Günlerden pazardı, vakit çok erken
Hastaydı, bir anda dirildi çocuk
Ana çocukları koyup giderken
sanki ciğerinden vuruldu çocuk
Bakıpta yüzüne öylece kaldı
Geldiği o günü hayale daldı
Güzel gözlerinden üç damla geldi
Son defa ağlarken görüldü çocuk
Derinden derine içini çekti
"Gitme" diyebildi boynunun büktü
Dilini ısırdı, yumruğun sıktı
Hırsından, kahrından yoruldu çocuk
Üç yıldır verilen her söze kanıp
Şayet yalvarırsa vaz geçer sanıp
Son bir gayret ile şöyle uzanıp
Ananın eline sarıldı çocuk
Başını kaldırıp yüzüne baktı
Koca gözlerini gözüne dikti
Ananın elinden elini çekti
Ansızın yay gibi gerildi çocuk
Hava yağmurluydu önleri kıştı
Onunki umutsuz karşı çıkıştı
Velakin ananın sinesi taştı
Sabır taşı olup yarıldı çocuk
Şöyle bir düşündü yoktu kimsesi
Daralıp sıkıştı göğüs kafesi
"Küt" diye duyuldu kapının sesi
Bu yaşta acıyla karıldı çocuk
Durdu duramadı balkona koştu
Ardından bakarken coşdukça coştu
Dermanı tükendi betona düştü
Taş olup betonla örüldü çocuk
Kalkarken dişini sıktı anaya
Gözden yitene dek baktı anaya
Gönlünde muhabbet yoktu anaya
İçinde bin yerden kırıldı çocuk
Salona giterken yüzünü astı
Sanırsın dünyayla bağını kesti
Daha açılmadan hayata küstü
Yerdeki mindere serildi çocuk
İçiden ağlarken babası geldi
Son bir gayret ile ona sarıldı
"Oğlum"demesiyle gözleri doldu
Bir nazlı göl gibi duruldu çocuk
Dili döndüğünce anlattı bir bir
"Annen gitti" derken kabardı nehir
Minicik göğsüne sığmadı kahır
Ah edip acıyla buruldu çocuk
Onmadı hasretin açtığı yara
Uyurken ağladı hem bir kaç kere
Ananın gittiği o günden sonra
Bilinmez diyara sürüldü çocuk
Yeşil yazmasını kokladı ama
Derdini herkesden sakladı ama
Bir gün döner diye bekledi ama
Ne arandı, ne de soruldu çocuk
Dert sahibi oldu her an yanarak
Her kadın görünce yüzün dönerek
Bütün anaları böyle sanarak
Ana sözcüğüne darıldı çocuk
Sefil Pervane'yim neydi günühı
Hiç kimse duymadı çektiği ahı
Bir bahar ayında, Pazar sabahı
Sessizce toprağa verildi çocuk