Biliyor musunuz bir bebek, anne karnındayken bile şiddeti hissedebilir. Doğduğunda, canının parçasını yakana, tekrar el kaldırıldığında, - hatta o kişi kendisini sevmek için bile yaklaşmış olsa - çığlıklarla karşılık verir. Bundan daha can yakıcı ne olabilir? Artık o bebek gerçek sevgiyle kuşatılıp, güvende olduğunu iliklerinde duyuncaya kadar, onu sevmek için kendisine yaklaşana, - kendisi gibi bir bebek olsa bile- saldırarak karşılık verecektir. Sevmek isteyenin şaşkınlığı ve sevgisizliğin tutsağının korkaklığı, tanık olanın kalbini eritecek ve elinden bir şey gelmemesinin hüznü ile, ne yapacağını bilemeyecektir.
Kimsenin ne dediği, neye inandığı önemli değil. Özgür değiliz hiçbirimiz, hatta Sezen Aksu nun dediği gibi Masum da Değiliz hiçbirimiz. Hiç düşündünüz mü, masumiyetimiz ilk yarayı ne zaman alır?
İlk yalanımız yakalandığında mı yoksa yalanla kulaklarımız ilk karşılaştığında mı ?
İlk yalanımız ağzımızdan kaçtığı an mı yoksa ilk yalanı beynimiz algıladığında mı?
Hangisi, hangileri ve bir önemi var mı?
Yalanın başlangıcı ile hayatlara verdiği toplam zararın arasında bir orantı var mı?
Açlığa günlerce, susuzluğa üç gün dayansa da insan oğlu, sevgisizliğe gerçekten ne kadar, ne zamana kadar dayanabilir? Annesini 2 yaşından önce kaybeden bebekler, kendisini annesi gibi sebepsizce sevecek birisi tarafından sevildiklerini hissetmezlerse, susuz kalmış bir çiçek gibi yaşama veda ediyorlar.
Ya şiddetle tanışanlar? Kendi vücutları üzerinde bile hakları tanınmayanlar. Ya onların yaşadıklarına ne demeli? Masumiyetin doruğunda da olsa, en doğal hakları ellerinden alınanlar, düşüncelerinde ne kadar masum kalırlar? Bence, dışardaki ve içerdeki suçluların hepsi, bir zamanlar, ruhları en derin yerinden dağlanmış olanlar.
Her şeye rağmen ayakta kalanlar, üstelik topluma ve kendilerine göre de iyi olanlar. Bir gün bir yerde, haksızlığın karşısında umutla karşılaşmış, çıkarsızca -anlık da olsa- sevgiyle kuşatılmış olanlar.
Aynada kendi gözlerine baktığında gözlerinin içine bakmayı tercih etmiş olanlar. Gerçeğe gözlerini kapatmaktan vazgeçmiş, haksızlığa uğradığını kabul etmiş. Kendi yolunda özgürce ilerleyebilmek için hem suçluları hem de kendilerini yürekten bağışlamış olanlar.
Ve gözlerini kapalı bırakanlar aslında hala şiddet uygulayanlar, hem de -genelde kendilerinin de karşılaştığı gibi- en sevdiklerinin canını yakan, zaman zaman da kendi canlarını yakanlar. Kolay değil, her şeye rağmen temiz ve saf kalmak. Üstelik bir de kendi masumiyetlerinin, sebepli ya da sebepsizce ırzına geçilmişse, ve sevgi nedir bilinmemişse, ne kadar doğrudur sadece onları şuçlamak, o insanın ilk doğduğu günkü gibi masum kalmasını ummak.