Ayrık Otu İle Menekşe Ayrıldı

Ayrık Otu İle Menekşe'nin Aşkı; çok sevildi, çok beğenildi, tebrikler aldı... Bunun üzerine bu öyküyü kaleme aldım. İnşallah bu bölümü de beğenirsiniz.

yazı resim

Ayrık Otu ile Menekşe hasret dolu yıllardan sonra kavuşmuş, şimdi her ikisi de mutluluktan uçuyormuş. Artık bir ten bir can olmuş, bu çiftin mutluluğunu masmavi gök, kapkara toprak hayranlıkla seyrediyormuş. Tüm köşk, aşıkların kavuşmasını kutlamış.
Ama bu sevdayı kıskananlarda varmış. Bunlardan biri de komşuları Lale imiş. “Davul bile dengi dengine çalar” diye dalga geçmek istermiş. Ama Menekşe “Gönül ne davul bilir, ne de zurna!” diyerek Laleyi saf dışı bırakırmış.
Ayrık Otu, Menekşe’yi çok sever, gölgesinden bile kıskanırmış. Havada uçan kuştan, yerde gezen çekirgeden kıskanırmış. Ne zaman Menekşe’nin üstüne bir kelebek konsa, kıyametleri koparırmış. “Etme Ayrık Otu, yapma Ayrık Otu onlar benim dostlarım…” dese de Menekşe, Ayrık Otuna dinletemezmiş.
Üstlerinden uçan arılara, yerde gezen karıncalara, örümceklere kızarmış: “Buradan geçmeyin, başka yol mu yok? Benim çiçeğime yaklaşmayın.” Diye bağırırmış.
Bu kıskançlık günden güne Menekşeyi sıkmaya başlamış.
Menekşe başını yukarı kaldırsa, gökyüzündeki Ay’dan, yıldızlardan, aşağıya indirse otlardan, böceklerden kıskanırmış.
Ayrık Otundaki bu değişiklik Menekşeyi çok üzermiş ama “Ah aşk… Her derde deva aşk, aşklım için buna da katlanırım.” Dermiş.
Bir sonbahar sabahı, rüzgarın yüzünü soğuk soğuk öpmesi ile uyanmış Menekşe. “Merhaba güzelim” demiş rüzgar. Menekşe uykulu gözlerle bakmış rüzgara. “Bugün buralarda gezeceğim, üstünü kalın giyin.” demiş. Bu arada çiçeklerin arkasından gür bir ses duyulmuş: “Koca bahçede gezecek yer kalmadı mı da burada geziyorsun?!..” Rüzgar sesin geldiği yere doğru ilerlemiş, Ayrık Otunun tepesinde bir iki tur attıktan sonra “Sana demedim çalı, senin giyinmene gerek yok. Zaten yaprakların odun gibi…” diye hakaret edecek olmuş. “Hop hop… Orada dur bakalım, rüzgar bozuntusu…” diye bağırmış Ayrık Otu. Bu arada Menekşenin hıçkırıkları duyulmuş.”Yeter, yeter artık… Artık dayanamayacağım. Ya bu kıskançlığı unut, ya da beni Ayrık Otu.” Demiş. Küsmüş Menekşe sevdiğine…
Rüzgarda olanlara üzgün üzgün çekmiş gitmiş. Ayrık Otu tüm bahçe sakinlerinin karşısında ezilmiş, büzülmüş. Tüm dostları onu suçluyormuş. Gitmiş bahçenin bir köşesine kös kös oturmuş.
Menekşenin bir daha sesini duyan olmamış. Çekilmiş kabuğuna, ne Ay’a güneşe, ne ota, toprağa bakmış. Sararmış samana dönmüş.
Ayrık Otu da çok üzgünmüş. Böyle olmasını istememiş. Amacı sevdiğini üzmek değil, korumakmış. Kurutmak değil, kollamakmış…
Tüm bahçe seferber olmuş Menekşeyi güldürmek, eski neşeli günlerine döndürmek için. Ama ne cırcır böceğinin türküleri, ne kanaryanın nameleri ne de ateş böceğinin gösterileri fayda etmemiş.
Sevdiğini uzaktan seyreden Ayrık Otunun da yüreği yanıyor, dalları soluyormuş. Ama gururuna yedirip özür de dileyememiş. Sevdiğine dokunamamak, koklayamamak, güçlü kolları ile sarılamamak çok acı geliyormuş.
Menekşe’nin solduğunu gören Bahçıvan hastalandığını düşünerek ilaç vermiş. Sararan yapraklarını almış. Toprağını havalandırmış. Ama Menekşe hiçbir iyileşme belirtisi göstermemiş.
Bunun üzerine bahçıvan Menekşeyi sökerek, arkadaşlarından çok uzakta, bahçe duvarının yanına, saçakların altındaki gölgeliğe dikmiş.
Bu ayrılığa tüm arkadaşları çok üzülmüş, ama içlerinden biri, yani sevgilisi Ayrık Otu kendini tutamayarak hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Bütün vücudu zangır zangır titremeye başlamış. Dudaklarından acı bir sözcük dökülmüş “AYRILIK”

Yorumlar

Başa Dön