Bir şeylere tevessül etmek zor, hayat zor, hüzün ve yalnızlık...Bu yüzden dikiş tutmuyor acılarımız.Oysa ben hep yalnızlığı oluruna bırakmıştım inadına, yere her kapaklandığımda.Anlatamadım susmanın ne kadar da büyük bir nimet olduğunu.Kabuk bağlamış yaralarımızla oynanıyordu ne yazık ki...Bu yüzden yıkıntılarımız hep muamma...
Hadi bana anlat, kendi yalnızlığında ve suskunluğunda kaybolur mu hiç insan?..Konuşmak istesen de sesini duyuramadığın oldu mu hiç ya da konuşacak birini bulamadığın anlar?..Hep hayatın yorgunluğunu sırtlanıyorduk halbuki.Yaşamaya zorlamalıydı seni biri...Biri dur demeliydi...
Hüzünlüyüm çünkü; yine akşam oluyor ve yine hayatımdan eksilen bir sayfa.Yine anlatamadım kendimi ve bir şeyler katamadın kendimden hayata dair...Geride bıracaklarımın telaşı yormuyor artık beni müteessir de değilim çünkü; asıl hüzünlü olmak yoruyor beni.Yazık ki; mecalim yok ve ne acıdır ki; savaşmadan yorgunum...
Bizde alıştık nihayetinde tekrar tekrar tekrar ayaklanmaya ve yine en nihayetinde şiirlere sığdırdık yıkıntılarımızı, musikişinaslardan işittiğimiz nağmelerle...Durup gözlerimizin mahmur bakışları eşliğinde...
Bende incinmesinden korktuğum için salıverdim ortaya sevginden müteşekkil kalbimi...Neden bu serzeniş ki benden, beni derinlerden yaralar?..Gizemliymişim ve de farklı...Nedendir bilemiyorum...Hangi yanımdır beni farklı kılan?..Seriliyor önüme son pişmanlıklar hiç nihayet bulmadan lakin; keşkeleri sevmem ben kalbim...Bir an durulsam diyorum sonra.Bilmem!.. Becerebilir miyim yalnız başına?..Belki...Taki; ben uslanana dek...
