Ben, Sen, O...

Kendilerine aykırılara düştüklerinde bile hep kendileri oldular, yaralansalar da; hiç utanmadan…

yazı resim

Herkes gibi umutla ağladılar dünyaya gözlerini açtıklarında, ne çiçekler ektiler, büyüttüler yüreklerinde… Sevdalarından sıcak yürekleri vardı onların, yıldızlardan parlak gözleri… Işıltılı gülüşlerinin altında, sağanakları oldu hep gözlerinde… Anlaşılmayı yada anlaşılacağını da, işin garibi beklemiyorlardı ama yinede “bir gün, bir gün” diyebiliyorlardı, kendilerince kendilerine…

Kendilerine aykırılara düştüklerinde bile hep kendileri oldular, yaralansalar da; hiç utanmadan…
Onlara sahneyi vermiş diğerleri onların oyunculuk gücünü görme yarışında, onlar ise; alkış alma telaşında… Töreydi, çocuklardı vurdular kendilerini acımazsız yaşama. Koklamaya kıyamayan, canı yanınca canı yanan analar babalar bile, onun için oldu zorlu bir aşama.
Böylece ortaladılar hayatlarında hiç bitmeyecek sonsuz kargaşayı.
Roller çoktan dağıtılmış, replikler ezberlenmiş, sahne tasarımı mükemmel yapılmış.Başrolde; sen, ben, o…Fark edermi ki…
Ve! Sahne!
Perdeler iner, oyuncular tek, tek replikleri unutarak ta olsa, seyirciler arasında oyunu terk edip gidenlerde olsa, doğaçlama ile idare ederek, sahne onların içine, onlar sahnenin içine işlemiş gibi idare ederler.

Başrol oyuncusu, oyunun sonunda tek replikte takılır durur… Kıvrım, kıvrım kıvranır diğer repliğe geçemez… Sanki dili dönmez ya da konuşmayı bilmezmiş gibi. Ve oyun biter… Perde İner… Seyircilerin kimi ayakta, kimi oturarak alkış tutar; sonu gelmeyen ama sonu sandıkları oyunu hüzünlü bir coşkuyla.

Başrol oyuncusu siz; ya repliğiniz?

Arzu Candevir Çakır

Başa Dön