sözü yakalayıp dizgine getirememek ve koşamamak
gereklerinin peşinden hayatın tutsaklığının.
kurallarını bilmemek, belki de becerememek nerede
nasıl davranılacağının sahnesinde vassallığın. imgeden kaçıp
tutunmak sokağa, mazgallara, çöp kutularına,
rögar kapaklarına, levhalarına şaşmazlığın.
harlem'de zenciler vardı hani, unuttun mu ? varsıllığında
koşan kedilerin, olmayan siyasi pençe çetelerinin
açamadığı yaraları bilmiş miydin? çokça uzağa gitmeden
attığında adımını, beylik lafları savurmadan
kuşatılmış özgürlüğünün dahi tadına varamadın
hiçbir zaman. o yüzden
zorlama soru işaretlerimi.
toprağının böceğinden iğrenip, gidiyorduk ya kafka'ya
tutmadı mı !? ironimiz de var olmadı.
gerisin geriye geldik, tumturaklı tanımlarımızı
aldık ve işte tekrardan buradayız. boş beleşiz, ziyadesiyle aptal,
anın akışını reddedemeyen, anlam heyulasına uğrayıp
taşın altına kafasını koyan, pek çok itaatkar adamlarız.
yeraltına kusarken küfümü taksitle, bilemedim
çıkarını. yapamadım hesabını yorganın toynaklarımın.
sevmeyi de, yaşamayı da, ölmeyi de, yazmayı ve söylemeyi de,
doğru müziği, tam zamanı, sırasını, yiyemedim ekmeğini çağın.
punduna gelmedi bir türlü imgeler. başka bir yaşantıya
bırakmak üzre, öğürüyorum şimdilik. üzülüyorum kendime,
çıkaramadan tadını yalnızlığımın,
yakalandım
kapanına açığa çıkmanın.