1.
bir uçuk sakla
korkularla yüzleşen karakol aynalarında
yüzüm idamlık bir eşkıya
dağ çekilecek ayaklarımın altından
bir kavak yaprağı ve kokusu ırmağın
fermanım olacak
bana bakma Havin ben mültecisiyim otel odalarının
ucube derisinde bir sırtlan yatağıdır kent
son tiryakisiyim köşelere atılmış sigara paketlerinin
şarap öz yurdumdur benim
beni dinleme Havin ben delisiyim bütün başkentlerin
bu cehennem yazıtları ve apartman boşlukları
tırnak içine alınmış "çocuk çığlıkları"
palaskasında umut reçinesi ve baharın çiçekleri
tren garları örselenmiş demir çağları
namıma yazılı ırgat bahçesinin asma ağlayışları
bana dokunma Havin ben vurgunuyum bütün nişangahların
ve h/asırlık ömür devam etmeli Havin
susturma fişlenmiş yakalarını gömleklerimin
karanfil kokusu senin ellerin
düş kırağı çalınmış ıssız kuyularında suların
ayın düştüğü damlada netleşir suretin
beni süzme Havin ben kalanıyım rahmine düşen döllerin
karnına çek ayaklarımı üfle nefesini tenimin buzullarına
emzik devşir gecelerin kırıntısından
ninnilerin ıslıkla çalındığı o telaşlı dağlardan
kıvrak bir sancının toplandığı kurşun yalamasından
çocukluğumu azat et
bana gülme Havin ben dramıyım bütün sahnelerin
ve ölüm çağrısına başkaldırmalı Havin
göğüslerinin ve sütünün helal olduğu ağızımdan
kanla yıkanmış bulvar taşlarından
katıksız yaraların kaşıklandığı aşlardan
alnımın çatına sıkılan ruhsuz kaşlarımdan
bahsetme
bana anlam elbiseleri biçme Havin ben çıplaklığıyım senin gerçekliğinin
efkar tarağını sürme saçlarına beyazlamasın
kınaya su dökülmedi çünkü
ömrün bir kına yeşilliğinde kanamasın
ahhh hangi ana Madrid barikatlarında sen değildi ki Havin
binlerce yok oluş toplanırken Plaza de mayo yüreğinde kadınların
beni düşürme elinden Havin ben kavalıyım senin söylediğin türkülerin
ve inadına türkü devam etmeli Havin