Kurguyla gerçek arasýndaki ayrým, kurgunun mantýklý olmak zorunda olmasý. -Tom Clancy |
|
||||||||||
|
Her fani bir gün bu suret âleminden hakikat âlemi olan ahrete göç edip gidecektir. “Ýnna lillahi ve inna ileyhi raciun (Biz Allah’a aidiz ve (yine) O’na döneceðiz)”(Bakara 156) ayeti de bu gerçeði bütün çýplaklýðýyla gözler önüne seriyor, en büyük tonda kulaklarýmýza haykýrýyor. Fakat basiret nazarlarý felç olmuþ, duyma yetisini kaybetmiþ kiþiler bunu görmekte ve duymakta acizlik gösteriyorlar. Yanýmýzda ve yakýnýmýzda yaþanan her ölüm, kulaklarýmýza bir þeyler fýsýldýyor, fýsýltý ne kelime, haykýrýyor. Bazýlarý bu sese kulak týkýyor. Biz insanlarýn dünyaya geliþ gayesi burada mal mülk biriktirmek deðil, baki kalan bu gök kubbede hoþ bir seda býrakmak olmalýdýr. Yunus’un “Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?/Mal da yalan, mülk de yalan/ Var biraz da sen oyalan” dizeleri bizlere hayatý özetlemiyor mu? Sözün bu noktasýnda yine o büyük ozan Yunus Emre’nin “Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm / Yiðit iken ölenlere gök ekini biçmiþ gibi” dizeleri geliyor aklýma. Gençken, yiðitken, muktedirken ölmek zor… Planlar, hesaplar altüst oluyor bir anda. Biz büyük bir iþtiyakla geleceði planlarýz da yüce Yaradan’ýn ilahî planlamasýný aklýmýza getirmeyiz hiç… Sonra bir de bakarýz ki planlarýmýz ilahî plan karþýsýnda tarumar olmuþtur. Türk siyasî ve düþünce hayatýnýn mümtaz þahsiyeti Muhsin Yazýcýoðlu’nun müessif bir kaza neticesinde ebedî âleme göçü bana hayatýn anlamýný sorgulama gereðini bir kez daha düþündürdü. Aslýnda her ölümden alacaðýmýz dersler vardýr. Her ölüm hayatýmýzý ve gidiþatýmýzý sorgulamaya sebep teþkil etmelidir. Ölmeden evvel nefis muhasebesi yapmalýyýz. Türkiye, Muhsin Yazýcýðlu’nun kaza geçirdiði haberini alýnca halkýn dikkatleri bu noktaya kilitlenmiþti. Günler süren arama çalýþmalarý netice vermese de herkeste bir umut vardý; ta ki enkaz bulunana kadar… Bu ülkeyi seven herkes onun ölüm haberini alýnca fazlasýyla üzüldü, kahroldu. Hissiyatý ifade edecek sözcük bulmakta zorlandý diller ve gönüller… Çünkü o, Türk halkýný kucaklamýþtý, vefalý Türk halkýnýn nabzý da onunla birlikte attý. Milletin deðerleriyle beslenenleri bu millet asla unutmaz, bundan sonra da unutmayacak. Muhsin Baþkan da bu millete sevdalý bir yiðit insandý, kalbi bu millet için çarpýyordu. Taviz veremeyeceði ilkeleri vardý Yazýcýoðlu’nun… Tutarlý ve ilkeli bir insandý yani… Bizden biriydi Muhsin Reis… Ýçimizden biriydi. Bizi en iyi o anlardý. Hak ve hakikat yoluna revan olmuþtu o… Uzun yýllar hapishanenin soðuk beton duvarlarý arasýnda ýþýktan yoksun yaþasa da ona bu hayatý reva gören devletine küsmemiþti hiçbir zaman... Ülkemizin hamisi olan orduya karþý olmadý hiç, aksine bu peygamber ocaðýný yüceltti hep… Devlet, hata yapsa da onun gözünde büyük bir deðer ifade ediyordu. Birileri devlet adýna hata yapsa da devlet korunmalýydý. Devlete küsmek yerine, ayrýk otlarýný temizlemek gerekirdi. Kurduðu siyasî teþkilatýn taraftarlarýnýn oy oraný ikili rakamlara hiç ulaþamadý. O, çok istemesine raðmen hayatý boyunca Büyük Birliði gerçekleþtiremese de ölümüyle Büyük Birliði gerçekleþtirdi. Taraflý tarafsýz herkes onun ölümüne gözyaþý döktü, üzüntüsünü dile getirdi. Ýnsanlar lider olarak mý doðarlar, yoksa gayretleriyle sonradan mý lider olurlar? Bu hep tartýþýlmýþtýr. Aslýnda bana göre insanlarýn genlerinde liderlik özellikleri varsa ve bunu gayretleriyle pekiþtirirlerse iyi bir lider olarak halkýn önüne çýkarlar. Yani liderliði sadece gayrete ve mizaca baðlamamak gerekir. Merhum Muhsin Yazýcýoðlu’na bu pencereden baktýðýmýzda onun genlerinde olan liderlik özelliklerini gayretleriyle ileri noktalara götürdüðünü görüyoruz. O, bunu halkýn nezdinde oya dönüþtürememiþse de toplumun gözünde büyük itibara ve güvene sahip olduðu tartýþýlmaz bir gerçektir. Öðrencilik yýllarýndan müessif bir kaza neticesinde aramýzdan ayrýlmasýna kadar yaþadýðý dönem içerisinde kitleleri peþinden sürüklemesini bilmiþtir; ilgi odaðý ve çekim merkezi olmayý baþarmýþtýr. Onun adý insanlarda hep güven duygusunu çaðrýþtýrmýþtýr. Sivas’tan yola çýkarak Anadolu’ya ve Türkiye’nin dört bir yanýna ses veren Muhsin Yazýcýoðlu, zamanla dürüstlüðün sembolüne dönüþmüþtür. Siyasî olarak onun gibi düþünmeyenler bile onun bu yönünü teslim etmiþlerdir. Türkiye’nin güzel insanlarýndan biriydi Muhsin Yazýcýoðlu… Bir siyasî lider olarak deðil, bir gönül insaný olarak bende de derin izler býrakmýþtýr. 1954 yýlýnda Sivas’ýn Sarkýþla ilçesi Elmalý Köyü’nde bir çiftçi ailesinin oðlu olarak doðan Muhsin Yazýcýoðlu, ismiyle müsemma insanlardan biriydi. Zira “Muhsin”in kelime anlamý “iyilik eden, cömert, Allah’ý görür gibi ona ibadet eden” demektir. O da Türkiye’nin güleç yüzlü, cömert, dik duruþlu, Ýslam davasýný kuþanan, altýn kalpli insanlarýnýn en dikkate deðer olanlarýndandý. Ýlk ve orta öðrenimini Þarkýþla’da yapan Yazýcýoðlu; Üniversite tahsilini, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde tamamlamýþtý. Fakat mesleðini yapmayý hiç düþünmemiþti. Zaten okumak için Sivas’tan Ankara’ya geldiðinde kendini bir anda siyasetin yoðun ortamý içinde bulmuþtu. “Muhsin Yazýcýoðlu henüz 14 yaþýndayken dernek çalýþmalarýna baþladý. Þarkýþla’da Genç Ülkücüler Hareketi’ne katýldý. Ankara’ya geldikten sonra ise, Ülkü Ocaklarý Genel Merkezi’nde görev yapmaya baþladý. Sýrasýyla; Ülkü Ocaklarý Genel Baþkan Yardýmcýlýðý ve Ülkü Ocaklarý Genel Baþkanlýðý yaptý. (1977–78). 1978’de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneði’nin kurucu Genel Baþkaný oldu. 1980 yýlýna kadar MHP’de Genel Baþkan Müþavirliði görevinde bulundu.12 Eylül 1980’de yapýlan askerî darbenin ardýndan, MHP ve Ülkücü Kuruluþlar Davasý sanýðý olarak cezaevine konuldu. Beþ buçuk yýlý hücrede olmak üzere yedi buçuk yýl Mamak Cezaevi’nde kalan Muhsin Yazýcýoðlu, bu davadan herhangi bir ceza almadý. Fakat en verimli yýllarý cezaevinin soðuk duvarlarý arasýnda geçti, ömrü harcandý. Cezaevinden çýktýktan sonra, maðdur olmuþ ülkücülere ve onlarýn ailelerine yardým amacýyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eðitim Vakfý’nýn baþkanlýðýný yaptý.1987’de arkadaþlarý ile birlikte MÇP’de siyasete girdi. MÇP’de Genel Sekreter Yardýmcýlýðý görevinde bulundu.1991 genel seçimlerinde üç partinin oluþturduðu ittifak bünyesinde, milletvekili adayý oldu. “O, inançlarýnýzý Meclis’e taþýyacak” sloganýyla, Sivas’tan milletvekili seçildi. 1992 yýlý Temmuz ayýnda da, “içinde bulunduðu partinin siyasî anlayýþýyla uyuþamadýðý için” bir grup arkadaþý ile birlikte MÇP’den ayrýldý. 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi kuruldu ve bu partinin Genel Baþkanlýðýna Yazýcýoðlu seçildi. 24 Aralýk 1995’te yapýlan erken genel seçimlerde ANAP-BBP ittifakýndan 20. Dönem Sivas milletvekili olarak, yeniden meclise girdi. 28 Þubat 1996 tarihinde ANAP’tan istifa ederek, BBP’ye döndü. O, 22 Temmuz Genel Seçimlerinde BBP’nin seçimi protesto etmesiyle partisinden istifa ederek Sivas’tan baðýmsýz milletvekili adayý olmuþ, 23. dönem milletvekilliðine seçilmiþtir. Sonra BBP’ye katýlarak TBMM’de BBP Sivas Milletvekili olarak partisini temsil etmiþtir.”(1) Onun hayat öyküsünün ana baþlýklarý bunlar… Ayrýntýlara girmeye kalksak bir yazý deðil, bir kitap yazarýz belki… Zira o, dolu dolu bir hayat yaþamýþtýr. O, inandýðý dava uðrunda gözünü budaktan sakýnmamýþtýr. O, 12 Eylül Ýhtilali döneminde tutuklanmýþ, bir sürü iþkencelere maruz kalmýþtýr. Zor günlerdi o günler… Dilerseniz o karanlýk günleri kendisinden dinleyelim: “Kollarým açýk olarak, üzerime omuzumdan bir kalas baðladýlar, -T- þeklini aldým. Bir sandalyenin üzerine çýkartýldým. Kalas tavanda bir yere çengellere asýldý, sandalye altýmdan çekildi, havada sallanarak boþlukta kaldým. O þekildeyken küçük parmaðýmdan ve tenasül uzvundan elektrik verdiler. Ýþkenceden ziyade soyundurulmuþ olmaktan etkilendiðim anlaþýldýðý için, sonraki sorgulara soyundurularak alýndým.”(2) Muhsin Yazýcýoðlu, Yahya Kemal’in ifadesini kullanarak söylersek ‘kökü mazide olan atî’diydi. Yani onun düþünceleri bu topraklardaki hâkim zihniyet olan Türk-Ýslam ülküsüydü. O, Türk-Ýslam ülküsünü yaþatmayý görev olarak seçmiþ ve bu uðurda canýný ortaya koyarak mücadele etmiþtir. Millî ve manevî kaynaklardan beslenen Yazýcýoðlu mert, dürüst, açýk yürekli, cesur, fedakâr ve samimi bir insandý. Necip Türk halký onu böyle tanýmýþ ve sevmiþti. Yalansýz dolansýz bir insandý o… Siyaseti kiþisel hesaplarý için deðil, milletin deðerlerini yaþamak ve yaþatmak için yapýyordu. Söz konusu olan milletse tavrý belliydi; gözü pekti, sertti ve mertti bu hususta. Taviz vermek yoktu gönül lügatinde. Fakat o ayný zamanda Yusuf yüzlüydü, Eyüp kadar sabýrlýydý, Hz. Süleyman kadar adil ve güçlü bir liderdi. Ýbrahim gibi, ateþlere atýlmaya her an hazýrdý. Mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattý onun için… Muhsin Yazýcýoðlu bu ülkenin sönmeyen ýþýðýydý. Yunus Emre’nin sevgisi, Mevlana’nýn hoþgörüsü onun gönül dünyasýnýn kandilleriydi. O, bazý kesimlerin yalan yanlýþ bir þekilde dillendirdiði gibi hoþgörüsüz bir insan deðildi. Onu öyle göstermeye çalýþanlarýn çirkin hesaplarý vardý besbelli. Müslümanca yaþamak, diri ve iri durmak hoþgörüsüzlükse bu onda fazlasýyla vardý. O, menfur bir saldýrý sonucu hayatýný kaybeden, düþünce olarak kendisiyle hiçbir ortak paydasý olmayan Hýrant Dink’e þiir yazacak kadar hoþgörülü bir insandý. Onun bu tavrý bazý muhafazakâr kesimler tarafýndan eleþtirilmiþti. Televizyonda cinayet görüntülerini seyrederken duygulanan Yazýcýoðlu, þiirinde þu duygulara yer vermiþti: “Yine bir korku ve telaþ arasýnda kalakaldýk Yine ne derler diye endiþelendik maktulün baþýnda Timsah gözyaþlarýndan daha masum deðil gözyaþlarýmýz Caniyi besleyen korku ve telaþlarýmýz... Hep korku ve telaþlarýnýzla süslediðiniz çatýþma kültürünü Ýnsan haklarý söylemleriniz, medya maydanozu liberalleriniz... Kan sýzýyor Fýrat’ýn delinmiþ tabanýndan topraðýna Baðrýndaki bütün Mehmetler aðlýyor Oðlunun adýný Fatih koyan bütün Ermenilerle birlikte...” Muhsin Baþkan, tam bir Anadolu delikanlýsýydý. Edep ve ahlak abidesiydi o… Eðilip bükülmeden de siyaset yapýlabileceðini herkese gösterdi tavýr ve davranýþlarýyla. Ýlkelerinden taviz verseydi dünyevî makamlarýn çoðuna eriþebilirdi. Fakat o, makam mevki peþinde deðildi. Türklükten gelen alpliðe, Müslümanlýktan gelen erenliði ekleyerek sonsuzluðu kucaklayan bir sentez oluþturmuþtu. Hak bildiði yolda geri adým atmadan kararlýlýkla dosdoðru yürüdü hep... O; bir parti genel baþkaný olarak deðil, insan olarak büyüktü halkýn gözünde. Zira oy oraný yüzde ikilerde olan bir siyasî teþkilatýn genel baþkanýnýn bu kadar sevilmesi baþka türlü açýklanamaz. Halkýmýz onun sesinde kendi sesinin aksini buluyordu. Sözü ve özü birdi bu güzel insanýn. Sözünü sakýnmazdý, dobra dobra konuþurdu. Bildikleri, yaþadýklarýnýn eseriydi. Hayatý, kitaplardan okuyarak deðil, aðýr bedeller ödeyerek öðrenmiþti. Önce ümmet, sonra millet gelirdi onun için. O, Resulullah’ýn çizgisinde bir hayat yaþamayý ilke edinen, öyle de yaþayan mümtaz bir insandý. Müslümanlýktan kopmuþ bir Türklük onun için bir önem ifade etmiyordu. Türklük bedenimiz, Müslümanlýk ruhumuzdu ona göre. Anadolu’nun sesi Muhsin Yazýcýoðlu sporcu bir siyasetçiydi. O, yoðun siyasî hayatý içerisinde sporu hiçbir zaman ihmal etmemiþtir. Hayatý boyunca karateden boksa, bilardodan at biniciliðine kadar pek çok spor dalýyla yakýndan ilgilenmiþtir. Onun, 55 yaþýnda olmasýna raðmen bu kadar genç ve zinde görünmesi daha çok sporculuðundan kaynaklanmaktadýr. Bundan sonra hatýralarýyla yaþayacak olan Muhsin Yazýcýoðlu; milletinin dertleriyle dertlenen, onlarýn deðerlerini deðer edinen, Anadolu’nun sesini sesine katan öncelikle bir gönül adamý, bununla birlikte yiðit bir siyasetçiydi. O; Anadolu’nun baðrýndan, Sivas’tan çýkmýþ, içindeki cevheri kýsa zamanda bütün güzelliðiyle halkýn hizmetinde kullanmýþtýr. Türkiye’ye dair gül yüzlü hayalleri ve hedefleri vardý Muhsin Yazýcýoðlu’nun… O, bütün vatandaþlarýmýzýn, ay-yýldýzlý bayraðýn altýnda þerefle yaþadýðý bir Türkiye, imtiyazsýz, sýnýfsýz kaynaþmýþ bir Türkiye, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar kaynaþmýþ güçlü bir Türk dünyasý hayal ediyordu. Baþörtülü ve baþörtüsüz kýzlarýmýzýn üniversitede kardeþçe okuduðu günleri hayal ediyordu. Hissiyatýný þöyle dillendiriyordu: “Genç yaþta ülke sorumluluklarýný üstlenmiþ bir kuþaðýz biz. Kendimize göre dünyayý yerinden oynatacak ideallerimiz vardý. Tercihimiz deðildi ama kavgalarýn girdabýnda geçti hayatýmýz. Þimdi diyorum ki, farklý düþünceleri anlamalý ve onlardan da zenginlik üretebilmeliyiz. Kavgalarýn, darbelerin sorunlarý çözmediðini hayat bize öðretti. Muhtýralar gördük, ihtilaller yaþadýk. Cezaevlerinde iþkenceye uðradýk. Ýhtilalden sonra yedi buçuk yýl yatmýþým, sonra mahkeme suçsuzluðuma karar verdi.”(Muhsin Yazýcýoðlu’yla Röportaj-Mehmet Gündem-Yeni Þafak Gazetesi) Ölümüyle Türkiye’yi acýya boðan Muhsin Yazýcýoðlu renkli bir kiþiliðe sahipti. O da baþbakanýmýz Recep Tayyip Erdoðan gibi þiir okumaya meraklý bir insandý. Doðrusunu söylemek gerekirse güzel de þiir okuyordu. Yazýcýoðlu þiir okumakla kalmýyor, þiir de yazýyordu. Çünkü o, büyük acýlar çekmiþ, hayatý dolu dolu yaþamýþ bir insandý. O, Fethi Gemuhluoðlu’nun ve Seyyid Ahmet Arvasi’nin kitaplarýný severek okurdu. Aydýn bir insandý Yazýcýoðlu… Onun þairlik yönünü ölümünden sonra öðrendi Türkiye… Mamak Zindanlarý’nda kaleme aldýðý “Üþüyorum” adlý þiiri gerçekten yaþanmýþ acý olaylarýn fotoðrafý niteliðindedir. Bu þiirde acýnýn ve gözyaþýnýn resmi var. Bu þiiri çok sevdi Türk milleti. Zira Muhsin Yazýcýoðlu’nun acýlarla dolu hayatýnýn bir kesitini anlatýyordu “Üþüyorum” þiiri: “Bir coþku var içimde bugün kýpýr kýpýr Uzak, çok uzak bir yerleri özlüyorum Gözlerim parke parke taþ duvarlarda Açýlýyor hayal pencerelerim; Hafif bir rüzgâr gibi süzülüyorum Kekik kokulu koyaklardan aþarak, Güvercinler ülkesinde dolaþýyor Bir çeþme baþý arýyorum. Yarpuzlar arasýnda kendimi býrakýp Mis gibi nane kokularý arasýnda Ruhumu dinlemek istiyorum. Zikre dalmýþ her þey… Güne gülümserken papatyalar Dua gibi yükselir ümitlerim Güneþle kol kola kýrlarda koþarak Siz peygamber çiçekleri toplarken Ben çeþme baþýnda uzanmak istiyorum; Huzur dolu içimde Ben sonsuzluðu düþünüyorum Ey sonsuzluðun sahibi!... Sana ulaþmak istiyorum. Durun kapanmayýn pencerelerim, Güneþimi kapatmayýn Beton çok soðuk, üþüyorum.” Muhsin Yazýcýoðlu bir peygamber aþýðýydý. Bunu onun parti amblemine bakarak da anlayabilirsiniz. Zira partisinin ambleminde hilalin baðrýnda bir gül vardýr. Fakat onun peygamber sevgisi sembollerden ibaret deðildi. O, peygamberin aðýr davasýný ve ateþten gömleðini sýrtýnda taþýyordu. Nübüvvet kaynaðýndan beslenen bir gençliðin imar ve inþasý için var gücüyle çalýþýyordu. O, Türklüðü iman nuruyla birleþtirip çelikten bir irade kuþanmýþtý. Muhsin Reis, gücünü inançlarýndan alan, imanlý ve ihlâslý bir neslin özlemini çekiyordu. Bizi kurtaracak, izzetimize ve iffetimize tekrar kavuþturacak ancak bu kutlu nesildi… Bu nesil Resulullah’ý tanýmakla ve onun on dört asýrdan beri hiç eskimeyen ölümsüz düþüncelerini yarýnlarýmýzýn ümidi gençlere benimsetmekle vücuda getirilebilirdi. Yazýcýoðlu; Anadolu Gençlik Dergisi’nin, ölümünden birkaç gün evvel kendisiyle yaptýðý son röportajýnda Resulullah’a duyduðu aþkýn büyüklüðünü dile getirmiþti. “Peygamber Efendimiz(sav)’ in ismini duyduðunuzda hissettikleriniz nelerdir?” sorusuna o, þu duygusal cevabý vermiþti: “Hüzünleniyorum… Görevini yerine getiremeyen bir kölenin hicabý… Onun arkasýnda býraktýðý mirasa, onun istediði gibi sahip çýkamadýk. Onu anlatamadýk, çünkü onu anlayamadýk. Onun adýný duyduðumda bu nedenlerle hüzünleniyorum. Tüm peygamberlerin þahitlik yapacaðý yargý gününde O’nun ümmetinden olma þerefini ve liyakatini inþallah taþýrým. Allah onun þefaatinden bizleri mahrum etmesin.” (Bu duaya kim amin demez ki!....) Muhsin Yazýcýoðlu’nun kurduðu siyasî teþkilat bir kitle partisi deðil, tabir caizse bir düþünce partisiydi. Halk bu güzel insaný seviyor ama sandýða gidince “Nasýl olsa kazanamayacak, oyumu yakmayayým” diyerek baþka sulara yönlendiriyordu gemisini. Muhsin Reis küçük hesaplar peþinde deðildi. Gelecek seçimlerden çok, gelecek nesiller ilgilendiriyordu onu. Bir dava adamýydý o… Davasý, milletin köklerine geri dönmekten ibaretti. Ýman kurtarma davasýydý onunki... Milliyetçiydi ama ýrkçý deðildi. “Ýlayý Kelimetullah” ülküsüne köprüydü o…Müslüman bir neslin hamurunu yoðuran bir hamurkârdý o… Ruhunu kaybetmiþ kalabalýklarýn damarlarýna Türk-Ýslam þuurunu zerk etmekle meþguldü. Zira ancak feraset sahibi nesiller bu milletin güven kaynaðý olabilirdi. Gençlik zamanýn akýþýna býrakýlamazdý. Ruhlarý birlik ve beraberlik paydasýnda birleþtirme gayreti içerisindeydi o… Bunu da büyük oranda baþarmýþtý. Birliðe giden yolun öncüsü olmuþtu. Muhsin’i sevdi bu millet… Ben de sevdim. Çünkü ona bakýnca bu milletin deðerlerini görüyordum. Anadolu’yu Türk yurdu yapan Sultan Alparslan’ýn azametini, bu topraklara sevgi tohumlarý eken Yunus’un aþkýný, Anadolu’nun Müslümanlaþmasýnda emekleri çok fazla olan Mevlana’nýn hoþgörüsünü ve insancýllýðýný gördüm onda. Hakikatin aynasý oldu benim için. Onun Hakk’a varmasýyla gözyaþlarý sel oldu. Hissiyatý anlatmak için mürekkep bile kâfi gelmedi. Ben de onun vedaýyla, içimdeki dalgalanmalarý þu dizelerle dile getirmeye çalýþtým: “Heybetli bir daðdýn sen hey gidi koca reis!... Hicranýn gölgesidir yürekteki acý his Muhsin Yazýcýoðlu gül hasretiyle yandý Elinde kýrmýzý gül sonsuzluða uzandý Duyuldu acý haber, yandý yürekler yandý Hüzün bulutlarýyla yaþlar göze dayandý Dondurdu ilikleri, iþledi ruha ayaz Kýrmýzý boyun büker, karalar baðlar beyaz Bu zamansýz ölümle dert birdi, bini aþtý Zemheri soðuðunda yüreklere kor düþtü Ömür denen aðacýn dalýna baykuþ kondu Gecenin ayazýnda dondu umutlar dondu Karanlýklar bastýrdý, battý ufukta güneþ Hissiyat buz tutarken sularý yaktý ateþ Ýsmiyle müsemmaydý Sivas’ýn gülü Muhsin Zalime demir yumruk, mazlumun dili Muhsin Ömrünün baharýnda sonsuzluða aðla git!... Yüce Türk milletinin yüreðini daðla git!... Ebediyet yolcusu kabrine güller dolsun Hakk’ýn sevgili kulu mekânýn cennet olsun…” Duygularý anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalýr bazý zamanlar… Ýþte o demlerdeyiz þimdi… Gönüllere ateþ düþtü, yanýyor… Gözyaþýna dönüþtü acýlar… Bir dað göçtü daðlarýn eteðinde. Yas ve hicran harmanlarý kurmakla meþgul yaralý yüreklerimiz… Eylül sarýsý hüzünler, gönül aðacýnýn dallarýnda yuva yapmýþ. Umut tomurcuklarý soðuða yenildi daðlarýn eteðinde. Yürekteki umut teli koptu kopacak… O, meçhule yürümedi, özgürlüðü daðlarýn koynunda aradý ve buldu; ebedî sevgilinin mübarek sancaðý altýna uçtu, sýðýndý nurdan kanatlarýyla. O þimdi ötelerden tebessüm ediyor sevenlerine. Yaptýðý iyiliklerin ve güzelliklerin meyvelerini topluyor. Rabbim rahmet nazarlarýný üzerinden eksik etmesin. Rabbim ahiret yurdunda, sevgililer sevgilisi Peygamberimizin mübarek livâ-i hamd sancaðý altýnda ümmetin bahtiyar fertleri olarak onunla buluþmamýzý nasip ve müyesser eylesin(Âmin) Dipnotlar: 1. Muhsin Yazýcýoðlu Biyografisi- www.muhsinyazicioglu.org 2. Muhsin Yazýcýoðlu’yla Röportaj-Nuriye Akman-Zaman Gazetesi–06 Temmuz 2003 3. Muhsin Yazýcýoðlu’yla Röportaj-Mehmet Gündem-Yeni Þafak Gazetesi 10 Nisan 2007
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.NÝHAT MALKOÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |