Tarih, insanlık için bir yol haritasıdır. Ancak bu harita, sadece görünür olan yolları değil, aynı zamanda gölgede kalan ve göz ardı edilen patikaları da barındırır. İnsanlık tarihi boyunca, azınlıklar ve güç dengesinde dezavantajlı görülen topluluklar, varlıklarını korumak ve etkilerini artırmak için farklı stratejiler geliştirmiştir. Bu stratejilerden biri de çift kimlik olgusudur. Yahudilerin ve Ermenilerin tarih boyunca uyguladıkları bu strateji, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda derin etkiler bırakmıştır. Ancak bu durum, yalnızca tarihî bir mesele değil, günümüz siyasî ve toplumsal yapısının da önemli bir parçasıdır.
Tevratın Yaradılış Kitabında geçen şu ayet, Yahudi teolojisinin temelini oluşturan vaat edilmiş topraklar düşüncesini özetler:
> O gün RAB Avramla antlaşma yaparak ona şöyle dedi: Mısır Irmağından büyük Fırat Irmağına kadar uzanan bu toprakları senin soyuna vereceğim. (Yaradılış 15:18)
Bu teolojik öğreti, Yahudilerin tarih boyunca azınlıkta olmalarına rağmen stratejik hareket etmelerinin anahtarıdır. Sayıca az olmanın getirdiği dezavantajı avantaja çevirmek için toplumlara entegre oldular, farklı kimlikler altında hareket ederek nüfuz sahibi oldular. Yahudiler, bazen bir Müslüman, bazen bir Hristiyan, bazen de bir Türk olarak bilindiler. Ancak bu, kimliklerini tamamen terk ettikleri anlamına gelmez. Yahudi teolojisinde, vaat edilmiş topraklara ulaşma inancı ve üstünlük stratejisi her zaman güçlü bir şekilde varlığını sürdürdü.
Benzer bir durum, 1915 olayları sonrasında Ermenilerde de gözlemlenir. Osmanlı Devleti, İslamı kabul eden Ermenileri tehcir yasasından muaf tuttu. Bu durum, birçok Ermeninin Müslüman kimliği altında çift kimlikli bir yaşam sürmesine yol açtı. Hagop Martayan, ya da daha bilinen adıyla A. Dilaçar, bu stratejinin bir örneğidir. Türk Dil Kurumunun ilk genel sekreteri olan bu Ermeni dilbilimci, soyadı kanunu sonrası gerçek kimliğini gizleyerek Türk kültürüne derin bir etki bırakmıştır. Türkiyedeki dil kargaşası ve farklı imla kurallarının oluşturduğu sorunlar, bu çift kimlik stratejisinin dolaylı sonuçlarından biri olarak değerlendirilebilir. Farklı dil ekolleri ve sözlüklerin varlığı, toplumsal birliği zayıflatmaktadır. Bu, yalnızca bir dil meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bütünlük ve kimlik inşası sorunudur.
Tarihin arka planını bilmeden, günümüzde yaşanan siyasi olayları anlamak mümkün değildir. Bugün Ortadoğudaki siyasi çatışmaların kökeninde, Yahudi teolojisinin etkisi büyüktür. Yahudilerin ve Ermenilerin tarih boyunca uyguladıkları çift kimlik stratejileri, bu coğrafyada derin izler bırakmıştır. Ancak burada önemli olan, bu stratejilerin sadece birer tarihî gerçeklik olmadığı, aynı zamanda toplumsal ve bireysel bilincimize de yön verdiğidir.
> Ve dediler ki: Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular. (Ahzâb Suresi, 67. Ayet)
Bu ayet, insanların, liderlerinin ve kanaat önderlerinin etkisiyle nasıl yanılabileceğini açıkça gösterir. Bu bağlamda, siyasî ve tarihî konularda körü körüne itaat etmenin ve sorgulamamanın zararlarını görmekteyiz. Tarih, yalnızca kazananların yazdığı bir masal değildir; aynı zamanda kaybedenlerin, susturulanların ve gölgede kalanların hikâyelerini de barındırır.
Kuran-ı Kerim, insanlara temiz bir akıl ve doğru bir bilinçle hareket etmelerini öğütler:
> De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler. (Zümer Suresi, 9. Ayet)
Temiz akıl, doğru bilgiyle beslenir. Bu bilgi Kur'an, tarih, sosyoloji ve genel kültür gibi farklı kaynaklardan beslenmelidir. Tarihî olayları derinlemesine incelemeden, resmî tarih anlatılarına körü körüne inanmak, insanın kendi aklını ve hür iradesini yok saymasıdır.
Tarih, sadece geçmişin bir anlatısı değil, aynı zamanda geleceğin bir rehberidir. Yahudilerin ve Ermenilerin tarih boyunca uyguladıkları çift kimlik stratejileri, bizlere toplumların nasıl şekillendiğini ve güç dinamiklerinin nasıl işlediğini göstermektedir. Ancak bu bilgiler, sadece bir eleştiri ya da suçlama aracı olarak değil, aynı zamanda bir ders ve ibret kaynağı olarak değerlendirilmelidir. Temiz bir akıl ve doğru bilgiyle, tarihî ve siyasî gerçekleri daha iyi anlayabilir, geleceği daha sağlam temeller üzerine inşa edebiliriz.
Çift Kimlik ve Tarihin Gölgelerindeki Hakikat
Tarih, insanlık için bir yol haritasıdır. Ancak bu harita, sadece görünür olan yolları değil, aynı zamanda gölgede kalan ve göz ardı edilen patikaları da barındırır. İnsanlık tarihi boyunca, azınlıklar ve güç dengesinde dezavantajlı görülen topluluklar, varlıklarını korumak ve etkilerini artırmak için farklı stratejiler geliştirmiştir. Bu stratejilerden biri de çift kimlik olgusudur. Yahudilerin ve Ermenilerin tarih boyunca uyguladıkları bu strateji, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda derin etkiler bırakmıştır. Ancak bu durum, yalnızca tarihî bir mesele değil, günümüz siyasî ve toplumsal yapısının da önemli bir parçasıdır.