Anlamsız Şiir 7
genzimde karanlık günler
geceler neden hep aydınlık
elimde tutuyorum sanki
oysa çoktan unuttum
hep düşünsem bile
işte orada kadınların kerhanesi
kapısı yok pencereden giriyor herkes
hemen yanıbaşında onun
kerhanelerin kadını mıydı ne
oysa çoktan unuttum
hep düşünsem bile
hoşuma gidiyor galiba
eğri sandalyede oturmak
yazıcı kendi kendine çalışıyor
aynı eski filmlerdeki gibi
oysa çoktan unuttum
hep düşünsem bile
eğlenmek zor geliyor artık
keder ise hep rahat
söyle bıraksınlar içimdekileri
bırakmasalar da olur
oysa çoktan unuttum
hep düşünsem bile
sokmayan yılanlar gibi acımasız
çiftleşen atlar gibi çocuksu
ve bir yanardağ gibi sakin
yalnızlık beni sonunda uçuracak
ama hayal edemiyorum rüya görmeyi
oysa çoktan unuttum
hiç düşünmesem bile
Anlamsız Şiir 11
bir kış tarifesiyle başladı herşey
büyüktü kedinin gözleri ve sulu
öylece upuzun yatıyordu
soğuğa aldırmadan ve titreyerek
hem de iki eliyle yüzünü kapatıyordu
şarap da içilmişti galiba
en iyisinden olmasa bile en kötüsünden
harika bulutlar çirkin bir manzarayı örtüyordu
güzellik benim gibilerin neyine
yokuş aşağı yürümek ona zor geliyordu
lambaların kararttığı bir yol hatırlıyorum
ağaçlar kutsal bir ayin öncesi gibi bembeyaz
oysa ben ince bir mumla yetindim olmadı
kim tutmuş onca dileği hep aynı
aşağıda atlar ve eşekler dolaşıyordu
lodos çıksa diye dua ettim çıkmadı
yolunu şaşıran birisi vardı kıskandım
kahve içerken bile hiç konuşulmadı
belki birdenbire uzanıp saçını tutmalıydım
oysa orası ayrılacağımız yere giderek yaklaşıyordu
Anlamsız Şiir31
duvarlara kim yapıştırdı bu resimleri
ona nefretimi ilet
kendim söyleyemem nefretle seviyorum
eskiden ne vardı hatırlamıyorum
bodrumlardan bıktım
kediler pencereye işiyor
tül perdeler kapalı
ekranda paltolu çırılçıplak bir kadın
ayakta kaygısız ona bakıyorum
koklamak çok zevkli
hep onun kokusu tarifsiz
cebimde taşıyorum sutyenini
kaç kere giymiştir bilmem ki
aniden kapatılan bir kapı gibi
tiner bile koklarken
hep onun tenini düşünüyorum
sigarayı bırakalı çok oldu
hiç ara vermeden içiyorum
göğsümdeki ağrılar neyin habercisi
galiba onsuzluktan geberiyorum
Anlamsız Şiir 19
içerisi buz gibi sıcak
lekeli pisliği görünüyor pencereden duvarın
sokakta iki adam konuşuyor hareketsiz
acaba birisini düzebilecekmiyim yarın
bok kokan tapınağın avlusu boş
dolu olsa ne yazar
ellerim kenetlenmiş düşünmeye çalışıyorum
gerçek ölüler kendi mezarını kazar
götüm uyuştu oturmaktan
dudaklarım hala şaraba arzulu
onun beynime girmesini engelle
çünkü orası ölü atmacalarla dolu
elim cebimde dolaşıyorum yaz kış
o meyhane senin bu kerhane benim
sonu ne olacak bu işin acaba
dayanabilecek mi sıçtığımın hasretine
şu bakarken iğrendiğim çirkin ve çilli tenim
Anlamsız Şiir (Numarasız)
nedir hayatın anlamı sence sevgilim
yoo hayır öyle kızgın bakma bana
oyuna getirmek değil amacım seni
laf olsun diye soruyorum
ve aramızdaki boşlukları doldurmak için
ama emin ol sevgilim emin ol
senin ördüğün bu ibne kazak
bol geliyor bana çok bol
neden kızdığını gerçekten anlamıyorum
şaka yapıyorum diye sinirlenmene
don kişot gibi samimi şaşıyorum
dün sen değil miydin beni güldürmüyorsun diyen
ve sonra yatakta götünü çevirip bana yüz vermeyen
al işte sana komik bir soru
pardon farkında değilsin ama donun delinmiş
fareler gelip senin küçücük kıçını yemiş
konumuza dönelim yani hayatın anlamına
madem sen küstün ben sorulara devam edeyim
düzmek mi düzülmek mi sence şeytani anlam
yoksa sevmek mi sevilmek mi ne dersin
işte öyle maymunlar gibi tırnağını yersin
kafam kaşınıyor bitlendim mi ne
bir bildiğin var böyle sırıttığına göre
yok hayır olamaz şey biti mi kaptım senden yine
bırakalım bitleri kendi hallerine osursunlar
kanımı emsinler patlayıncaya kadar
anlıyorum demek istediğini ama yanılıyorsun
hayatın anlamı salt yaşamak da değil
eğer öyle olsaydı benim tatlı kıçlım
gidermiydi onca insan üstüne ölümün
bile bile ve hatta keyiflenerek
sanki çok önemliymiş gibi bir şey için gebermek
kısa keseyim sevgilim hayatın anlamı anlamsızlık
ne sanıyoruz kendimizi biz götü boklu cüceler
evrenin işi gücü yok da bize özel bir muamele mi çekecek
yok işte yok bu hayatın anlamı falan
iyi ki sen varsın ve bu kırık yaylı yatak
gel hadi eğlenelim biraz
nazlanma bilirim sen de seversin
orana burana sürtünmemi kızıl saçlı kaltak
Anlamsız Şiir -3
böylesi benim neyime bilmiyorum
neyime böylesi yaşamak
bugünden yarına yarından düne
güvensiz bir güven içinde
ve kahrolarak her zaman o anı düşündüğümde
ama başka türlüsünü tanımıyorum ki
savaşmak benim neyime bilmiyorum
o kadın için devrim için yaşayıp da ölmek için
hep yarım bıraktım düşünceleri
bugün burada değilsem eğer
şeytanlar meleklere tecavüz ettiği içindir
ama başka türlüsünü tanımıyorum ki
sevişmek benim neyime bilmiyorum
klitorisin tam yerini bile öğrenemedim hala
hayat boyunca dil sallamış durmuşum
hepsi numara mıydı eski ve yeni iç çekişlerin
ve anlamı olmayan ruhsuz duygusuz sürtünmelerin
ama başka türlüsünü tanımıyorum ki
öğrenmek benim neyime bilmiyorum
felsefe denilen kısa metrajlı filmlerde dolaşmak
küçük dehalarda doğruyu bulduğunu sanmak
sonra uyanmak kabuslardan terle
ve hiç bir şeye inanmamak inanmamak
ama başka türlüsünü tanımıyorum ki
yetinmek benim neyime bilmiyorum
ölümüm boyunca hiç doymadım ki
hayat mı beni doyuracak olan gülünç
bira kutuları arka arkaya diziliyor her gün
ve kendimden bile sakladığım gizli resim
ama başka türlüsünü tanımıyorum ki
sokulmak benim neyime bilmiyorum
sokulmak sevgiliye dosta sıcağa nefrete
ve hiç ayrılmamak girdapların duygusuzluklarından
beşgen masalardaki şımarık alemlerin
kendini bilir orospu çocuklarından
ama başka türlüsünü tanımıyorum ki
sevmek benim neyime bilmiyorum
hele hele deliler gibi aşık olmak
unutmak her şeyi arzuyla dolmak
beyin denen o sıçılası jöle içinde kaybolmak
ve sıçrıyarak uyanmak uzun uykusuzluklardan
ama başka türlüsünü tanımıyorum ki
düşünmek benim neyime biliyorum
onüç yaşımda doğdum ve hep düşünedurdum
sevişirken hariç elbet
neden bilmem ama sevişirken olmuyor
mantık beyin us hiçbir şey çalışmıyor
ama başka türlü de sevişilmiyor ki
Anlamsız Şiir 1444
gezinmeye vakit kalmamıştı
karanlık çökmüştü iskeleye
öylece yürüyorduk elele konuşmadan
sevgililer gibi ama sevgili olmadan
ve bana gözleriyle çocukluğunu anlatıyordu
masanın üstü tabaklarla dolmuştu
hiç yenilmeden biten mezeler
balığa hiç yer kalmamıştı ama hala açtık
dilenciler gibi ama dilenci olmadan
ve bana gözleriyle mutsuzluğunu aktarıyordu
kadehlerimiz şarapla doldurulmuştu
rengi pembeye çalan ucuzca bir şarap
içiyorduk hiç durmadan ve usanmadan
sarhoşlar gibi ama sarhoş olmadan
ve bana gözleriyle yeter diyordu
gece bitti gerçekler geri döndü
yatak azgın rüyaların yeriydi
ter içinde uyanılan uykusuzluklardan
aynı sevişir gibi ama sevişmeden
ve benden gözleriyle gitmemi istiyordu
Anlamsız Şiir 97
hey sen buruşuk yüzlü salak
evet seni kastediyorum seni
yani bu durumda belki de kendimi
ne yapıyorsun sen orada
kutuların ve böceklerin arasında
elinde hiç bitmeyen bir sigara
sürekli etrafa bakıyorsun
ve ellerini ovuşturup duruyorsun
sinsi bir müzik kulakları tırmalıyor
ama yırtık terlikten kirli bir parmak sarkıyor
daha önce de söyledim sana
bu terapi az gelir senin sulanmış kanına
deliler gibi gülerek
onları korkutacağını mı sanıyorsun
oysa bunun cevabını sen de
en az benim kadar biliyorsun
vazgeç bu sevdadan
sil kuru gözyaşlarını
seni düşünmüyor dediysem eğer
tahmin edersin anlık bir mesele
nereden bilebilirsin ki
kimin dün ne düşüneceğini
ve yarın ne düşündüğünü
anladığına sevindim ama yanlış anlıyorsun
bak üzülme artık bütün umutlar tükendi
çünkü dün gelecek yarın ise sona erdi
Anlamsız Şiir 101
dün yoktu yerinde gitti dediler
nereye gittiğini bilemediler
en son balıkçılar görmüş onu
gri paltosu üzerinde
kayaların dibinde sessizce otururken
ve sonra yorgun ayaklarını sürükleyerek
mendireğe doğru kaybolurken
bir kedi varmış ayaklarının dibinde
küçük gri bir kedi
yani kirli paltosunun renginde
aç bir köpekle oynuyormuş
kedi mi kendisi mi anlayamadım
sormaya korkup derin düşüncelere daldım
gelir mi yarın tekrar acaba
suskunluğu paylaşır mı bizimle
ve anlar mı dudaklarımızdan çıkmayan sesi
hisseder mi o korkunç garipliğiyle
bitkinliklerimizi çirkinliklerimizi
Anlamsız Şiir 105
öyle isterdim ki senden kaçabilmeyi
bütün gün sokaklarda dolaşıp da
çıplaklığını hayal etmemeyi
söylenenleri anlayabilmeyi
ve belki küçük bir çay bahçesinde
bir gazetenin kitap ekini okuyabilmeyi
ama olmuyor ve olmayacak gibi
öyle isterdim ki seni hiç sevmemeyi
hatta çılgınca nefret etmeyi
o güzelim gözlerini beğenmemeyi
fıkralara gülebilmeyi
ve belki salaş bir meyhanede
kahkahalar atarak rakı içebilmeyi
ama olmuyor ve olmayacak gibi
öyle isterdim ki seni hiç görmemeyi
gizemli gülüşünü rüyalarımdan silebilmeyi
ojeli ayaklarını düşünmemeyi
genç kızlara arzuyla bakabilmeyi
ve belki yarı dolmuş bir stadyumda
herkesle birlikte goool diye haykırabilmeyi
ama olmuyor ve olmayacak gibi
öyle isterdim ki seni hiç kıskanmamayı
geceleri kıvranıp durmamayı
sevdiğin öbür adamı ciddiye almamayı
ona bakışlarına burun kıvırmayı
ve belki siz elele yürürken
hadi ordan be diyip savrulmayı
kaybolmayı yokolmayı
ama olmuyor ve olmayacak gibi
Anlamsız Şiir B3
kafam bozuk bugün neden bilmiyorum
tek bir gözyaşı bile dökmeden
içime haykırıyor ve ağlıyorum
üstelik de çiftleşmeye muhtaç bir it gibi
tükenmişliğin tüm iğrençliğiyle
beyoğlunun arka sokaklarında dolaşıp duruyorum
önüme bir dönme çıkıyor yüzü boyalı
kucaklaşıyoruz eskiden tanışıyoruz her şey çok anlamlı
içmek yeterli değil
daha fazlasını istiyorum
burası kafayı yemişlerin dünyası
kör duvarların ardından billie hollyday dinliyorum
birdenbire tanıdık bir mekan
ama tül perdeler yerden asılı
pencereler tavanda
denizin resmi ise tersten çakılı
yok hayır hayal görmüyorum
kokmuş bir balık gibi yüzerek boğuluyorum
sorma bana o soruyu sevdiğim
nefes almakta zorlanıyorum
senin için hava hoş
sen ben değilsin ki sen kızı sensin
sisli ve puslu havalarda beni ve coheni dinle
adaları nasıl tutabilirsin ki tatlı dilinle
Anlamsız Şiir A42
sıçtığımın klasik müziği
kafamı tütsüleyip duruyor
nereden sevdim ben bu dvorakı
inan sevgilim işte tam burası anamı ağlatıyor
Anlamsız Şiir ZX
hani bir gün vardı ya
hiç içip çok sarhoş olduğumuz
bayat simitleri martılara tutarken
ve gölgede sıcaktan donarken
umursamazca elele tutuştuğumuz
manyak mıyım neyim ben
ne kaldı ki geriye
hani bir gece hatırlıyor musun
yürümüştük bolca ve sallanarak
sen gülmüş ben ağlamıştım
sonra somurtmuştuk birbirimizden gizli
sapık suratlı bir garson sevgili sanmıştı bizi
salak mıyım neyim ben
ne kaldı ki geriye
hani sulu şarap içiyorduk ya
güzel ruhlu şişmanın hayalinde
ve bana öğüt veriyordu senden kaçak
anlamıyordu ama yalanlarımı
ve hatta utangaç doğrularımı
kızgın mıyım neyim ben
ne kaldı ki geriye
hani sevişiyorduk ya ter içinde
kıçını bastırıyordum bozuk erkekliğime
hayalimde hayallerim dışında
seni hep isteyerek istemeden
sönmek bilmeyen bir sigara gibi
aşık mıyım neyim ben
ne kaldı ki geriye
Anlamsız Şiir 53
kaldırımsız bir sokaktı galiba
oradaki tüm sokaklar gibi
eğri büğrü evler
camsız ve perdesiz pencereler
sidikli pis duvarlar
kavga eder gibi konuşmalar
çatlak çocuk kadın sesleri
kişiliksiz kedilerin plansız gezintileri
ne yapıyorduk orada bilmiyorum
yağmurun kararttığı dar sokağı
hayal meyal hatırlıyorum
nasıl ve neden geldiğimizi ise
bugün bile hiç ama hiç umursamıyorum
tam köşede bir hırdavatçı vardı
yoksa terzi miydi ne
her neyse onun yanından
altı basamakla iniliyordu
anarşistlerin sevdiği o birahaneye
kimsecikler bilmiyordu onların sevdiğini
belki kendileri bile
tıklım tıklım doluydu içerisi
bir sürü anarşist
topal bir masada yer bulduk kendimize
dört yaşı geçkin gençle birlikte
bira istedik çok ucuzdu
ama herkese pahalı geliyordu
sahne bozuntusu dar bir köşede
kızıl bıyıklı gülünç bir adam
geçen yüzyıldan bile eski ve anlaşılmayan
garip bir lisanda anlamsız bir şarkı söylüyordu
suskun ve kızgın baktık birbirimize
bolca bira içerek
suskunluk konuşmaktan daha kolaydır bazen
kızgınlık için ise yoktu aslında bir neden
sonra birdenbire kalktık sabaha doğru
sen sağa gittin ben sola
isteksiz ve solgun bir öpüşmenin ardından
oysa aynı yere çıkıyordu bütün yollar
herşey tükendi sabah oldu
o birahanenin kimsenin bilmediği
ismi bile unutuldu
Anlamsız Şiir 75
burası mı kendini bilmezlerin sığınağı
posta kutularından isimsiz vibratörler çıkan
baston vitesli arabaların arka koltuğunda
esrar çekmiş hüzünlü orospularla
eklektik seks alemleri yapılan
yarına nedensiz bir umutla bakılan
tüm kapıların hep açık durduğu
ama kilit üstüne kilit vurulduğu
leziz yemeklerin iğrenç kokularıyla dolan
bütün dostların birbirine düşman olduğu
işte buna benzer bir mekan
burası mı kendini bilenlerin tapınağı
hızla aşağıya giden bir asansörle
en üst kata varılan
develerin karıncalarla güreş tuttuğu
tüm koridorların sona eren sonsuzluğu
yeni gelenlerin sevgi dolu bir nefretle karşılandığı
ve sürekli tecavüz edilerek ağırlandığı
her gün eğlenceler düzenlenen
kimsenin gitmediği
davetsiz misafirlere davetiye verilen
susuz banyolarında çamurla temizlenilen
en sevimsizlerin en çok sevildiği
işte böylesi bir mekan
burası mı kendini tüketmişlerin barınağı
herkesin apış arasını birbirine sunduğu
kağıttan kaplanların çokça bulunduğu
sarhoşların ayılmak için içtiği
kendini bilmezlerin kabul edilmeyip
kendini bilenlerin kapıdan kovulduğu
hep dünün yaşanıp yarının olmadığı
kara ölümün beyaz bir ata binmediği
hamam böceklerinin kutsal sanılan ayinlerle
canları alınmadan kurban edildiği
işte buna benzer bir mekan
burası mı sona kalanların mezarlığı
anlatmaya gerek yok ismi üstünde
sona kalanın donakaldığı
ve başka bir özelliğin bulunmadığı
karanlık ve soğuk en son mekan
Anlamsız Şiir 77
modern barların sıkıcılığına benzer
topal masaların üstündeki kadehler
o gece bunları farketmedim
gözleri dolmuştu tam o anda
etrafa bakmam yarım kaldığında
barmen uyuyor muydu ne
o acımasızca konuşurken
kayıtsız gözükmeye uğraşsam da
beceremiyordum çökmüş yıkılmıştım
hayalimde iğrenç bir tatile çıkmıştım
masanın altındaki çirkin kedi bile
acıyarak bakıyordu gözlerime
bitir bu işkenceyi artık
der gibiydi miyavlaması dinlemedim
halbuki hiç olmazsa onurumu kurtarabilirdim
yolda bir galip vardı ben ise mağlup
tadını çıkaramıyordu zaferinin
beni avutmaya çalışıyordu
o anda anladım ki her şey bitmemişti
ne kadar direnirse dirensin
beni sevmekten kendini alamıyordu
Anlamsız Şiir 99
söylenenler sahte ve anlamsız
asıl söylenmeyenler acıtıyor
ne bakarsın bana öyle
demir kapının önünden
yıkılası yokolası
ani bir doğum sancısı
her şey yolunda gitse de
uzatmaya yarıyor yalnızca
körelmeleri sevgisiz geceleri
göbek kesildi önce
sonra yatakları ayırdık ilgisizce
yanan mumlar ve dikenli tellerle
belki gerek yoktu ama
güven veriyordu ve hatta
mumların sönük ateşi
tavanda mekana uygun ve yorumsuz
yansımalar yapıyordu
bir süre de böyle gitti
sonra anladık ki her şey bitti
buğulu gözler içi boş sözler
yenmeyen mezeler kaygısız geceler
bütün yollar romaya çıkar mı acaba
hep değil ama bazen çıkıyor
bazen de romanın önünde kalıyorsun
ilk karşına geleni seçiveriyorsun
aklınca primus inter pares diyorsun
sonra aynı filmi tekrar yaşamaya başlayıp
mutsuzluktan kahroluyorsun yıkılıyorsun
ama hatanı bir türlü kabul edemiyorsun
ve kendini kandıra kandıra hayatı tüketiyorsun
Anlamsız Şiir 1000
söyledi en sonunda
yarım ağızla da olsa
zordu ama başardı
geriye tek taraflı anılar kaldı
rahatladı herkes
ben ve o hariç
masanın üstünde bir an
buluşur gibi oldu ellerimiz
ama yine olmadı
geriye tek taraflı bir keder kaldı
gülüyordu ağlar gibi
yoksa ağlıyor muydu düpedüz
anlayamadım bir türlü
çünkü ben de gülüyordum
ve ağlamamaya çabalıyordum
hadi çekinme anlat geriye ne kaldı
gizli gidilen bir moda denizi
yarı okunmuş bir althusser makalesi
ve kaçık bir kitap fuarı gezintisi
Anlamsız Şiir 1001
susuz rakı bol biberli
çek bir oryantal despotizm
ama dikkat et
montesqieue tarzı değil
buralar için ilerici olsun
hatta mümkünse birazcık da
aşırıya kaçmadan bolşevizm koksun
hadi be sevgilim
ayır şu bacaklarını
ver bana acıklı mutluluğu
gözlerin değil ağzın saçmalıyor
nasıl koitus interruptus yapayım ki
baksana dizlerim zangır zangır titriyor
Anlamsız Şiir 1
hadi ordan be serseri
sen kimsin haddini bilmez
onun ojeli ellerini tutacak
ağzından sır dolu ve üstelik
gizemli salyalar akarak
kaçarak saklanarak hatta
gölleri denizleri aşarak
oraya buraya tırmanacak
işte burayı kaçırma benekli
burası rüyasızların tek yeri
özlemsizce sığınabildikleri
bir de gizli resimleri var
her yere asıp dururlar
ama yine de dikkat et
şansını fazladan zorla
annenin bol sütlü kanatları
güven vermiyor veremez
dediğimi ister anla
ister anlama
eninde sonunda benim olacak o
bunu sakın unutma
Anlamsız Şiir ½
kafam yine hülyalı ve şaşkın
ceplerim borçtan tıkalı
tırnaklarım çok uzadı
oysa artık gitar çalamıyorum
ve uykusuzluğumdan her gün
biraz daha zor uyanıyorum
bütün herşey terse döndü
herkes uyurken düşünüp
yaşarken ölüme yatıyorum
yokolmanın hazmı zor oysa
hedonist olmak istiyorum
ve bir türlü beceremiyorum
tutsak olmaya şartlanmış özgür köpekler
kuzenini sokan sevimli örümcekler
kabuğunu fırlatıp atmış
isyankar ve küstah bir kaplumbağa yavrusu
determinist olmak ne anlama gelir
kim bana bunu adam gibi açıklayabilir
hırslıydım eskiden çok geride kaldı
sevilesi bir şıllıkla şarkılar söylerdim
yok hayır tatlı sevgili yanılıyorsun
pencereden bakınca demirden bir parmaklık
keşke sonsuz duvarlı bir hapishane olsa
inan benimkisi tümüyle gönüllü tutsaklık
Anlamsız Şiir 66A
her kafadan tek bir ses çıkıyor
akordu bozuk ama imanı tam
halhallı bir bilek hayalimde
toz duman içinde kapılar kapalı
yanlış bir günde yanlış bir saatte
o en berbat çayların içildiği yerde
kadere inanır mısın ben inanmam
tesadüflerin adamıyım
yani tesadüfen adam olamadım
hep çocuk kaldım
değişemem değişmem
hayır oraya çıkamazsın
mermer atın üstüne seni bile bindirmem
istenmeyen kişi ilan ediliyorum
latincesiyle persona non grata
hep o buraya gelince
oradan şuraya itilip kakılıyorum
yeter artık diyemeyince
ve en önemlisi güzelim en önemlisi
önemsemediğin gururum zedelenince
yeniden söz veriyorum kendime
bir daha olmayacak
yalan sözün anlamı ne
beyaz telefondan ayrılmıyor ki gözüm
gurur falan dinlemiyorum
her bir çıngırak sesine köpekler gibi
koşturuyorum koşturuyorum
Anlamsız Şiir 88
kaçıyorum köşe bucak
donmuş hayalimde yavrum
beynimi tekmeleyen
simsiyah güzel bir kısrak
gölgemden bile korkar oldum
uygunsuz bir zaman
ve sahipsiz bir mekanda
harika acılarla doldum
düşünüyorum sezgilerle alev alev
yalnızca bir an süren
sonsuz rüyalarımda
esir bedenimi karıncalar kemiriyor
duş yaparken sular neden yakıcı
kayıp bir evin tek sahibiyim
çalmayan zil kulağımda yankılanıyor
çiçek sulamasını hiç öğretmediler ki
söyleniyorum kabarmayan bir öfkeyle
sessizce ve ironik
yaşlı periler içimi dolduruyor
söyle onlara değmez zahmete
ve ellerindeki yapraksız güllere
erkekler ağlamaz demiş birisi tatlım
kim demiş dememiştir diyemez
kendime inanmayı çoktan bıraktım
geziyorum yürümeden gitmeden
ufuktaki ince burun sisli dumanlı
son hedefe varır mı adımlarım
yolda bir cenaze arabası telli duvaklı
gözlerimi kapatmam kimin umurunda
zaten bakmıyorum ki her şey aynı
kocaman martılar yas tutuyor sanki
özlüyorum dokunabilmeyi seslenebilmeyi
kağıtsız mektuplar yazdım olmadı
korkak kişiliksiz bayağı zavallı
ama herşeye rağmen biraz içten
birazcık da dokunaklı
gece yarısının sarhoş ayinlerinde
hıçkırık bile tuttu bir seferinde
yalanları doğruları sevmiyorum
bugün ne olursa olsun tek başıma
o karanlık ve yıkılası ahşap iskeleye gidiyorum
Anlamsız Şiir 90Z
yokuş aşağı yürüyordum önce
pis ama kibirli bir zamanın dibinden
oysa biliyorum yürümemeliydim
başka bir yüzyıl seçip
kendimi gizlemeliydim
bal gibi eminim o gün bana gülümsedi
düz merdivenlerden inerken
oysa farkındayım çok fazla içmiştim
başka bir mekan seçip
iyice süslenmeliydim
uzun yürüyüşler yapıyordum
kısacık adımlarla
oysa yorgundum takatsizdim
başka bir şarap seçip
sabah akşam içmeliydim
dokunmak istiyordum sürekli
elimle dudağımla dilimle
oysa anlayıp vazgeçmeliydim
başka bir sevgili seçip
çekip kapıyı gitmeliydim
anlamak istedim sonunda
neden nasıl ne zaman
oysa kahrolup çökmemeliydim
ne zaman gel dese bana
yanına seğirtmemeliydim
Anlamsız Şiir 2B
sonu kötü biten bir masal anlat bana
içinde dikensiz akrepler
acemi çöpçatanlar
yıldızsız generaller
masum kötülükler
ve haklı cinayetler olsun
çocuklara büyüklere yasaklansın
bu masalı benden başka
hiç ama hiç kimse duymasın
baştan sona ahlaksız bir fıkra anlat bana
içinde rahipler imamlar hahamlar
tanıdığın bütün kutsal adamlar
papa ve kardinaller
ahlak masası baş komiseri
ve aileden sorumlu bakanlar olsun
herkese anlatılsın
bu fıkrayı benden başka duymayan
hiç ama hiç kimse kalmasın
hayatın gerçek anlamını anlat bana
içinde yaratılış sevgi iman
büyük patlama sonsuzluk zaman
einstein hawking falan
anlamsızlık delilik hedonizm
ölüm doğum kötülük olsun veya olmasın
herkes duysun ama hiç kimse duymasın
hayatın gerçek anlamını anlamayan
anladığını anlayandan saklasın
neden düşünüp kahrolduğumuzu anlat bana
içine sıkıntı cesaret adilik
korkaklık sapıklık narsistlik
özgürlük seks ticaret
adalet savaş kardeşlik eşitlik
ve elbette aşk dolsun
düşünmeyenler düşünmeye mecbur tutulsun
ve düşünüp de kahrolmayanlara
her türlü düşünce yasak olsun
Anlamsız Şiir 982
körkütük sarhoşum ama hiç içmedim
elimde yaz tarifesi bindokuzyüzikibinaltı
zaman mekana uymuyor mekan zamana
demek ki beynim sulandı yanılıyorum
adi hayallerim yalan söylüyor
hiç yürümedik denize bakarak salına salına
sabahın köründe hiç uyumadan uyanıyorum
göz bebeklerim bile ter içinde ama çarşafım kuru
arzu imkana uymuyor imkan arzuya
bu şehirde hep erkekler mi sever
rüyalarım neden gerçeği söylesin
yalvarmıyorum ama ona söyle beni tüketmesin
gözüm kırmızı kedide her an her saniye
ama nafile donuk kalıyor ekran
zafer marşı kediye uymuyor kedi mozarta
kadınlar neden bu kadar duygusuz
gerçekler hayallerle içiçe olur mu hiç
sevmeden rakı içiyor kendini bilmez bir piç oğlu piç
yarın öbür gün ertesi gün hergün
bekliyorum sessiz gururum darmadağın
beklemek bana uymuyor ben beklemeye
ama ne kadar da masum çıkıyor sesi
sanki hep benim olacak bir su perisi
biliyorum beni sevmeyen sevgilim
ama inan böyle giderse yokolmak üzereyim
Anlamsız Şiir 2006
çokça rakı
biraz bira
zaman içinde zaman
ve sonra keman
işte bu kadar
merdivenlerden
kendisi çıkar
ama inkar etme
ipek gibi
bir teni var
sen kimsin be
gerçekleri gizleyip
bana masal anlatacak
sonra salakça
konuşacak
yüzünü buruşturup
onun güzel elini
tutacak
bilmem ne amca
geliyor diye
saklanacak
ve kovulunca
ağlayacak
darbuka çalacak
hadi git
sana acıyorum
adın geçmeyecek
bu şiirde bir daha
söz veriyorum
terli tenler
ahlaksız debelenmeler
ama kısmi de olsa
leonard dinlenerek
geçirilen geceler
sonra esrar
işkence
ve çıplak ve tüysüz
koltuk altları
öpülesi
sevilesi
inkar edilip
uykusuz geceler
geçirilesi
cezayir sokağının
orta platformunun
yüksek barında
adi bir viski
tüketilesi
ve inan
beni sevmeyen
biricik sevgilim
mutlaka inan
önemli olan
rüyalarda gezebilmek
sevgilinle
ve gözgöze gelebilmek
sevdiğinle
Anlamsız Şiir -0
neden bilmiyorum
ama seni seviyorum
belki de biliyorum
ama işime gelmiyor
bilmek istemiyorum
veya bilsem de
söylemiyorum
bilerek de
bilmeden de
inan seni
hesapsızca
inan seni
insafsızca
inan seni
tükenerek
seviyorum
Anlamsız Şiir A-2
sıramı beklerken ben geçmişte
kobayları okşarken gelecekte
o şimdiki zamanda mum ışığında
balkon sefaları yapıyor
çıplak ayaklarını öne uzatıp
terli dizlerini yokluyor
karlı çöller vardı galiba
oralarda bir yerde
beynimin derinliklerinde
ve kum fırtınaları
buzul dağlarının en üstlerinde
kim çaldı onları benden
kim aldı götürdü telli kapıları
ve birlikte dinlediğimiz şarkıları
sarhoş olmuştu bir seferinde
onu hiç görmemiştim böyle
olabildiğince ciddi konuşuyordu
bir sır anlatır gibi fısıldayarak
ve gitgide durgunlaşarak
düşünüyorum ve çaresizim
belki de çok fazla acizim
elimden gelmiyor bir şey
sıramı beklemekten başka
hem geçmişte hem gelecekte
ama ne olursa olsun
onu görebileceğim bir yerde
Anlamsız Şiir III
göbeği şişkin bir deniz anası
kolunun kılları ağdayla alınmış
bir şehir magandası
ve köşeye kıstırılmış
bir şair bozması
biz hep üç kişiydik
dördüncüyü bulamadık
dördüncüyü bulsaydık
briç oynayacaktık
geleceğiyle övünen bir hammal
eşcinselliğini başarısızca gizleyen
yaşlı bir jigolo
ve okumasını bilmeyen
alkolik bir yazar
biz hep üç kişiydik
dördüncüyü bulamadık
dördüncüyü bulsaydık
devrim yapacaktık
geçmişini özleyen emekli bir fahişe
silahları hiç sevmeyen
korkak bir paralı asker
ve vücudunu siyaha boyamış
beyaz bir zenci
biz hep üç kişiydik
dördüncüyü bulamadık
dördüncüyü bulsaydık
zil takıp göbek atacaktık
Anlamsız Şiir 1964
köpekler yalan söyler mi sevgilim
kediler hırsından ağlar mı
gergedanlar hüzünlenir mi aldatıldıklarında
ve fareler konuşur mu sevişirken
ben bunların hepsini yapıyorum
ve hatta daha fazlasını
boğazın vapurları evrene inanır mı
ortaköy meydanı felsefeden anlar mı
moda deniz kulübü özgürlük için savaşır mı
ve tahtakale hanları sefilleri savunur mu
ben bunların hepsini yapıyorum
ve hatta daha fazlasını
tüm söylenenler gerçek olsa ne yazar
yalanlar hiç bitmese kime ne
her seven sevilse aşk mı kalır
bardaklar boşalmasa sarhoşluk kimin umurunda
ben bunları hep yaşıyorum
ve hatta daha fazlasını
Anlamsız Şiir 779
dur artık be zavallı adam
kendini çok fazla zorluyorsun
ama yalnızca kafa karıştırıyorsun
yarım kalmış duygularını
ve dibi delik spor ayakkabılarını
çeyrek kuruşa bile satamıyorsun
bilmem neden ama garipsin
üstü henüz kapatılmamış
ve içinde yaşayan ölülerin bulunduğu
bir toplu mezar gibisin
bakışların boş fakat anlamlı
anlamlı dediysem dur hemen sevinme
aslında anlamsızlığın anlamını
görüyorum o deli gözlerinde
karanlık fikirlerle dolusun galiba
düşüncelerin gölge yapıyor hayaline
biliyorum günlerdir uyumuyorsun
hatta uyumaktan nefret ediyorsun
sokul çekinme sığın rüyalarına
gerçekleri yırt neye yarar ki onlar
seninle onun arasında
ayrı geçirilen günlerin
çok ama çok ötesinde
bambaşka fakirlikler var
bak son kez söylüyorum inan bana
kafanı ister kaldır
ister kaldırma
ama aradaki söz senin olsun
rüyaların gerçeklere
bir kez daha belki de son kez
ve herşeye rağmen meydan okusun
Anlamsız Şiir 5
hiç vurgun yemiş bir balina gördün mü
veya sürünmekten utanan bir yılan
kum yutarak serinler miydin eskiden
ve öperek çirkin perileri buruşuk memelerinden
katıldın mı gençliğinde tek kişilik eylemlere
veya yasaksız sevişmelerin zevksiz tepelerine
su sanarak yudumlar mıydın güçsüz kanı
ve aldatır mıydın sabaha karşı kendi karını
sustun mu haykırılması gereken yerlerde hep
veya anlayabildin mi anlamsız doğruları
güreşir miydin herkül bildiğin karıncalarla
ve kalır mıydın tek başına rüyasız uykularla
öptün mü hiç öpülmesi yasak yerleri
veya gezdin mi karış karış dümdüz köşeleri
satar mıydın sevdiğin her dakika ve saniyeyi
ve ipler miydin giderek tükenen sevgiyi
sanma ki burada teksin ve çok özelsin
geleceği olmayan sıradan bir hayaletsin
seni farklı kılan ne biliyor musun
sen hep sevildin ve hiç sevmedin
Anlamsız Şiir 5-7-0
kimsin sen
beni bildiğim bir bilinmeze iten
sonu iftihar edilesi
bir intiharla biten
çapsız masalları
hayallerden söken
karışmış anıları
yeni düzenlere geçiren
dişi bir şövalye mi
yoksa
körelmiş dudaklarını
acımasızca gizleyen
soğumuş kalbini
rektifiyeye veren
cinsel sırlarına
rest üstüne rest çeken
siperdeki askerlere
kağıttan memelerini
göstererek
zevk veren
düzülmüş bir rahibe mi
korkuyorum yarından
nedenini bilerek
ama farkında olmadan
ve özlüyorum
sessizliğini
kaçırılan güzelliğin
sert bakışlı
kadınlardan
Anlamsız Şiir 1777
son verdim deli hasretime
birbiri üstüne binen kayıp gecelerime
ve en önemsizi siftahsız sevgilerime
ama hala dönmek istiyorum
kaybettim düşüncenin yanmış izini
yokoldu en sevdiğim iğrenç kibir
kabak tadı verdi konuşulmayan anlar
ama hala anlamak istiyorum
otlayan inekleri kim kıskanır ki
çiftleşen amibler neye yarar
köleler sezara mı baş kaldırmış
ama hala savaşmak istiyorum
soğuk bir ses geliyor diplerin en dibinden
pis duvarlarda denizin gülüşü yankılanıyor
inanmayanlar dinsizleri ağırlıyor
ama hala geçmişi istiyorum
kendini saklayan bir öpücük
hatır anlamına birazcık şarap
ve birbiri ardına yasaksız anılar
ama hala sevmek istiyorum
rüyalar son buldu henüz bitmedi
bulutlu kafalar öğüt dinlemez
neden bilmiyorum herşey karışık
ama hala seni istiyorum
Anlamsız Şiir 42
aşk var mı yok mu
olsa ne yazar be gülüm
olmasa ne yazar
onu tartışmak bile
varlığını
kanıtlamıyor mu
aşk biter mi bitmez mi
bitse ne yazar be canım
bitmese ne yazar
biteceğini düşünmek bile
bitmemesini istemek
olmuyor mu
aşk iyi mi kötü mü
iyi olsa ne yazar be güzelim
kötü olsa ne yazar
şeytani olsa bile
insanı alıp
götürmüyor mu
aşk hayal mi gerçek mi
hayal olsa ne yazar be sevdiğim
gerçek olsa ne yazar
hayallerin hayali olsa bile
insan hayalsiz
yaşayabiliyor mu
Anlamsız Şiir 47
küfürüm bir vize alsa
gitse bu diyardan sınırları aşsa
önüne gelene saldırsa dursa
günler kırılsa rüyalar saklansa
aslında ne güzeldi herşey
anlamsız ve sorumsuz zamanlarda
kayık iskeleye saklansa
güneş boyunca sessizlik olsa
sırtım yatmaktan böyle ağrımasa
saksafonum artık hiç doymasa
aslında ne güzeldi herşey
kayıp ve deli zamanlarda
ayın arkasında çocuklar topaç oynasa
gözlerin beni insafsızca tutuşturmasa
insanın insana ihtiyacı olmasa
bitlerin gölgeleri ruhumu karartmasa
aslında ne güzeldi herşey
duygularla alay edilen zamanlarda
karanlığa gömüyorum kendimi yeraltına
uçuruma çıkıyorum sessizlikten önceki sessizlikte
ışık neden üstüme geliyor hep
al gölgemi omuzlarına ört
aslında ne güzeldi herşey
senin burada olduğun zamanlarda
Anlamsız Şiir 33
sen uyuyorsun
ben uyku nedir bilmem
sen içmezsin
ben şarabı masamdan eksik etmem
sen hep düşünürsün
ben düşünmeyi pek sevmem
sen yarını beklersin
ben dünden öteye gidemem
senin bir kedin var
ben tek bir kediyle yetinemem
sen erkeklerden hoşlanırsın
ben yalnızca senden
sen beni sevmiyorsun
ben sensiz edemem
bu ne güzel uyum güzelim
gel haydi şuracıkta evlenelim
Anlamsız Şiir 1954
seni mi seviyorum
yoksa seni sevmeyi mi
seni mi istiyorum
yoksa sensizliğin verdiği
acı lezzeti mi
seni mi düşünüyorum
yoksa içimdeki hayalini mi
sana mı ağlıyorum
yoksa kendime mi
saçma sapan konuşuyorum işte
aslında ne farkeder ki
Anlamsız Şiir 3
aç bir dikenin
kana susamışlığını
sıradan bir
beyoğlu gecesinin
sır dolu utangaçlığını
ve beynimin içinden çalınan
kirli anıların
sessiz ahlaksızlığını
görüyorum gözlerinde
ve biliyorum ki
alay ediyorsun hislerimle
yarı bırakılmış bir cunilingusun
sinirli şehvetini
çok içilmiş bir gecenin
isteksiz bitişini
ve barikatı alınmış bir devrimcinin
kırılgan nefretini
seziyorum sözlerinde
ve anlıyorum ki
aldatmak istiyorsun beni benimle
rızası alınan kaderin
anlamlı cilvesini
yüzüstü bırakılan tesadüfün
küstah kibirini
ve henüz sıcak anıların
terkedilmiş hüznünü
anlıyorum gülüşünden
ve kabul ediyorum ki
sen aslında terkettin beni çok önceden
Anlamsız Şiir 354
kapının önüne bıraktım fazladan sözleri
düşünmeye zaman kalmadı kayıp geceleri
yokoldum kendi içime dirençsiz ve kinle
özgürüm artık olabildiğince inançsız
sırdaş hecelerin son bulduğu yer burası
bilinen demir parmaklıkların en ruhsuz noktası
kimse soru sormuyor soruldu bitti
kafamın içindeki tilkiler bile ayrıldı benden
tencerede isimsiz bir çorba kaynıyor hala
susuz lavabolarda apış aramı yıkıyorum
ama kınasız kuzular görüyorum rüyamda
ve herşeye rağmen yeşil gözlerine direniyorum
okyanusların kıskandıran derinliği anlamsız
balıklar bile korkuyor boğulmaktan
fareler hükümdarı oldu artık denizlerin
yunuslar kaybetti sonu belli yarışı
ama pencereden bakınca onları görüyorum
ve en sevdiğim küfürleri ardı ardına sıralıyorum
Anlamsız Şiir 3258
şüphe üstüne şüphe
aptalca kurgular
ve dahiyane senaryolar
ince hem de gizemli
gerçeğe bazen yakın
ama genelde çok uzak
işte bu ben
ve elbette sen
onu kenara koyalım
mümkün değil ama
bizden uzak tutalım
hesaplaşma var
hem biliyorsun
hem kaçıyorsun
oysa bak bana
kaybedeceğim açık
dimdik duruyorum
lanetler yağdırıyorum
fırsat bulunca ise
gizli gizli ağlıyorum
ve seni hiç ama hiç
anlamıyorum
inan üzülmeyeceğim
beni boşversen
ama onu seçmeni
kaldıramıyorum
Anlamsız Şiir VIII
gözlerim görmüyor gibi artık
sevinci kederden ayıramıyorum
tesadüflere inandım hep
kanatsız kuşlara sığındığımda
oysa kim bilebilir ki
ne olacağını arkama baktığımda
beynim çalışmıyor sanki
fillerin hafızası bile yetmiyor
artıklarla yetindim gönlümce
adressiz evleri ararken bile
oysa kim bilebilir ki
ne olacağını arkama baktığımda
burnum koku almıyor mu ne
çıplak kucağını bile sezemez oldum
fildişinden kuleler dikmiştim oraya
daha dün yani seneler önce
oysa kim bilebilir ki
ne olacağını arkama baktığımda
sapık yüreğim ha durdu ha duracak
acı bile çok geliyor
sevmeyi unuttum galiba hatırlamıyorum
sevişmekmi daha önemliydi yoksa
oysa kim bilebilir ki
ne olduğunu arkama bakamadığımda
Anlamsız Şiir E-5
söylenemeyen söylenmemeli
çeneni kapa ve otur
deneme anlatmayı izinsiz
biliyorsun söz zaten yetersiz
işaretler semboller totem
eğri büğrü bir hamam tası
kurnanın içinde delice yüzen
ve hiç alınmamış kaşların
bunlar mı senin en güzel gözyaşların
başlangıçta işaret vardı
sonra geldi aşk ve nefret
duaları reddettim ararken
ve sidik yarıştırmayı
kapalı kapıları aralarken
uçsuz oklar delmeden geçti gitti
nedensiz ruh yaraları kaldı geriye
planlı tesadüfler gibi aciz ve çaresiz
kaçarak başladım anlamaya
ve kafandan geçmeyenleri kavramaya
sevmeseydim keşke diyordum
ama sevmeyi istediğim gibi beceremiyordum
çoğu sarhoş biten gecelerde
halay çekerek ağlıyordum
yarım kalan söz söylendi
tüm felsefe yavaşça sona erdi tükendi
geriye garip anılar kaldı
garip olmayanlar özgür rüyalarda
hayvani gecelerce sonsuza değin tutsak alındı
söylenemeyenler utanmazca ima edildi
lakin söylenebilenler
gerçekleri hayal etmeme bile yetmedi
Anlamsız Şiir 89
orospu çocuğu bir dünya şu
fahrileri sevmeyen
ve orospulara ihanet eden
oysa yalnızca pipo üflüyor
gözlerinin içi değil
dışı bile gülüyor
güzelim şişeleri sırtlayarak
hayatı bizim için birazcık
anlamlı kılmaya çabalıyor
ama nafile bence sevgilim
fenerli yokuşlarda hiç kimse
insanlık arayan gülüşleri
merak etmiyor
fenerli yokuşlarda bile
hesap üstüne hesap soruluyor
Anlamsız Şiir 1679
önce izini kaybettim
sonra kulaklarımdaki sessizliğini
adımlarımı sayar oldum yürürken
ve kalp atışlarımı sızmaya yakın
hüzünün de tadı kalmadı bugünlerde
bana acımaya kalkışma sakın
baktım gölgen bükülmüş
alt dudağını dişliyorsun korkakça
kendimi sorgular oldum düşünemezken
ve sevgimi nefrete yakın
acının da tadı kalmadı bugünlerde
beni avutmaya çalışma sakın
sandım kendini hırpalıyorsun
isteyerek ama amaçsızca
umursamaz oldum hayallerimi bile
ve rüyalarımı yalanlara yakın
sövmenin de tadı kalmadı bugünlerde
benden gitmeyi düşünme sakın
anladım ki yerinde sayıyorsun
kaybolmadan ama kahrolarak
aramaz oldum beyoğlu gecelerini
sana uzak uzaklığa yakın
sevişmenin de tadı kalmadı bugünlerde
seni unutmamı isteme sakın
Anlamsız Şiir 866
korkağım biliyorum
hem de en cesurlarından
herkese ve hiç kimseye
tüm salaklığımla
ve seni bile umursamadan
meydan okuyorum
aptalım anlıyorum
hem de en zekilerinden
hiç düşünmeden
ama kafamı patlatarak
ve iğrenç taklalar atarak
sükuneti arıyorum
karamsarım seziyorum
hem de en iyimserlerinden
hep ağlayarak
ama ağlarken bile gülerek
ve sessizce içerek
geçmişe inanıyorum
sensizim kabul ediyorum
hem de kesin gibi
nağralar bile atsam
zafersiz kavgalara doymasam
ve küssem kendime
seni sevmeden yapamıyorum
Anlamsız Şiir 03-10
sokakta yüklü bir kedi
doğurdu doğuracak
pencerenin camına bakıyorum
hava karardı kararacak
çaykovski çalıyor bir yandan
kuğu gölü mü ne
farkında değilim içtiğimin
delirmenin eşiğindeyim
sevgiye son verdim ve kine
geceler beni korkutuyor
uyuyamıyorum sabaha kadar
rol yapmaktan yoruldum
dayanmaya çalışıyorum olduğunca
boş ve derin konuşmalara
ve emek isteyen kandırmacalara
sana ne be demek geliyor içimden
sana ne benden ve benim gibilerden
lütfen rahat bırakma beni
benim gibileri sensizleri
ve kendine ihanet edenleri
sonra soyun istersen yavaşça
ama kendi sözlerine kanmadıkça