29 Ekim Derken?

Parayı vurup köşeyi dönmenin ahlaksal, bilgisel, emeksel hiçbir karşılığının olmadığı; öğrenmenin, kendini geliştirmenin, emekle, iyi niyetle çabalamanın gerizekalılık algılandığı. Tatlı dilin, güler yüzün, anlayışlı olmanın ibnelik; öküzlüğün, kabalığın, iş bitiricilik adına süzme orospuçocuğu gibi davranmanın delikanlılık sayıldığı. İçtenliğin, kalptenliğin, dürüstlüğün mallık; çakallığın, binbir katakulli çevirmenin, kendi çıkarları adına şerefsizce uyanıklık yapmanın "yılların deneyimi" olarak algılandığı iğrenç bir kaybolmuşluk bataklığında hepimiz debeleniyoruz..

yazı resim

Benim adım Saltukalp. Doğduğumda babam bu adı koymak istemiş.. Çünkü isteği; hiçbir zorlukta yıkılmayan, savaşçı, güçlü bir insan olarak yaşamam; ismime yaraşır bir erkek evlat olarak kararlarımı ve duruşumu sergilememmiş..

Anlaşılacağı üzere, milliyetçi/mukaddesatçı bir aile anlayışından gelmeme rağmen bu özelliklerden ziyadesiyle arınmış bir kişi olarak, olabildiğince objektif ve ılımlı bir bak
ış açısı geliştirdim içimde.. Zaman içerisindeki bu değişim, Türkiye Cumhuriyeti altındaki tüm etnik/dini öğelere duyulması gereken azami saygıdan başka bir hissiyat ve düşünce bırakmadı bende.. Ancak "zaman içinde" dediğim bu aydınlanma süreci içinde, üzerimde sadece kitaplar/kişiler vb. kaynaklar değil; toplumun genel algı yapısı ve anlayışının da anladıklarım doğrultusunda yorumlamam ve tüm bunların bende oluşturduğu genelgeçer hissiyatta büyük etken oldu..

Bu son bahsettiğim, benim kendi insanımdan tiksinmemdeki en büyük sebep de oldu aynı zamanda.. Kötü değil ama cahil, zalim değil ama umursamaz (ki insaniyet adına zalimlikten daha büyük bir ayıptır umursamazlık), ukala değil ama küstah bir milyonlar güruhu içinde yaşamanın getirdiği büyük bir hüzün var içimde..

Parayı vurup köşeyi dönmenin ahlaksal, bilgisel, emeksel hiçbir karşılığının olmadığı; öğrenmenin, kendini geliştirmenin, emekle, iyi niyetle çabalamanın gerizekalılık algılandığı. Tatlı dilin, güler yüzün, anlayışlı olmanın ibnelik; öküzlüğün, kabalığın, iş bitiricilik adına süzme orospuçocuğu gibi davranmanın delikanlılık sayıldığı. İçtenliğin, kalptenliğin, dürüstlüğün mallık; çakallığın, binbir katakulli çevirmenin, kendi çıkarları adına şerefsizce uyanıklık yapmanın "yılların deneyimi" olarak algılandığı iğrenç bir kaybolmuşluk bataklığında hepimiz debeleniyoruz..

Bu durumun sebepleri tabii ki yüzlerce sayfalık tez konusu ama asıl değinmek istediğim konu üzerinden bağlamam gerekirse; tüm bu acınası durumun asıl ana sebebi; yüzlerce yıllık ümmet devlet anlayışından "muassır medeniyetler seviyesi"ne ( kesinlikle doğu-batı diye bir örnekler bütünü yoktur; bizim hedefimiz x - y ülkesi değil kendimizin dahi hayal edemediği bir 'muassırlık' olmalıdır.) ulaşmak için çıktığımız o uzuuun yoldaki kaybolmuşluğumuzdur.. Elindekinin değerini bilmemek, olanın üzerine duble yollar - dev avm'ler - lüks oteller diken ama insanının içini köhne bir osmanlı hanı kadar boş bırakan o leş mantığın zerre değiştirilmemesidir asıl haykırmak istediğim.. Bu bahsettiğimin hiçbir siyasi görüşle alakası yok, bunun insanın kendini donanımlı hissetmesi için kendisinde oluşması gereken o bilgiye, birliğe, düzene ve sevgiye olan açlığınla; tüm bunların bir insanda buluşmasıyla alakası var.. Bunun için gerekli alt yapının Cumhuriyetten geçtiğini, mevcut sistem içinde bunun nasıl bir nimet olduğunu anlamadan tüm bu bahsettiklerimin hiçbir anlam ifade etmeyeceğinden 29 Ekim'e sahip çıkılmasının ne kadar önemli olduğunu dile getirmek istiyorum.. Gereğinden bile fazla uzattım.. İçimdekiler çağladıkça çağlıyor..
Ez cümle;
Türkiye'nin Cumhuriyetini hamasi nutuklarla, alalade hale getirilmiş yürüyüşlerde anlamsız hale gelmiş "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz!" çığırtmalarıyla değil; akıl-fikir-vizyon sahibi insana yaraşır; anlamlı, şık, akılcı tepki ve stratejilerle daha nice yıllarca ayakta tutmaktır..

Sevgiler.

Başa Dön