Elim
Yolculuklar bitti. Deli gibi yağmurlar bastırıyor bir anda.
Bazen güneş yüzünü gösteriyor olabildiğince sıcak ve sevecen. Akşam olurken birdenbire deniz berraklaşıyor. İnsanı içine alacakmışçasına bir zaman yaşanıyor. Kalabalık ve gürültücü bir şehrin gecesini aydınlatıyor, insanlar, arabalar, sokak lambaları...
Bin bir hali geçiyor gözünün önünden insan oğlunun, şaşırıp kalıyorsun, hiç alışamayacağını düşünüyorsun bir anda, hep aynı şaşkınlıkla yaşayacağını düşünüyorsun hayatının geri kalanını ve üşüyorsun genelde
istanbul
her haliyle kadın, her haliyle cilveli, sadakatsiz bir sevgili-bu ayrılık biraz aramızı açmış gibi.
Alışmak da zorluk çekiyorum açıkçası ama seviyorum ben bu şehri. Serseriliğini, başı bozukluğunu, vurdumduymazlığını, ahlaksızlığını, terbiyesizliğini, işvesini, cilvesini...
yaşıyor olduğuna eminim
yorulmayışına şaşkın
...
Nasılım? Başım ağrıyor genelde birdenbire. Bazen yarım gün, bazen bütün gün. Bazen akşamüstleri, bazen sabah saatleri. Bundan hoşnut değilim. Bölüp duruyor hayatımı kendiliğinden. Sanki bedenim bir şey söylemeye çalışıyor da ben duymuyorum.
Beynimin içinde büyük bir sis tabakası
yüreğimde nedenini bir türlü bilemediğim bir huzursuzluk var. Artık bitsin istiyorum tüm bunlar,
bütün yağmurlar aynı anda yağsın, gök boşalsın. Artık ne olacaksa bir an önce olsun istiyorum.
Yağmur sonrası içimize dolan toprak kokusu kıvamında huzur arzuluyorum. Yine yağmurlar yağıyor ama içimde huzurun en ufak bir biçimi yok, sence neden?
Sokak lambalarına bakıyorum, İstanbul’u seyrediyorum. Gecenin sevişgen haline bakıyorum.
Her iki yakayı saran ışıkların altında gelip geçiyor gemiler, bir dinginlik yaratamıyorum.
Elimden bir şey gelmiyor, yahut şöyle diyelim dilersen
Elimden gelenler içimden geçenlere yetmiyor. Hayatım bu incelikte salınıyor, galiba bunu kimse bilmiyor. Sözcüklerim ağırlaşıyor, gözlerim sebepsiz yere doluyor.
Bir yabancılaşma anındayım. Kimseye dokunamadığımı, kimseye ulaşamadığımı hissediyorum. Bedenimin içinde bir şey var
bana ait, sanki dışıma çıkaramıyorum. Aynada gördüğüm suret ile beraber sorularımda çoğalıp yabancılaşıyor bana. Bunu anlatamıyorum. Güz mevsimi-soluksuz bir karmaşa hali, içime çekiyorum olabildiğince sakin... Yüzüm ellerim bu gerçekten ben miyim?
Bir yapılacaklar listesi avucuma sıkıştırılmış, elim gittikçe ağırlaşıyor. Oysa ben, şimdi, şu anda karışıp gitmek istiyorum bir rüzgara. Gerçekten anlamak istiyorum varlığımı, hissetmek istiyorum bedenimi, ruhumu, içimdekini, kim olduğumu. Yabancılık çekmekten kurtulmak istiyorum
Ben kendi uçurumlarımın kıyısında dolaşmak istiyorum, kendi bahçelerimde dinlenmek, bir köşeye kıvrılıp uyumak mesela gün ortasında.
Elim gittikçe ağırlaşıyor,
Yağmur bulutları sarıyor gökyüzünü
Güz yüzünü gösteriyor yeniden
Üşüyorum kendiliğimden
elim gittikçe ağırlaşıyor
elim gittikçe ağırlaş..
tutamıyorum...