Pek çok doktorun yardýmý ile ölüyorum. -Büyük Ýskender |
|
||||||||||
|
Nedensiz bir karamsarlýk, ruhuna sis gibi çökmüþtü. Sanki hiç bir zaman mutlu olmamýþtý ve olamayacaktý. Bu karamsarlýðýn bulaþtýðý düþünceleri, etrafýnda kendinden baðýmsýz bir þekilde fýr fýr dönüyordu. Adeta çevresinde, küçük, özerk bilinççikler oluþmuþtu. Bir müziðin; iðrenç ötesi bir müziðin ses dalgalarýnýn, hava taneciklerinin arasýnda salýnarak çýkardýðý týnýyý iþitmeye (daha doðrusu “bir þeylemeye”) baþladý. Anlamsýz yankýlarýn bütünleþmesinden oluþan bu müzik, zamanýn bal kývamýndaki akýþýna aldýrmaksýzýn zihninin boþ koridorlarýna seke seke, büyüyerek yayýlýyordu. Çevresini alýþýlmýþýn dýþýnda; daha önce hiç tatmadýðý ve hayal bile edemeyeceði duyularla algýlýyordu. Ne görüyor, ne duyuyor; ama etrafýndaki olmayan þeyleri daha net algýlýyordu. Bir anda o büyük traktör tekerleðinin, üzerinde gittiði yolu parçalayarak, hýzla ona doðru yaklaþtýðýný fark etti. Bunun, tekerleðin son geliþi olduðunu; artýk dayanacak gücünün kalmadýðýný anlamýþtý. Her þey birbirine girmiþ; saçma müzik, garip duyular, karamsar düþünceler, ihtiyar ve hassas kalbini pes etmeye çoktan ikna etmiþti. . . . Ve tekerlek amacýna ulaþtý. Ruhunun derinliklerinden uzanan, sarmaþ dolaþ düþünce uzantýlarýna temas ettiði her þey son buldu. Ruhunu, bilincini artýk hissedemiyordu. Þimdi –ki þimdiden söz bile edilemezdi- kâinat onun için “hiçbir þey” den bir fazlaydý; sadece, sadece o boðucu müzik vardý, bütün varlýðý bundan ibaretti. Zamanýn sonsuzluðuna yayýlmýþ; her saniyesi, her aný bir bütün olan bu müzik; hiçliðin melodisi… Nasýl bir þey olduðunu her canlý varlýk gibi merak ettiði ve her canlý gibi “ölümüne” korktuðu ölümü tecrübe ediyordu. Hiçlik… Bunun asla zihninde canlandýramayacaðý bir kavram olduðunu zannediyordu; fakat þimdi hiçliðin getirdiði sorumsuzluðun ve sorunsuzluðun tadýný çýkarýyordu. Ondan geriye yalnýzca bu melodi kalmýþtý. ... Yavaþça, koskocaman bir ömrün yükünü taþýyan göz kapaklarýný araladý. Zihninin içi umaç çorbasý gibiydi; nasýl umaç çorbasý dünden kalan yemeklerle yapýlýyorsa, onun da zihni geçmiþten kalan karamsar düþüncelerle çalkalanýyordu. Bu bunalýmýn ve uyku sersemliðinin tir tir titrettiði yumuþak elleriyle uzanarak, baþucunda duran ve Beethoven’ýn dokuzuncu senfonisiyle çalan telefonun alarmýný kapattý. Üstündeki kaþýndýrýcý yün yorganý yana çekerek yataðýndan kalkýp banyoya gitti. Yüzünü hýzlýca yýkadý, sonra karþýsýndaki büyük varaklý aynadaki suratýný, her yaþlýlýk bunalýmý yaþayan insan gibi, hüzünlü bir dikkatle incelemeye baþladý. Bembeyaz ince yüzü, yaþýna raðmen az kýrýþýklýk barýndýrýyordu. Yakýþýklý görünüþüne çenesindeki yara izi de hafif bir asilik katýyordu. Hiçbir zaman, hayata ve insanlara karþý asi biri olacak gücü kendinde bulamamýþtý. Ama yüzü onun bu zayýf kiþiliðini balçýk gibi maskeliyordu. Bunun farkýndaydý ve ortaya çýkardýðý sonuçlarýnýn dayanýlmaz acýsýný çekiyordu. Hayata dair biraz daha bencil olsaydý bugün daha mutlu olabilirdi; ama olan (Belki de olacak olan) olmuþtu artýk. Bir zaman makinesini çalýþtýran sözlü komut olmadýðý sürece, “keþke” demenin pek bir faydasý olmayacaðýný elbette biliyordu. Bu gün iþe gitmek istemiyordu, zaten gitmeyecekti de. Hatta bir daha hiç gitmeyecekti: Emeklilik yaþýnýn geldiðin diz kapaklarýndaki yoðun sýzýdan anlayabiliyordu. Keþke tek derdi bu aðrýlar olabilseydi. Yaþlýlýðýn yarattýðý bu aðýlarýn, maneviyata etkisi o kadar güçlüydü ki, ruhunun acýlarý yanýnda bunlar, sadece “aðrý” olarak bir hiçti; onun en küçük derdi bile olamazlardý. Bu düþüncelerden kurtulmaya çalýþarak, banyodan çýkýp çalýþma odasýna gitti. Çalýþma masasýnýn karþýsýndaki koltuða oturduðunda, dizindeki aðrýlarýn iyice artmýþ olduðunu fark etti. Diþini sýkarak, geçmiþte pek de eðlenceli olmayan anýlarýnýn mekân olgusunda bütünleþtiði odasýný incelemeye baþladý. Burada yaþadýðý bütün sýkýcý günler gözünün önünde hologram gibi canlanýyordu. Sonra gözü, karþýsýnda duran büyük kitaplýða kaydý. Teker teker kitaplarý gözden -anýlarýn süzgecinden- geçirmeye baþladý. Kitaplýðýn tam ortasýnda Kýrmýzý bir kitap gözüne çarptý. Yavaþça yerinden kalkýp, kitabý eline aldý. Ona kýzý gibi þefkat göstererek kapaðýný açtý ve baþýndaki notu okudu. O tatlý el yazýsýnýn kývrýmlarýnda gözlerini gezdirirken bunaltýcý bir his dalgasý tüylerini diken diken etti. Lise yýllarýndayken ilk ve tek sevgilisinin hediye ettiði kitaptý bu. Onu ölesiye sevmiþ bütün umutlarýný boþaltýp, yerine onu yerleþtirmiþti. Ve bir gün kýzýn onu terk etmesiyle boþalan umutlarýnýn yükünü, ömrü boyunca omuzlarýnda taþýmýþtý. Bir daha, hiçbir sevdiði kadýna duygularýný açamamýþ, hiç sevgilisi olmamýþtý. Çekingen tavrý onu yalnýzlýðýn çivi gibi sularýna atmýþtý. Evlenememiþ, çocuk ve torun sahibi olmanýn mayhoþ tadýna varamamýþtý. Gözünden gelen bir damla yaþ, süzülerek dudaðýnýn kenarýna ulaþtý. Daha fazla üzülmemek için kitabý kapatýp, yerine yerleþtirdi. Sonra bakýþlarýný, alt raflara kaydýrdý. Kilosunu bir liradan satsa milyoner olabileceði ve gençliðindeki müzisyen olma hayallerini hamam böceðini ezer gibi ezen tonluk týp kitaplarýna derin bir nefretle baktý. Ünlü bir besteci olmanýn vermiþ olabileceði haz, ona hastane köþelerinde geçirdiði geceleri zehir etmiþti. Þimdi, onun için, bu zehir gecelerin mükâfatý olan (sözde) bol miktardaki para, bankamatik ekranýndaki sembolik üç beþ rakam kadar deðersizdi. Gözlerini yumdu ve bir süre düþünmemeye çalýþtý. Günden güne yok olan mutlu zamanlarýn ve eriyen güzellikleri buharlaþtýran karamsar düþüncelerin kara tahtadan farký olmayan ruhunda çýkardýklarý dayanýlmaz çýðlýklarý, onu bu yarý trans halinden çekip aldý. Gözünü açtý ve iki adým geri geldi. Kitaplýðýn yanýnda aslýlý duran fotoðraf çerçevesini eline aldý. Çocukluk döneminde çekilmiþ siyah beyaz bir fotoðraftý çerçevenin içindeki. Uçsuz bucaksýz bir tarlanýn baþýnda, babasýnýn kucaðýndaydý. Tepelerinde büyük bir zeytin aðacý duruyordu. Arkalarýndaysa amcasýnýn, kýrmýzý olduðunu hatýrladýðý, traktörü vardý. Babasý da kendiside çok mutluydu. Babasý biricik oðluyla vakit geçiriyor olmanýn tadýný çýkarýyordu. Kendisi de çocukluðun getirdiði sorumsuzluðun ve sorunsuzluðun –farkýnda olmadan- tadýný çýkarýyordu. Hayatýnýn hiçbir döneminde o kadar mutlu olamamýþtý. Fotoðraftaki küçük kendisine olan kýskançlýðýn doðurduðu bir göz damlasý gözünden kopup, dudaðýnýn yanýna kaydý ve iki damla bir olup, çenesindeki yara izine yerleþti. Gerçekleþmemiþ hayaller, geçmiþe duyulan özlem. Ve bu iki gerçeðin doðurduðu daha çok acý veren, daha büyük bir gerçek: “Ölüm korkusu”. Ölüme çok yakýn olduðundan haberdardý ve sonucunda neler olacaðýný bilmediði için de doðal olarak korkuyordu. Belirsizlik onun bu delik deþik ruh halinin esas sebebiydi. Bu cehennem acýsýndan kurtulmanýn yolu neydi? Alnýný ýslatan bir delik belki derdine derman olabilirdi. Ama bunu yapabilecek gücü de kendinde bulamýyordu. Ölene kadar bu acýyý çekmeye mahkûmdu. . . . Gözünden bir damla yaþ daha koptu ve diðerlerinin gittiði yolu takip ederek, onlarla bütünleþti. Oluþan büyük damla yer çekimine karþý koyamadý ve fotoðrafýn üzerine damladý. Damla traktörün büyük tekerleðine denk geldi. Ve o anda içinde bir þimþek çaktý. Asla bilinemeyecek bilinmezliklerden en önemli ve en korkunç olanýný; gözünde canlandýrabilmesini bile saðlayan o rüyayý hatýrlamýþtý. Ýçindeki bütün ölüm korkusu son bulmuþtu. Rüyasýnda, ölümün tatlý bir þey olduðunu tecrübe etmiþti. Bu karamsar rüya; onun, gece yarýsý kurak bir çölde, yapýþ yapýþ bir bataklýða batmýþ ruhunu; tatlý, mutluluk saçan bir ýþýkla aydýnlatmýþtý. . . .
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © emre aksoy, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |