ihtiyaç ötesi bir benlik taşıyor bedenim. taşınacak bir liman arıyor. senden sonra, ondan sonra, öbüründen sonra derken; ruhum bir yığıntı haline geldi.. yazık ki aşk içindi tüm uğraşları.
yalnızlık koyu bir kuyu.. geceler nöbet tutar başımda. kaç kere dedim bu defa başka olacak diye veya kaç kere duydum canım dediklerimden..
şimdilerde pişmanlıkla yoğurulmuş bir nükte var dilimde. türkümde ağıt karışımı bir slogan.. buraya kadar çağırabildim yüreğimi yanımda. bırakmadım hiçbir zaman el yerinde. acıttım canımı, bile bile yaktım cehennemin dibinde. pişmanlık aldı götürdü masum gözlerimden berrak bakışları. güven bitti hayatın zirvesinde.
titrek bir sıcaklıktı tüm beklentim. sıcaklık bekledikçe soğudu ateş kırmızısı yürek parçası. artık vefa dilenmem dost bildiklerimden ve artık git sende..
git ki anlayayım iyice her mutluluğun biteceğini. gözden süzülen yaşlar doldurumuş bu boşluğu. senin boşluğun önceden de yaşandı. aynıydı hepsi. diğerlerinin tamamıydı. tamamlandı hayat içinde aşk denilen vahşet. marşet olduk elaleme. sen nerden geldin de paramparça ettin çilekeş sefilliğimi. ben bende kalayım yine. yenilen olayım yaşamın meskun yokuşlarında.
artık git sende
vaktin doldu dolacak
kal demem hiç, bunu sakın bekleme
üç günlüktü senin de aşkın
benim sevdamla kıyaslanamaz sevdan
bebek yüzlü çingenem;
masumluktu adın her gün
ve ertesi gün daha da candın cananda
bebek yüzlü çingenem; şehir şehir dolaşıp sokratese konarım. hayat felsefem olursun belki, belki... boş geçelim bu yazgıyı. unutulmalı dün... sen bebek yüzlü çingenem kal daima. her daim geçmişten bir alıntı gibi anayım gümüş tenini. melek gözlerinde yakalasam da yalanları sen olduğun yerde kal.
hoşçakal...