"Sabah 5'te uyanan tek canlı türü ya horozlardır ya da henüz uyumayı başaramamış yazarlar." - Douglas Adams"

Çığlık

Şehrin üzerine bir karabasan gibi çöken gecenin sessizliği içindeydi. Pencerenin kenarında yanan mum yavaş yavaş tükeniyordu. Neden diye düşündü. Aniden bir ses, durgun bir suya düşen damla gibi dalgalandı odanın içinde:

yazı resimYZ

Şehrin üzerine bir karabasan gibi çöken gecenin sessizliği içindeydi. Pencerenin kenarında yanan mum yavaş yavaş tükeniyordu. Neden diye düşündü. Aniden bir ses, durgun bir suya düşen damla gibi dalgalandı odanın içinde:
-Senin için
-Benim için mi?,
-Senin için Zeynep, her şey senin için, başına gelen her iyi ve kötü olay hep senin için.

Hayal dünyasında başı boş dolaştığını düşündü. Ses tekrar konuşmaya başladı:
-Bu senin ilk hayatın mı Zeynep?
-Ne demek istiyorsun?
-Doğumundan öncesini hatırlıyor musun?
-Doğmadan önce ben yoktum ama!
-Herkes gibi sende vardın Zeynep, nasıl şimdi buradaysan, o zaman da başka bir yerde başka biri olarak yaşıyordun. Öldün tekrar doğdun.

Bütün vücudunu bir ürperti sardı. Bu kim ve ben ne yapıyorum diye geçiriyordu ki içinden, ses cevap verdi:
-Adım Taron, ruhların efendisinin sadık bir hizmetkarı.

Uzaktan gelen giderek yükselen annesinin sesini duymaya başladı:
-Zeyneeeeeep, hadi kalk ama !!! geç kalıyorsun.

Saat 8:00’ e 5 vardı. Yatağından fırlayarak aceleyle üzerini giydi aklında tek bir soruyla “Bu neydi?”.
Servis 10 dakika geç geldi. Şimdiye kadar hiç şaşmamıştı ! Herkes uyuyordu yine. Ses çıkartmamaya çalışarak usulca yerine oturdu. Acaba rüya görüyorlar mıydı? Gözlerini kapadı. Bunu birazda ürkerek yaptı. Dışarıdan gürültüler geliyordu. Hala serviste olduğunu farketti. Trafik tamamen durmuş, insanlar arabalarından inmiş kazanın başında meraklı gözlerle ne olduğuna bakıyor, birileri de yolda cansız yatan 65-70 yaşlarında yaşlı bir kadına çaresizce yardım etmeye çalışıyordu. Uğultunun arasından bir ses sıyrılarak kulaklarına fısıldadı:
-Üzülme, sadece bedeni öldü onun, zaten fazla yaşadı bu hayatı.

Şaşkın bakışlarla çevresini gözden geçirirken dikiz aynasından bir an için şöför Ahmet efendinin kendisine gülümsediğini zannetti. Çaresizliğe esir bir hırçınlıkla:
-Taron musun nesin, istemiyoruuuuuum, rahat bıraaaaak, beniiiii ! diye haykırdı.

Ahmet efendi Zeynep’in üzerine hafifçe eğilmiş, yüzündeki tebessümle, istemsizce titreyen omzundan yavaşça sarsıyordu.
-Zeynep hanım geldik, bütün herkes indi, uyanın artık.

O yaşlı kadın kimdi ? Niye fazla yaşamıştı ? Kendini sarstı bir an için, sadece bir rüya !

KİTAP İZLERİ

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Peyami Safa

Acının ve Istırabın Edebiyatı Peyami Safa'nın "Dokuzuncu Har-iciye Koğuşu", hastalığın pençesindeki insan ruhunun zamana meydan okuyan bir keşfi olmaya devam ediyor. Edebiyatın en temel işlevlerinden
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön