uyandýðýmý anlayabilmem fazla uzun sürmedi, kafamý kaldýrýp etrafýma baktýðým zaman evet rüyada deðilim dedim ve kendime pandik attým. evet gerçekten uyanmýþ olmalýyým. monoton bi þekilde kalktým, her sabah yaptýðým gibi koðuþun hemen yanýndaki sebilden su içtim ve beni seyretmekte olan kameraya bir "nah" çektim. kimse izlemiyordu zaten, normalde benim izlemem gerekiyor ama pek içime sinmiyor koðuþ binasýnda yarý çýplak dolaþan 6 ila 15 aylýk abazanlarý seyretmek. yine monoton bi düzenin kahpe oyunuyla baþbaþayým. her sabah beni derin düþüncelere sürükleyen bir gerçekle face to face... "Traþ köpüðüm yok"... içimdeki fýrlama uyanmýþ olsaydý gözüme kestirdiðim ilk dolabý açýp sahibine "Traþ köpüðün nerde la" die baðýrýrdým ama ona bile üþenir durumdaydým. "amaaan" dedi uyuyan fýrlama, kim traþ olcak þimdi. lavaboya gidip yüzümü yýkadým ve aynada kendimi seyredip egomu tatmin ettikten sonra yemekhaneye indim. baktým ki yemekhane bomboþ herkes iþinin baþýna geçmiþ. Saat 8:15... nöbetçi amir'in yemekhaneden içeri girdiðini hayal ettim bi an. ayaða kalkýp esas duruþa geçtim hayalimde gördüðüm nöbetçi amire karþý, kýsaca nöb.a deriz... yanýma gelir ve "bu ne kýlýk böyle" diye azarlar beni. Þöyle bi kendimi yoklarým ve fark ederim ki botlarým yok, ayný zamanda gömleðimi nerde çýkardýðýmý hatýrlamýyorum. nöb.a bana tokat atmak üzereyken kendime geldim ve hayalim gerçekleþti. nöb.a gerçekten içeri girdi. tabi esas duruþa geçmek sadece hayallerimde olduðu için sanki 6:45'te kalkmýþ herkesle birlikte kahvaltý yapýyormuþ edasýyla kendimden emincesine yemeðimi yiyordum. yanýma geldi, esas duruþa geçip "komutaným bir emriniz var mý" dedi sitemkar ve laf sokma çabasý içerisinde ayný zamanda alaycý... "yok yavrum çekilebilirsin" dedim ensemde belirecek olan þaplaðýn sancýsýný öngöremeden... "yeni mi uyandýn lan" dedi "bi komutaným çekip bi lan lun muhabbeti yapýyorsunuz, iliþkimizi gözden geçirmeliyiz" dedim. tamam gece odama gel de "senin tabirinle bi scan disk" yapalým dedi. "scan mcan ne ayak" dedim ve o sitemkar tavýrlý adam gitti onun yerine küplere binmiþ bi canavar geldi. söylene söylene yemekhaneden çýktý nöb.a... o çýkarken aklýma bizim bir zamanlar fastfood'ta görev yapan ve sonra düðün salonu þefliðine sürülen (!) onur geldi. bu nöb.a. yine bigün nöb.a iken yazlýk bahçeyi çay istemek üzere aramýþtý ve telefonda çok alaycý ve gýrgýrcý bir þekilde kýrýtarak "baþçavuþ mustafaaaaa" die telefon tekmili verdi. bunun üzerine onur kardeþimizin akýllara zarar cevabý; "efendim canýýýým"... kahvaltýnýn ardýndan odaya geldim kapýyý açtým ve dün geceden kalma ayak kokusuyla adeta mest oldum. odanýn içine iþlemiþ sigara kokusu... üstüne benim botlarým ve içlerinden sarkan çoraplarýmla "iþte askerlik bu" dedirtebilen tek emare haline gelmiþ... klimayý son ayara getirdim içerisi buz tutsun diye, oda parfümü de sýkýnca tam bana layýk iðrenç bir koku oluþtu. evet operasyon tamamdý artýk, içeri kimse girmek istemeyecek... serverý kurcaladým biraz, kayda deðer bi geliþme yoktu. bilgisayarýn baþýna geçtim. her sabah beni derin düþüncelere sürükleyen bir gerçekle face to face olunca aklýma facebook gelmiþti. açýp bakayým dedim. biraz kurcaladýktan sonra kazan dairesine indim, kazandaki diplomalý amelelerle biraz gýrgýr yaptýktan sonra "sagonun (kendim için lazýmým)" þarkýsýnýn çýðýra çýðýra kazandan dýþarý attým kendimi. "tanrým bu ne sýcak"... bizim restoran mutfaðýndaki bulaþýkçý neþe ablayý gördüm. kadýn beni ne zaman görse sýrýtýyo. "olum senin hiç derdin tasan yok mu?" diyo. oysa bi bilse içimdeki yangýný, bi bilse dünyanýn sýrtlanamayýp da bana yýktýðý o derdi... aklýma gelince yüreðimi yakan, beni cehenneme alýþtýran o ateþi körükleyen derdimi nereden bilecek ki... diyemedim hiç "abla traþ köpüðüm yok" diye... ve belki de bi traþ köpüðüm olsaydý sabahlarý erken kalkabilecektim, herkesle birlikte kahvaltý yapabilecektim. belki de yazlýk bahçenin içinde maðaradan çýkmýþ bi hanzo gibi dolaþmayacaktým elimde nescafe bardaðýyla. müdürün gözlerinin iyi görememesini suistimal etmicektim belki de. ve belki de içimdeki bu sýkýntý dinecek, beni olgun bir bireye dönüþtürecekti. belki de içimdeki acýyý bastýrmak için çocuklaþmayacaktým ve þýmarmayacaktým... oysa nereden bilecekler ki bir traþ köpüðümün olmadýðýný...
P.Er Yasin ERSOY