Evlilik nasıl bir "şey" dir?
Evlilik iki insanın birbirini severek, bir ömür boyu hayatın tüm güzelliklerine ve zorluklarına katlanma kararı alması mıdır; yoksa toplumsal kaygılarla, çevreyi mutlu etmek için giriştiği bir çark mıdır?
Kalabalık bir ortama girdiğiniz düşünelim . Yepyeni hayatlar ve yepyeni yüzler... Bir anda herkesi şöyle bir süzün , süzünnnn! Pat ! Gözleriniz bir yerde kitlendi. Çekin ! Çekim ! Sadece 2 küçük yuvarlak olmadığı , kalbinizi kuş gibi uçurtan derin bir şeyler var değil mi ?
Kimyanızın bozulduğunu , kar yağarken içinizin ısındığını mı hissediyorsunuz ? Sadece durmaktasınız ve fakat beyninizde , karşı tarafı hissediyorsunuz.
Hemen kaynaşalım mantığı ile giriyorsunuz ortama. Küçük atışmalar , kaçamak bakışlar. Ve beklenen son...Veya başlangıç... Artık bir sevgiliniz var. Zaman ilerliyor , gözlerden uzak küçük bir dünya kurdunuz . Sıcak , güvenli ve sevgi dolu. Geceler onsuz , uykusuz . Geceleri uyunur kılalım diyorsunuz. Açıklama zamanı... Herkese...
İşte evliliğin zorluklarının başladı an, hem de evlilik daha başlamadan... Ailenize anlatacaksınız.
--“ Ben , bir adamı / kadını seviyorum. Mantıksal ve duygusal olarak doğru insan olduğunu düşünüyorum. Ve hayatımı birleştirmek istiyorum.
--“ Kimin nesi ? Nereli ? Ailesi kim ? Ne iş yapıyor ? Eğitimi ne ? Bize uygun mu ? “
Soruların içinde hiçbirisi duygularınızı sorgulayan cinsten değil , değil mi ? Sevdanın yetmediğini anlatmaya çalışıyorlar. Uygun olduğunu , uygun olduğunuzu anlatmaya çabalıyorsunuz. Ortak paydalarınızın çokluğundan , birlikte ne çok eğlendiğinizden bahsediyorsunuz. Hep bir açık bulunuyorlar. Sevgiyle kapatmaya çabalıyorsunuz , sevgi yetmezi anlatıyorlar size... Ve sevgi yetmez diyerek söndürdükleri hayatları. Severek evlenenlerin 3 günde boşandıklarını... Davulun denk araması gerektiğini ve dolayısıyla sizin davul olduğunuzu... Ve hatta ısrar ederseniz davul derisi olarak kullanılacağınızı...
Sevda için verilen her savaşta başarıya ulaşılmaz . Sevda zoru sever ama bazen yürek yorulur. Yorulursa gerçek sevda olmaz demeyin ; dut ağacının kovuğundan çıkmadınız . Yürekte ebebeyin sevgisi varken nereye kadar taşırsınız ki sevdanızı ? Ve nereye kadar direnirsiniz ki sentetik dünyalara...
Görücü usulü bilumum şekillerde hala revaçtayken ve böyle giderse hepte revaçta olacağı yaşamlar içinde sevdasıyla evlenebilen , sadece sevdayla evlenebilen kaç kişi var ki ?
“Sevda yetmez “ diye diye aklımıza sokulan estetik kaygılar biter mi sanıyorsunuz ? Sevgiyi bile kurallarla belirlemiyor muyuz ? Seveceğimiz insanı seçerken bile estetik kaygılarımız yok mu ? Zaman ilerledikçe ve bizlerin eğitim seviyesi , yaşam standartları yükseldikçe sevdadan önce dünyevi kaygılarımız ön plana çıkmıyor mu ?
Eski türk filmlerinde zengin kız , fakir oğlanla ne yapıp edip filmin sonunda evlenirdi. Ve kolejli genç kimsesiz bir kızı ailesine kabul ettirirdi . Yıllar yılları kovaladıkça ve bizler kariyerlerimizle uğraşırken , daha modern olurken , daha olurken o filmlerin samimiyetiyle ,masalsılığıyla dalga geçerken , sevgileri de kurallara dahil etmedik mi? O filmlerdeki saflıktan uzaklaşmadık mı ? Uzaklaştırılmadık mı ?
--“ Evleneceğim insan ..............................özelliklere sahip olmalı “ diye başlayan cümleler kurmadık mı ? Sevdanın özellik tanımadığını unutmadık mı?
Evliliğin bir sevda masalı olduğu günler çok geride kalmadı mı?prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /