Ben giderim / yurdumun
Haritada ismi olmayan
En ücra köylerine.
Bilirim ki ordan gelir ekmeğim,
Benimdir sularına yansıyan yüz,
Kuytularına sinmiş sesler benim!
Kekik kokan ovalarında
Bereketim gizli,
Bal toplayan bir arının
Kanatlarında uçuşur sevinçlerim.
Dururum rüzgâra karşı,
Dinlenir yorgunluğum
Dağının eteklerinde,
Köküne su verilmiş bir ağaç gibi
Söner / içimi yakan hararetim.
Ben çıkarım / yurdumun
Çiğdem kokulu dağlarına,
Ses verir Karacaoğlan,
Ordadır Aşık Veysel’im.
Çobanın yanık kavalında
Ağıtlarım ses bulur,
Dillenir türkülerim.
Boyun bükmüş mütevazi ekinlerde
Gizlidir sıcaklığım.
Bir evin bacasından çıkan dumanla
Dağılır hüzünlerim.
Ben yürürüm / yurdumun
Çileli yollarında.
Çeşmelerinden ferahlar,
Ağaçlarının gölgesinde serinlerim.
Toplayıp,
Demet yapınca kır papatyasını,
Siner toprağın kokusu damarlarıma
Büyür büyür
Erciyes olur ellerim.
Yorgun bedenimin aksi düşer
Çağlayan suya,
Arıtır kirini bedenimin.
Nazlı nazlı akan
Irmaklarının sesinde,
Toprak kokulu anamın
Ninnisini dinlerim.
Ben aşığım
Yurdumun aydınlık yüzlü
Altın gülüşlü çocuklarına.
Canlanır gözlerinde
Çocukluk günlerim.
İki saç örgüsünde kavuşur hasretler,
Yanık tenlerinde
Çağrıya döner sitemlerim.
Ben hayranım
Yurdumun gül yüzlü kızlarına.
Kınalı parmaklarında
Çiçek açar sevgilerim.
Ege’de / Aydın Havasıyla
Bedeni gönlüne dar,
Halay çeker efelerim,
Alır götürür beni sevdiğime.
Başım döner,
Ellerim yanar,
Mızrap değen bir saz teli gibi,
Titrer yüreğim.