Adalet Hakkında Birkaç Söz

Adalet hakkında söylediğim sözlerden sonra, aynen yaşanan bir olaydır. Saygılar.

yazı resim

Adalet hakkında birkaç söz

Adalet, sarmaşık kadar kol atan, papatya gibi açık, menekşe kadar narin bir hukuk kavramıdır.
Topallasa da, yavaşta gitse varacağı yeri bulur. Hangi şart olursa olsun adalet kendi yönünden
saptırılamaz.

Adalet bir binanın köşe taşı, kilit noktasıdır. Bu taşa hiçbir kimse manivela vuramaz.

Adalet ne kazanmak için pahalı, ne de kaybetmek için ucuzdur. Ucuz adalet çok pahalıya mal olacağı gibi, pahalı adalet, adalet değildir.

Adaletin yükü toplumun rahatsızlığıyla artar. Toplumun huzuru adaletle orantılıdır. Düzenin eğriliği, adaletle yok olur.

Adalet ruhun gıdası, besini veren de kendi özsuyudur.

Adalet, devletin amacıdır, gücünü koruduğu sürece.
Devlet, tabii afetlerde, başta deprem mağdurlarının yıkılan konutlarını yeniden
yapar, kendi yıktığını görmezlikten gelir, aynıyla beyan.

Ne yazık ki az da olsa istisnaları oluyor.

Devlet çarkının koruyucu kanatları, bazen yapacağı yerde yıkıyor, erdireceği yerde öldürüyor. Benliğimde yaşattığım, büyük saygı duyduğum devlet anlayışını, böyle bir tabirle ifade etmek zorunda bırakıldığım için, kendimi şansız addediyorum. Temel insan hakları, kamuoyu, kamu yararını, mesken masuniyetini hiç sayarak, adeta devlet otobüsünü bir ailenin üstüne sürüyor. Sonra da inkâr ve tevil yoluna sapıyor. İnkâr edemezsin, ölü ve yaralı var, tevil yoluna sapamazsın. hepsinin belgesi var.

Bu otobüsün -Devlet-i temsil eden şoförü, TBMM Başkan vekili koltuğunda oturuyor.

Olay, 1946 yılında yasanın gerektiği şekilde satın alınan, 775 sayılı yasayla, tekrar arsa bedeli ödenerek, T.C. Tapu Senedi taşıyan konut, soğuk bir kış günü,(28.12.1977 ) hiçbir gerekçe gösterilmeden önce kısmen, sonra da yıkım ve tahliye kararı alınarak tamamen yıkılıyor. Bu konut, Filistin’de esir kampında değil, Başkent’in göbeğinde, yıkanlar da işgalci askerler değil
O zamanki Ankara Belediye Başkanı, TBMM Başkan vekili Ali Dinçer’in görevlileridir.

Ortada hiçbir imar suçu bulunmayan bir konutla, kısmen yıkık durumdaki evin içinde kışı çıkartmaya çalışan aileden, Molla Tok’un ölüsü, ve de mağdur olmuş kişiler, en kötüsü yara almış Devlet’im var.

Hal böyleyken, otuz yıldır sırasıyla Ankara Belediyesinin ilgili birimlerine, yazılı ve şifahi olarak 20, Valilik ve İl Mahalli İdareler Kurulu’na 6 dosya, Cumhurbaşkanlığına 1, 4 kez TBMM Dilekçe Komisyonuna olmak üzere, 25 civarında dilekçe, 15’e yakın 19’ar sayfalık belgeleri içeren dosya, son olarak 30.11.2004 tarih, A.01.1.DİK 6738 ilgi numaralı dilekçe verdiğim halde, gerekçe gösterilmeden, İçişleri Bakanlığı’na verilmesi istenince verilen dosyanın sonucu beklenip, bildirilmeden, 14.02.2006 tarih, 8434 Karar numarasıyla, TBMM Dilekçe Komisyonu gündeminden çıkarılmıştır. Zaman aşımına uğramışsa, (hoş onu da söylemiyorlar) devlet hiyerarşisi ve bürokrasisi nedeniyle, -Devlet- anlayışına sahip çıkılamamış, sürüncemede kalmıştır. Sahip çıkıldığı zamanlarda da, yalan ve tevil yoluyla, bürokrasimiz konuyu saptırmıştır.

Sitemi ziyaret edeceklere, üzülerek ve böyle bir suçu utanarak, kendimi şanssız addederek, açıklamak durumunda kaldım. Beni bağışlamanızı dilerken, gerçek Devlet hizmetlilerine de aynı dileklerimle saygılarımı sunarım.

DOKUNULMAZ

Tarihi, coğrafyası ne söylesem hali bu
Belgeliyle, belgesiz, il, idare Vali bu
Az değil otuz sene şerik gibi davrandı,
Ali yıktı Âli’yi, Dokunulmaz Âli bu.

Devlet, tabii afetlerde, başta deprem mağdurlarının yıkılan konutlarını yeniden
yapar, kendi yıktığını görmezlikten gelir, aynıyla beyan.

Başa Dön