðýmda ve kendimi de dinlediðimde yükselen binalarýn, beton bloklarýn, gitgide pervasýzca katledilen doðanýn, daha az yeþilin ve daha az mavinin mutsuzluðuma sebep olduðunu görebiliyorum. Siz de kendinize bir sorun? Acaba bir yanýlsama içinde mi yaþýyoruz? Mutluluk yükselen duvarlar ve binalarýn ardýnda mý gizli?

Ve yazýmýn baþýnda da deðinmiþtim; sýnýflarýndan bahçeye büyük bir coþkuyla koþan öðrencileri düþünelim… Bu hareket bize ne anlatýyor olabilir?

Okullar, sýnýf ya da dershane dediðimiz bölümlerden oluþmuþ yapýlardýr. Ýçlerinde yüzlerce öðrencinin gün boyunca öðrenim gördüðü, ‘yaþadýðý’ yerlerdir. Çocuklar zamanlarýnýn önemli bir bölümünü okulda geçirirler. Yani yaþamlarýnýn büyük bir bölümünü de diyebiliriz. Bu anlamda okul bir yaþam alanýdýr. Okul belki bir eðlence yeri deðildir, ancak çocuklarýn birçok güzel þeyi öðrendikleri, arkadaþ edindikleri ve yaþamlarýnýn bu çok özel dönemlerini arkadaþlarýyla paylaþtýklarý; eðitimlerini eðlenceye ve mutluluða dönüþtürdükleri bir yerdir. Bu durumda onlarý korumak için de olsa duvarlarla çevrili okullarda geçirilen bu zaman onlar için ne kadar eðlenceli ya da ne kadar doðru olabilir. Bütün gününü beton yýðýnlarý arasýnda geçiren çocuklarý bir düþünün…Ýnsan sormadan edemiyor; duvarlar yerine onlarý dýþarýdaki tehlikelerden korumak için ne tür bir okul tasarýmý yapýlabilir? Onlarýn kendi yaþamlarýndan yola çýkarak eðitim almaya geldikleri bu yerler, bir sürü pencereleri olan ve yüksek beton bloklarla çevrili soðuk ve korunaklý yapýlar olmak yerine; aðaçlarla çevrili, yeþil alan içinde doðayla iç içe olabilecekleri; böylece doðal ortamda eðitim görebilecekleri yerler olamaz mýydý? Bu onlarý daha istekli ve umutlu kýlmaz mýydý?

Çocuklar zil çaldýðýnda ürkütücü bir enerjiyle bahçeye koþarlar hep. Tabi okullarýnýn bir bahçesi varsa! Ama… Duvarlarýn yükseldiði bir bahçeye… Bu ne kadar doðrudur? Ne kadar saðlýklýdýr? Ne kadar umut vaat eder? Bir çocuðun güneþi ve gökyüzünü dar bir alanda kafasýný yukarý kaldýrarak görmeye çalýþmasý; bakarken nemli rutubetli yüksek duvarlara çarpmasý düþündürücü deðil mi? Buna benzer, gökyüzü ve güneþin görüldüðü bir yer daha vardýr: Hapishaneler. Çocuklar sabah uyanýp bu hapishane benzeri okullarýna, sonra da evlerindeki koðuþa mý kapanýyorlar? Altý yaþýnda baþlayan yoðun eðitim temposu ve onlar için düþünülen bu yaþam biçimi gerçekten onlarýn doðasýna uygun mu?     

Çocuklar henüz hayatýn kirliliðini bilmedikleri için, bu girdapta yaþamaya çalýþýrlar. Var olan okul bahçelerinin servis araçlarý ya da kantin binalarýyla her gün daha da daraltýldýðý bu eðitim alanlarýnda çocuklar, gençler yarýþ atý gibi eðitilmektedir. Amaç ne, sonuç ne olacak? Her gün, her dinlenme ve paydos aralýðýnda; nasýl dershane kapýsýný çarpýp, birbirlerini ezercesine, patlatýrcasýna çýktýklarýný ve kendilerini duvarlara vurduklarýný görmekteyiz. Neden? Bu durum biz yetkili ve etkili plancýlara neyi anlatýr? Ne için var olduðumuzu ve ne için yaþadýðýmýzý bir sorgulayalým!

Ýnsan yapýsý gereði doðayla birlikte yaþar; özellikle bir çocuk, baþýný kaldýrdýðý zaman güneþi, bulutlarý görebilmeli, alabildiðine koþabilmeli. Oysa tam tersi, dar alanda hapsolmuþ bedenleriyle yaþamayý, dünyayý, matematiði ve hayat bilgisini vb. öðrenmeye çalýþýyorlar.

Duvarlarýn çocuklar üzerindeki etkisini; Ýspanya’da arenaya bir mýzrak gibi fýrlayan boðalara benzetmekteyim. Bilirsiniz boðalar loþ barýnaklarda tutulur. Daha sonra ýþýða ve boþluða býrakýldýðý anda da çýlgýnca kendini saða-sola vurur.

Ýþte duvarlarýn bitkiler, hayvanlar ve insanlar üzerindeki olumsuz etkisini yine; bitkiler, hayvanlar ve çocuklar davranýþlarýyla gösteriyorlar bize!

Dünyayý parsellere ayýrýp, sýnýrlar çizen; duvarlarla çevreleyen anlayýþ günümüz kentlerinin cadde ve sokaklarýný bir kanala dönüþtürerek; insanlarý ev diye beton kasalara mahkûm etmeyi sürdürüyor! Toplumsal olaný yok edip ‘özele’ dönüþtürüyor. Ýnsanlarý bir baþýna, ‘tek’ býrakan bu korkunç anlayýþýn özgürleþmesi umuduyla…

Montaigne der ki : “En korkunç hapishane ne taþ duvarlar ne de demir parmaklýlardýr. En korkunç hapishane; insanýn kafasýnýn içidir.’’ Þimdi bir düþünelim; biz ne için yaþýyoruz? Geleceðimizi yok etmek için mi?


Canip DOÐUTÜRK





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Terör, Kaddafi, Van Depremi ve Ardýndaki Vahþet Üzerine
Terör Üzerine
Düþünen Adam’ý Kim Delirtti?
Kadýnlar Üzerine
Sivas Vahþeti Üzerine
Yaþama Davet Üzerine
Kamu Alanlarý ve Ýnsanýn Tutsaðý: ‘insan’ Üzerine
Yýlmaz Güney, Castro, Stalin, Kýzlarý ve Halk Üzerine
Server Tanilli ve O’nun Aydýnlýðý Üzerine
Nâzým Hikmet Ran Üzerine

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Döner Faþizmin Kurþunu [Þiir]
Ýnsanlýk Anýtý Üzerine [Eleþtiri]


Canip Doðutürk kimdir?

Güzel sanatlarla uðraþan bir eðitimci ve heykel sanatçýsýyým. Ayrýca, deneme, makale, þiir yazarak duygu ve düþüncelerimi paylaþmaya çalýþýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Karl Marx,Freud, Nietzsche, Adorno, Dostoyevski, Mayakovski, Anton Çehov,Marquez,Emile Zola, Bertolt Brecth, Kafka, Aragon, Neruda, Lorca, Ahmet Arif, Nâzým Hikmet, Orhan Kemal ...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Canip Doðutürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.