**Rock’n Dark Festivali dahilinde Çubuklu Hayal Kahvesi’nin ilk ev sahibi Duman’d
ı. En son, yılbaşında Park Orman’da izlediğim Duman’ın tadı damağımda kalmıştı, gitmeliydim. Giriş makul; 20 milyon. İstinye’den kalkan tekneler de trafik bahanesini ortadan kaldırıyor zaten. Cuma gecesiydi üstelik, kendimizi ödüllendirme arayışına girmişiz bir kere!**
Hu
şu içinde boğazın sularını yararak ilerlerken yanımdakilere “iyi ki gidiyoruz, buna ihtiyacım vardı” hesabını çıkarıp, karşılığında aldığım gülümsemelerle gecenin bahşişini kotardım. Çubuklu Hayal Kahvesi’ne yanaştığımızda, kıyıdaki suyun güzelliğine paranoya ile yaklaşıp ‘hala İstanbul’da mıyız’ şaşkınlığını üzerimden atamadan kapıda oluşan kuyruğun sonuna ekledim kendimi. “Reina’ya bile daha hızlı girmiştik yav” diye düşünürken, kriterlere kilitlendim.
Kap
ıdakilerin listede bulamadıkları isimlerimiz, geriye dönülmemek şartıyla çevrilen sayfalar arasında kaybolmak üzere iken, işaret parmağımın şanına yakışır şahlanmasıyla dikkati çektim, bedenlerimizin başlıklarına... İki kişi bizden önce bizim isimlerimizle girmiş içeri girmiş meğer, ben psişik kurgularımın temelleriyle meşgulken,O çoktan elini cebindeki kimliklere atmıştı.
Bu küçük çapl
ı kargaşadan sonra içeri girdiğimizde, güdümlü hayranlığımız ile sahneyi aramaya koyulduk. Duman seyri için, boğaz manzarasını küçümseyip içeri kapanacağımızı fark edince, girişe yakın bir yerlerde beklemeye başladık. Etrafa bakındığımda Yasemin Kozanoğlu’nun elinde mikrofon, peşinde kamera, bir o yana bir bu yana koşuşturduğunu gördüm; anlamlandıramadım.
Bu kadar sab
ırsız bir kitleyi en son Dünya Ticaret Merkezi’nde, 96’da görmüştüm**,** Viyana Kapıları vardır belki bir de; bunca zorlanan. Biraz aktarma olsa da, uçuş yüksek irtifada seyir etti.
Sahneye ç
ıktılar ve sahneyi İstanbul ile paylaştılar; yani daha ilk şarkı ile aklımızı aldılar. Bir ara sahnede 1930’ların Almanya’sını gördüm; o yıkıcılıkta. Kimi zaman da Fenerbahçe’nin 103 golle şampiyon olduğu seneyi. Davulcuyu bir Schumacher sayıp, ileri Duman üçlüsünü de Oğuz-Rıdvan-Aykutşeklinde değerlendirdim. Çok yemiş, çok atmışlardı o sene. Bir masal gibi...
Burada bir yüksek not da izleyicilere. Çeşitli parçalara bölünmelerine rağmen eşsiz bir uyum içindeler. Şarkı aralarında “Pearl Jam” diye bağıran da var, Asya’dan parça isteyenler de... Hatta bir an, arkalardan “Zebhuldura!!” diye bağırıldı. Metalik zamanlarda takılmış gençler de eksik değildi yani. CHP’ye taş çıkartacak bir hizip potansiyeliyle, bu eğlence: bravo. Kalabalığın dolmuşuna erken binen bendeniz, üçüncü şarkı başladığında ter içindeydim. Her hafta bir Duman konseri başarılı bir rejim reçetesi kalsın akıllarda...
Duman’
ın sahnesini anlatmak değil amacım, onu bilen bilir. Ama seyirci öyle güzeldi ki, ikinci albümde Sezen Aksu cover’ı ile popülistleştiğini bahane ederek gruba tavır alanları kınıyorum. Bırak söylesin be kardeşim**, Sezen** hatta Müslüm, kendine benzettikten sonra ne fark eder? Emanet durmuyor ki üzerinde.
Ara vermeksizin süren sahne performansı bitti diye korkarken bis’e çıkıp ‘haberin yok ölüyorum’u söylemeleri, merhametimizi uyandırdı ve istemesek de gecenin bittiğini kabullendik.
Geceyle ilgili ba
şka bir ilgi çekici not ise köfteciler. Mekana çapraz konuşlanmış köfteciler ızgaranın üzerinde yaklaşık 120 köfte stoklamış, av bekliyorlardı. Gece kulübünde mangal. Dali tablolarından biri sanki. Biri Duman’ın acıktıracağını bunlara fısıldamış olmalı.
Dönerken, içti
ğimiz Efes Darkların ve biraz da Duman’ın kafasında, boğazın sularına kaydık yıldızlarla... Teknede yine “aman oradan geldi rüzgar, yok buradan geldi” bunalımı yaşandı. Şekil değiştirmekten, ambiansın da hakkını veremedik; ona yanıyorum. Sadece yanaşırken birkaç yalıya takıldı gözüm. Adamlar ne rahat be kardeşim, Lord hesabı, dük hesabı.. “Paso denizi göreyim” demiş komple cam yaptırmışlar bir de, tekne vesaire.. Arkadaş ne geyik yaptık be..
Hiçbir
şey keyifli bir konsere benzemez. Birkaç gün aynı akustiğin verkaçlarıyla yaşarsınız. Güzel kareler donar. Ya da kareler ancak güzelse donar. Düşündüm de; ilk tek başımalığımın vokali gibi hissettiriyor Duman.. Duman altı günlerimin yüksek kafası, düşmelerimin çayı, kahvesi oluyor ..
Güzel bir müzi
ğin, Seattle doğumlu sancılarında ‘haykırmak için kudreti zehir olmamış’ bir vokal ..
‘içimdeki aşk,elimdeki saz yeter canıma...’ diyerek ruh sağlığını havaya uçuruyor..
Unutmaya çal
ışılan her şeyi ısrarla hatırlatıyor.. **K
endimi öyle güzel sıkıştırdım ki satır aralarına, telif hakkından dava açabilirim tüm şarkılarına .. Herkesin anlayamayacağını düşündüğüm mecazlara buladım söylediklerini .. kendim için..**