Adresi Belli Olmayan Mektuplar (18) (Uğurladıklarımdan... )

Bazı şeylerin gitmesine izin vermek işte bu nedenle çok önemlidir. Onları serbest bırakmak. Gevşek olanı kesmek. İnsanların hiç kimsenin işaretli kağıtlarla oynamadığını anlaması gerekiyor; bazen kazanırız ve bazen de kaybederiz. Hiçbir şeyi geri almayı bekleme, yaptıkların için takdir edilmeyi bekleme, ne kadar zeki olduğunun keşfedilmesini bekleme ya da aşkının anlaşılmasını. Daireyi tamamla. Gururlu, yetersiz ya da kibirli olduğun için değil, sadece artık onun senin yaşamında yeri olmadığı için. Kapıyı kapat, plağı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul. Geçmişte olduğun kişiyi bırak ve şu anda kimsen o ol. Zahir - Paulo Coelho Bu sözleri okuyunca baktım bahar da gelmiş, giriştim ben de kendimde büyükçe bir temizliğe.. Bakalım neleri uğurlamam gerekmiş hayatımdan şu anda kimsem o olmam için..

yazı resim

Karşılık beklemeden yaşayabilmek.. Ne büyük bir erdem olmalı. Bunu başarabilmek kolay mı? Ya da hayata verdiklerimizin karşılığını almasak da mutlu olabilmek? Hani bir hikaye vardır; "adam oğluyla yürürken çocuk yankıyı keşfeder, ama babası ona bunu yaşam ile açıklar ve hayata ne verirsek onu alacağımızı öğütler. Yaşamın bir tesadüf değil, yaptıklarımızın bir aynada yansıması olduğunu söyler". Evet ben de pozitif düşünce yanlısıyım, ama her zaman geçerli olmuyor bu teoriler. Yaşam yaptıklarımızın, düşüncelerimizin aynada yansıması olsa idi kaderciliğe ters düşerdik sanırım. O zaman ne küskünlükler, ne hayal kırıklıkları yaşanırdı, sistem tıkırında, herkesin gönlüne göre işlerdi. Ha bir de içimiz çok rahat olurdu; isteriz alırız, biz iyi oluruz herkes iyi olur, hiçbir neden bizi üzemez gibi düşünebilmek konusunda bir lüksümüz de olurdu. Eh sistem mutlu, herkes mutlu. Ama değil.

Epeydir bir ağırlık vardı üzerimde. Sanırım verdiklerimin karşılığında hayattan alamadıklarımın yükleri idi bunlar. Körelen umutlar, kırılan düşler, bezginlikler ne varsa fazla gelmeye başladı üzerime. Bahar yaklaşırken şööyle bir hafifleme ihtiyacı hissettim. Ayakkabıları fırlatıp, çakıl taşlarının üzerinden denize taş sektire sektire kendime en yakın limana koşup kağıttan bir gemi yaptım ve içine içimde ne kadar fazlalık varsa doldurdum. Özellikle kağıttandı gemim ki, ben yükledikçe ya batsın denizin dibini boylasın, ya da bir kibritlik ömrü olsun. Sonra batan geminin eskileri olacak hepsi. Çocukken kağıttan kayıklar yapar yüzdürürdük leğende yazın:) eğlenceli gelirdi hatta içine çikolataların folyolarından adamlar bindirirdik. O zamanlar kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaratırdık, kimsenin oyuncağı haline gelmemiştik henüz.

Önce gönül temizliğine verdim kendimi. Aslında mecburi istikamet gibi birşeydi bu. Yapmak zorundaydım. Birkaç zamandır son şansını verdiklerim vardı. Biraz ukalaca göründü size bu sözüm belki, "birilerine şans vermek!" Ama hiç haketmeyen insanlara onları affetmek için süre tanımanın adına başka birşey diyemiyorum. Onların bu son şansı, aslında bizim de son umutlarımız. Beklediğimiz önemli şeyler olur ve o değer verdiğimiz vefasızların onca yaşanmışlığın anısına, yüklenmiş onca güzel sıfatın anısına güvenimizi boşa çıkarmamasını bekleriz. Onlara kötü diyen herkesi haklı çıkarmamasına, haklarında duyulup inanılmayan şeyleri inanılır kılmamasına ve bizi göktaşı düşmüş kadar büyük bir boşlukta bırakmamasına dair son umut. İçimizde hala en güzel yerlerde sakladığımız, ama artık saklamaya gerek duymadığımız birçok kırık anıyı da dışarı çıkarmayı hatırlatıyor bu durumlar. Gelmiş geçmiş ama bizimle aynı his diyarında bir daha buluşamamış kim varsa artık önemsemediklerimiz çuvalına atıyoruz. Ben de derledim topladım, çuvallarımı kutularımı, içlerine gönül çöplerimi de koydum yaza hafif bir merhaba demek niyetiyle. Bunları taşımak ne büyük ağırlıkmış meğer dostlar. Sözleri, davranışları diken gibi kalbime saplanan uzak yakın kim varsa gereksiz tüm eşyalar gibi boşalttım işgal ettikleri yerlerinden, tıpkı üzerimize dar ya da bol gelen giysiler gibi. Bunlar artık bana dar, ben onlara bol geliyormuşum ancak anladım. Eleğe döndüm eleye eleye :) bakalım kimler kalacak benden geriye ;) Uğurlar ola tüm gidenlere..

Böylece hatalarıma aralık bıraktığım dönüşlerime dair bütün kapılarımı kapadım, duvarlarımı sağlamca ördüm korkmadan. Nasılsa o kapıları açtırmak, duvarları yıktırmak ancak sevgiyle mümkün ve içeri girmek isteyenlerin kalpten dilemeleri yeter de artar dedim. Bakmayın rahatlamış konuştuğuma bunların yası bir ömür gider benimle. Çok zor olsa da hayat sanırım bana ilk kez uğurlamayı öğretiyor. Çok zor uğurlayanlardandım ben. Kalbime giren insanları, dostluğumu verdiklerimi orada bir ömür tutacak, orada ölene dek rahat ettirecek kadar yerim, sabrım ve mücadele gücüm vardı benim. Bazı insanlara ve olaylara çok özel anlamlar yüklüyoruz zaman içinde gereksizce. Kolay değil gönül temizliği öyle camdan halı silkeler gibi silkelemek içinden sevdiklerini.. Yüreğin ağrıyor kolların yerine.

Sonra giriştim düşünce temizliğine. Düşünce kalkmak zor oluyor diye kötü bir espri ile mektubu şenlendireyim hatta:) En çok ağır gelenlerden başlıyor ya insan işe, sonradan yorulunca kalmasın diye geriye, ilk bindirmesi gerekenleri bindiriyor önce gemiye. Gönül çöplüğü ne çok yer tuttu, fazla gönül insanı olduğumdan olsa gerek. Panikle başka neyi yüklemeliyim diye düşünürken telaşlarım aklıma düştü.Telaşlarımın hepsinden vazgeçemedim, sadece bir kısmını atabildim birgün lazım olurlar diye. O kadarcık telaşımı yollamam bile biraz sükunete yer açıverdi hemen. Düşüncelerimde nerede karamsarlık var onları da yükledim gitti. Kalp kırıklarımı da bindirdim ki, kendimde boşvermişliklerime biraz yer kalsın. Eski takılarım, eski takıntılarımı tıktım bir kutuya onu da salladım gemiye. Bulmak için çırpınıp bulduğumda beni üzen şeyleri bir daha aramaya çalışmamak için o konulardaki son umutlarım da yerlerini aldılar gemide. Boşyere gözyaşı akıttığım eski püskü ne varsa arkadaş ettim gemideki diğerlerine. Huzuru serbest kıldım gönlümde inançlarım geniş geniş dolansın diye. Hani Mesnevi'den alıntı bir hikaye var, orada geçer; ortak hüzünlermiş ya insanı yakınlaştıran, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakin kılan, ben de ortak hüzünlerimi paylaşamayanları bir sonraki gemiye sakladım hala ortak birşeylerimiz çıkabilir diye.

Sonra hayata bir kez daha "herşeye rağmen seni seviyorum" dedim , umut kırıntılarım ile kağıttan gemim minik dalgalarla açığa sürüklenir iken, ufukta derinlerde bir yerlerde batıp dibi boylayacağını bilmenin hem huzuru hem hüznü ile kendilerini uğurlarken, gözümdeki tek damla yaş da akıp akmamakta direniyordu.

Yorgunlukla çakılların üzerine uzanıp, bir gökkuşağı görüp yeniden tatlı hayallerin peşine düşer miyim diye gökyüzünü seyre dalmışken mektubun sonuna vardım.

Hayatın aynasından en güzel umutlarınızın gerçek olarak yansıması dileği ile..

Rüya
13 Nisan 2010

Başa Dön