Aðlamak da bir zevktir. -Ovidius |
|
||||||||||
|
Bir de duygularýmýza, düþüncelerimize yaðmur gibi yaðan yazarlar ve þairler vardýr. Onlarý okurken de, ayrý bir huzur ve mutluluk duyar, deðiþik tatlar alýrýz. “Bu dil aðzýmda annemin sütüdür.”diyen þair ana dilinin ve sütünün tadýný, gizemli gücünü ne de güzel ifade etmiþtir.(Türkçe’nin bilim dili olamayacaðýný iddia eden, müstemleke ruhlularýn kulaklarý çýnlasýn.) Ama, dilde özleþme hareketi adý altýnda Türkçe’yi kýsýrlaþtýran anlayýþýn sahipleri; genç kuþaklarýn, verimli yazar ve þairlerin eserlerini okuyup, anlamalarýný engellemiþlerdir. Dünyanýn hangi ülkesinde, 30-40 yýl önce yazýlmýþ bir eserin dili sadeleþtirilmektedir. Býrakýnýz 30-40 yýlý, Ýngiltere’de 16.yüzyýlda yaþamýþ Shakespeare’ in, yine Fransa’da 16.yüzyýlda yaþamýþ Montaigne’in ve bin sekiz yüzlü yýllarda yaþamýþ Baudelaire’in dili sadeleþtirilmekte midir? Bu çarpýk anlayýþ, Atatürk’ün nutkunu bile sadeleþtirme yoluna gitmiþtir. Bugünkü kuþaklar, çok dar bir sözcük daðarcýðýna mahkûm edilmiþlerdir. Deðiþik kaynaklardan edindiðim bilgilere göre(aklýmda yanlýþ kalmadýysa) ,Ahmet Hamdi Tanpýnar’ýn eserlerinde kullandýðý sözcük sayýsý otuz beþ bin, Yahya Kemal’in yirmi yedi bin civarýnda. Eserleri dilimizin klâsiði olmaya hak kazanmýþ Tanpýnar ve Yahya Kemal’in yazýlarýný ve þiirlerini bugünkü kuþaklardan kaçý okumakta, anlamaktadýr. Biz o zaman hangi Türk kültüründen bahsedebiliriz. Türkçe’nin malý olmuþ, Türkçe’nin öz suyuyla yoðrulmuþ; köylüsünden kentlisine herkes tarafýndan anlaþýlan sözcükleri Arapça ve Farsça asýllý diye dilden atarsak, yerine de yeni sözcükler ikâme edemezsek dili zenginleþtirmiþ mi , yoksa fakirleþtirmiþ mi oluruz? Bu soruyu her Türk kendi vicdanýnda cevaplandýrmalýdýr. Ahmet Haþim’in “Merdiven” þiirini sadeleþtirmeye kalksak, baþlýðýný “Çýkak”diye deðiþtirmek mi gerekecek? Evet “merdiven”sözcüðü Farsça menþeli bir sözcük ama Farsça’da merdiven diye bir sözcük yok.sözcüðün aslý “nerd-bân”. Türkçe’ye geçtikten sonra,deðiþikliðe uðramýþ. Bir dönem, nerdübân olmuþ,ahiren neverdibâna tebdil etmiþ; sonunda merdivene dönüþüp dilimize yerleþmiþtir. Ahmet Haþim’de, “Merdiven”þiirini yazarak onu tamamen Türkçe’ye mal etmiþtir. Ýngilizce’de de Fransýzca’da da deðiþik dillerden girmiþ bir hayli sözcük bulunmasýna raðmen, onlar bu sözcükleri atmak ya da yerine yenilerin türetmek gibi bir gayrete düþmemiþlerdir.(Daha baþka dillerden de örnek verilebilir ama bizim kýblemiz Batý olduðundan ve bu ülkelerin kültür kuþatmasýna maruz kaldýðýmýzdan onlarýn adýný veriyorum.) Öz Ýngilizce, Öz Fransýzca gibi diller yok. Ýngilizce, Fransýzca var. Zaten dilin özü kabuðu olmaz. Halkýn benimsediði, konuþmasýnda kullandýðý sözcükleri, dilden atamazsýnýz. O gayrete düþerseniz, belli bir kesimin konuþup anlaþtýðý kýsýr bir jargon oluþturmaktan öteye gidemezsiniz. Bu yanlýþtan tez vakitte dönülmezse, bir zamanlar üç kýtada konuþulan Türkçe; bir karnaval dili haline gelecektir. Dilin gramer yönünü dilcilere býrakalým. Ama, Türkçe’yi ustalýkla kullanan, Refik Halit Karay’ýn eserlerini sadeleþtirmek mi gerekir? Ya da Ömer Seyfettin’in- ki “Genç Kalemler”dergisini çýkaranlardandýr-, Sait Faik’in, Cevat Þakir Kabaaðaçlý’nýn(nâm-ý diðer Halikarnas Balýkçýsý), Peyâmi Safa’nýn, Nâzým Hikmet’in, Kemal Tahir’in dilini de mi sadeleþtireceðiz? Bugün hangi Türk genci, hangi üniversite mezunu Cemil Meriç ve eserlerini tanýyor. Kýlý kýrk yararak cümle kuran, bu usta kalemin eserleri aslýnda liselerin kompozisyon derslerinde okutulmalýdýr. Yine Tanpýnar’ýn “Beþ Þehri’ni” okumayan Türk genci, Türk kültürünü ne kadar özümsemiþtir. Bu eser de liselerde okutulmasý gereken kitaplardan biridir.Haþim’in, “Göl Saatleri”, “Piyale”, “Gurubahane-i Lâklâkan”, “Frankfurt Seyahatnâmesi”gibi esrleri, Tevfik Fikret’in þiirleri bu anlayýþa göre sadeleþtirilmeye muhtaç... Türkçe’yi seviyorum diyenler, Türkçe’nin geleceðini düþünenler; sözcüklere düþmanlýk besleyerek nereye varacaðýz? Bir kültür birikimi olan deyimlerimizi, ata sözlerimizi de mi deðiþtireceðiz. Sadeleþtirme adý altýnda , “Akýl akýldan üstündür.”ata sözünü “Us ustan üstündür.”diye mi sadeleþtireceðiz. Önceki hâliyle anlaþýlmýyor mu? “ Az tamah çok ziyan getirir.”i nasýl sadeleþtireceðiz? “Ak akçe, kara gün içindir.”i ne yapacaðýz. Ýlânihaye... Deyimlerimizi nasýl Türkçeleþ- tireceðiz. “Haraç mezat satmak”ý ne yapacaðýz. “Hayatýna girmek”deyimini yaþamýna girmek diye mi deðiþtireceðiz. “Hayat arkadaþý”na yaþam arkadaþý mý diyeceðiz? “Ser verip sýr vermemek”deyimini, baþ verip giz vermemek diye mi deðiþtireceðiz. Hem o yetkiyi bize kim verdi. Bunlar millete mal olmuþ, halkýn duygu ve düþüncelerinden doðmuþ sözlerdir. Halka saygýsýzlýk olmaz mý? Ya þarkýlarýmýzý, türkülerimizi ne yapacaðýz. Yoksa pop müziðiyle mi idare edeceðiz? “Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin” þarkýsýný “Bir olasýlýk daha var oda cartayý çekmek mi dersin”diye söyleyeceðiz. O zaman dilimizi zenginleþtirmiþ mi oluyoruz? Bu anlayýþýn neticesi olarak, sözcük daðarcýðý kýsýrlaþtýrýlan insanýmýzýn, düþüme melekesi de zayýflatýlmýþ, ufku daraltýlmýþ oluyor. Ýþte bu nedenlerden, bugünkü gençlerimiz, yarým yamalak çevirisi yapýlmýþ Amerikan filmlerinin sözcükleriyle konuþan ve düþünen bir kuþaðýn temsilcisi derekesine düþürülmüþlerdir. Bu çocuklarýn doðumla- rýndan 20-25 yýl önce yazýlmýþ bir eseri sadeleþtiriyoruz diye kuþa çeviren anlayýþ, her þeyi berbat etmiþtir. Bugün liselerimizde okuma zevki kazanamamýþ, hamburger ve pizza kültürüyle allak bullak edilmiþ,kola sevdalýsý bir garip kuþak hayat sürmektedir. Birileri kýna yaksýn. Böyle gergin bir giriþten sonra, havayý yumuþatmak adýna konuyu biraz deðiþtirmeye ne dersiniz? Benim çocukluðumda (60’lý yýllar) bugünkü imkânlar yoktu. Evimizdeki teknoloji ürünü, gaz ocaðý ve transistorlu radyodan ibaretti. Benden öncekiler gibi idare lâmbasýyla ders çalýþmadým, ama gaz lâmbasýyla ders çalýþtým. Bazen saçýmý üttüðüm dahi oldu. Ýþte o yýllardaki çocukluðumu, bu günkü çocuklardan þanslý sayýyorum. Çünkü bizim nesil doyumsuzluðu deðil, kanaatkârlýðý ve doygunluðu talim etti. Mutluluk daha ucuzdu.(safdillik olarak algýlayanlar olabilir. Türkiye’de demokrasi var.Gayet doðal(!)...) Henüz ilkokul öðrencisiyken, okuma kitabýmda, “Hiçten Saadetler”baþlýðý altýnda bir okuma parçasý ve o parçayý süsleyen bir resim vardý. Öyle allý pullu, rengârenk bir resim de deðildi. Siyah beyazdý ama içeriði etkileyiciydi. Bu resimde masa baþýnda bir adam, önünde bir bardak çay; çayýn üzerinden yükselen buðu öyle sýcak bir manzara oluþturuyordu ki, buz gibi bir havada baktýðýnýz zaman, iliklerinize kadar ýsýnýrdýnýz. Tabii yazýnýn içeriði de mütevazýlýðý, tok gönüllülüðü kanaatkârlýðý salýk veriyordu. Ýþte, o yazý ve resim yaþantým boyunca, mutluluðun, pek de pahalý bir þey olmadýðýnýn farkýnda olmama vesile olmasýnýn yanýnda, okuma zevki kazanmama da yardýmcý oldu diyebilirim. Bu yaþa geldim, o resimdeki çayýn buðusunu hâlâ görür gibiyim. Yine ayný kitaptaki “Eskici”adlý okuma parçasý ve bu parçadaki Hasan’ýn öyküsü hep yüreðimin en hassas yerindedir. Aklýma geldikçe, kendimi Hasan’la özdeþleþtirir, onun adýna üzülürüm. Arabistan çöllerinde yurduna , yuvasýna ve ana dilini konuþmaya hasret, öksüz Hasan’ýn ana dilini konuþan eskicinin sesini duyduðu anda gözlerinde beliren sevinç ýþýklarýný görür gibi olur, yürek çarpýntýsýný aynen hissederim. Onun eskiciye sorduðu sorular kulaklarýmda çýnlar. Bu hikâyeyi yazdýðý, Türkçe özleminin ve sevgisinin ne olduðunu dile getirdiði için Refik Halit’i hep rahmetle yâd ederim. Þüphesiz, Refik Halit’in birbirinden deðerli bir çok eseri vardýr. Ama, “Memleket Hikâyeleri”ve “Gurbet Hikâyeleri”adlý eserleri, her Anadolu insanýnýn kendinden bir parça bulabileceði eserlerdir. Türk Dili’ne, Türkçe’ye emeði geçen herkese gönül borcumuz, vefa borcumuz vardýr. Güzel Türkçe’mize emeði geçen her yazar ve þair, bize huzur, güzellik, sevmek gibi deðerleri bahþetmektedir. Týpký yaðmurlar gibi. Bu güzelliklerden bizi mahrum etmeye-ne þekilde ve ne adýna olursa olsun-kimsenin hakký yoktur. Bu güzellikleri her Türk insaný tatmalýdýr. Türkçe adýna, bol yaðmurlu, bereketli günler dileðiyle sözlerimi noktalarken, Türkçe sevdalýlarýný yürekten selâmlarým.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ýbrahim Kilik, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |