Sizin oralarda çocuklar ne renk doğardı bilmem.
Esmer diye duymuştum
Tıpkı doğdukları toprağa benzermiş
Kaşları, gözleri.
Tenleri yanık kokarmış her biri mabed ağacı.
Sizin oralarda babalar dokuz değil
Onsekiz doğururmuş, gözleri dağda çığlık çığlığa.
Analar bir gün siyaha,bir gün inadına
Beyaza boyarmış saçlarını .
Sevgi akarmış kurumuş memelerinden.
Çocukları doysun diye
Sadece memelerini taşırlarmış dağlara.
Annenin memesinden içmemişsen sevdayı
Babanın kirpiklerinden düşürmemişsen dağları
Düz ovada bile çöker umudum.
Kayıp bir köy ararım kendime
Hiç bir ulusu olmayan.
Omuzlarımda sen
Üstelik otuz altı numara ayakkabım.
Resimlerinde ki gülüşe benzemiyor
Yokluğunda duvarlara çizdiğim .
Orada kuzeye dönüyor kalbimin odaları ..
Ve zaman ölüm gibi uzanıyor koynuma.
Bütün sevgilerim oyuncak
Şımarık bir çocuğun ellerinde
Sen zaman olma
Midemde, başak bu günlerde umut.
Gece ekip, gündüz biçiyorum.
Soframıza aşk dolsun istiyorum.
Öyle özlüyorum ki
Uzak bir gölge şimdi avuçlarımda sıcak.
Üstelik güneş bile değilsin ekvatorda.
Her anahtar sesinde yokluğunun sesi çarpıyor yüzüme.
Oysa hiç anahtar vermedim sana
Ne perdemin rengini bilirsin
Ne sana sakladığım fincandaki çiçeklerin
Nasıl bir ustalıkla çizildiğini.
Dersim uzak bana.
Kürtçem yarım yamalak
Dağlarında yanan ormana benziyor konuştuğum.
Bir avuç sıcak taşımak isterdim
Özlemden erisin munzurun karı.
Bensiz içtiğin çay
Sensiz içtiğim sigara gibi olsun dudaklarında.
Paramparça Türkçem, dilimle elim arasında.