Elleri o kadar hafif ve inceydi ki, acemi olduğu izlenimi uyandırmıştı bende.
Yarı eğik arabaya bakarak,"tamam abi. Bir deneme turu atıp geleyim. İstersen buyur birlikte bakalım."Sürücü koltuğuna oturdu. Ben yanına geçtim.Ağır ama alışık hareketlerle arabayı
çalıştırdı.Tırnaklarının arası siyah yağ ile kapanmıştı.
Direksiyondaki parmakları ,ince dallar gibiydi. Gözleri yola bakarken , küs ama zorunluymuş gibi bakıyordu.
Ben de ona uyarak yola yöneldim .bir süre sonra
Ona bakmak istedim. Ama başımı çeviremiyordum. Gözlerim yola takılmıştı.Yol birden renk degiştirdi .
Beyaz çizgiler kayboldu önce.Duvarlar oluşmaya başladığında bağırmak istedim. Sesim onun sesi gibi
çıkıyordu. Ne kadar bağırmak istesem,onun sesini taklit ediyordum. Duvarlar izbe yerlerden ayaklanıp gelmişlerdi adeta. İçlerinden geçerken yoğun bir sessizlik oluşuyordu.Tırnak aralarım siyahlaşırken
Üstümdeki elbise, koyu mavi, yer yer kirden kararmış tamirci elbisesine dönüşmüştü.Arabayı
süren bendim artık... Her duvarın önünde ağlayan bir çocuk vardı.Araba kiminin uzağından, kiminin yanından geçiyordu. çarpma sesi yoktu. İçlerinden geçiyordum duvarların. Çocuk, her geçtiğimde biraz daha büyüyordu. Ağlaması azalıyor, yeni bir duvarda yüzü yere daha çok eğiliyordu. Eğildikçe duvarların azameti artıyor, ulaşılmaz yükseklikler kazanıyorlardı.
Yağ ve pas kokusu her yana sinmişti. Hiç bir duvar birbirine benzemiyordu. Kimi simsiyah, kimi yer yer
beyazlığını korumuştu.
Arabayı durdurduğumda son duvarın içindeydim.
Onu gördüğümde, tırnaklarıyla duvarı telaşlı çabuk eşelemeye çalışıyordu. Her kopan parçadaki beyazlıklar görünür görünmez siyahlaşıyor, siyahlaştıkça hızlanıyordu elleri. Bir daha... Bir daha... Arabayı farkettiğinde koşar adım geldi. Mahcup ve utangaç bakışlarla ; " abi bir tur daha atalım sonra gidersin. " "Usta sensin" dedim. Sürücü koltuğuna geçti. Parmakları direksiyonu kavrarken, tırnak aralarında beyaz zerrecikler göze çarpıyordu.
TAMİRCİ KALFASI ADEM KARDEŞİME...
1998