..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Tanrý insaný yarattý, insan da sanat yapýtýný. -Oscar Wilde
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Þiir > Aþk ve Romantizm > Serpil Baþak




14 Haziran 2010
Koltuk Deðneði  
Serpil Baþak

:BCDF:
“Eskimiþ bir evliliðin mutsuz kocasýna koltuk deðneði olmayacaðým. Kusura bakma arkadaþým. Hoþça kal.” dedi ve kalktý masadan.
Kendine özgü güvenin bile durultamadýðý acýmsý bir týnýsý vardý sesinin. Boðazým yandý. Yutkunarak rahatlamaya çalýþtým ve ben de kalktým ardýndan. Kýþ güneþiyle iyice ýsýnmýþ camlý kýyý kahvesinden koþar adým çýktým. Tepedeki güneþi bile büzüþtüren havanýn yakýcý ayazýna aldýrmadan yürüdüm.
Ýki yüz metre kadar önümde, uçarcasýna gidiyordu. Üþüyordu. Sýkýca örttüðü bedeninin tersine, saçlarý rüzgârla yarýþýyordu. Örs, üzengi, kepçe kulaðýmý versem, kaldýrýmý döven diþil topuklarýnýn sesini duyabilirdim. Vermedim. Onun duyulmak gibi bir derdi yoktu zaten. O, koltuk deðneði olmamaya gidiyordu.
Kýyý yolunda kimsecikler yoktu. Ayazlamýþ rüzgârýn sesine, denizin vahþi ýslýðý ve tuzlu kokusu karýþýyordu. Yoldan geçen arabalar, sol yanýmý hýzla çizip, kaçýyordu. Saklanýp, korunamýyordum. Ýçimdeki gel- git, bir ayna gibi beni gösteriyordu. Sýðýnmacý konumuna düþmüþ bir kaçak gibi yakalanýyordum kendime. Öðle haberlerinde adým geçiyordu. Korkuyordum. Gidip, teslim oluyordum þeytanýma. Ýnceldiðim yerden çürüyordum. Ne güzel kokuyordum, ben?
Yavaþladým… Býraktým; açýlsýn aramýzdaki uzaklýk. Yürüdüðüm yerden izlemeye baþladým onu. Benden baþka izleyecek yoktu zaten. Rüzgârýn siliciliðine inat, bizden bir þeyler kalsýn istiyordum ayak izlerimizde. Onun yürüdüðü taþlara basmaya çalýþýyordum. Rüzgârda çýrpýlmýþ göz ucumla izliyordum onu.
O, tüm bunlardan habersiz ya da habersizmiþ gibi durup, koltuk deðneði olmamaya gidiyordu. Rüzgârýn ötelediði saçlarýný güzelliðine katýp, diþil topuklarýyla eril bir öðleden sonrayý döve döve, kuþatýlmýþlýðýmýn öte yakasýna gidiyordu. Beklentisiz bir güven ve ödünsüz bir duruþa kardýðý kadýnlýðýyla. Kendisi olduðuna gidiyordu.
Ben mi? Ben, baþoyunculuðunu karýmla bölüþtüðüm bir filmin, anlamadýðým alt yazýlarýný okumaya gidiyordum. Her gün yeniden izlediðim halde bir türlü çözemediðim ya da sabah akþam baþka bir dilde akýp giden alt yazýlarý filmimizin.
On altý yýl önce, ayný oyunda oynamaya karar verip, bir de nikâh memuruna onaylattýðýmýz oyun metni ne kadar anlaþýlýr ve anaç bir dildeydi oysa. Ne kadar çok gönüllü ve meraklý izleyicimiz vardý. Aileler, konu komþu, arkadaþlar. Ýþyerlerimiz, sokaklarýmýz, duraklarýmýz, el ele yürüdüðümüz yollarýmýz. Akþam haberlerini okuyan bay bayan sunucular, aile programlarý, yarýþmalar, gündüz þekerleri, yöre dizileri, kanlý yargý salonlarýný aratmayan hukuk sever yapýmlar…
Hepsi ama hepsi bizim mutluluðumuz içindi. Uysal ve sabýrlý mutluluðumuz. Beklemeyi biliyorduk, büyüklerimize inanýyorduk. Akþamlarý çayýmýzý çorbamýzý sessizce içip, sessizce seviþiyorduk karanlýk yataðýmýzda. Mutlu ve sorgusuz…
Öylesine sevdim karýmý. Fiziksel bir çekiciliði yoktu.(Söz aramýzda hani; þimdi de yok.) Ama bir þey vardý onda; kendini onaylatan ve sevdiren ve seven.
Hani gencecik aðaçlar vardýr baharda. Fidanlýktan yeni çýkmýþ. Gürül gürül yükselirler güneþe. Güce, saðlýða ve kýpýr kýpýr bir iç dinginliðine çaðýrýrlar insaný. Onlar ayrýmýnda deðildir ama hýþýrtýlý yeþili çoktan kanýnýza girmiþtir insanýn. Yanýnda yöresinde olmak, deli demberek gülüþüne bulaþmak hoþunuza gider. Dolu doludur bakýþlarý, güçlü ve derindir. Tam da gereksinim duyduðunuzu sunar size. Boþluðunuza iyi gelir. Tamlanýrsýnýz. Kalansýz bir ömrün izini sürersiniz tensel tükeniþlerde. Ya da çoðalýþlarda belki; ne demeli?
Boþluðum doldukça ýþýdým. Ýyi oldum. Bir keresinde “Vay be!” dedim karýma. “ Ben, böyle bir yaþamý düþleyemezdim bile. Düzenli bir gelir, ev, araba, iki çocuk ve sen karýcýðým. Daha ne isterim? Mutluyum, mutluyuz!”
Gerilmiþliðinden beklenmeyen bir dille “Eksik söyledin caným.” dedi karým. “ Mutlularý unuttun.”
Yaþadýðýmýz günün akþamýný güzelliyorduk. O seviyor diye beyaz þarap almýþtým eve gelirken ve buzlukta soðutmuþtum özenle. (Zaten onun sevdiði þeyleri yapmak günlük tadým tuzumdu.)
Karým alaycý bir gülümsemeyle süzdü beni. Avizenin çið ýþýðýnda yýrtýlýverdi duruþum. Döküldüm kucaðýna. Þarabýn büyüsü soldu.
“Senin, bu dilini hiç anlamýyorum.” dedi. Ölmüþ bir dinin Tanrýsýna teþekkür ediyorsun sanki. Ýki elini havaya kaldýrýp “Âmin” demediðin kalýyor bir. Yeter artýk! Bak caným, bu koþullar, bir niþan zembili gibi armaðan edilmedi bize. Bir kýldan kýrka bölündük çoðaltabilmek için kendimizi. Çoðumuzun düþsel içeriðine teðet düþtü bu coðrafya. Ya da yaðdan kýl kaçýrýr gibi attý karanlýðýna. Ayýrt edemedik. Ayrýma vardýðýmýzdaysa çoktan çizilmiþti üstümüz. Atýl durumdaydýk. Ýþlerlik kazanabilmek için çok bedel ödedik. Bunu en iyi sen biliyorsun. Biliyorsun da caným, yine þu ýþýk gibi çiðleþiyorsun. Piþ artýk, be adam! Piþ! Bu dilde söyleþmek istemiyorum artýk seninle. Lütfen!”
Elindeki þarap kadehini, yüzüme kapýyý çarpar gibi býraktý sehpaya ve banyoya gitti.
Gece haberlerini sunan bayanýn þen þakrak sesi yetiþti yardýmýma. Ankara’da açlýk grevi yapan iþçilerin üzerine, polisin biber gazý ve basýnçlý su sýktýðýný anlatýyordu. Bir parti liderinin, bir Karadeniz kentinde tartaklandýðýna ve tartaklayanlarýn bulunamadýðýna geçti sonra. Gülen mimikleriyle Irak’ta ölenleri de haber ettikten sonra sosyolog ve araþtýrmacý bir akademisyeni konukluða çaðýrdý. Ardýndan da, medyatikliðiyle ünlü psikiyatri doktoru, sorunsuz bir adam maskesiyle baloya çevirdi ekraný.
Gün içinde yani yirmi dört saat boyunca insan gereksinimleri, davranýþlarý, duygulanýmlarý ve bunlarýn yirmi beþinci saate yansýyan durumlarýnýn sosyopsikotik nedenlerini, açýlýmlarýný dillendirmeye baþladýlar. Tam kendi nedenlerimi öðrenip piþmeye baþlayacaktým ki, karým geldi ve ayakkabýsýnýn tekini sordu bana. Umutla baktým gözlerine. Yatakta arayabilirdik belki camdan yarýsýný. Ama parlamýyordu yitik ve karým, bizim filmimizin de ýþýklarýný karartmak istiyordu. Yeterince oynamýþtýk, izlenmiþtik, köklenmiþtik ve çürümüþtük. Artýk karar bozulmalý, biz baþka oyunlara gitmeliydik. Ýzleyici mi olurduk, yeni rol arkadaþlarý mý bulurduk; burasý, herkesin kendi baþýna gidebileceði bir adresti.
Karým, þimdiden “Hoþça kal” deyip, tek baþýna uyumaya gitti bile. Bana da bir battaniye getirmiþ; ne güzel.
Üçlü koltuða geçip uzandým. Dumura uðramýþtý gece ve yirmi beþinci saatten sonrasý da. Bir aðlama nöbetine tutuldum. Kayýsý kývamýnda daðýlýyordu tamlanan boþluðum. Koyul bir korku sarýyordu bedenimi. Bir de, çok özel bir tat veriyordu durumum. Karýmýn beni üzmesi, fýrçalamasý, alayla karýlýk bakýþlarý hoþuma gidiyordu. Ýlk kez bu gece, bu duyguyla yüzleþiyordum ve hoþtu. Kendime söylerken bile utandýðým ama deðiþik tatlar da aldýðým bu özel duygumu, karýmla da bölüþmeye karar verdim. Ne olursa olsun onunla da yüzleþecektim bu konuda. Belki bir yararý olurdu bize.
Sessizce soyunup, yanýna uzandým. Kýzdýðý zamanlarda yaptýðý gibi arkasýný dönüp uyumuþtu. Aðlayarak sarýldým. Uyandýrdým onu. Dönmedi yüzünü bana. Aðlayarak anlattým içimden geçenleri. Sokuldum iyice. Kaskatý oldu. Tepkisiz, duygusuz, kýmýltýsýz. Sanki duymadý dediklerimi. Anlamadý. Ertesi sabah yüzüne baktým merakla. Tek bir iz ya da gölge yoktu dediklerimden. (Boþandýktan yýllar sonraki bir görüþmemizde, þöyle diyecekti; “O gece ilk kez utandým senden ve nefret ettim her þeyinden. Seni de utandýrmamak için hiç tepki vermedim sana. O gece karar verdim, ne olursa olsun mutlaka boþanmaya.” Bense çok sinirlenecektim bu sözlerine. Küfürle hakaretle çýkýþacaktým ona. Yýllar sonra yüzüme vurulmuþ bir ayýp gibi karþýlayacaktým durumumu. Kesinlikle yadsýyacaktým.)
Boþanma sürecinin henüz baþlamadýðý günlerde tanýdým Güvercin’i. Öðrencilerimden Buðday’ýn annesiydi. Eþinden ayrýlmýþ ve oðluyla bu kente taþýnmýþtý. Önceleri sýk sýk veli görüþmelerine gelirken, son dönemde uzamaya baþlamýþtý geliþleri. Arada bir telefon ediyordu yine de. Özür diliyor ve iþlerinden dolayý gelemediðini anlatýyordu. Bir gün okula geldi yine ama Buðday’la ilgisi yoktu geliþinin.
Güvercin, bu kente gelince, kendi olanaklarýyla özel bir yaþlý bakým evi kurmuþ ve on dört yaþlý insanýn sorumluluðunu üstlenmiþti. Ýçlerinde geliri olmayan, düþkün insanlar da vardý. Olanýn parasýyla hem kendi yaþamýný düzenliyor, hem de düþkün olanlara yaþama þansý sunuyordu. Anlattýðýna göre son günlerde, kimsesiz çocuklar dadanmýþ kapýsýna. Yemek falan veriyormuþ ama geceleri de kalmak istiyorlarmýþ. Sorun büyüyormuþ kýsacasý. Milli Eðitimle görüþmeleri olmuþ bir iki kere. Sonuç yokmuþ. Sosyal Hizmetler Müdürlüðüne gidip gelmiþ günlerce. Ýlgilenmiþler ama her yer dolu ve sorunlu zaten.
Okul-aile birliði baþkanýmýzla görüþmek istiyordu. Varsýl ailelerle iletiþim kurup sponsorlar bulmaya, bu çocuklar için bir þeyler yapmaya çalýþýyordu. Barýnma ve yemek sorunlarýný çözebilirmiþ iyi kötü de, bu çocuklarýn bir geleceðe gereksinimi varmýþ. Sorumluymuþuz hepimiz.
Öyle içten, öyle heyecanlý ve inanmýþ anlatýyordu ki; gönüllü giriyordunuz þemsiyesinin altýna.
O gün hayran oldum, bu ufak tefek kadýna. Her sorununda yardýma koþtum. Kurumlarla görüþtüm, varsýl ailelerle tanýþtýrdým, hukuksal boyutu için avukat bir arkadaþýma götürdüm onu. Tanýdýkça hayranlýðým arttý.
Evinde barýnan yaþlý insanlarla sohbet ediyor, yerleþmeye çalýþan kimsesiz çocuklarla oyunlar oynuyordum. Günler geçtikçe, bir tutkuya dönüþüyordu burada kurulan yaþamý izlemek. Ucundan bucaðýndan gözledikçe görüyordum ki; ucu açýk çok güzel bir düþ oyun oynanýyordu burada. Sosyal Hizmetlerden görevli uzmanlar gelip gidiyor, gönüllü olarak emekli öðretmenler uðruyor, destekleyici insanlar elleri kollarý dolu geliyordu.
Dün “Açýz!” diye, kapýyý yumruklayan sahipsiz çocuklar, bu gün, tok ve güvenli gülüþleriyle sevgi alýþveriþindeydiler. Hele, iki tanesi vardý ki, Metinle Mizgin; (On dört yaþýndaydýlar) yatalak olan yaþlýlarýn eli ayaðý olmuþlardý. Yemeklerini yediriyor, ayaða kaldýrýyor, onlara kýsa öyküler okuyorlardý. Günün uygun saatlerinde, önümüzdeki yýl liseye gidebilmek için gönüllü öðretmenlerle ders çalýþýyorlar, artan zamanlarýndaysa ortak yaþama katký sunuyorlardý.
Bana da, elbet. Ayrýmýnda olmadan ve olamayacak kadar toylarken daha. Ýçimdeki boþluða akan magmanýn içeriði deðiþiyordu. Kokusu, rengi baharlaþýyordu damarlarýmda. Bir, doldur boþalt istasyonunun ivecenliðindeydi ayaklarým. Çakýrkeyif bir mutluluðun açýlýmýydý yüzüm.
Ve Güvercin! Sevgili Güvercin!.. Ýçime dolan magmanýn diþil yaný. Doðuran, büyüten ve uçuran yaný. Üþümüþ akasya aðacýnýn apak bir baharlýkla dönüþü gölgesindeki masaya ve kaynaþmasý kýrýklýðýmla. Ýþ çýkýþlarýnda uðradýðým kapýda, anaç bir kokuyla dinlenmesi yorgunluklarýmýn.
Kendi dilimle anlatamasam da, ünlü bir þairin þiirlerini okuyordum ona. Anlasýn istiyordum. Anlasýn, onu sevdiðimi. Anlasýn, onunla dolduðumu.
Anlýyordu elbette. Biliyordum, bunu. Görüyordum, gözlerinde giyindiðini ömrümün. Ötesi yoktu yalnýzlýðýmýn; çýplaktým. Yalnýz kaldýðýmda kendime de okuyordum ayný þiirleri. Þairi duymasýn ama hoþuma gidecek þekilde okuyordum kendime. “Ne kadýnlar sevdim, Zaten” güçlüydüler. “Böyle bir” sýðýnmak “görülmemiþtir. (Ne kadýnlar sevdim, zaten yoktular, Böyle bir sevmek görülmemiþtir. Atilla Ýlhan)
Bu tür duygularýmýn güncel sürümüydü yaþadýklarým. Karýsýný seven ben, Güvercin’e de tutulmuþtum. Güvercin’in kanat vuruþlarýna açmýþtým içimi. Rüzgârýna dönmüþtüm ; “Onun haberi vardýr, anlamýþtýr nasýlsa” diye düþünüyordum. Yarýnki sevgiliyi oynuyordum karþýsýnda. Çakýrkeyif ve ýsrarlý bir umutla oynuyordum.
Karýmdan boþalan yanýmýn ayrýmýndaydý. Her fýrsat bulduðumda anlatýyordum ona. Dertleþir gibi nabzýný yokluyordum. Onun seliyle taþmaya hazýrlýyordum kendimi. Bu þekilde karýmýn býraktýðý çamura saplanmayacaktým. Bu duygularýn aþkýnlýðýndan gelen bir güvenle konuþmuþtum onunla.
Bir kýyý kahvesinde, dalgalarýn yarattýðý karmaþadan yararlanýp rüzgâr olmak istemiþtim limanýna. Almadý, beni.
Koltuk deðneði olmamaya gitti, Güvercin.

27 Nisan 2010/ Antalya



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýkimiz
Soyunabilsem Seni
Say Ki;

Yazarýn þiir ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Zamanýn Adý
Senli Þiir
Dil de Üþür
Kadýn ve Þiir
Ah!.. Gülsen... - 11 -
Gül, Desem
Yüreðim Karanfil Þimdi
Siz Miydiniz Çocuklar?
Yola Düþmeliyiz Sevgili
Çoðul Sürgünler

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ses Kokusu [Öykü]
Ýnatla Aþk [Öykü]
Bir Aþkýn Kýrýk Öyküsü [Öykü]
Çünkü Uçmayý Biliyor [Öykü]
[Öykü]
Sevdalý Bir Þey - - 1 [Öykü]


Serpil Baþak kimdir?

Haydi öp beni, Bir öykümüz olsun. Ýki kiþilik aþklarý takmýyor hayat; Çoðalabildiðimiz kadarýz ayrýntýlarda. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Ýnci Aral, Orhan Pamuk, Nazým Hikmet,Yýlmaz Odabaþý, Edip Cansever


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Serpil Baþak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.