14 Şubat Öyküsü - 4

♥ÖNEMLİ ♥ Bir serinin son yazısıdır bu. Eğer ilk defa okuyorsanız lütfen öncelikle serinin diğer yazılarıyla başlayın okumaya 14 Şubat Öyküsü - 1 için [lütfen buraya tıklayın](http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=3450) 14 Şubat Öyküsü -2 için [lütfen buraya tıklayın](http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=3451) 14 Şubat Öyküsü-3 için [lütfen buraya tıklayın](http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=66299)

yazı resimYZ

Bir an önce kendi kendisiyle yalnız kalmak isteğini gizlemeye çalışarak uğurladı nişanlısını genç kadın.

Suskundu. Sessiz adımlarla ilerledi masaya doğru ve kullanılıp bırakılmış üç kişilik servise takıldı kaldı gözleri. Ben, sevdiğim adam ve diğeri dedi içinden. Cümle aklına dökülür dökülmez kaşları çatıldı ve kendisini gittikçe daha fazla farkındalığa iten cümlenin dehşeti karşısında daha fazla kendini tutamayarak sandalyenin birine yığılarak gözyaşlarına boğuldu.

İçinde o kadar büyük bir patlama yaşıyordu ki durmak istediği halde duramadan sarsılarak hıçkırıyordu uzun bir süredir. Kendini zorlayarak yerinden kalktı ve banyoya ilerledi. Mermer lavaboya uzanıp soğuk su musluğunu açarak avuçlarına doldurduğu soğuk suyu ardı ardına yüzüne çarpmaya başladı. Sanki bir rüyadan uyanmak ister gibiydi. Saçları ve yüzü sırılsıklam olmuş ağlamaktan zaten akmış olan makyajı yüzüne iyice bulaşmıştı. Biraz sakinleştiği zaman gözleri aynaya yansıyan aksiyle buluştu ve tam o anda ne yapması gerektiğine karar verdiğini fark etti.

O andan sonra artık ağlamak veya oturup üzülmek için vakit kalmamasına itina eder gibi seri hareketler ile masayı topladı, bulaşıkları makineye yerleştirip çalıştır tuşuna bastı. Mutfağı düzenleyip dolabın içinde paketi açılmış her şeyi bir poşete doldurarak diğer çöplerle birlikte atık asansöründen boşluğa doğru bıraktı.

Mutfağın yeterince toparlandığına emin olduktan sonra yatak odasına geçti. Yatağın altından uzun süredir kullanmadığı valizi çıkararak yatağın üstüne bıraktı ve dolabındaki kıyafetleri büyük bir itina ile içine yerleştirmeye başladı. Hiç düşünmüyor sadece dolabı boşaltmak için hareket ediyordu. Giyeceği birkaç parça eşyayı dışarıda bıraktıktan sonra banyoya geri dönüp duşun suyunu açtı ve kendini sıcak suyun rahatlatıcı etkisine bıraktı.

Saçlarını kuruttuktan sonra kendisine bir kahve hazırladı ve bir sigara yaktı genç kadın. Çalışma odasına geçti, beyaz kağıtların durduğu raftan boş ve temiz bir sayfa alarak sandalyesine oturdu.

Masaya bıraktığı kağıda birkaç satır yazdıktan sonra kağıdı ikiye katlayıp parmağındaki yüzükle birlikte bir zarfa yerleştirdi ve kapatıp öylece bıraktı masanın üstünde.

“Bu yalan sevmeler yakışmıyor bana” diye geçti aklından. Ne kendisini terk edip giden eski sevgili ne de yeni nişanlı için yüreğinde sandığı kadar büyük bir duygu kalmamış gibiydi sanki. Bir yerler acıyordu içinde ama nedense ilk anın şokundan sonra artık eskisi kadar ölümcül hissetmiyordu yarasını.

Kapıyı açınca karşılaştığı o bir çift göz için bundan birkaç yıl önce canını verebilirdi. Her şeyden vazgeçip onun yolunda yürüyebilecek kadar gözü kör bir aşktı yaşadığı. İdeallerini terk etmiş, geleceğini umursamamış ve tüm isteklerini göz ardı ederek sadece sevdiği adamın yüzünde bir gülümseme olmak için kendini hiç umursamadan geriye bırakmıştı kişisel isteklerini. Beklediği tek karşılık da onun için atan bir yürekti sadece.

Fakat bu sevgiden ürkerek çekip giden bir eski sevgili olmuştu ne yazık ki aldığı karşılık.

Daha sonra savrulmaya başlamış ve bir anda şu an nişanlı olduğu genç adamın omzunda bulmuştu kendisini. Yaraları sarılmış, istediği ilgi ve şefkat hemen yanı başında beklemişti kabul edilene kadar. O kadar sevecen ve fedakardı ki bu yeni beden; reddetmek mümkün olmamış ve şükran duygusuyla kabul edilmişti genç kadın tarafından. Hayatına dahil olan bu adamın aslında sırf kabul edilmek için girdiği sevecenlik kalıbını da bir süre sonra fark etmiş ama bununla yüzleşecek kadar olayı irdelemek istememişti aslında. Adam kadını elde ederken kendisine bunu yapabileceğini ispat etmekle de meşguldü aslında fazlasıyla.

Fakat bu akşama kadar içini dolduran boşluğu hiç fark etmeden yaşamış olduğunu görmüştü her iki adamı da karşısına alıp yemeğini zorlukla yutmaya çalışırken.

Kendini bir çıkarcı, bir fırsat düşkünü gibi hissetmişti. Yaptığı tek şey birinin kırdığı kalbini bir diğerinin onarmasına izin vermek ve sevmiş gibi yapmaktı çünkü.

Sevmemişti. Sevgi dediği şeyi biliyordu, daha önce sahip olmuş ve yitip gittiğinde ölmüştü. Sever gibi yaparak yaşamış olduğunu hissetmek öyle büyük bir öfke yaratmıştı ki genç kadının içinde bir an her şeyi yerle bir edip suratlarına haykırmak gelmişti içinden.

Ama anlamayacaklarını biliyordu. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu duyguyu ifade edemeyecekti onlara. Ona düşen o yemeğin sonuna kadar bu oyuna devam etmek olmuştu bu yüzden. Oyuncular sahneyi terk eder etmez perde kapanmış ve esas oyuncu salonda bir başına kalakalmıştı. İşte o ana kadar koruduğu sükunetini daha fazla muhafaza edememişti genç kadın. Farkına vardığı bu gerçeği hazmedememiş ve kendisine de hayatındaki bu iki adama da duyduğu öfkeyi daha fazla bastıramamıştı.

Gerçek kendisine ve gerçek duygularına tekrar kavuşabilmek için bu oyunda final sahnesini oynamak zamanı gelmişti artık. Camdan baktı, hava aydınlanmış, sabah olmuştu. Taksi durağını aradı ve bir araç çağırdı. Aynı anda apartman görevlisini çağırdı ve gelene kadar bekledi. Gelen görevliye bavulunu gösterip taksiye kadar götürmesini rica ettikten sonra arkasına döndü ve evine son bir kez daha baktı. Uzun bir süre göremeyeceğini biliyordu bu sığınağı. Yaralarının kendisi tarafından tamamen sarıldığına emin olmadan geri dönmemeye kararlıydı çünkü.

Taksiye binmeden önce kendisine şaşkınlıkla bakan görevliye içinde

“ Üzgünüm.
Ben nerede olduğunu bile bilmediğim gerçek sevginin
peşinden gidiyorum ve geri
dönmeyeceğim. Umarım sen de kendi gerçeğini
kovalarsın.
Her şey için teşekkürler… “

yazan beyaz zarfı vererek nişanlısının zarfın üstünde adresi yazılı olan işyerine bırakmasını istedi.

Simten Ataç Konuk - 08 Şubat 2010

Başa Dön