Dayım Almanya'dan anama gözlük yollamıştı. Anam kendisine gönderilen bu hediyeye bayılmış, elinden hiç düşürmüyordu. Gözlük camları renksizdi ama güneşe çıkıldığında renkleniveriyordu kendiliğinden. Bu özellik anama bir üstünlük sağlar gibiydi. Herne kadar anam kabul etmese de öyleydi. Gözlük camlarını günde beş-on kez silerdi, parlatırdı...
Bir hafta sonu yanında ablam olduğu halde çarşıya şehre indiler. Çarşıda yanlarından geçenler anama bir kez bakıp öyle geçiyormuş. Anam bu kerametin gözlükten kaynaklandığını sanıyormuş. Bu duruma içten içe seviniyor, hatta gururlanıyormuş...
Ablam başını kaldırıp anama dikkatli bakınca gülme krizine girmiş, kendine hâkim olamıyormuş. Anam kızmış ona:
"Yeter!" diye bağırmış.
"Ana" demiş ablam gülerek "Gözlüğünün bir camı yerinde yok. Düşmüş galiba."
Anam inanmak istememiş önce. Ta ki ablam parmağını gözlüğün boşluğundan içeriye sokana kadar
Bu kez anam da başlamış gülmeye. Etraflarındaki onlarca
göze inat edercesine...
Anam eve döndüğünde, ''Kardeşim Milo gitmiş bana en kalitesiz gözlükten göndermiş'' deyip gözlüğü bir kenara fırlatıp attı. Ben camını bulup tamir ettiğim halde bir daha da gözüne takmadı.