İnsanlık tarihi, geçmişte yaşanan hataların gelecekte de tekrarlanmasıyla bir döngü oluşturmuştur. İslam, insanlık tarihindeki önceki ümmetlerin yaşadıklarından ders almayı öğütler. Bu öğüt, yalnızca bireysel değil, toplumsal düzeyde de büyük bir önem taşır. İnsanlar, tarihin her döneminde benzer hataları ve davranış kalıplarını tekrar etmişlerdir. İslam, bu döngüyü kırmayı ve doğru yolda ilerlemeyi amaçlar. Bu bağlamda, geçmiş ümmetlerin karşılaştığı sıkıntılar, hatalar ve öğretiler, Müslümanlar için önemli birer ibret kaynağıdır. Hadislerde ve Kuranda bu tekrarlayan davranışlara dikkat çekilerek, insanların bu hataları yapmamaları ve doğru yolda sebat etmeleri istenmiştir. Ancak tarihe baktığımızda, Müslüman toplumların da geçmiş ümmetlerin hatalarını tekrarladığını görmekteyiz. İnsanoğlunun tarihi boyunca Allahın gönderdiği hak din, zamanla insanlar tarafından değiştirilmiş, parçalanmış ve farklı gruplara ayrılmıştır. Yahudi ve Hristiyan dinlerinin tarihine baktığımızda, bu bölünme açıkça görülmektedir. Benzer şekilde, İslam dünyasında da farklı mezheplerin ve grupların ortaya çıkışı, dinin saf halini bozmuş ve Allahın hükmüne ortak koşma anlayışını beraberinde getirmiştir. Bu yazıda, geçmiş ümmetlerin ve Müslümanların benzer hataları nasıl yaptığını, Kuranın bu konuda verdiği mesajları ve doğru yola yönelmenin önemini ele alacağız.
İslam, geçmiş ümmetlerin hatalarını tekrar etmemek için insanları uyarır. Yahudi ve Hristiyanların yaptığı hatalar, Kuranda detaylı bir şekilde anlatılarak Müslümanlara ibret vesilesi olarak sunulur.
> Andolsun, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır. (Yusuf, 12/111)
Bu ayet, geçmişteki ümmetlerin yaşadıkları olayları, akıl sahiplerinin ders alabileceği önemli hikayeler olarak sunduğunu ifade eder. Bu uyarılar, geçmişin hatalarından ders almanın ve dinin özüne dönmenin önemini vurgular. İslam, geçmişteki hataların tekrarlanmaması için insanları uyarırken, aynı zamanda geçmişin öğrettikleriyle geleceğe umutla bakmalarını önerir.
Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslimde geçen bir hadis, insanların tarihin her döneminde önceki ümmetlerin hatalarını tekrar edeceklerine dikkat çeker:
> Sizden öncekilerin yoluna karış karış, adım adım uyacaksınız. Hatta onlar bir kertenkele deliğine girse, siz de arkasından gireceksiniz. (Sahih-i Buhari, Enbiya, 50; Sahih-i Müslim, İlm, 6)
Bu hadis, insanlık tarihindeki benzerlikleri ve insanların önceki ümmetlerin yolunu takip etme eğilimlerini ifade eder. Her ne kadar İslam dini, insanları doğru yola yönlendirse de, insanlar geçmişin hatalarını yeniden yapma eğiliminde olurlar. İslam, bu tekrarlayan davranışları engellemek ve insanları uyararak doğru yolu bulmalarını sağlamak için bir rehber sunar. Ancak ne yazık ki Müslümanlar, Yahudi ve Hristiyanların düştüğü hatalara düşmüş, Allahın dinini mezhepler ve gruplar aracılığıyla bölerek parçalamışlardır.
Allahın hükmüne hiçbir şeyin ve kimsenin ortak edilemeyeceğini belirten İslam, maalesef zamanla bu anlayışı yitirmiş ve mezhepler aracılığıyla Allahın hükümlerine beşeri hükümler eklemiştir. Bu durum, Sad Suresinde geçen şu ifadeyi hatırlatmaktadır:
> Tanrıları bir tek Tanrı mı yaptı? Şüphesiz bu tuhaf bir şeydir. (Sad, 38/5)
Allahın Kuranda eksiksiz bir rehber sunduğunu bu sebeple Kur'an'ın yeterli olduğunu söyleyenlere karşı çıkanlar, mezhep imamlarının helal ve haram konusundaki görüşlerini dinin temel hükmü haline getirmiştir:
> Allahın yarattığı ekin ve hayvanlardan bir pay ayırdılar ve zanlarınca dediler ki Bu Allahındır, bu da ortaklarımızındır. Ortaklarına ait olan Allaha ulaşmaz, fakat Allaha ait olan ortaklarına ulaşır. Ne kötü hüküm veriyorlar! (Enam, 6/136)
Yahudi ve Hristiyanlar, cehenneme girseler bile oradan çıkacaklarına dair bir inanç geliştirmişlerdir. Aynı anlayış, Müslümanlar arasında da yaygın hale gelmiştir:
> Bir de dediler ki ateş sayılı birkaç gün dışında bize asla dokunmayacaktır. De ki: Allah katında bir söz aldınız mı? Öyleyse Allah sözünden dönmez. Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz? (Bakara, 2/80)
Bunun yanı sıra Yahudi ve Hristiyanlar, kendi dinlerinden olmayanların cennete giremeyeceğini iddia etmiştir. Aynı kuruntu, Müslümanlar arasında da görülmektedir:
> Ve dediler: Yahudi veya Nasrani olan kimseden başkası asla cennete giremez. İşte bu, onların kuruntusudur. De ki: Eğer doğru iseniz, getirin delilinizi. (Bakara, 2/111)
Allah, dinin parça parça edilmesini ve grup grup olunmasını yasaklamıştır. Ancak tarih boyunca Yahudi ve Hristiyanlar gibi Müslümanlar da bu hatayı tekrarlamıştır:
> Gerçekten, dinlerini parça parça eden ve grup grup olan kimselerle senin hiçbir işin yoktur; onların işi ancak Allahadır. Sonra Allah, onların yapmakta oldukları şeyleri onlara haber verecektir. (Enam, 6/159)
Yahudi ve Hristiyan din adamlarının yaptığı gibi, İslam dünyasında da bazı din adamları Kuran ayetlerini gizlemiş ve halkı kendi yorumlarına göre yönlendirmiştir:
> Hani Allah, kendilerine Kitap verilenlerden, Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz diye söz almıştı. Fakat onlar, onu sırtlarının ardına attılar ve az bir para karşılığında sattılar. Ne kötü bir şey satın alıyorlar! (Ali İmran, 3/187)
Ayrıca, Müslümanların aynı hataları tekrarlamaması için şu uyarı yapılır:
>"Yoksa siz, sizden önce geçenlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk, sıkıntı ve sarsıntılarla karşılaştılar ki, nihayet peygamberleri ve beraberindeki müminler, 'Allah'ın yardımı ne zaman?' dediler. Dikkat edin! Allahın yardımı yakındır."(Bakara, 2/214)
Bu ayet, sabır ve zorluklarla karşılaşan müminlerin Allaha olan güvenlerini kaybetmeden, Allahın yardımını beklemeleri gerektiğini ifade eder. Cennet, sadece sabırla ve zorlukların üstesinden gelerek kazanılabilir. İnsanlar, geçmişteki ümmetlerin yaşadıkları sıkıntılardan ders alarak, aynı hataları yapmamalıdırlar.
Allah, dinini eksiksiz ve yeterli bir rehber olarak indirmiştir. Ancak insanlar, zamanla Allahın dinine kendi yorumlarını ve hükümlerini ekleyerek hakikati bulandırmıştır. Müslümanlar, geçmiş toplumların hatalarından ders almalı ve dinlerini parça parça etmekten sakınmalıdır.
Allahın şu uyarısını hatırlamak, doğru yolda kalmak için önemli bir rehberdir:
> Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamı seçtim. (Maide, 5/3)
Bu mesaj, İslamın eksiksiz bir rehber olduğunu ve başka kaynaklara ihtiyaç olmadığını açıkça ifade eder. Dinî birliğin korunması, Müslümanların en temel sorumluluğudur.
Tarih boyunca insanların aynı hataları tekrarladığı bir gerçektir. Ancak Kuran, bu hatalardan ders çıkararak daha iyi bir geleceğe yönelmenin mümkün olduğunu söyler. Müslümanların, geçmiş ümmetlerin hatalarını tekrar etmek yerine Kuranın rehberliğinde bir yaşam sürmeleri gerekmektedir. Kuran yeterlidir ve her türlü ihtiyacımıza cevap verecek bir kılavuzdur. Allahın yardımını hak etmek için Onun kitabına sarılmak ve doğrulukta sebat etmek en önemli vazifemizdir.
> Dikkat edin! Allahın yardımı yakındır.(Bakara, 2/214)
Kuranın rehberliği İslamı anlamak için yeterlidir. Bu nedenle, dinin saf ve değişmez kaynağına, yani Kurana dönmek en doğru yoldur.
Dini bölünmelerin önüne geçmek için şu adımlar takip edilmelidir:
Kurana Sarılmak: İslamın değişmez ve saf kaynağı olan Kurana dönmek, mezheplerin oluşturduğu karmaşadan kurtulmanın ilk adımıdır.
Tarihi Bilinç Geliştirmek: Geçmiş ümmetlerin kıssalarından ders almak ve bu dersleri günümüze uygulamak önemlidir.
Dini Yorumlardaki İhtiyat: Dini hükümlere insan eliyle eklemeler yapmaktan kaçınarak Kuranın rehberliğine sadık kalmak gereklidir.
Birlik ve Beraberlik: Müslümanlar arasında ayrılığa sebep olan mezhepçiliğin yerine, dinî birliği teşvik eden bir anlayış benimsenmelidir.
